Ferit Edgü, 1977 yılında “O” adıyla yazdığı, sonrasında “Hakkâri’de Bir Mevsim” diye yayımlanan ve 1982 yılında sinemaya da aktarılan romanında, yokluğun hüküm sürdüğü Işıklar (Pirkanıs) köyünü anlatmıştı. 1990’lı yıllarda yaşanan çatışmalar nedeniyle 10 yıl boyunca boş kalan köye, sonrasında geri dönüşler oldu. Zorunlu göç, işsizlik ve betonlaşmanın yanı sıra, televizyon ve cep telefonu da köyün çehresini değiştirdi.
Üç yıl önce 40. yıldönümü nedeniyle özel baskısı yayımlanan Hakkâri’de Bir Mevsim, Japonca ve Çince dâhil birçok dile çevrilmiş, Genco Erkal’ın başrolü oynadığı film uyarlaması 33. Berlin Film Festivali’nde aralarında Gümüş Ayı’nın da olduğu beş ödül kazanmıştı. 1980 darbesinden sonra roman ve film Türkiye’de bir süre yasaklı kalmıştı.
Yazar Ferit Edgü’den otobiyografik izler taşıyan ve Kafkavâri esintiler de içeren eserin anlatıcısı, ismini “Pir” diye kısalttığı bu dağ köyüne yedek subay öğretmen olarak atanır. Düşsel bir deniz kazası sonucu buraya düşmüş bir kazazede gibi sunulan bu kişinin, dillerine ve geleneklerine yabancı olduğu insanların yaşadığı Pirkanıs’ta kendini bulma macerası eserde anlatılır. O, köydeki çocukları değiştirmeye/eğitmeye çalışırken aslında köy onu değiştirmekte/eğitmektedir.
‘Yaşamın aslında değişebileceğine ilişkin bir coşku’
“O’yu sadece gerçekçi bir roman olarak saymak yetmez; gerçeğin inanılmaz bir düşe dönüştüğü, şaşırtıcı bir öyküdür bu. Ferit Edgü’nün gerçek bir yaşamı, bir roman yaşamına çevirmesindeki beceriye hayran oldum. Çünkü ‘O’ gözlem gücünü, anlatı ustalığından alıyor” diye övmüştü bu eseri Melih Cevdet Anday.
Yazar Edgü, Paris’in ardından Hakkâri’de yaşadığı dönemde, yabancılaşma kavramını farklı boyutlarıyla ele almaya başlamış, gerçekçiliğe bakışı da değişmişti. Özge Kılıç’ın bu konuyla ilgili 2018 tarihli yüksek lisans tezinde bu durum şöyle anlatılıyor:
- Edgü, yazarın geleceğe dair bir umut vermesi gerektiğine inanmaktadır. Umuttan kastı da yalancı ya da ‘yarınlar mutlu olacak’ gibi klişe bir umut değil, yaşamın aslında değişebileceğine ilişkin bir coşku yaratmaktır. Buna bağlı olarak yapıtlarında gerçeği değiştirerek sağlayabileceği coşku ile umudu yaratabileceğin düşünmektedir.
- Yazarın Hakkâri’de Bir Mevsim’de izlediği yol, gerçekçi bir roman yazma amacını taşımaz. Eğer içinde yaşadığı koşulları gerçekçi bir yaklaşımla yazmaya çalışsaydı şimdiye kadarki en karamsar ve umutsuz kitabının Hakkâri’de Bir Mevsim olacağını söylemiştir.
- Bahsettiği umudu verebilmesi için; toplumsal ve ekonomik koşulları bilimsel olarak irdelemeden, umutsuzluğa mahâl vermeden işlemesi gerektiğini düşünür. Ve bu sebeple de insanın içinde yaşadığı gerçekleri (yaşam koşullarını) değiştirebileceği mesajını verebilmek için romanda da gerçekleri değiştirdiğini söyler.
- Edgü, bu romanda gerçeğin yerine düşü koyarak olan ile olması gerekenin iç içe geçmesini sağlamıştır. Yani umutsuzluğun kol gezdiği bir yerde, ufacık da olsa bir umudun yeşerebileceğinden bahsederek, olanı tüm gücüyle değiştirebilecek bir bakış açısı oluşturmaya çalışmıştır.
Gençler gitti, bazı yaşlılar döndü
Romanın üstünden 43, senaryosunu Onat Kutlar’ın yazdığı filmin üstünden 38 yıl geçti ve Işıklar (Pirkanıs) köyünde çok şey değişti. O dönemde bu köyde Kürtçe dışında dil bilen yoktu; televizyon ve telefon bulunmuyordu. Bugün köyde hemen herkes Türkçe konuşabiliyor; her evde televizyon, her bireyde ise akıllı cep telefonuna rastlamak mümkün.
Köyde bulunan taş evlerin tamamına yakını yıkılmış durumda. Filmde geçen sağlık ocağı ve okul da bu taş evlerin kaderini yaşamış. Taş evlerin yerine beton evler yapılmış.
1990’lı yıllarda yaşanan çatışmalar nedeniyle köy 10 yıl boş kalmış. Birçok köylü Mersin, Van, Hakkâri ve Yüksekova’ya göç etmiş. 10 yıl sonra çok az bir kısmı köye geri dönmüş.
Bugün köydeki 40 hanede 300 kişi yaşıyor. Onlardan biri olan A. Cabbar Yıldırım, 1977 yılı öncesinde köyün kalabalık olduğunu belirterek şunları söylüyor: “Köyde genç nüfusu çok az, genelde yaşlılar kaldı. Gençler iş bulmak ve çalışmak için kentlere gitmek zorunda kalıyorlar. Köyümüz genellikle tarım ve hayvancılıkla uğraşıyor.”
Koronavirüs salgını bu köyü de vurdu
Köyde 35 öğrenci ve anaokulu var, ama ilkokul veya ortaokul yok. Öğrenciler, köye 5 kilometre uzakta bulunan Akçalı’ya gidiyor. Bir kısmı taşımalı, bir kısmı ise Akçalı köyünde yatılı olarak eğitimlerine devam ediyor.
2020 bahar aylarından beri yeni tip koronavirüs Işıklar köyünü de vurdu. COVID-19 salgınının ilk günlerinden itibaren çok sayıda köylü virüse yakalanıp tedavi gördü. Çocuklar da salgın yüzünden uzun süre okula gidemedi. Bir kısmı köyde bağ ve bahçelerde ailelerine yardım etti, bir kısmı da çobanlık yaptı. Okulların yeniden başlamasıyla haftada iki gün Akçalı köyündeki okula yatılı veya taşımalı olarak gitmeye devam ettiler.
Bu arada köyde sağlık kuruluşu bulunmadığı için hastalananlar da Akçalı’daki sağlık ocağına başvuruyor. Ağır hasta olanlar ise ya Yüksekova ya da Hakkâri Devlet Hastanesi’ne sevk ediliyor.
Gazete gelmiyor: Akıllı telefonlarda yerel siteler, TV’de TRT Haber
Bir diğer köy sakini olan Nadir Yılmaz’ın verdiği bilgiye göre köye 1972 yılında yol yapılmış, 1982 yılında ise elektrik gelmiş. Bu arada filmde görülen okul ve sağlık ocağı yıkılmış. Şöyle anlatıyor Yılmaz:
“O dönemde köye özgü taş evler vardı ama bugün bu evlerden sadece bir tanesi kaldı. O dönemde iletişim imkânı hemen hemen hiç yoktu, bugün köyde her türlü teknoloji mevcut. Hemen hemen herkesin elinde cep telefonu var. Ayrıca evlerde televizyon mevcut. Köy halkı sosyal medyayı da aktif kullanıyor. Cep telefonlarında internet olduğu gibi, bazı evlerde de internet bulunuyor. Yani 40 yıl önceki durumla şimdiki durum arasında dünya kadar fark var.”
Bugün köy halkı, dünyada ve Türkiye’de yaşanan gelişmeleri anbean televizyondan ve sosyal medyadan takip ediyor. Köyde genellikle haberler TRT Haber kanalı üzerinde izleniyor. Dijital medyada ise genellikle Hakkâri’nin yerel haber siteleri takip ediliyor. Cep telefonları ve televizyonun hâkim olduğu köye, basılı gazete gelmiyor.
Özetle, artık Işıklar (Pirkanıs) köyü, Ferit Edgü’nün anlattığından çok daha farklı. Yıllar içinde siyasal ve toplumsal gelişmelerin yanı sıra ulaşım ve iletişim araçları da köyü dönüştürmüş. Edgü’nün dünyadan yalıtılmış farklı ve düşsel bir evren gibi sunduğu bu köy, artık romandakinden ve filmdekinden bambaşka bir yer.
Eserden bir alıntıyla bitirelim: “Yolcu, bir gün yolunu yitirirsen, artık eski yolunu bulmaya çalışma, yeni bir yol ara kendine…”