Türkiye 21 Temmuz’dan beri OHÂL’i yaşıyor. 15 Temmuz sonrası 10 aylık süreçte KHK’lar ile binlerce kamu çalışanı ihraç edilirken, gazeteciler de OHÂL’den payına düşeni aldı ve onlarca medya çalışanı tutuklandı. Tutuklu gazeteci sayısında tam olarak uzlaşılamasa da Türkiye’nin basın özgürlüğü karnesinin zayıf olduğu konusunda herkes hemfikir. Dünya genelinde basın özgürlüğünü gözlemleyen ve ölçen uluslararası kuruluşlar Freedom House ve Sınır Tanımayan Gazeteciler’e göre “Türkiye’de basın özgür değil.”
Sendika: 161 gazeteci cezaevinde
Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) günlük olarak güncellediği listeye göre, bugün itibariyle 161 gazeteci parmaklıklar ardında. Fakat Çağdaş Gazeteciler Derneği ve PEN International’ın yayınladığı listelerde tutuklu gazeteci sayısı değişiklik gösteriyor.
TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, listeler arasındaki farkın gazeteci tanımındaki çeşitlilikten kaynaklandığını belirtti. Durmuş’a göre, hem OHÂL nedeniyle cezaevindeki gazetecileri ziyaret edememeleri hem de avukatların iş yoğunluğu nedeniyle dava süreçlerinin takibi zorlaşıyor.
CTE: Kamuoyunu ilgilendirmez
Tutuklu gazetecilerin listesini almak için Başbakanlık İletişim Merkezi’ne (BİMER) yaptığımız bilgi edinme talebine Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü’nden verilen cevap ise şöyle: “Kurum ve kuruluşların, kamuoyunu ilgilendirmeyen ve sadece kendi personeli ile kurum içi uygulamalarına ilişkin düzenlemeler hakkındaki bilgi ve belgeler, bilgi edinme hakkının kapsamı dışındadır.”
Tutuklu gazetecilerin çoğu gazete ve haber ajanslarından
Sendika’nın açıklamış olduğu listeye göre, cezaevindeki 161 gazeteciden sadece 14’ü hüküm giymiş durumda (147’si tutuklu yargılanıyor). Listeye göre kapatılan Zaman gazetesinden 20, Cumhuriyet, Dicle Haber Ajansı ve TRT’den 13’er basın mensubu tutuklu. Ayrıca Azadiya Welat ve Yeni Hayat gazetesinden 9, Cihan Haber Ajansı’ndan 8 gazetecinin tutukluluk halleri devam ediyor. Sadece tanınmış medya kuruluşları değil aynı zamanda yerel düzeyde yayın yapan bursamuhalif.com, Radyo Karacadağ, Hatay Ses, Demokrat Gebze, Çorum Manşet, Bitlis Aktüel gazetesi gibi medya kuruluşlarında çalışanlar da tutuklu durumda.
Medya tipine göre tutuklamaların çoğunluğu basılı medya ve haber ajanslarından. Tutuklanan gazetecilerin 78’i basılı medyada faaliyet gösterirken; 26’sı haber ajanslarında, 18’i televizyon kanallarında, 14’ü dergilerde, 11’i online medya kuruluşlarında, 7’si ise radyo ve yerel gazetelerde çalışıyordu.
Tutuklu gazetecilerin tam listesi için tıklayınız
Türkiye 2014’ten beri ‘medyası özgür olmayan ülkeler’ arasında
ABD merkezli Freedom House kuruluşu her yıl dünya genelinde yayımladığı raporlarla basın özgürlüğünü ölçüyor. Raporda ülkelerdeki basın özgürlüğü seviyesi 1 ile 100 arasında değerlendirilirken, yüksek skorlar medyanın özgür olmadığı, düşük skorlar ise medya kuruluşlarının özgür olduğu anlamına geliyor.
2002’den bu yana açıklanan* basın özgürlüğü raporlarına göre, Türkiye 2014 yılından beri basın özgürlüğünün olmadığı ülkeler arasında yer alıyor. 2002-2013 yılları arası basın özgürlüğü skoru inişli çıkışlı devam etse de Türkiye basın özgürlüğünde ‘kısmen özgür’ kategorisinde değerlendiriliyordu. 2014 yılından itibaren ise bu değişti. 2015 yılında 65 olan basın özgürlüğü skoru, 2017 yılında 76’ya sıçradı. Buna bağlı olarak Türkiye basın özgürlüğü dünya sıralamasında geriledi.
Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün Basın Özgürlüğü Endeksi çalışmasında da Türkiye alt sıralarda yer alıyor. Endeks ülkeleri ‘oldukça iyi’, ‘iyi’, ‘sorunlu’, ‘kötü’ ve ‘oldukça kötü’ olmak üzere 5 kategoride değerlendiriyor. 2017 yılı Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye 180 ülke içinde 155. sırada yer aldı, bir önceki yıla göre 4 sıra geriledi.
Sözeri: Cezaya dönüşen tutukluluğa son verilmeli
Galatasaray Üniversitesi öğretim görevlisi Doç. Dr. Ceren Sözeri ülkedeki medya ortamı ve basın özgürlüğü endekslerindeki sert düşüş hakkında şunları söyledi:
“Freedom House basın özgürlüğü endeksini hazırlarken her ülkede aynı metodoloji ile çalışıyor. İfade özgürlüğünü temel alarak ülkedeki yasal ortamı, siyasi ortamı ve ekonomik ortamı inceliyor. Yani gazetecilerin karşı karşıya kaldığı ceza davaları, tutuklu yargılamalar, para cezaları, soruşturmaların yanında; siyasi baskılar, örneğin akreditasyon uygulamaları, yayın içeriklerine müdahale, hedef gösterilmeler de dikkate alınıyor. Bununla birlikte gazetecilik mesleğinde işsizliğin artması, medya patronlarının iktidara bağımlılıkları, kendi içlerindeki centilmenlik anlaşmaları, şeffaflık sorunu, piyasa yoğunluğu vs. de ekonomik ortamın değerlendirilmesinde dikkate alınan kriterler.
Türkiye’de bu bahsettiğimiz üç alanla ilgili çok uzun süredir ciddi sıkıntılar olduğundan sıralamada hiçbir zaman özgür ülke kategorisinde olmadık. Bununla birlikte Gezi süreciyle çok sayıda gazetecinin işini kaybetmesi, ‘Alo Fatih’le ifşa olan müdahaleler, 5651 sayılı İnternet yasasının değişimiyle birlikte içerik kısıtlamaları, mahkeme kararı dahi olmaksızın engellemeler, cemaat medyasının muhalif safa geçmesiyle birlikte onlar üzerindeki baskının artması 2014 itibariyle ülkeyi küme düşürerek, özgür olmayan ülkeler etiketine soktu. Burada da hızlı iniş devam ediyor. En sert düşüşler son iki yılda yaşandı. Bunun en temel sebebi çözüm sürecinin bitirilmesiyle beraber özellikle Kürt gazetecilere yönelik tutuklama, gözaltı, saldırı türü baskıların artması, cemaat medyasına yönelik kapatmalar ve nihayetinde 15 Temmuz sonrası basına müdahalenin (kapatmalar, tutuklamalar, gözaltılar, işsizlik) görülmemiş boyuta ulaşması. Bu dönemin en ciddi problemi işlerini yaptıkları için trajikomik iddianamelerle ya da iddianamesiz hâlde aylardır ceza evinde tutulan gazeteciler.
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü medyada çok seslilik, bağımsızlık, oto-sansürün varlığı, yasal çerçeve, şeffaflık, hak ihlalleri gibi kriterlere göre endeksteki yeri belirliyor. Her iki endeks açısından bakıldığında da öncelikle gazetecilerin cezaya dönüşen tutuklu yargılanmalarına son verilmeden, saldırıların cezasız kaldığı bir ortamda bu düşüşün önlenmesi mümkün değil. İktidar, ki baskıları azaltacağına dair bir işaret vermiyor, basın özgürlüğünü kendisine bir tehdit olarak gördüğü ve yargıyı da bu yönde yönlendirdiği sürece düşüş devam edecektir. Bununla birlikte bugün tüm gazeteciler serbest kalsa dahi yukarıda saydığım yapısal sebepler nedeniyle Türkiye’nin özgür ülkeler ligine yükselmesi mümkün değil. Tutuklu gazetecilerin serbest kalması birincil ve en acil sorunumuz, ardından ‘doğru bir medya politikası nasıl olmalı’yı tartışmamız gerekiyor. Umarım o günleri görürüz.”
* Freedom House basın özgürülüğü raporları aslında 1980 yılında yayımlanmaya başlamıştır. Raporların metodolojisi 2002 yılında değiştirildiğinden ve analizi daha sağlıklı kılmak amacıyla 2002 yılı başlangıç olarak alınmıştır.