Haber

Türkiye’ye sığınan Halepliler: Cihatçılar desteklenmemeliydi

Suriye’nin en büyük ikinci kenti Halep, dört yıldır muhaliflerin kontrolündeydi. İran komutasındaki Şii milislerden ve Rusya hava güçlerinden destek alan Suriye ordusu, 12 Aralık’ta kentin kontrolünü tamamen ele geçirdiğini duyurdu. Halep’in yeniden Esad yönetimine geçmesiyle Rusya, Suriye ve İran merkezli haber ajanslarından Haleplilerin kutlama yaptığına dair görüntüler paylaşıldı.

Batı medyası ile Türkiye medyasının meseleye bakışları ise farklı. Halep’te görev yapan muhabirlere dayandırılan haberlere göre Suriye ordusuna bağlı güçler kentte sivilleri katlediyor. Kentin muhaliflerin elinde kalan birkaç mahallesindeyse yaklaşık 50 ila 100 bin civarında sivil mahsur kalmış durumda.

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Ofisi’nin öne sürdüğü iddialar da bu yönde: “Dört bölgede en az 82 sivilin görüldükleri yerde vurularak öldürüldüğünü gösteren güvenilir kanıtlar var. Bu kişilerin 11’inin kadın, 13’ünün ise çocuk olduğu kaydedildi.”

Peki, Halep’te Suriye yönetimine karşı mücadele eden muhalifler kimler? Yerel kaynaklara göre Halep’te halihazırda 10 bin savaşçı bulunuyor. Bu sayının yüzde 20’sini El Kaide’nin Suriye yapılanması olarak bilinen fakat Temmuz’da adını Fetih El Şam olarak değiştiren El Nusra Cephesi oluşturuyor. Halep’teki savaşçıların geri kalanıysa Türkiye’nin desteklediği belirtilen cihatçı grup Ahraruş Şam’dan.

Britanya’nın köklü yayınlarından Independent’ın deneyimli Ortadoğu muhabiri Patrick Cockburn, 15 Aralık 2016 tarihli yazısında Halep’le ilgili haberlerdeki dezenformasyonu, ‘Irak ve Suriye’deki savaşlarda okuduğunuz her şey neden yanlış’ başlıklı bir yazıda ele aldı.

Cockburn, Halep’e dair ‘ezberleri’ şu cümlelerle bozuyor: “Uluslararası medya, Irak’ın Musul kentinde yürütülen operasyonlarda yaşanan sivil kayıplarını IŞİD’in intihar saldırıları, top atışları ve sivilleri canlı kalkan olarak kullanmasına bağlıyor. Irak ordusu ve ona hava desteği veren koalisyon jetlerininse kaçan siviller için geçiş izni verdiğine dikkat çekiyor. Ancak Halep’te işler farklı seyrediyor. Esad yönetimindeki ordu sivilleri kaçsa da, kentte kalsa da katlediyor. Halep’teki muhalifler kenti terk etmeye çalışan sivilleri durduruyor fakat medya bu durumu layıkıyla haberleştirmiyor.”

Halep’teki Fetih El Şam ve Ahraruş Şam gibi grupların IŞİD’e benzer bir şekilde bağımsız gazetecileri barındırmadığını, kentte görev yapan ‘gazetecilerin’ gruplara yakın isimlerden oluştuğunu, böylece tek taraflı haberlerin ortaya çıktığını belirten Cockburn, sözlerine şöyle devam ediyor: “Son günlerde Halep’ten servis edilen görüntülerde hep sivil trajedisi yaşandığını görüyoruz. Ne hikmetse kentteki 10 bin savaşçı hala hayattayken, ölenler yalnızca siviller oluyor.”

Sağlıklı bilgiye ulaşmak bu denli zor olunca, biz de Halep’ten kaçabilenlere başvurduk, yaşananları sorduk:

‘Bizi mahveden yurtdışından gelen para oldu’

Fatih Bezzare 26 yaşında, eski bir askeri istihbarat görevlisi. İç savaş başladığında görevinden ayrılmış ve bir süre muhaliflerin safında savaşmış. Şimdilerde İstanbul’un Aksaray semtinde ikamet eden Bezzare, Halep’te yaşananları şu sözlerle anlatıyor:

“Önceleri muhalifler kendi imkanlarıyla, Esad’dan ele geçirdikleri silahlarla savaşıyorlardı. Daha sonra Suudi Arabistan, Türkiye gibi ülkelerden talimat ve para almaya başladılar. Cihatçılar para görünce her şey bir anda değişti. Dışardan para gelmediğinde savaşmamaya başladılar. Bizi mahveden yurtdışından gelen para oldu. Allah o parayı kahretsin.
Suriye’deki savaş artık tamamen mezhep savaşına dönüşmüş durumda. Şiiler, bin 400 yıl öncesinin intikamını almaya çalışıyorlar. Bu yüzden Esad’ın Halep’i geri alması hiç iyi olmadı. Artık Haleplilerin iki seçeneği var. Ya kafalarını önlerine eğip yaşamaya çalışacaklar ya da Şii olacaklar.
Halep’teki muhaliflerin durumu çok karışık. Kimin hangi gruptan olduğu, hangi ülkeden emir aldığı belli değil.”

‘Erdoğan’ın sözüyle kendimizi mal gibi hissettik’

Babası, Hafız Esad’ın 1970’deki darbesinden önce Suriye’de adalet bakanlığı yapan 65 yaşındaki R.A., Halep’te rejime karşı savaşan cihatçılar ile kentin yerlilerinin İslamiyet’e aynı pencereden bakmadığını söylüyor:

“Esad’ı hiç sevmeyiz. Babam başarılı bir siyasetçiydi, başbakan olması bekleniyordu. Darbeden sonra Türkiye’ye taşındık. Tam 18 yıl burada yaşadık.
Bu cihatçılar gerçekten Müslüman olsaydı, Halep’teki insanlara zulmetmezlerdi. Sırf benim iki evime el koydular. Evleri ve malları ellerinden alınan o kadar çok insan var ki. Helâl mi şimdi bu? Müslüman insan hırsızlık yapmaz. Artık net bir şekilde görüyorum ki Suriye diye bir yer kalmadı. Bunun en büyük nedeni de Esad’ın, Suriye halkını cahil bırakmasıydı.
Halep’te yapılan şey cihat falan değil. Şehri, medeniyeti yok ettiler. Hz. Muhammed neden Mekke’ye savaş açmadı. Çünkü kentte birkaç Müslüman vardı, onlara bir zarar gelmesin diye. Kent merkezinde, çocukların, kadınların arasında cihat mı olurmuş. Rejimle savaşıyorlar, masum insanlar katlediliyor.
Türkiye’yi çok seviyorum. Halk her zaman bize iyi ve sıcak davrandı. Ancak bir süredir hükümetin tutumundan rahatsızlık duyuyorum. Özellikle de Tayyip Erdoğan’ın Avrupa Birliğine hitaben söylediği “Fazla ileri giderseniz bu sınır kapıları açılır” sözü beni çok üzdü. Her ne kadar Erdoğan’dan memnun olsak da bu sözle kendimizi adeta bir ‘mal gibi’ hissettik.”

‘Muhalifler arasında Halepli siviller yok’

26 yaşındaki S.M. ise Halep’teki protestolara katılmış, plastik mermiyle yaralanmış bir eğitimci. Şimdilerdeyse İstanbul’da yaşıyor. Suriye’nin bu hale gelmesini Esad’ın OHAL ve sıkıyönetim kanunlarına bağlıyor: “Üç kişi sokakta birlikte yürüse, ‘Gösteri yapıyorlar’ diye tutuklanıyordu. Biz bunun değişmesi için sokağa çıktık.”

“O dönemde silahlı muhalif gruplar yoktu. Aleviler, öğrenciler, Ermeniler, Hristiyanların da aralarında bulunduğu sivil devrimciler vardı protestocular arasında. El Nusra gibi gruplar daha sonra ortaya çıktı. Başka ülkeler bu gruplara para verdi, ‘Adınız bu olacak, şunları yapacaksınız’ dediler. Keşke silaha hiçbir zaman başvurulmasaydı. O günlerde biz Esad’ın gitmesini dahi istememiştik. Tek istediğimiz baskının bitmesi, demokrasinin gelmesiydi. Suudi Arabistan, Türkiye ve ABD gibi ülkelerin verdiği desteklerle bu hale geldi Suriye. Her ülkenin farklı bir amacı vardı.
Şuan muhalifler denilen grupta Halepli siviller yok. Birçoğu yabancı mücahitlerden oluşuyor. İki taraf arasında bir tercih yapmak mümkün değil. ‘Halep, farklı ülkeler tarafından kontrol edilen muhaliflerin elinde kalsaydı demek’ doğru olmaz. Esad ise zaten insanlara nefes dahi aldırmıyor.
Şu an kentte Rusya ve İran’ın sözü geçiyor. Eğer Şii milisler Sünnilerden intikam almaktan, katliam yapmaktan vazgeçerse siviller biraz rahatlayabilir.”


İstanbul’a göçen Halepli F.A.’ya göre cihatçılar

 

Tunca Öğreten

1981, İstanbul doğumlu. İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde öğrenim gördü. Irak Savaşı sırasında Daily Telegraph için Türkiye ve Irak'ta içerik üretti. Daha sonra sırasıyla Taraf gazetesi ve Diken.com.tr'de editör ve muhabir olarak görev yaptı.

Journo E-Bülten