Analiz

TikTok: Türkiye’nin aynasında teşhir ve samimiyet

Sosyal ağ TikTok’u kimileri ‘Türkiye’nin yeni afyonu” diye eleştirdi. Göbekli amcaları, başörtülü teyzeleri, sivilceli ergenleri ve alışılmadık fenomenleriyle yadırgandı. Alt gelir grubunun zenginlere, çirkinlerin güzellere, “Biz de görünür olmak istiyoruz, 15 dakikalığına ünlü olmak bizim de hakkımız” resti diye okuyanlar oldu onu. Instagram’ın, Vine’ın, hatta Facebook’un ötesine, istenmeyen bölgeye itilmeye çalışıldı. Türkiye pazarına girdiğinden beri çok tartışılan TikTok’u sosyoloji ve psikoloji uzmanları ile fenomenlerinden Şahangiller’e sorduk: Nedir bu TikTok?

Çin menşeli, Vine benzeri bir anlık video paylaşım uygulaması olan TikTok, Türkiye’ye 2016 yılında girdi. O günden beri önemli bir bölümü alt-orta gelir grubuna mensup görünen, diğer sosyal ağlarda bu kadar yaygın yer almayan kullanıcıların paylaşımlarıyla giderek popülerleşti.

Instagram filtreli “cool” paylaşımlara alışık olanlar, TikTok’un “sıradan” fenomenlerini yadırgadı. Sosyal medyada da adeta bir kast sistemi olduğuna işaret eden yorumlar yapıldı. Eleştiriler, ‘freak show’dan (ucube gösterisi) “Kezban ortamına” dek giderek sertleşti, çeşitlendi. Peki, işin görselliğinin ötesine geçersek, kim bu TikTok’ta Rihanna şarkısıyla dans eden amca? Mütevazı evinin yetersiz ışığında, etrafa çekidüzen vermeden pijamalarıyla taklit yapan bu insanlar kim? Neden binlerce takipçileri var? Sosyal medyanın havalı sahipleri “fakir, çirkin, öteki” diye yaftaladıkları insanları görmekten rahatsız mı oluyor?

Bu ve buna benzer soruları akıllara getiren TikTok, en azından toplumun her yönünün görünür olabilmesine imkan sağlamasıyla başarılı bir ayna görevi görüyor diyebiliriz. Asıl soru belki de şu: Sosyal medyanın gerçek dünyaya bir ayna olabildiğine ikna olmalı mıyız; yoksa her şey şovdan, sanallıktan mı ibaret?

‘Reklamın iyisi kötüsü olmaz’

Psikiyatri profesörü Nesrin Dilbaz, sosyal medyada video paylaşımı yapan insanların ünlü olma isteğinin nedenlerini maddeler halinde sıralıyor. Ona göre insanların ünlü olma isteğinin beş nedeni şöyle:

1. Kendisi ile ilgili bir konunun üstesinden gelebilmek

2. Bir yıldız hayatı yaşamak için zengin olma isteği

3. Her şeyi yapabilme dürtüsü

4. ‘Benim neyim eksik’ diye düşünmek (algılanan uygunluk)

5. Topluma yararlı olmak

TikTok videolarına baktığımızda Instagram’ın aksine, paylaşım yapan kişilerin filtreleme, Photoshop ya da benzeri uygulamalarla daha estetik bir görüntü elde etmek için çaba harcamadıklarını görüyoruz. Işıksız, dağınık evlerde özensizce çekilen, içeriği de aynı şekilde absürt, kaba mizaha yakın videolara çokça rastlanıyor.

Prof. Dr. Dilbaz’ın bu konudaki görüşleri şöyle: “Günümüzde kişiler kendi eksiklikleri nedeniyle sürekli onay ihtiyacı duyuyor. Ancak başkaları kendilerini onayladıklarında kendilerini değerli hissediyorlar. Burada onaylanmak demek mutlaka toplum içinde onay alınacak davranışlar sergilemeyi kast etmiyoruz. Aykırı olmak, uç olmak, (davranış ve görünüşle dikkat çekmek-farklı olmak) büyük bir kitle tarafından tanınma ve bilinmeyi sağlıyor. Reklamın iyisi kötüsü olmaz düşüncesi bu videoların temelinde yer alıyor.”

Hayal kırıklığına uğramış gençler ve ‘treni kaçırmış’ orta yaşlılar

TikTok videolarında çocuklara ya da orta yaş ve üstü insanlara sıklıkla rastlanıyor. Dilbaz’a fenomenlerin yaş dağılımındaki çeşitliliğin neyi işaret ettiğini sorduk. Dilbaz, kişide haz oluşturan davranış ve maddelerin bağımlılık yapma özelliği taşıdığını, insanların kendilerini var olan ortamdan uzaklaştıran ve tamamen sahte, haz verici bir dünyaya aitmiş gibi hissettiren bağımlılıklara karşı zaaf gösterdiklerini söylüyor. “Yaşamında henüz istediği amaca ulaşamamış (arzu ettiği başarı, hayalini kurduğu aşk, ünlü olma gibi) gençlerde ve trenin kaçtığını düşünen orta yaşlılarda benzer kaygılarla bu eğilim artmaktadır” diye ekliyor.

Prof. Dr. Dilbaz, TikTok ve benzeri video paylaşım uygulamalarının, bize toplumla ilgili gerçekçi analizler yapma imkanı sunup sunmadığı konusunda, “Bu videoların çok tıklanması toplumun bunları onayladığı anlamına gelmez. Bu uygulamaların ana amacının ünlü olmak olduğunu göz önüne aldığınızda kişi daha fazla tıklanmak amacıyla bunu yapmaktadır. Takipçi sayısının artması, fenomen olma gibi durumlar ünlü olmanın yanı sıra kişiye kısa sürede ve çok çalışmadan maddi olanak sağlama şansı vermektedir” diyor.

‘Like’lar önemsenme isteğini kapatma arayışı

Sosyolog, akademisyen ve yazar Veysel Bozkurt, selfie paylaşımları konusunda 1547 sosyal medya kullanıcısıyla görüşmüş. Öztürk’e göre özellikle gençler ve kadınlar istatistiksel olarak anlamlı fark yaratacak ölçüde fazla selfie paylaşımında bulunuyorlar. Bozkurt; “Video paylaşımı konusunda kişisel gözlemim, en çok paylaşımda bulunanlar gençler. Bu biraz da gençlerin yeni teknolojileri kullanmaya yatkınlığından kaynaklanıyor diye düşünüyorum” diyor.

Bozkurt, her insanın kendini önemli hissetmek istediğini söylüyor: “Her insan önemli olmak ister. Eğer ünlüyseniz bugünkü gösteri çağında başka insanlar tarafından daha çok önemsenirsiniz. Bu sizin kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlar. ‘Sıradan’ olarak tanımladığımız insanlar arasında bunun daha fazla olması da son derece anlaşılır. Çünkü kişi kendinde olmayanı ister. Sıradan insanın bu konuda daha büyük bir açlık içinde olması da bu ihtiyacındandır.”

Like’lanma (yani sosyal medyada beğeni alma) arzumuzun hep olduğunu, post-modern çağın ‘görünüyorum öyleyse varım’ diyen gösteri kültüründe sadece yeni bir boyut kazandığını ifade eden Bozkurt şöyle ekliyor: “İnternet çağı sıradan denilen insanlara da hiç olmadığı kadar kendini ifade imkânı verdi. Like’lar önemsenme, beğenilme isteğini kapatma arayışıdır. Bir tür sevilme isteği. Mâlum, ne kadar seviliyorsanız ‘hayatta kalma’ şansınız o kadar artar. Bu genlerimizde var. İnternet bu konuda olmayan bir şeyi getirmiyor. Sadece bastırdıklarımız, ifade edemediklerimiz sosyal medya sayesinde ortaya çıkıyor.”

‘Kolektif bir toplumun mirasçıyız’

TikTok’ta insanların ev hallerini, özel yaşamlarını hiçbir beis görmeden açmasını nasıl değerlendirdiğini sorduğumuz Bozkurt şu cevabı veriyor: “Bizim kültürümüzde mahremiyet hiçbir zaman bireyci kültürlerde olduğu gibi önemli bir mesele olmadı. Çünkü mahremiyet, bireyselliğin geliştiği bir toplumda önemsenir. Biz tarihsel olarak kolektivist bir kültürün mirasçılarıyız. Modernleşmenin etkisiyle bugün kolektivist kültür epey sarsılsa bile, mahremiyet bizim toplumun önemli bir kesimi için öncelik haline gelmedi. Tam aksine günümüzün narsistik gösteri kültürü, bir tür kendini ifade kültürüdür. Bu kültürde ne kadar çok teşhir ederseniz, o kadar çok ödüllendirilirsiniz. Teşhir ilgi çeker. Takipçi sayınız artar. Beğenilmek ve takipçi sayınızın artması, size sadece psikolojik doyum getirmiyor, aynı zamanda ekonomik kazanç da getirmektedir.”

‘Kimsenin ulaştığı yerde kalacağının garantisi yok’

Instagram’da gördüğümüz bakımlı, güzel kadınların; fit, yakışıklı erkeklerin yerini TikTok’ta orta yaşlı, göbekli amcalar, teyzeler, ergenler almış durumda. TikTok en çok, fenomenliğin bu şekilde el değiştirme durumuyla ilgi çekti. Alt gelir grubundaki insanlarının da sosyal medya fenomeni olmasının bir ölçüde yadırganması akıllara “Sosyal medyada da işleyen bir kast sistemi mi var?” sorusunu getiriyor. Bozkurt, böyle bir sistemin olmadığı görüşünde: “Gösteri dünyasında her zaman kazanan en büyük payı alır. Bu çağ aynı zamanda süreksizliklerin çağıdır. Dolayısıyla kimsenin ulaştığı yerde yarın da kalacağının garantisi yok. Büyük ihtimalle de olmayacaklar. Yenileri gelecek.”

Bastırılanın dönüşü

Peki, TikTok paylaşımlarından ne anlamalıyız? Bozkurt, “Hayatta ne varsa sosyal medyada da o vardır” diyerek TikTok videolarından da sosyal analizlerin yapılabileceğini söylüyor: “Hepimizin derinlerinde bastırdığı ancak sosyal kontrol kaygısıyla ifade edemediği birçok konuyu, özellikle anonim (ya da fake) kimliklerin arkasına saklanarak insanlar ifade ediyor. Sosyal medyada kullanılan saldırgan dil, ağza alınmayacak küfürler toplumda olmayan şeyler değil. Sınıfta son derece çevresine saygılı bir dil kullanan öğrencimiz sosyal medyada bambaşka bir kimlikle karşımıza çıkabilir. Sosyal medya ‘bastırılanın dönüşü’ne imkan sağlıyor. Sosyal medyadaki marjinal insanlar elbette toplumun tümünü temsil etmez. Ama sosyal medya iyi analiz edildiğinde toplumun zihin örüntülerinin anlaşılmasına yardımcı olacağını düşünüyorum. ‘Gerçek’ dediğimiz hayatta ne varsa, ‘sanal’ denilende de o var. Sosyal medyanın aynasındaki yansımamızı ne kadar iyi anlarsak, toplumumuzu da o kadar iyi anlarız.”

Beğenilmek için trend neyse, kişi doyum için onu yapıyor

Psikolog Barış Gürkaş ise sosyal medyanın önceleri iletişim aracı olarak kullanılırken günümüzde gerçeğe yakın kimliklerimizi yansıttığımız bir mecraya dönüştüğünü söylüyor. Gürkaş’a göre gerçek hayattaki sosyal ilişkilerde tatmin edilemeyen sevgi, ilgi gibi beklentiler, sosyal medya paylaşımlarıyla elde edilmek isteniyor. Gürkaş şu ifadeleri kullanıyor:

“Birçok araştırma insan beyninin sosyal medyaya verdiği tepkilerin, gerçek hayatta verilen tepkilere çok benzediğini gösterdi. Dolayısıyla günümüzde gerçek hayatla sosyal mecralar çok büyük benzerlikler barındırıyor. Bu demek oluyor ki kişinin sosyal medyada sergilediği davranış iyi ya da kötü olarak adlandırılsa da kişinin sosyal ilişkilerinden almaya çalıştığı bir takım ihtiyaçlara hizmet ediyor ve kişi online olmaktan vazgeçemiyor. Bu ihtiyaçlar kabul görmek, sevgi görmek gibi beklentiler içerebiliyor. Kişi gerçek bir sosyal ilişkiden alması gereken duyguları like alma, retweet edilme ya da daha fazla izlenme şeklinde doyuma ulaştırmaya çalışıyor. Bu durum daha fazla paylaşım yapmasına ya da izleyicileri ekran başında tutan bir reklam aracına dönüşmesine sebep oluyor. Bir süre sonra bağımlılık haline dönüşen mecralar, beğenilmek için trend neyse kişiye o davranışı sergiletiyor.”

Şahangiller’in gözünden TikTok

Şahangiller hesabıyla videolar paylaşan Emrah ve Gönül Şahan, TikTok’un en çok ilgi görenleri arasında. Çift, yanlarına küçük çocuklarını da alarak daha çok sıradan bir çekirdek ailenin gündelik maceraları tadında videolar paylaşıyor.

Emrah Şahan, “Bir akşam otururken Gönül bir mecrada TikTok’un reklamını görmüş. Bizim de hoşumuza gitti, öylesine bir hesap açtık, bir kaç dublaj videosu çektik. Sabaha kalktığımızda bir hayli takipçimiz olmuştu. Sonra eğlenerek devam ettik” diyerek anlatıyor TikTok maceralarının başlangıç hikayesini.

Instagram’a yöneldiler

Ancak son zamanlarda ilgileri azalmış. “Tabii şimdi ilk günlerdeki heyecan kalmadı” diyor Gönül Şahan. Videolarına sadece “like” gelmiyor elbette. Kimi eleştirilere, hatta kaba sözlere de maruz kalabiliyorlar: “Bazı yorumlar çok kötü ve vicdansız. Ama biliyoruz ki insanlar bize değil herkese karşı böyle acımasız. Kendisi mutsuz olunca herkesi mutsuz etme çabasında olan kişiler. Tabii ki meydanı onlara bırakmayacağız. Çünkü sevenlerimizin yanında kendileri nokta kadar.”

Çift ilk zamanlar TikTok için özel içerikler üretiyormuş ama şu sıralar eski hevesleri kalmadığı için Instagram’a çektikleri videoları yüklüyorlarmış sadece. “Aile kanalı olduğumuz için tabii ki her videomuzda saygımızı bozmadan devam ediyoruz” diye ekliyor Emrah Şahan.

TikTok nasıl çalışıyor, en çok ne izleniyor?

Şahangiller’e göre TikTok’ta içerik üreticileri diğer mecralara göre daha şanslı. “Hiç takipçiniz yokken bile insanlara videonuzu izletebilirsiniz algoritma sayesinde” diyorlar. TikTok’tan para kazanmak isterseniz içeriklerinizin içine reklam da alabiliyorsunuz.

TikTok fenomeni olmuş kişilerin menajerliğini sürdüren Erdem Bilensir’e göre kullanıcıların bu uygulamayı tercih etmelerinin başlıca nedeni kolay kullanılması. “TikTok hem kullanım hem de içeriğe ulaşma bakımından çok pratik bir uygulama. Genelde sizin en çok izlemeyi sevdiğiniz videolar karşınıza çıkıyor. Sistem kendi içinde otomatik bir filtreleme yapıyor. Mesela dans videolarını daha uzun izliyorsanız o zaman TikTok karşınıza sürekli dans eden kişileri çıkarıyor. Haliyle bu da kişilerin uygulamada daha fazla vakit geçirmesini sağlıyor” diyor Bilensir.

TikTok Türkiye’de en çok komedi ve dans içerikli videoların paylaşıldığını belirten Bilensir, bu sosyal ağın asıl ayırıcı özelliğinin hızlı ve direkt etkileşimde olduğunu söylüyor. Bu durumu şöyle anlatıyor:

‘Yeni nesil teşhircilik değil, samimiyet peşinde’

“Ülkeden ülkeye değişiklik gösterse de ülkemizde daha çok komedi ve dans içeriği mevcut. TikTok kendi içinde çok sosyal bir platform. Bir YouTube gibi salt izleyiciye sahip değil. Burada üretici ve takipçi arasındaki etkileşim tıpkı Instagram gibi anlık. İçerik üretilirken de kullanıcıların izlemeyi ya da dinlemeyi sevdiği malzemeler kullanılıyor. Mesela bir şarkınız var diyelim, eğer içerik üretici bu şarkıyı çok sevdiyse, şarkıya çektiği o kısa videoda tüm duygusunu yansıtıyor. Bunu başka platformlarda göremezsiniz. Fenomene başka uygulamalarda ya yorum yaparsın ya da beğenirsin. Ama burada takipçi fenomene anında kendi tarzında bir video çekerek karşılık verebiliyor. Sonra ister istemez o içerik bir akıma dönüşüyor.”

TikTok fenomenleri bazen günde birkaç kez çeşitli içeriklere sahip videolar yüklüyor ve 1 milyona varan takipçilerine ulaşıyorlar. Bilensir, TikTok’taki içerik üreticilerinin temel motivasyonunun beğenilmek olduğunu ifade ediyor: “Açıkçası TikTok’ta içerik üretmek emek isteyen bir iş. Her şeyden önce yaratıcılık gerektiriyor, uygulamayı belli bir oranda bilmek gerekiyor. Fenomenlerin en büyük motivasyonları yaptıkları içeriklerin takipçileri tarafından beğenilmesi, yorumlarda belirtilmesi. Aslında her platformda olduğu gibi buradaki motivasyon da beğeni sayısıyla doğru orantılı. Bir o kadar da linç var. Üstelik çok acımasız linçler. Bunlar çok rahatsızlık verici.”

‘TikTok Türkiye’de en çok takipçi Ezgizem’de’

Yüksek takipçi sayısına ulaşan fenomenlerin video yüklerken bir otosansür uygulayıp uygulamadıkları, video içeriklerini nasıl belirledikleri ise bir diğer sorumuz… Bilensir’e göre yeni nesil teşhircilikten çok samimiyet ve yaratıcılık peşinde. “Bazıları teşhirci dans videoları çektiklerinde çok izleneceklerini, çok beğeni alacaklarını düşünüyor. Ama bu uygulamayı daha çok gençler ve çocukların kullandığını unutuyorlar. Artık teşhircilik çok ilgi çeken bir konu değil. Yeni nesil samimiyet ve yaratıcılığın peşinde. Bir iş ne kadar yaratıcı ve samimiyse seveni o ölçüde çok oluyor.”

Bilensir, 2.7 milyon takipçi sayısıyla Türkiye’nin en çok takipçili TikTok kullanıcısı olduğunu söylediği Ezgizem’e de değiniyor: “Açıkçası TikTok Türkiye’de çok az iyi içeriğe rastlarsınız. Bugün TikTok’un 2.7 milyon takipçiyle tek starı Ezgizem. Çok uğraşıyor bir video için. Özellikle takipçilerinin de yapabileceği içerikler hazırlıyor. Basit bir dans videosu çekiyor,  ama zorunu yapamadığı için değil, takipçilerinin de aynı dansı yapabilmesi için. Sonra tek tek o videoları izliyor da. Ama başkalarına bakıyorsunuz, açıyor kamerayı, geçiyor karşısına, mini bir elbiseyle dans ediyor, hiç bir kurgu yok, yaratıcılık yok, sanat yok. Sonra ‘benim izlenmelerim çok ama beğenim yok’ diyor. Neden acaba?”

İnsanlara özgüven kazandırdı

Bilensir, sosyal medyanın toplumun aynası olduğunu, aynaya bazen hoş olmayan şeylerinde yansıdığını ama hepsinin de ülke gerçeklerini verdiğini söylüyor: “Belki de en samimi analizi şu an sosyal medyadan yapabiliriz. Kitlenin nasıl bir kitle olduğunu başka hiçbir veri bize bu kadar net veremez. Sosyal medya özgüveni olmayan kişilere özgüven kazandırdı. Adam bilgisayarın başında otururken klavyeden ona buna sallıyor. Seni sokakta görse heyecandan konuşamaz ama uzaktan istediği gibi sıkıyor. Rahat rahat küfür edebiliyor, hakaret edebiliyor. En kötüsü taciz edebiliyor. Bir kadına orada yazdığını sokakta söylese içeri atarlar. Maalesef yeni bir tür sapıklık türedi.”

Bilensir’e göre gelecek sosyal medyada ve güç kullanıcının elinde. “Kullanıcı artık önüne ne konulursa izlemiyor; izleyeceği şeyi, izleyeceği zamanı kendi belirliyor ya da kendi sevdiği içeriği çekiyor. Televizyon çağ dışı kaldı. Bu çok net. Bugün TikTok, YouTube gibi uygulamalar olmasa müzik sektörü biter. Müzik kanalları ve radyoların yerini tek tek dijital platformlar alıyor. Medya sektöründe olan herkes kendine kanal açıyor. Reklam verenler bütçelerinin büyük payını dijitale yatırıyor. En önemlisi, yeni nesil her şeyin farkında.”

Emel Altay

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Sinema Televizyon bölümü mezunu. Bir süre dizi setlerinde sanat yönetmeni asistanlığı yaptı. Dergi sektöründe 6 yıl muhabirlik ve editörlük alanlarında dirsek çürüttü. Mart ayında karşılaştırmalı edebiyat yüksek lisansı sevdası ile işinden ayrıldı. O günden beri çeşitli mecralara kültür sanat odaklı içerikler üretiyor.

Journo E-Bülten