4 Ekim 2016, Türkiye basın tarihine kara bir gün olarak geçti. Ekranı karartılan İMC TV ve Hayatın Sesi TV çalışanlarına kulak vererek tanıklıklarına başvurduk.
Hamza Aktan, 2012 yılından beri İMC TV’de çalışıyordu. Haber müdürlüğü görevini yürüten Aktan, son yayınları kanalın kapatılacağı psikolojisiyle ‘özel yayın’ olarak sürdürdüklerini anlatıyor. Hayatın Sesi’ne girilmesi ile sıranın kendilerine geldiğini anladıklarını söylüyor:
“Bu esnada bizim binaya da geldiklerini öğrendik. Kendimizle ilgili yayına başladık. Polis, maliye geldi. Haber merkezine, rejiye girdiler. Neredeyse hepsini canlı verdik. Bir saat önce yayınımız tamamen gitti. Şu an kanalda bekliyoruz.”
Aktan, İMC TV olarak bütün siyasi kesimlere aynı mesafede durmaya çalıştıklarını aktarıyor. İMC ekranlarına defalarca AKP’li milletvekillerinin çıktığını, Devlet Bahçeli’nin grup toplantılarına ve açıklamalarına yer verdiklerini anlatıyor. Bunları anlatmasındaki maksat, yayın politikasında ön yargılı hareket etmediklerine vurgu yapmak:
“İmkanlarımız dahilinde bölge ayrımı yapmadan her yere koşmaya çalıştık. Bütün imkanlarımızı zorlayarak her yerden yayın yapmaya çalıştık. Çok iyi bir deneyim oldu. Türkiye için de örnek yayıncılık yaptık. Her ne kadar şu anda karalama kampanyası yürütülüyor olsa da…”
Hamza Aktan, özellikle son bir senedir çatışma bölgelerinde yaşanan gelişmeleri aktarmaya çalıştıklarını, bu yönüyle diğer televizyon kanallarından ayrıldıklarını ifade ediyor.
“Diğer kanallar oradaki halka mikrofon uzatmıyordu. Gidenler özel araçların arkasından yayın yapıyordu. Müzik efektleriyle klip gibi haber yapıyorlardı ama bölgedeki gerçek bu değildi. Bu da hükümeti rahatsız etti tabii. Hak ihlallerinin görünür olmasını istemedi. Türkiye’nin batısı doğuda neler olduğunu daha zor öğrenecek.”
‘Çoğu insan gazetecilik yapamayacak’
Aktan, kapatılan tek kanalın İMC TV olmadığını, Özgür Gün TV, Jiyan TV ve Azadi TV’nin de karartıldığını hatırlatarak, medyaya yönelik operasyonların yeni oluşmaya başlayan Kürt basınını susturma maksadıyla yapıldığını düşünüyor. Önceki gün Diyarbakır’da yapılan bir basın açıklamasına yalnızca 4 basın kuruluşunun gittiğini belirterek, mikrofon sayısının azaldığına dikkati çekiyor.
Aktan’a, kanalda işsiz kalan gazetecilerin geleceğe dair planları olup olmadığını soruyorum:
“Şu an ben de dahil kimsenin planı yok. Bakacağız, iş bulmak açısından hepimiz için daha zor bir süreç olacak. Çoğu insan gazetecilik yapamayacak. Bakacağız.”
‘Hazırlıklıydık ama duygusaldık’
Hayatın Sesi TV’de ‘Arka Bahçe’ programını hazırlayıp sunan Ayşen Güven de, Hamza Aktan gibi, resmi bildirim olmadığı için bir haftadır “Bugün yarın gelecekler” diye beklediklerini anlatıyor:
“Önce reji odasını mühürlediler. Bizden sonra İMC TV’ye gideceklerini tahmin etmiştik. Hâlâ içeride malzemeleri sayıyorlar. Binaya girdiklerinde görüntü aldığımız için rahatsız oldular. ‘Görüntü almayın’ dediler. Hazırlıklıydık ama bir yandan da duygusaldık. Yaşananları Periscope’tan yayınlamaya çalıştık.”
Ayşen Güven, Hayatın Sesi TV çalışanları arasında dayanışmanın çok güçlü olduğunu, kanala emek veren her bir ismin işini ne kadar inanarak yaptığını söylüyor. Yakın zamanda yine çalışma arkadaşlarıyla beraber iş yapabilmek istiyor ama en önemlisi buna yürekten inanıyor.
Güven, hem kendisinin hem de çalışma arkadaşlarının ruh halini ise şöyle dile getiriyor:
“Haksızlığa uğradığımızı biliyoruz ve bunu kabullenmekte zorlanıyoruz. Çok öfkeliyiz.”
‘Yine geleceğiz’
Hayatın Sesi’ndeki basın emekçilerinin de tıpkı İMC TV’dekiler gibi henüz ne yapacaklarına dair bir planı yok. Ortak temenni, ekranlara bir an önce geri dönebilmek… Ayşen Güven, kadınların, çocukların ve yoksulların sesi olmaya devam edebilmek için mutlaka bir yolunu bulacaklarını düşünüyor. Ancak şimdilik, haklı öfkeleri baki kalacak gibi:
“Elimize resmi evrak verilmeden yayın kesildi. Bir iple mühür basıldı. El konulan malzemelerimizin hepsinde onlarca insanın emeği, duygusu var. Televizyon, radyo kapatmanın bu kadar gayriciddi yapılabilmesi suçtur. Herkes bunu hafızasına kaydetmelidir. Biz bitti demeden bitmez. Yine geleceğiz. Hayatın Sesi yayınını kesmeleri bir şey değiştirmeyecek.”