Haber

Cengiz Özdemir: Sosyal medya ile kültür sahibi olunmaz

Sosyal medya ile birlikte geleneksel medyanın yavaş, sınırlı, kontrol edilebilir, tek sesli ve tek merkezli yapısı çözülmeye başladı. Bu dönüşüm diyaloğa açık bir yol izlemesiyle de sunan ve alan arasındaki hiyerarşiyi ortadan kaldırıyor. Artık haber veren de alan da aynı düzlemde…

İstanbul Üniversitesi tarafından düzenlenen “İstanbul Seminerleri” geçtiğimiz haftalarda Cengiz Özdemir ve Ozan Sağsöz’ü ağırladı. Twitter ve Medyascope üzerinden sürdürdükleri kültür sanat odaklı yayınlarla büyük ilgi gören Özdemir ve Sağsöz ile dönüşen kültür sanat yayıncılığı ve yeni medya üzerine söyleştik:

Son yıllarda -sadece Türkiye’de değil, dünyada da- “yeni medya” kavramı öne çıktı. İhtiyaçtan mı doğdu bu yenilik, teknolojik gelişmeler mi bizi buraya getirdi?
Cengiz Özdemir: Genel olarak dünyada bir türbülans durumu var. Siyasi anlamda da ekonomik anlamda da, kültürel anlamda da bu böyle. Belki birinci dünya savaşının öncesi, 19. yüzyılın bitip 20. yüzyılın başladığı dönemlere denk gelen bir durum bu. Her şeyin başına bir “yeni” kavramı geliyor. Bu hem sosyolojik, hem de siyasi bağlamda incelenmesi gereken bir konu. Bir yanda böyle bir türbülans durumu var, bir yandan da açık toplum kültürü gelişiyor. Bu dijital devrimle çok alakalı bir şey. Söyleyecek sözü olan herkese sunulan bir imkân var. Bunun için devletin veya kurumların imkânlarına ihtiyaç ortadan kalktı. Bunu bir cep telefonuyla, Twitter’la, Periscope’la yapabilirsiniz.

Ozan Sağsöz: Geleneksel medya-yeni medya kavramlarına değinmek istiyorum. Eskiden bir merkez vardı. Şimdi merkezler dağıldı. Asimetrik yapıdan daha simetrik bir yapıya geçildi. Daha eşitlikçi, daha yenilikçi, daha demokratik ve daha kaotik bir alandayız artık. Bu bizler için büyük imkânlar taşıyor. Şimdi gelinen noktada, kültür sanat yayıncılığı özelinde ifade edersek; sadece kültürel sermayesi olan herkes başka insanlara kolayca ulaşabilir. Gereken tek sermaye bu.

Hiyerarşi ortadan kalktı bir anlamda, değil mi?
O.S.: Asimetrik düzenden simetrik düzene geçmekten kastım tam da bu zaten. Geleneksel medyada sunan ve alan vardı, televizyonlar, gazeteler, seyirciler, okuyucular… Ortada bir talep eden, müdahil olan görmek zordu. Periscope’ta yayın yaptığınızda ya da Twitter’da bir şey paylaştığınızda herkesle aynı düzlem içindesiniz. Yeni medya öncesinde doğrudan ve anlık tepkilere, kimi zaman yönlendiren ve öğreten, karşı tarafa açık bir sistem yoktu. Medyada eskiden daha monolog bir yapı hâkimken şu an çok daha diyalektik bir yapı var. Kültürel sermayeye sahipseniz bu diyaloga açık yapıyla çok daha verimli işler ortaya çıkıyor.

Cengiz Bey, Kültüristan adlı Twitter hesabınız 500 bin takipçiye ulaşmış durumda. Sadece bilgi paylaşan birine gösterilen bu ilgiden ne anlamalıyız?
C.Ö.: İnsanların bilgiye zannettiğimizden daha fazla itibar gösterdiğini anlayabiliriz. Benim gibi çok takipçili başka hesaplar da var. Hangi mahalleden olduğu, hayat görüşünün bize uyup uymadığı gibi değerlendirmelerden bağımsız olarak sunulan bilginin peşinde olmalıyız. Eskiden biz kompartımanlar halinde yaşayan bir toplumduk. Belki de sosyal medyayla ilk kez birbirimizle karşılaştık. Bugün yaşanan travmaların bununla ilgili olabileceğini düşünüyorum. Ama bence bu iyi bir şey.

Sosyal medya bir paradoksu da beraberinde getiriyor sanki. Gerçekten herkesin sesini duymamız gerekiyor mu?
O.S.: Bana kalırsa o konuda kontrol kişinin kendisinde olmalı. Kullanıcıda başlayıp kullanıcıda biten bir durum. Ben sadece iyi bildiğim konularda yazmayı tercih ediyorum. Bilmediğim konularda susuyorum. Herkesin bu sorumlulukla, kendini bilerek paylaşım yapması sorunu ortadan kaldıracaktır.

Periscope ile birlikte ilginç bir durumla karşılaştık. Birdenbire bir el kamerası, dahası bir telefonun yayın yapmaya yetip arttığına ikna olduk. Demek ki çağ başka şeyler talep ediyor artık. Nedir sizce talep edilen?
O.S.: Asimetrik yapı yani tek taraflı yapı artık insanların ihtiyaçlarına cevap veremez oldu. Ben mesela tarih öğrencisi ve okuru olarak televizyonda denk geldiğim programlarda yapılan bariz hataları fark edince artık izlememeye başladım. Televizyonda, geleneksel medyada her zaman aynı kişiler aynı konuları konuşuyor ve hatalı bilgiler de verebiliyorlar. Ben de hem izleyici hem de programcı olarak Periscop’a döndüm. Ki geldiğimiz noktada geleneksel medya organları da Periscop’u kullanmaya başladı.

Sosyal medyadan bilgi ve kültür sahibi olmak mümkün mü?
C.Ö.: Bence değil. Paylaşımları hap bilgi olarak görmek lazım. Bir takipçim çok güzel bir benzetme yapmıştı; biz duvarlara post-it’ler yapıştırıyoruz. Sanal bir duvar var, herkes oraya post-itler yapıştırıyor. Sonra birileri gelip sizinkinin üzerine başka bir post-it yapıştırıyor. O milyarlarca post-it arasında sizinki kaybolup gidiyor. Anlık bir şey yapıyorsunuz aslında, etkisi 3-5 dakika. Çünkü artık hayat böyle, hızlı akıyor. Ayrıca ne benim ne de bir başkasının verdiği bilgiye yüzde yüz güvenebilirsiniz. Bizim yaptığımız şey sadece merak ve iştiyak yaratmak.

Emel Altay

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema Televizyon bölümü mezunu. Bir süre dizi setlerinde sanat yönetmeni asistanlığı yaptı. Dergi sektöründe 6 yıl muhabirlik ve editörlük alanlarında dirsek çürüttü. Mart ayında karşılaştırmalı edebiyat yüksek lisansı sevdası ile işinden ayrıldı. O günden beri çeşitli mecralara kültür sanat odaklı içerikler üretiyor.

Journo E-Bülten