‘Catalunya triomfant, tornarà a ser rica i plena.’ İber yarımadasının kuzeydoğusunda bulunan Akdeniz’e kıyılı bu zengin bölgede okunan bir milli marş var ve işte böyle başlıyor: “Muzaffer Katalonya, yeniden bolluk içinde ve zengin olacak”. Aslında Barselona sokaklarındaki bağımsızlık talebine dair çok şey anlatıyor bu marş. Katalonya’da bağımsızlık isteyen herkesin farklı bir motivasyonu var. Bu motivasyonlar birbirlerinden tamamen ayrılamaz, çünkü her biri bir diğerini destekliyor. Ancak “Katalanlar neden ayrılmak istiyor?” sorusunu yanıtlarken bunları ayrı ayrı ele almakta fayda var.
Katalonya’da bulunduğum toplam 8 ay boyunca çok sayıda Katalanla bu konuyu konuştum. Bağımsızlık isteyenlerle sohbetlerim sonucunda, tarihsel, politik, kültürel-milliyetçi ve ekonomik olmak üzere dört ana motivasyon olduğunu belirtmenin hatalı olmayacağını düşündüm.
Dilleri yasaklandı
Tarihsel motivasyon, bölgeyi özerk kılan birçok yönetim biriminin Katalanların elinden alındığı 11 Eylül 1714 Barselona Kuşatması’na kadar dayandırılabilir. Burada Katalanların ulusal günü olan 11 Eylül için ufak bir parantez açalım. Katalonya’da “Diada” olarak geçen 11 Eylül Ulusal Bayramı’nda halk bu tarihsel olayı anmak için sokaklara çıkar. Diada, bağımsızlıkçı olsun ya da olmasın, her Katalan’ın kutladığı bir gün; ancak bugün artık ayrılık talebiyle özdeşleşmiş durumda. Geçtiğimiz 11 Eylül’de Barselona’nın büyük cadde ve meydanlarında adım atacak yer yoktu. Tüm kent Katalan bağımsızlık bayrağı “Estelada”larla sarı kırmızıya boyanmıştı. Sokakta “In- inde-independencia” diyerek bağımsızlığı haykıran kitlede liselilerden emeklilere her yaştan insanı görmek mümkündü.
Bağımsızlık talebini perçinleyen tek tarihsel motivasyon elbette 1714 değil. Avrupa tarihine damga vurmuş faşist diktatör Franko dönemi, siyasi baskılar ve yıllarca süren Katalanca konuşma yasağı, Katalonya’nın belleğinde bir travma olarak yer etmiş. Katalanlar, coğrafi ve kültürel zenginliklerine karşın vaktiyle İspanya içinde birçok kısıtlamaya maruz kalmış.
Ayrılıkçılılar cumhuriyetçi
Politik motivasyon, İspanya’daki merkezi yönetimin ideolojisine, anayasaya ve demokrasi eksikliğine karşı çıkarak ayrılık talep eden yaklaşımı ifade ediyor. Franko kuvvetleriyle Cumhuriyetçiler arasında yaşanan İspanya İç Savaşı’nda Barcelona’nın cumhuriyetçilerin cephesi olması, Katalan ayrılıkçılığına cumhuriyetçi bir nitelik yüklemekte. Zaten referandum sürecini yöneten aktörlerden Ulusal Katalan Birliği, faaliyetletini “referandumda evet” propagandasıyla sınırlamadı. Kentin her balkonunda “Si” (evet) bayrağı olduğu gibi, her duvarda birliğin renk renk “Merhaba Cumhuriyet”, “Merhaba Özgürlük” ve “Merhaba Demokrasi” yazılı afişlerine de rastlamak mümkündü.
Referandumda sandık kurulunda görev alan 23 yaşındaki Omar, Partido Popular’ın meclisteki çoğunluğunu vurgulayarak “Bugün antidemokratik İspanyol anayasasını değiştirmek neredeyse imkânsız” diyor. Omar İspanya’daki birçok kurumun hala diktatörlük döneminin zihniyetini taşıdığını belirtiyor ve bağımsızlığı tek çare olarak görüyor.
Kültürel-milliyetçi motivasyon, politik ve tarihsel olanla derinden ilişkili ancak Katalanların İspanyollardan kültürel farklılıklarını ön plana çıkaran ve Katalan milliyetçisi olanlara ait. Bu grup, “Farklı bir dili ve kültürü olan Katalan kimliği, yıllardan beri Fransız ve İspanyol devletlerinin baskı ve tehdidi altında” tezini savunuyor ve bağımsızlık talebini buna dayandırıyor. Özellikle bir bağımsızlıkçı siyasi parti olan CUP ve sol bağımsızlıkçı gençlik örgütü Arran gibi kuruluşlar bu motivasyonun net birer temsilcileri.
‘Avrupa’nın en özerk bölgesi’
Günümüzde bütün Katalanlar ilkokuldan üniversiteye kadar çift dilli bir sistem içerisinde eğitim görüyor. Okullarda, her türlü kamusal alanda ve resmi evrakta Katalanca geçerli. Bunun yanında İspanyolca bilmeyen Katalan yok, birçok Katalan’ın evde konuştuğu, ana babasından öğrendiği dil dahi İspanyolca. Katalonya’nın kendisine ait bir meclisi ve Mossos d’Esquadra adında kendi polis gücü var. “Ezilmiş Bir Ulus Katalonya”, 11 Eylül günü sokakta gördüğüm büyük pankartlar arasındaydı. Tarihe baktığımız zaman bu cümle yanlış bir önerme değil. Ancak “Avrupa’nın en özerk bölgesi” ünvanını taşıyan bugünün Katalonya’sında şahsen benim geçerliliğini tartışmalı bulduğum bir önerme.
Katalonya zengin
Ekonomik motivasyon, saymakta olduğumuz dört motivasyonun belki de en önemlisi. Meydanlarda, mitinglerde diğerlerine nazaran çok dile getirilmeyen ama en güçlü etmen olabilen bir motivasyon. Barselona, sahip olduğu Akdeniz iklimi, zengin mutfağı ve olağanüstü mimarisi ile Katalonya’yı turistik olarak dünyanın en ilgi çekici yerlerinden biri kılıyor. Her yıl düzenlenen Mobile World Congress vb. organizasyonlar Barselona’yı ve dolayısıyla İspanya’yı iş dünyası ve yatırımcılar için cazip hale getiriyor. İspanya gayrı safi yurt içi hasılasının yüzde 20’si Barselona kaynaklı. Katalonya’daki işsizlik oranı ve gelir eşitsizliği, İspanya’nın kalanından çok daha düşük. Katalonya, Euro bölgesindeki birçok ülkeden daha zengin bir bölge. Katalan milli marşı Els Segadors, “Zamanı geldiğinde zincirlerimizi kıracağız” mısrasıyla bitiyor ve bağımsızlıkçıların hedefleri, bütün bu bilgiler ışığında daha iyi anlaşılıyor.
‘Kimse birlikte yaşamaya çaba göstermiyor’
Bütün bu bağımsızlık furyasının yanında, İspanya bünyesinde barınmaktan rahatsızlık duymayan binlerce Katalan var. “Bağımsız olduktan sonra ne olacağını bana söylesinler, desinler ki şu şu değişecek, ben de kabul edeyim” diyen 25 yaşındaki genç öğretmen Ana, hayır oyu vereceğini belirtiyor. Ana, İspanya’daki esas problemin yolsuzluk olduğunu ve bağımsızlıkla bunun çözülmeyeceğini söylüyor. Hayır oyu veren 24 yaşındaki tıp öğrencisi Dani, “Ben İspanyollardan değil, hükümetten bağımsızlığımı ilân etmek istiyorum” diyerek gülüyor ve esas gerekenin bir anayasa değişikliği olduğunu söylüyor. “Ancak bunu bütün İspanyolların onaylaması gerek. Benim hâlâ birlikte yaşama umudum var ancak kimse bunun için çaba göstermiyor. Referandum günü yaşananlar utanç verici” diyor. Sonuç olarak evetçi ya da hayırcı, hepsinin ortak derdi, bunun kararını verme iradesine sahip olabilmek. “Katalan Cumhuriyeti”’nde yaşayıp yaşamamanın ötesinde İspanya’nın bunu oylamalarına izin vermemesine bozulmuş durumdalar.
Referandum günü, Barselona’nın birçok mahallesinde ve çevresindeki Montornes, Montmelo gibi yerleşimlerde oylamalar gün boyunca tüm sükunetiyle devam etti. Gençler sandık görevlisi olarak etkin rol aldı. Ancak oy verilen merkezlerin yüzde 4’ü polis tarafından kapatıldı. Sandık görevlisi 23 yaşındaki Omar, birçok okulda polislerin sandıklara el koyduğunu belirtiyor. Bizim seçim dönemlerinden yabancı olmadığımız “Sandıklara sahip çıkın! Okulları terk etmeyin!” çağrıları sosyal medyada görüldü. Ancak referandumun Madrid tarafından tanınmaması, anayasaya aykırı olması ve özellikle Barselona’da yaşanan polis şiddeti, tam bir katılımın olmasını engelledi.
‘Yasadışı ama meşru’
Autònoma de Barselona Üniversitesi Gazetecilik bölümü mezunu 23 yaşındaki Arnau, konuyla ilgili fikrini açıkça dile getiriyor: “Ben bağımsızlıktan yanayım ve birçok insan gibi oy verme hakkımı savunuyorum. Çünkü İspanyol anayasası, ülkenin bir bölgesinin bağımsızlık referandumu yapmasına izin vermiyor. Biz buna katılmıyoruz. Carles Puigdemont (Katalan Özerk Yönetimi başkanı), bu referandumu düzenleyerek kötü bir şey yapmadı. Sadece oy vermek istedik, bu meşru ama hükümete göre yasadışı. Her halûkârda, İspanya ve Katalonya arasındaki ilişki çok zarar gördü. Referandum günü olan müdahalelerden sonra da geri dönüş olduğunu zannetmiyorum”.
İki ihtimâl
Bu satırlar yazılırken Barselona’da genel greve gidildi. Neredeyse bütün işyerleri kapalı. Halk ve kuruluşlar referandum öncesinde ve referandum günü olduğu gibi yine caddeleri doldurdu. Milli marş ve “İşgâl kuvvetleri dışarı” sloganları sokaklarda yankılandı. İktidar partisi Partido Popular’ın binası önünde her zaman olduğu gibi barışçıl protestolar gerçekleştirildi.
Önümüzdeki günlerde İspanya siyasetini gergin günler bekliyor. İspanya Kralı referandumu “Kabul edilemez bir sadakatsizlik” olarak niteledi. Tek taraflı bağımsızlık ilânı ve Katalan özerk yönetiminin başındaki Carles Puigdemont’un tutuklanması söylentiler arasında. Referandumun anayasaya aykırılığını belirten Avrupa Birliği’nin süreç içerisindeki tutumu da belirleyici olacak.