Dosya

Kim kazanacak: Kopyala yapıştır yayıncılığına karşı özgün habercilik

Türkiye’deki haber sitelerinin çoğu özgün haber üretmek yerine, daha az maliyetli olan seçeneğe yönelip başkalarının ürettiği haberleri “kopyala yapıştır” yöntemiyle yeniden servis ediyor. Özgün içeriklere yönelik hukuki korumanın yetersiz kaldığı mevcut düzende ilgili haberin ilk kaynağını bulmak bazen imkânsızlaşıyor. Üretmek yerine dağıtarak para kazanmayı esas alan bu sistemde dijital reklam gelirleri pastasının aslan payı Google’a giderken, yüzlerce haber sitesi geriye kalan küçük dilim için birbiriyle “kopyala yapıştır” yarışını sürdürüyor. Bu ortamda özel haber ve yorumlarıyla dikkat çeken dört sitenin yöneticilerine dijital habercilikte özgünlük ve iş modellerine dair düşüncelerini sorduk.
Gazete Duvar’ın Genel Yayın Yönetmeni Ali Duran Topuz gazetecilik kurallarına uygun bir yayıncılığın iki alandaki sorunu da çözeceğini düşünüyor. Barış Terkoğlu, “Odatv’den çalıntıdır” notunu özgün haberlerini okumadan kopyalayıp yapıştıran sitelerde görmeye artık alıştıklarını belirtiyor. Diken Yazı İşleri Müdürü Fatih Gökan Diler, dijital medyaya yeni bir iş modeli gerektiğini vurguluyor. Artı Gerçek kurucularından ve yazarlarından Ragıp Duran ise daha çok reklam almak için daha çok tıklanmak isteyenlerin yayın politikasının, “kaçınılmaz olarak geleneksel, yerleşik düzenden yana ve olumsuz anlamda popüler yayıncılığı teşvik ettiği” görüşünde…

Dijital medya ortamında enformasyonun içeriği, hazırlama biçimleri ve okuyucuya sunumu, geleneksel medya ile farklılıklar gösteriyor. Elbette bu farklılıklar kendine özgü sorunları da beraberinde getiriyor.

Yeni medya ortamında “haber” üretimi, okuyucuya sunulmasıyla son bulan bir süreç değil. Okuyucunun da aktif olduğu ve gerektiğinde müdahale ettiği, katkıda bulunduğu ve itiraz edebildiği, dolayısıyla sonu gelmeyen bir süreç… Geleneksel medyada haber noktalanabiliyorken, internet haberciliğinde enformasyon üç nokta ile bitiyor.

Aynı zamanda yeni bir reklam zemini sunan internet yayıncılığında tercih edilmenin temel göstergesi hâlâ tıklanma olduğu için, bu durum dijital medya içeriğini ve dolayısıyla gazetecilik etiğini de etkiliyor. Bugün itibariyle Türkiye’de internet haber sitelerinin neredeyse tamamı, ziyaretçi sayısı ile reklam geliri arasındaki doğrudan ilişki sebebiyle itibarlarını umursamaksızın bir takım “tık hilelerine” başvurmaktan çekinmiyor.

Bu noktada en çok tercih edilen olma çabası çoğu zaman haberciliğin önüne geçiyor. “Kopyala yapıştır” haberciliğin zirve yaptığı, siteye trafik çekmek için türlü hilelere başvurulan bu yeni medya ortamında özgün ve kaliteli içerik oluşturmaya çalışanlar az sayıdaki alternatif var.

Bu mecralardan bazılarında çalışan işinin ehli gazetecilere, özgünlüğün örselendiği mevcut ortamda doğru bir duruş sergilemek adına ne gibi yöntemlere başvurduklarını ve sitelerinin ayakta kalabilmesi adına dijital reklamların sürdürebilirlik için yeterli olup olmadığını sorduk.

Topuz’dan ‘gazetecilik kuralları’ vurgusu

Üç yaşını yeni dolduran Gazete Duvar’ın Genel Yayın Yönetmeni Ali Duran Topuz, 300-400 yıllık tarihe sahip gazeteciliğin kurallarının belli olduğunu vurgulayarak başlıyor söze… “Bu kurallara uygun iş yaptığınızda bu daima özgün olur, kurallara uymadığınızda şimdiki moda haline gelen kopyala yapıştır yaparsınız” diyor ve ekliyor:

“Bir haberin unsurları tamam olmadan, bir haberin haber olması için gerekli prosedürlere uymadan herhangi bir içeriği ortalığa atabilirsiniz. İçeriklerin yayılması artık ışık hızıyla oluyor. Bu kurallara uymadığınız zaman belki bir tür manipülasyonla, aldatmayla; kötü bilgi, yetersiz bilgi, hatalı ve eksik bilgi sunup ortalığı bulandırarak bir takım sonuçlar elde edilebilir ama bunlar gazetecilikten beklenen sonuçlar olmaz.”

“Özgün içerik demek gazetecilik kurallarına uygun içerik üretmek demek. Bunun sınırı yok. Aslında yeni eklenen bir kural da yok. Hatta eski kuralların şu anda daha kuvvetli bir şekilde uyulması, takip edilmesi gerekiyor. Çünkü o kadar çok hatalı bilgi yayan odaklar oluştu ki, sadece devletler, hükûmetler, şirketler değil; sırf zevk için, keyfine trollük yapan karakterler çıktı. Hatalı, eksik, yanlış bilginin yayılmasından zevk alan gruplar oluştu. Buna bir de çıkar gruplarını eklediğimizde, gazetecilik kurallarına sıkı sarılmazsanız daha çok hata yapıp hem zarar görürsünüz hem de zarar verirsiniz.”

‘Esasen tabii ki temel olan haberdir’

Topuz, Gazete Duvar’a özgünlük katan yazar kadrosuyla ilgili konuşurken; haber içeriğinin yorumlanması, algılanabilmesi ve kavranabilmesi için gerekli uzmanlık bilgilerini bu şekilde aktardıklarını vurguluyor. Bu noktada bir denge kurmaya çalıştıklarını belirten Topuz şöyle diyor:

“Haber için hem organizasyon maliyeti çok yüksek, hem tek tek her haberin oluşturulma maliyeti çok yüksek… Dolayısıyla yazarlarla etkili olduk başlangıçta. Uzmanlık esasını gözettiğimiz için de kısa sürede yazarlar tanınan, sayılan isimler olarak algılandı, öyleler de zaten… Haber için de bütçe buldukça, güçlendikçe haber yapmaya ağırlık veriyoruz. Esasen tabii ki temel olan haberdir. Haber olmadan onun yorumu çok önemli olmaz. Zaten olmayan bir haberin yorumu yapılamaz da…”

Reklamlar haber sitelerini ‘çeviremiyor’

Dijital reklamların sürdürebilirlik için yetersizliğinin sadece Türkiye’de değil, dünyada da bir sorun olduğunu ifade eden Topuz şunları söylüyor:

“Eski reklam ilişkileri artık yavaş yavaş geçerliliğini kaybetmeye başlıyor. Ama dijital alan içerisinde de haber üreten mecralara, haber portallarına, onları çekip çevirecek kadar güçlü bir reklam girdisi olduğu söylenemez. Dünyanın her yerinde bu problemi aşmaya çalışıyorlar. Okur destekli yayıncılık dışarıda kısmen tutmuş durumda ama Türkiye’de bu henüz o kadar başarılı değil. Okur içerik istiyor, düzgün içerik istiyor, fakat bu içeriğin üretilmesi için kendisinin de işin içine girmesi gerektiğini henüz yeterince algılamış değil… Eski çöktü; eskiden kolaydı, gazeteyi üretiyorsunuz, bayiye koyuyorsunuz, belirli bir sayıda satın alınıyorsa zaten gazetenin çarkları dönebiliyordu. Reklam da bunun bir tür kaymağı haline geliyordu. Fakat şimdi içeriği doğrudan ücretsiz alma eğilimi yüksek. Dolayısıyla bu, şu anda herkesin çözmeye çalıştığı bir sorun.”

Terkoğlu: ‘Gündemin içinde özgün alan yaratmaya çalışıyoruz’

Odatv Sorumlu Haber Müdürü ve aynı zamanda Cumhuriyet Gazetesi yazarı Barış Terkoğlu, Odatv’nin özel haber sitesi olarak kurulduğunu ancak özel haberin hem maliyetli, hem yorucu, hem de mevcut şartlarda “yavaş” bir iş olması gibi kriterler nedeniyle zamanla yeni bir yol izlediklerini belirtti. Bugün hem gündemi takip edip hem de özgün içerik üretmek için çalıştıklarını vurgulayan Terkoğlu bunu nasıl yaptıklarını şöyle ifade ediyor:

“Türkiye’nin o dönemdeki gündemini hem takip ediyoruz, hem de kaynaklarımızı mümkün olduğu kadar iyi kullanarak o gündem içerisinde özgün bir alan yaratmaya çalışıyoruz. Bunun için de, bir, habercilik kaynaklarını iyi kullanıyoruz. İki, konuya dair daha önce tanıdığımız çevrelerden görüş alıyoruz. Üç, kendi çalışmalarımız var. Örneğin ‘Metastaz’ kitabı gibi… Esasında hem kendi arşivimizi, hem Türkiye’nin arşivini, hem yargı kulisini, hem siyasi tartışmaları ve bütün gazetecilik kaynaklarını kullanarak güncele ilişkin özgün içerik üretmeye çalışıyoruz.”

‘Sabit gazetecilik’ devri bitti

İnternet çağında haberciliğin sadece haberi verip geçmekten ibaret olmadığını belirten Terkoğlu, bir tür “sabit gazetecilik” üretip insanların anlamasını beklemektense yeni kuşağın dilini öğrenmek, gerekirse başlık ve içeriği buna göre tasarlamak zorunda olduğumuzu vurguluyor. Terkoğlu şöyle devam ediyor:

“İçeriğin dışında haberin başlığından görselliğine, hatta içine katılan esprisine kadar bu konuda mümkünse yeni kuşaklara da ulaşabilecek, toplumsallaştırılabilecek bir dil yaratmaya çalışıyoruz. Benim benden öncekilerden öğrendiğim şey şu; popüler olanla entelektüel olanı yan yana getirmeye çalışıyoruz ve böylelikle özgün içeriğin okunmayan değil okunan hale dönüştürülmüş formülünü de üretmiş oluyoruz.”

‘Odatv’nin tek geliri reklam’

Terkoğlu devam ediyor: “Bunu yanlış bulduğum için söylemiyorum. Durumu izah etmek için söylüyorum. Odatv’nin hiçbir fondan, hiçbir siyasi partiden, hiçbir kişiden, hiçbir büyük sermayeden geliri yok. Tek bir geliri var reklam. Bu bizi istemesek bile okunma oranlarına bağımlı kılıyor ama aynı zamanda bir avantaj da sağlıyor. Tek patronumuzun okuyucular olduğu bir sistem getiriyor. Bir özgürlük alanı sağlıyor. Medyanın başka noktalarında sadece patronunuzun değil, patronunuzun ilişkilerinin bile mahkûmu oluyorsunuz. Üye olduğu derneklerin, yakın arkadaşlarının, tuttuğu kulübün, yöneticiliğini yaptığı yerlerin; bütün bunların mahkûmu oluyorsunuz. Ancak siz okunmayla, yani gazeteciliğin kendisinin getirisiyle, geri dönüşüyle siteyi ayakta tutabilirseniz yayın organının gerçekte tek patronu -yani patronunuz- okuyucular oluyor.”

‘Okur haberi başlıkta alıp tıklamadan geçmek istiyor’

Odatv’nin kendine has haber başlıklarını hatırlattığımızda, başlıklarının okulda ders olarak okutulduğunu söyleyen Terkoğlu şu ifadeleri kullanıyor:

“Burada da biz şunu yapmaya çalışıyoruz. Başlıklarımızı olayı mümkün olduğu kadar hem veren, hem vermeyen şekilde seçiyoruz. Çünkü okuyucu haklı olarak haberi başlıkta görmek istiyor. Mümkünse haberi başlıkta alıp tıklamadan geçmek istiyor. Biz ise okuyucuyu merak unsurunda tutarak o haberin mutlaka içine girmesine çalışıyoruz. Bir şekilde haberi ucundan hissettirerek geri kalanını merak ettirecek şekilde. Bunu başarısız yaptığımız zamanlar da oluyor, başarılı yaptığımız zamanlar da… Bu konuda daha da özgün hale geldiğimizi söyleyebilirim. Ne kadar yapabilirsek o kadar iyi olduğunu düşünüyorum çünkü bu dönemin de oyunu bu. Gazetenin başka bir dili oluyor. Ben bir gazete yöneticisi olsam böyle başlık kullanmam, böyle görsel kullanmam, ama bir internet sitesinin yöneticisi olarak belki beni 15 yaşındaki çocuklar, 70 yaşındaki yaşlı insanlar okuyabiliyor ve aynı kişilere ve hatta çoğunlukla politikadan da uzak kalmış kişilere gerekirse bir politik haberi okutmak durumunda kalıyorum. Bu yüzden bütün merak ögelerini canlı tutarak bir haber içerisine sokmak zorunda kalıyorum. Kimi zaman görsellikle, kimi zaman başlıkla, kimi zaman içindeki ironiyle.”

‘Odatv’den çalıntıdır’ notunu görmeye alıştılar

Odatv’nin kâr ettiğini ancak bunun asla yazılı basındaki kadar istihdam sağlayacak oranda olmadığını, sadece istikrarlı bir büyüme sunduğunu belirten Barış Terkoğlu, “Odatv dijital reklamla yaşıyor. Bunun bir ayağı Google’dan gelen reklamlar, bir ayağı bir takım internet reklamları üzerine kurgulanmış, aslında internet sistemi içinde de çözümler sunan reklamcılık. Kimisi de doğrudan doğruya yatırımcının getirip ben reklam vermek istiyorum diye verdiği reklamlar. Buradaki gelir gider dengesine baktığımda internet reklamları bizim için artı üretiyor. Bu kârı da yine Odatv için harcıyoruz” diyor.

Ortaya konan iyi ve özgün bir içeriğin her zaman alıcısını bulacağını savunan Terkoğlu, birbirine benzemenin ve birbiriyle aynılaşmanın bütün internet medyasının ana sorunlarından biri olduğuna vurgu yapıyor. Sohbetin sonunda, yaptıkları özel haberlerin kaynak belirtilmek şöyle dursun hiç okunmadan kopyala yapıştır yaparak başka sitelerde kullanıldığından dem vuruyor ve bunun için bazı küçük işaretlerle durumu eğlenceli hale getirdiklerini anlatıyor. Haberin sonuna gizledikleri “Odatv’den çalıntıdır” notunu kopyala yapıştırcı haber sitelerinde görmeye alışmışlar…

Diler: Bilginin bağlamına oturtulması gerek

Dijital gazetecilikte temel çokça görülen sorunlardan birinin verilen bilginin bağlamına oturtulması olduğunu söyleyen Diken Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Fatih Gökhan Diler, temel önceliklerinin haberi sade, iyi bir dille, karmaşaya ve kafa karışıklığına yer bırakmadan, en yalın haliyle aktarmak olduğunu belirtiyor. Diler bunu şöyle açıklıyor:

“Haberi son dakika haberi olarak paylaşmaktansa, biraz daha geç ama doğru ve sade bir içerikle vermek, örneğin Merkez Bankası faiz indirdiyse bunun ne ile ilgili olduğunu, daha öncesinde ilgili bakanın ne dediğini, bunun gelecek adına nereye oturduğunu verip haberin bağlamını oturtmak birincil önceliğimiz. Bunu haberin içinde verip aynı zamanda haberin başlığına taşımaya çalışıyoruz. Yaklaşımımız bu haberi veriyoruz ama bu bununla ilgili bu bağlamda okuyun. Bizim tercihimiz bu.”

‘Diken’in ana sayfasından okusunlar’

“Öte yandan sitenin bütününü düşününce her haberi yapmıyoruz. Çok haber var, kimine göre önemli, kimine göre önemsiz. Takipçi profilini göz önünde bulundurarak haberler arasında tercih yapıyoruz. Bizi takip eden okuyucu kitlesine baktığımızda AB gurubu, genç, meslek sahibi, ofis çalışanları vb. Biz de bu insanların, sosyal medya aracılığıyla değil de, Diken’i açıp okumaları için, onlara günün önemli haberlerini en sade ve bağlamına oturtulmuş olarak sunmaya çalışıyoruz. Bilmeliler ki, siteye girip vitrini taradıklarında o gün kaçırmamaları gereken haberleri ayrıntılı ve anlaşılır bir şekilde bulabilecekler.”

Asla tık avcılığı yapmadıklarını, haberi gizlemeden okuyucuya olduğu gibi sunduklarını vurgulayan Diler’e göre özel haberler çok çabuk anonimleşiyor. Yapılan bir özel haber birçok farklı sitede kullanılıyor. Birçok site haberin asıl üreticisini değil, kendi rastladığı bir başka mecrayı kaynak gösteriyor. Diler’e göre tüm bunlar meslek etiğiyle uyuşmuyor.

‘Yeni bir iş modeli gerekiyor’

Dijital reklamların mevcut durumu sürdürebilir kıldığını ancak bunun çok düşük bir standart olduğunun altını çizen Diler’in bu konuda şu ifadeleri kullanıyor:

“Dijital reklam dediğimiz şey de tekelleşmiş bir durumda. Koşullar gereği, Google reklamlarından bahsedebiliriz sadece. Diğer kurumlar vs. çok reklam veremiyor. Bu biraz basın üzerindeki baskıdan, sansür, otosansür gibi mekanizmalardan da kaynaklanıyor. Başıma bir şey gelir mi diye çekiniyor insanlar. ‘Orada bir haber çıkacak, yanında benim reklam, biri bir şey der mi’ yaklaşımı var. İş yapma modeli gereği ‘ben reklam veriyorum, o zaman benim şu haberimi yapacaksın’ gibi bir yaklaşım da var. Biri bize reklam verse, ama bunun karşılığında şu haberi yapacaksın dese biz bunu kabul etmiyoruz. Bu ve benzeri sebeplerle Google reklamlarına sıkışmış durumdayız. Bu da standardı düşük bir şeyi sürdürebiliyor sadece. Reklam vermeye gönüllü şirketler de, internetin gücünü, bunun hızını boyutunu ve potansiyelini tam anlamıyla idrak etmiş durumda değil. Çünkü reklam istatistiklerine bakınca bunu göz ardı ediyorlar. İlk refleksleri her ne kadar itibar kaybetmiş olsa da, çeşitli gerekçelerle okunmuyor olsa da, yazılı basına gidiyor. Onun etkisinin daha yüksek olduğunu düşünüyor.”

İnternet haberciliğinin tüm dünyada benzer sorunlar yaşadığını düşünen Diler’e göre yeni medyada kimsenin para kazanmakla ilgili bir bilgisi yok. Diler, “‘Nasıl para kazanacağız’ dediğimizde pek de fikir üretilmiyor. Dünyada da bu problem var. Biz malımızı nasıl satacağız konusunda insanların bir fikri yok. Denemeler var. İnternette her şey bedava, düz bir okuyucu düşününce haber her yerde. Sen bunu paralı yaptığında gider başka yerden okur. Yeni bir iş modeli gerekiyor” diyor.

Duran: Eleme filtrelerimiz çok sıkı ve dar

Artı Gerçek kurucularından ve yazarlarından Ragıp Duran, yayın politikalarını iki temel ilkeye dayandırıyor: Barış ve Demokrasi. Bu temelde sayfalarını herkese açtıklarını ve böylelikle geniş bir muhalefet şemsiyesi oluşturmayı tasarladıklarını belirten, farklı mahallelerdeki yazarları da bir araya getirmeyi istediklerini ifade eden Duran şöyle diyor:

“Bugünkü Türkiye medya manzarasına baktığımızda Artı Gerçek’i farklı/özgün kılan en önemli nitelik/boyut/unsur tayin edici birkaç konu/alandaki duruşumuz. Özellikle Kürt Sorunu, Ermeni Meselesi, LGBTI bireyler, Laiklik, Kemalizm gibi temel sorunlarda profesyonel gazetecilik yaptığımız için, Türkiye’de başka herhangi bir medyada rastlanmayacak haber, söyleşi ve yorumlar ancak bizim internet sitemizde ve/veya Artı TV’de yayınlanabiliyor. En basit örnek, TSK’nin 2018 Ocak ayında gerçekleştirdiği Afrin harekatını, her iki cephede olay yerindeki muhabirler ve iki tarafın yetkili ve uzmanlarına söz vererek ‘cover etmiştik.'”

Dijital reklamların bir sitenin sürdürebilirliği için yeterli olmadığını ve üstelik holdingler tıklanma sayısına göre reklam verdikleri için, bunun sitelerin yayın politikasını da etkilediğini dile getiren Duran sözlerini şöyle noktalıyor: “Daha çok reklam almak için daha çok tıklanmak isteyenlerin yayın politikası etkileniyor. Bu durum, kaçınılmaz olarak geleneksel, yerleşik düzenden yana ve olumsuz anlamda popüler yayıncılığı teşvik ediyor. Reklam ya da sponsorluğun bizim yayın politikalarımız üzerinde herhangi bir etkisi olmaması için özel özen gösteriyoruz. Reklam alırken ve sponsor seçerken, eleme filtrelerimiz çok sıkı ve dar. Bu nedenle de, yayın politikasına kesinlikle müdahale etmeyen AB fonları, okur desteği ve gönüllü bağışlar bizim için önemli.”

Demet Sarova

1996 yılında Sabah gazetesinde stajyer olarak gazeteciliğe başladı. 2002 yılındaki kuruluşundan 2018 yılına dek Vatan gazetesinde kültür, sanat ve TV editörü; aynı zamanda köşe yazarı olarak görev aldı. Gazete bünyesindeki kitap eki için de yazılar kaleme aldı. Serbest gazeteci olarak mesleğini sürdürüyor.

Journo E-Bülten