Kitap

Tesla: Yirminci yüzyılı kızartan adam

Çılgın dâhi Nikola Tesla’nın hayatını bir de Vladimir Pistalo’dan okuyun. Bu kadar renkli, özgün, deli dolu, tuhaf bir roman okuma şansını her zaman bulamazsınız. Elektriğin Sırp prensini, oldukça elektrikli, cayır cayır bir dille anlatmış Pistalo. Kimi zaman çok hüzünlü, kimi zaman çok eğlenceli bir hayatın aynadan yansıması gibi.

Nikola Tesla’nın babası bir papaz, annesi çok zeki ve dünyaya çalışmak için gelmiş bir kadındı. Nikola’ya masallar yerine bitki hikayeleri anlatırdı. Bitkileri tanır ve çoğunun ruhu olduğunda ısrar ederdi. “İnsanları değiştiremezsin, sevebilirsin sadece” diyen bir anne…

Nikola 7 yaşındayken, parlak zekalı, yakışıklı ağabeyi Dane bir kaza sonucu öldü. Dane’nin ölümünden duyduğu suçluluk duygusu Tesla’yı hayatı boyunca rahat bırakmadı.

Eğitimine Graz’da Politeknik’te başlayan Tesla ilk yılında çok parlaktı ve elektrik mühendisliği okumak istiyordu. Ama bir içki düellosundan sonra Tesla bambaşka biri haline geldi. Kendini içkiye ve bilardoya verdi. Sonra da kumara! Zaten ince bıyığı, özenle taranmış saçları ve uzun parmaklarıyla tıpkı bir kumarbaza benziyordu.

Bursunu kaybetti, okuldan kovuldu.

Babasının ölümünden sonra Prag’a gitti, yarı zamanlı öğrenci oldu, dışarıdan fizik derslerine girdi. Hayatını yeniden toparladı. Amcası sayesinde efsane Edison’un şirketinin Budapeşte, Strazburg, Paris şubelerinde mühendis olarak çalıştı. Ve sonunda New York’taki merkez ofiste çalışması için teklif aldı.

Uzun bir gemi yolculuğundan sonra New York’a varan Tesla, derhal Edison’un laboratuarını aramaya koyuldu. Edison’un karşısına çıktığında cebinde sadece 4 sent vardı. Edison ona şöyle dedi: “Yarın başlayabilirsin!”

Tesla için Edison bir ilahtı. Tasarladığı, alternatif akımla çalışan motoru bir tek Edison’un anlayacağından emindi. Ama Edison tek kelime etti: “İmkânsız!”

Anlamak bir yana, Tesla ile alay etti. Sonra da şöyle dedi: “Bahsettiğin yöntemle, doğru akımla çalışan motorları geliştirirsen sana temizinden bir 50 bin dolar!”

Tesla, bir yıl içersinde doğru akımla çalışan 24 motor projesi geliştirdi. Edison’un odasına dalıp 50 bin dolarını istedi. Ama Edison’dan şu cevabı aldı: “Sen de Amerikalıların esprilerinden hiç anlamıyorsun genç adam!”

Tesla o dakika istifa etti işinden, çekip gitti.

Sonrasında Tesla’nın sürünme dönemi başladı. Parasızlık nedeniyle her türlü işçilik, hendek kazıcılığı bile yaptı. Sefaletin dibinde yaşadı. Umutsuzdu. Sonunda bir ustabaşının kardeşinin yardımıyla Western Union Telegraph’ın başmühendisiyle tanıştı. Ve kaderi değişti. Bitmek bilmeyen çalışmalarla / icatlarla geçen Westinghouse günleri başladı. Alternatif akım motorunu tüm dünyaya kabul ettirdi.

Edison diğer tarafta kuduruyordu. Gaz şirketlerini piyasadan silmek için medyayı nasıl manipule ettiyse, olmadık dedikodular ürettirip yaydıysa, şimdi aynısını Tesla için yapmaya kararlıydı. “Bay Westinghouse evlerinize alternatif akımı getirmek istiyor. Bu sistem ölüm saçıyor. Evlerinize uğursuzluk getirecek!”

Tesla bu uydurmaların kökünü kazımak için, sahneye çıktı. Bilimsel bir sunumla Edison’u mat etmeye niyetliydi. Elektriği vücudundan geçirdi. Sonra da havaya kalkmış saçlarıyla seyircilerin arasında gezindi. Dokunduğu her ampul yanıyordu.

Şöyle açıkladı: “Ufacık bir elektrik şoku dahi insanı öldürebilir. Öte yandan, güçlendirilmiş voltaja maruz kalan bir insan sapasağlam durabiliyor.”  İki yüz bin volt elektrik geçiriyordu vücudundan.

Yıllardan 1892 idi.

Ününün doruğundaydı Tesla. Şikago Fuarının yıldızı oldu. Avrupa turuna çıktı. “Prometheus” diyorlardı ona. Mark Twain’le tanıştı, çok iyi dost oldular.

Her şey böyle güzel gidebilir, Tesla ününü ve akıl sağlığını koruyabilirdi. Ama olmadı. 1895 yılında Tesla’nın laboratuarı yandı. Her şeyi kül oldu. Makaleleri, notları, makineleri, kişisel müzesi….

Kundaklanmış mıydı? Elektrik kontağı mıydı? Belli değil.

Öylesine üzgündü ki, tüm dostlarından uzaklaştı. Budist ruhani lider Vivekanda’nın seminerlerine gidiyordu sürekli. Kimseye anlatmadığı şeyleri Vivekanda’ya anlatıyordu. “Fani ne varsa hepsini ebedi kılmak istediğimiz için bu acılar. Her şey geçici. Gerçek değil hiçbiri. Ne bir insan kalacak geriye, ne de bir mekan”. Böyle diyordu Vivekanda. “Ruh, akrebin soktuğu sarhoş bir maymundur” diyordu.

Sonrası? Yeni bir laboratuar, iyice içe kapalı bir hayat. Edison, Marconi ile anlaşıyor. Tesla, “Marconi benim sistemimi kullanıyor” diye şikâyet ediyor. Ama patenti alan Marconi.

Tesla daha o yıllarda, internetten bahsediyordu, kablosuz mesajdan, imge aktarımından, kablosuz enerji iletiminden, teleotomasyondan bahsediyordu. Müthiş hayal gücüyle, bugünleri, 2000’leri görüyordu adeta. Ama patentleri hep diğerleri alıyordu. Gazetelerde Tesla hakkında bol bol atıp tutuluyordu: Kuru gürültü, boş teneke deniyordu onun için.

“Neden?” diye soruyorlardı. “Çünkü icatlarım, çoğu köklü kurumun varlığını tehdit ediyor” diyordu.

Öyle miydi gerçekten, yoksa Tesla hayal aleminde mi yaşıyordu?

Böyle sürdü gitti. En lüks otellerde yaşadı. İnsanlarla hep mesafeli oldu. İcatlarıyla ilgilenen para babalarını hep kızdırdı. J.P. Morgan’ı çok kızdırdı.

J. P. Morgan’ın yatırımıyla o müthiş kulenin yapımına başlandı. Wardenclyffe projesi. Tüm dünyaya enerji pompalayacak merkezi enerji kulesi.

Ne yazık ki Morgan yarı yolda bıraktı Tesla’yı. Çünkü Tesla için“Adam çılgın, tüm dünyaya bedava elektrik dağıtacak!” diyorlardı.

Sonrası hep düşüş. Sorun kimdeydi? İnsan ilişkilerinde son derece başarısız olan Tesla’da mı? Hakkı hep yenmiş miydi, yoksa tüm bunlara yol açan Tesla’nın kendisi miydi? Asosyalliği, tuhaflıkları, aseksüelliği ile yapayalnız bir adam.

İyice yaşlandığında çeşit çeşit takıntı geliştirmişti. Kadınlarda inci görmeye tahammül edemiyordu mesela. Hiç uyumuyor, çok az yiyordu. O upuzun boyuyla, kibrit çöpüne dönmüştü. Mikrop fobisi vardı. Her şeyde 3 ve 3’ün katlarını arıyordu.

New Yorker Hotel’de kalıyordu. 33. Katta, 3327 numaralı odada.

Bir Mart ayında, korkunç yağmurlu bir günde taksi çarptı Tesla’ya. Oteline taşıdılar. Kaburgada kırıklar vardı ama o “bir şeyim yok!” diyordu. Haftalarca yattı. Sonra kalktı ama geçici. “Son” hızla geliyordu.

7 Ocak 1943’de odasında ölü bulundu. Tam olarak ne zaman öldüğü tespit edilemedi.

Hakkında en çok efsane yaratılan kişiydi Tesla. Dünyanın en zeki insanlarındandı. Ama yıllarca yok sayıldı, ders kitaplarına sokulmadı. Edison’u herkes bilirken, Tesla’yı kimseler bilmedi. Ama sonra işler değişti. Dünyada bir Tesla çılgınlığı başladı. Sürüyor. Sürecek de herhalde. Dünya adeta Edisoncular ve Teslacılar olarak ikiye bölündü.

Peki ama gerçekler neydi?

Alternatif akım motorunu ve kablosuz elektrik teknolojisini icat eden ve 300’e yakın patentin sahibi bu adam gerçekten hakkı yenmiş bir dâhi miydi, yoksa o yıllarda iddia edildiği gibi, ona uzanan her dost elini geri iten, ona inananları hayal kırıklığına uğratan kaçık biri mi?

Vladimir Pistalo’nun romanı, okuyanı belki gerçeklere götürmüyor. Ama bir adamın ruhunun en derin yerlerinde dolaştırıyor…


Tesla’dan sözler:

  • “Etrafımızdaki her şey dönüyor. Her şey hareket halinde, enerji her yerde.”
  • “Fikrimi çalmaları mühim değil.. Asıl mühim olan, kendi fikirlerinin olmaması.”
  • “Nefretiniz elektriğe çevrilebilseydi, tüm dünyayı aydınlatmaya yeterdi.”

Tesla: Maskelerle Çevrili Bir Hayat

Yazar: Vladimir Pistalo
Çevirmen: Süeda Kaya
Yayınevi: Zeplin Kitap
Sayfa Sayısı : 472
Ebat : 12,5×19,5
İlk Baskı Yılı : 2017
ISBN: 9786059691895

 

Neslihan Acu

İstanbul'da doğdu, 1995'ten bu yana İzmir'de yaşıyor. Boğaziçi Üni. Mühendislik Fak. mezunu. Gazeteciliğe İzmir Life dergisinde röportajlar yaparak başladı. Medyatava'da üç yıl medya yazıları, Yeni Asır'da dört yıl köşe yazıları yazdı. Yayımlanmış yedi romanı var: Meltem K'yı Kim Öldürdü, Kadından Donkişot Olmaz, Ne Güzel Bir Hiçlikti Aşk, Kuzgunun Şarkısı, Artık Ayrılsak Diyorum, İyi Tanrının Çocukları, Z Yalnızlığı.

Journo E-Bülten