‘Virtual reality’ (VR-Sanal gerçeklik) tartışması aslında Türkiye’de de dünyada da çok uzun süredir devam eden ve her geçen gün yeni yazılımlar ve giyilebilir teknolojilerle derinleşen bir tartışma. Sanal gerçeklik bilgisayar teknolojileriyle oluşturulan gerçek olmayan ortamlara verilen isim olarak tanımlanırken, sanal gerçeklik deneyimi de doğal olarak bilgisayar ya da benzeri araçlar aracılığıyla edinilen tecrübeye deniyor. Görme, hareket ve duyma yetilerimizi kullanabildiğimiz, hatta bazı formlarda ellerimizle de işin içinde olabildiğimiz sanal gerçeklik uygulamaları, dönüşen gerçekliğe ilişkin senaryoları kuvvetlendirirken, bir yandan da özellikle gazetecilerin çalışma pratikleri ve tarafsızlık kavramıyla ilgili yeni soruları beraberinde getiriyor.
Yaşamak ucuz, üretmek pahalı
Gazeteciliğe ilişkin soruları tanımlamadan evvel sanal gerçeklik tecrübelerine dair bir tanım yapmakta fayda var. Öncelikle sanal gerçeklik tecrübesi yaşamak hiç de pahalı değil. iOS ya da Android bir cihazınız ve Eminönü’ne uğrayacak zamanınız varsa bugün bile hızla bir VR gözlük edinebilirsiniz. Birçok sitede satılan VR gözlükler de var ve örneğin benim VR deneyimimi yaşadığım 25 TL’lik VR Box isimli Çin yapımı gözlük kullanılan ürünlerden yalnızca biri. Tabii ki daha ileri seviyede tecrübe sağlayan gözlükler de var; bunlarla ilgili karşılaştırmalara yer veren birçok vlogger oldu, konuyla ilgilenenler zaten yollarını bulabilirler. Ancak, şimdilik sanal gerçekliğin üreticisi olmak tüketicisi olmak kadar ucuz değil. Bu ucuz olmayan teknolojiyi deneyimlemek ise oldukça ucuz. İşte gazetecilikten ziyade teknolojinin kendisiyle ilgili fikir verecek bir 360 derece sanal gerçeklik videosu:
VR ayrı bir dünya
Öncelikle, sanal gerçekliğin ayrı bir dünya olduğu gerçeğini kabul etmek gerekiyor. Örneğin, bu konuya odaklanmış bir portalın varlığını dile getirmeden olmaz. VRtech farklı kategoriler altında sanal gerçeklik kameraları ve gözlükleri ile ilgili içerikler paylaşırken, yeni sanal gerçeklik uygulamaları üzerine haberler üretiyor. Bu da hem donanım hem de içerik olarak konuyla ilgilenenlere zengin bir kaynak sunuyor. Yine giyilebilir teknolojiler üzerine uzmanlaşmış olan Wearable’ın özel bir VR köşesi bulunuyor. Aynı şekilde Guardian’ın teknoloji kategorisinde de sanal gerçeklik alt kategorisi var.
RYOT: Estetik ve teknolojik bağımlılık
Sanal gerçeklik konusunda teknolojik ve donanım temelli bilgi almanın ötesine geçip ilham almak istersek de önümüze birçok örnek çıkıyor. Bu örneklerin başında gazetecilik başlığı altında RYOT geliyor. Bahadır Burak Evren Journo’da yayınlanan Huffington Post RYOT’u neden satın aldı başlıklı yazıda RYOT’u ve başarısını ele almıştı. Geçtiğimiz yıl IVLP Media Literacy programı kapsamında Los Angeles’ta RYOT’un nasıl bir ortamda çalıştığını görme fırsatı bulmuştum. Temel olarak birçok start-up’ın yaptığı gibi bir garajda hikâyesini başlatmış bir organizasyon ve haber ile belgesel diyebileceğimiz alanlarda 360 derece kamera teknolojileri eşliğinde içerik üretiyor. Biz oradayken 10’u aşkın çalışanı olan RYOT’un kurucularıyla sohbetimizde dikkatimi en çok çeken şey gerçeklik tecrübesine yaptıkları vurgu idi. Hem çözünürlük, görüntü kalitesi gibi başlıklar temelinde hem de izleyici davranışları temelinde bize söyledikleri aslen RYOT’un estetik ve teknolojinin ta kendisine odaklanan bakış açısının bir eseriydi. Teknik olarak beni fazlasıyla etkileyen RYOT’un kurucularıyla yapılmış bir söyleşiyi şuradan izleyebilirsiniz.
NYT bir adım önde
Açıkçası New York Times’a, sektör kalite standartlarını belirliyor olsa da, birçok insan muhafazakar bir yayın olarak bakıyor. Oysa 360 derecede yaptıkları işlere baktığımızda bir teknolojiyi gazetecilikle ilişkilendirmenin yalnızca çekimleri 360 kamera ile yapmak değil, 360 ile çekim yapmaya en uygun öyküyü en uygun kurguyla bir araya getirmek olduğunu görüyorsunuz. NYT tarafından üretilen oldukça uzun NYT 360 VR videolarının ortak özelliği de bu: Doğru seçilmiş konularda, iyi metinlerle oluşturulmuş içerikler.
Örneğin, yukarıdaki videoda oluşturulan sanal gerçeklik deneyimi tüm dünyanın üstüne konuştuğu ama çoğu zaman siyasal birtakım kalıpların dışında bir şey söylemediği bir meseleyi etraflı bir şekilde ele alıyor. IŞİD’le savaşan Irak güçlerinin yanında cepheden 360 derece bir içerik sunuyor. Peki 360 derecelik bu videolar gazetecilik bağlamında bize ne söylüyor? Birkaç soru etrafında değerlendirelim.
Sanal gerçeklik objektiflik problemini çözüyor mu?
İşte burada kaliteli gazeteciliğin her zaman ideal olmayabileceği gerçeğini tekrar fark ediyoruz. Zira kameranın nereye koyulacağı da dahil olmak üzere birçok mesele etik bir problem olarak önümüze çıkıyor. 360 derecenin verdiği imkânlar netice olarak gerçek anlamıyla bir objektivite sağlamaktan çok uzak, zira ‘nerede olduğunuzu’ hâlâ kamerayı yerleştiren ve hangi süreç içerisinde kayıt yapılacağını belirleyen kimse o belirliyor. Bu da teknik olarak neyi/kimi nereden ve ne kadar göreceğinize dair bir kısıtlama anlamına da geliyor.
Ortalama bir haber merkezi maliyeti kaldırabilir mi?
Şu kesin ki VR videoları yapmanın teknik prodüksiyon maliyeti yüksek değil; ancak VR’ını yapmaya değer bir haber bulmak için bugün gazetelerin en büyük problemi olan alana gazeteci yollamama tembelliği/cimriliği meselesini aşmamız şart. Özellikle, internet gazetelerinin ortaya çıkmasıyla öne çıkan prodüksiyonsuz döndür-çevir haberciliği söz konusu olduğunda bu yeni teknolojiye geçişin pek de kolay olmayacağı ortada. Her ne kadar şimdiye dek gerçek alanlarda üretilmiş içerikleri ele alsak da elbette sanal gerçekliği gerçek alanlar ve insanlar olmaksızın tanımlamak da mümkün. BBC’nin aşağıdaki gerçek bir emek örneği olan çalışması gibi. Bu da prodüksiyon konusunda farklı maliyetleri söz konusu hale getiriyor:
VR haberlerini nasıl kullanabiliriz?
Bundan sonraki kısımda Türkiye’de 360 derece haberlerini nasıl yürütebileceğimizi düşünelim. Aslında Türkiye’de 360 ile bazı projeler yapıldığını biliyoruz. Bunların çoğunlukla anaakım tarafından yürütülen işler olduğunu duyuyor, büyük partnerleriyle bu projelerin gidebileceği gazetecilik doğrultularını da aslında tahmin edebiliyoruz. Bu ilk bakışta iç açıcı değil; ancak 360 teknolojilerinde ilginin artmasıyla düşen/düşecek üretim aracı maliyetlerini de ciddiyetle ele alırsak bir şeyler yapabilme ihtimalimiz yüksek. Bizim 360 derece haberciliği kullanabileceğimiz alanların başında protesto ve miting alanları gibi birçok alan geliyor. Hem riskli alanlar olmaları bakımından, hem de çeşitlilik bakımından bu tür içerikler çok etkileyici olacaktır bu kesin ama tabii çekilenlerin rızası ve benzeri konuları da gündeme getirecektir.
Sanal gerçekliği daha gerçek kılan ne?
Tabii ki sanal gerçekliği bildiğimiz jpeg ve benzeri formatlardaki fotoğraflardan ve .mpeg tipi video formatlarından ayırt etmek için gerçeklik vurgusu üzerinde düşünmekte fayda var. Sanal gerçekliği ‘daha gerçek’ bir kategori olarak düşünmek bir yandan kendi sorunlarını yanında taşırken, ikinci aşamada daha önce bahsettiğimiz objektiflik meselesinde yanılgıya düşmemize de neden olabilir. Bu nedenle sanal gerçekliğin, gerçekliğin kaydedilmesine dair bir yorum olduğunu unutmadan, gazetecilik tipimizi idealize etmeden bunu yapmakta büyük fayda var.
Sonuç olarak VR konusunda söylenecek söz de, teknolojik olarak ideal ve maliyet bağlamında efektif ekipman konusunda alınacak yolumuz ve yapılacak daha çok araştırmamız var. Ama 1000 TL’ye yakın bir bütçeyle şimdiden hızla VR haber prodüksiyonuna -düşük kalitelerde olsa dahi- başlayabiliriz. Şimdi asıl soru şu: Neyi, ne zaman, nasıl ve nereden çekeceğiz?