Hükümet ve patron baskıları, maddi kaygılar, çalışma saatlerinin acımasızlığı gibi etkenler birçok gazeteciyi sektörün diğer alanlarına geçmeye teşvik ediyor. Bu alanların hepsi 'iletişim' çatısı altında olsa da, yaptığınız iş değişince tepe taklak olmamak mümkün değil. Hem kendi yaşadıklarımdan hem de benzer iş değişikliğini yapan arkadaşlarımın tecrübelerinden yola çıktım ve muhabirlikten kurumsal iletişim alanına geçme maceramı yazdım.
Üniversitenin ilk günü öğrencilere bir anket yapılmış ve kaç kişinin mezun olunca ‘iletişimci’ olmak istediği sorulmuştu. Yaklaşık 200 öğrencinin olduğu salonda elini kaldıran beş ya da 10 kişiydik. Gerçekten de mezun olduğumuzda ancak bir avuç öğrenci iletişim alanında çalışmaya başladı. Bunun başlıca nedeni iş imkanlarının kısıtlı olması, iş bulabilenin ise şartlarının kötü olmasıydı.
Ben şanslılardandım. Yaklaşık 10 yıl muhabirlik yaptım/yapabildim. İşimi de, iş arkadaşlarımı da, yöneticimi de her zaman çok sevdim. Şartlar elverseydi de devam etseydim keşke, ama olmadı. Baştan beri bir gün yüzleşeceğimizi bildiğimiz sorunlarla karşılaştım. İşte bu yüzden birçok muhabir arkadaşım gibi ben de sektör değiştirdim. Zaten çok fazla seçeneğimiz yoktu, geçişi en rahat olan kurumsal iletişime yöneldim. Daha önce röportaja gittiğimde beni karşılayan kurumsal iletişimcilerin çoğu gazetecilik geçmişinden geliyordu. Ben de onların arasına katıldım.
Böyle bir değişiklik yaptığınızda çalışılan yere göre farklılık göstermekle birlikte, sisteminiz epey değişiyor. Kuşkusuz, muhabirken de kurumsal tarafın nasıl işlediğini az çok gözlemleyebiliyorsunuz ama işin içine girdiğinizde sizi bambaşka bir dünya karşılıyor:
-
Muhabirken sık sık dışarı çıkarken, beyaz yakalı hayatta tüm zamanınızı ofiste geçiriyorsunuz.
-
9-6 demişken, çalışma saatleri kurumsal tarafta nispeten daha düzenli. Ancak bir etkinlik olduğunda fazla mesai yapıyorsunuz ve onun da ücretini -çoğunlukla- alabiliyorsunuz.
-
Muhabirken çok da iletişimde olmadığınız bazı departmanlarla (muhasebe, satın alma gibi) içli dışlı oluyorsunuz.
-
Muhabirken el üstünde tutulurken, el üstünde tutma çabasındaki kişi oluyorsunuz.
-
Muhabirken imzalı haberleriniz çıkarken şimdi çalıştığınız kurumun haberlerini takip etmekle yetiniyorsunuz.
-
Yazılı görüş alırken süreçlerin neden bu kadar uzadığını anlamazken, kurumsal tarafta işin direkt içinde olunca bürokrasinin, izinlerin, onayların ne kadar vakit aldığına birebir şahit oluyorsunuz.
-
İki tarafı da görmek empati yapmanızı sağlıyor.
-
Muhabir arkadaşlarınız sizi kurumsalcı olarak değil, muhabir olarak gördüğü için haber konusunda bir şey isterken daha açık ve net olabiliyor. Bu da isteneni daha rahat vermenizi sağlıyor.
-
Kurumla ilgili içerik üretirken içeriğe hâlâ haber gözüyle bakıyor, objektif davranmaya çalışıyorsunuz. Fakat siz ne kadar sıfatlardan arınmış bir metin hazırlamak isteseniz de aralara süslü kelimeler mutlaka giriyor.
- Ne olursa olsun çok şey öğreniyorsunuz.
Son olarak, yukarıda bahsettiğim gibi uzaktan her ne kadar kurumsal iletişimi bildiğinizi düşünseniz de bu yeni dünya ile ilgili öğrenilecek şeyler bitmiyor. Her gün, her hafta, her dönem yeni şeyler çıkıyor karşınıza. İşte bunları fırsata çevirmek de size kalıyor.