Dosya

Twitter sansüründe altıncı kez dünya lideriyiz

Türkiye utanç listesinde altı kez lider oldu. Ankara, onaylanmış gazeteci hesaplarını engelleterek ve Twitter’ın tüm itirazlarını reddederek kendi rekorunu daha da 'geliştirdi'.

Twitter 2012 yılından beri altı ayda bir yayınladığı şeffaflık raporlarında içerik kaldırma ve kullanıcı bilgisi taleplerini listeliyor.

Kullanıcı bilgisi talepleri, bir hesaba ait e-posta adresi, (varsa) telefon numarası ve özel mesajların (DM) içeriği gibi bilgilerin hâkim kararıyla istenmesi anlamına geliyor. Bu bilgiler emniyet yetkililerinin soruşturmalarında veya yargıya intikal etmiş ceza davalarında delil olarak kullanılıyor.

İçerik kaldırma talepleri ise şirketlerden veya ülkelerin yetkili makamlarından gelebiliyor. Şirketlerden gelen talepler telif hakkı ve ticari marka ihlâli temelinde yapılırken, ülkelerin resmi makamlarından gelen içerik kaldırma talepleri, bir tweet’in veya bir hesabın ülkedeki yerel yasalara aykırı olduğu iddiasıyla yapılıyor. Türkiye’de oldukça geniş tanımlanan “kişilik haklarının ihlali” ve “terör propagandası” uygulamada siyasi eleştirileri sansürletmek için kullanılırken, Avrupa ülkelerinde azınlıklara yönelik ayrımcı ifadeler ve nefret söylemi başlıca sansür sebebi.

Twitter yerel yasalara aykırı içeriği tüm dünyada engellemek yerine, sadece o ülkede engelliyor. Ülke bazlı içerik gizleme adı verilen bu yöntem (basında sık kullanılan hâliyle ‘buzlama’) Türkiye’de 2014 yılından beri uygulanıyor. Erdoğan’ın başbakanı olduğu 61. hükümet, 2014 yerel seçimleri öncesinde Twitter’ı ülke çapında engellemiş, şirket tekrar açılmak için buzlama yöntemini Türkiye’de kullanmak zorunda kalmıştı.

Twitter dünyada İran, Çin ve Kuzey Kore’de tamamen yasak; Mısır, Venezuela ve Türkiye gibi ülkelerde ise çeşitli dönemlerde engelleniyor. Türkiye aslında karma bir sansür rejimi uyguluyor: Hükümet Twitter’ı tamamen engellediği zaman tüm dünyada tepki gördüğü için artık kriz dönemlerinde siteye giden trafiği daraltıp (throttling) kullanılamaz hâle getiriyor, bir yandan da tamamen engelleme tehdidi ile Twitter’dan talep ettiği içeriği Türkiye’de gizleyebiliyor. Bu rejim sayesinde 2014’ten beri Twitter sansüründe liderliği açık ara elinde tutuyor.

Sansür Türkiye’de bir yönetim şekli

Son altı yılda dünyadaki tüm ülkelerden Twitter’a gönderilen şikâyetlerin yüzde 70’i Türkiye’deki resmi makamlardan gelmiş. 2012’den beri başka ülkelerde de onlarca darbe girişimi, yolsuzluk ve e-posta skandalı, yüzlerce bombalı saldırı ve suikast gerçekleştiğini düşününce Türkiye’deki sansürün Türkiye’ye özgü olaylardan kaynaklandığını iddia etmek zor.

Aksine, Twitter’ın altı yıllık şeffaflık raporlarından derlediğim verinin de işaret ettiği gibi, sansür Türkiye’de bir yönetim şekli; yıllar içindeki değişimi de olaylardan çok iktidarın bu olaylara verdiği tepkiyi ve ihtiyaçlarını anlatıyor. 2014 sonrası Twitter sansürünü kabaca üç başlıkta incelemek mümkün.

2014: Yolsuzluk sansürüyle başladık

Türkiye hükümetinin Mart 2014 yerel seçimleri öncesinde Twitter’ı engellemesinin ana sebebi @oyyokhirsiza adlı Twitter hesabıydı. Bu hesap, AK Parti’li belediyeler hakkındaki yolsuzluk iddialarını ifşa ediyordu. Hesabın kapatılması için dava açan kişi ise o seçimde AK Parti’nin İzmir Büyükşehir Belediyesi başkan adayı olan Binali Yıldırım’dı.

17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmaları kapsamında toplanan delilleri sızdıran @BASCALAN ve @HARAMZADELER333 hesapları da benzer şekilde dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “kişilik haklarının ihlali” gerekçesiyle erişime engellendi.

Hükümet Twitter sansürünü sevdi

Aşağıdaki grafik, Twitter’a Türkiye ve dünyadaki diğer ülkeler tarafından şikâyet edilen hesap sayısındaki değişimi gösteriyor. Dünyanın geri kalanındaki artış Twitter’ın kullanıcı sayısındaki artışa paralelken, 2012’de 16, 2013’te 32 hesabı şikayet etmiş olan Türkiye’nin 2014’te 3 bin hesabı, 2015’te 9 bin, 2016’da ise 23 bin hesabı şikâyet etmiş olması normal değil. Bu büyüme, sansür yolunun bir araç olarak elverişli bulunması ile ilgili.

Sansürlenen hesapların yüzde 92’si Türkiye’den

Twitter sansür kapısını bir kez açınca bizzat dönemin Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan öncülüğünde gerisi geldi, 2014’ün ilk yarısında sadece üç aylık performansla dünyada en çok içerik sansürleten ülke olduk, 2014’ün ikinci yarısında ise tüm dünyada sansürlenen hesapların yüzde 92’sine sebep olarak bu utanç listesindeki liderliğimizi bir daha kimseye kaptırmayacaktık.

2015: ‘Milli güvenlik’ ve okumadan toplu sansür dönemi

2015 Nisan ayında İnternet Kanunu’na eklenen 8/A maddesi hükümete “milli güvenlik ve kamu düzeni” gerekçesiyle doğrudan sansür yetkisi verdi. Tek tek hesapların değil, belirli konuların topluca susturulduğu bu yeni sansür rejiminin ilk uygulaması, Savcı Selim Kiraz’ın rehin alınması ve başarısız bir operasyon sonucu öldürülmesi hakkındaki 166 URL’lik yasak listesi oldu.

Aşağıdaki grafik, sansürlenen tweet sayısının nasıl bir dağ gibi büyüdüğünü gösteriyor. Bu binlerce tweet’i tek tek okuyarak sansürletmek elbette mümkün değil, ilgili konuya dair anahtar kelimelerle yapılan aramaların sonuçları sulh ceza hakimlerine gönderiliyor, okunmadan sansürleniyor. Bu dönemde incelediğim mahkeme kararları içinde çok az sayıda takipçisi olan hesaplar ve hiç retweet edilmemiş tweet’ler dahi vardı.

Temmuz’da yeniden başlayan PKK-hükümet çatışması ise Kürt ve muhalif basının topluca sansürlenmesine gerekçe yapıldı, bir ay içinde 309 muhalif haber kaynağı engellendi. 2015’in ikinci yarısında Türkiye tarafından sansürletilen 414 hesap, Twitter tarihinde bir rekor.

IŞİD’in düzenlediği 10 Ekim Ankara saldırısıyla birlikte ise sosyal medyanın ‘boğazının sıkıldığı’ (Twitter ve Facebook’a yönelik internet trafiğinin daraltılarak engellendiği), televizyonların da RTÜK eliyle eş zamanlı olarak karartıldığı bir düzene geçtik.

Aşağıdaki grafik, Türkiye’de ve dünyanın geri kalanında hükümete bağlı güvenlik kurumlarının (emniyet vb.) Twitter’a gönderdikleri içerik kaldırma başvurularını gösteriyor. Türkiye polisi yaklaşık olarak dünyanın geri kalanının toplamı kadar şikâyette bulunmuş.

Twitter’ın arzı sansür talebini doğurdu

Ancak polis tarafından Twitter’a yapılan şikayetlerdeki ânî artışın zamanlaması Güneydoğu’da silahlı çatışmalarla ilgili değil; PKK sempatizanı hesaplar Twitter’da hep vardı. 2015’in ikinci yarısındaki artışta iki ülkenin, Rusya ve Türkiye’nin emniyet kurumlarının başı çektiğini görüyoruz. Bu durum, Twitter’ın sansür için yeni bir başvuru yolu açmasından kaynaklandı: Kolluk kuvvetlerinin Twitter kurallarının (TOS) ihlâli iddiasıyla doğrudan başvurusu. Böylece yenilikçi bir arz sansür talebini doğurdu.

Halkın çoğunun dış dünyayı bir tehdit olarak gördüğü Rusya’da, Putin’in gençlik örgütleri Ukrayna işgalinin rüzgârında muhalifleri böyle ihbar etti. Türkiye’nin darbe-sonrası ihbar kültürü de bunun bir devamı niteliğinde.

Darbe ve sonrası: Muhalifler hedefte

2016’nın ilk yarısı, IŞİD ve TAK’ın düzenlediği bombalı saldırılar karşısında karartma reflekslerinin anlık olarak uygulandığı bir dönem oldu. Öyle ki, darbe gecesi ilk iş sosyal medyayı erişime kapatan bu sansür refleksi az kalsın Erdoğan’ı koltuğundan ediyordu. Buna rağmen darbe sonrası dönemde boğaz sıkma ve karartma kriterleri genişledi. Bombalı saldırılar yanında Berat Albayrak’ın e-postalarının sızması, Rusya büyükelçisine suikast gibi sebeplerle toptan sansür rejimi uygulandı. Hatta, HDP’li belediye başkanlarının gözaltına alınmasıyla bölgesel internet karartmalarını dahi gördük (sf. 11-16).

İşte Twitter’ın son şeffaflık raporu darbe sonrasındaki durumu özetliyor: Türkiye tarafından sansürlenen tweet sayısı dünyanın geri kalanının toplamına eş, sansürlenen hesap sayısı ise dünyadaki diğer ülkelerin toplamının dört katı.

Sansürlenen tweet sayısını gösteren yukarıdaki grafik ile, sansürlenen hesapları gösteren aşağıdaki grafik ilginç bir taktik değişikliğini de gösteriyor: 2015’te uygulanan konu bazlı sansür rejimi, geniş çaplı bir otosansür kültürünü de doğurmuştu, kişileri hedeflemeye gerek kalmamıştı. Darbe-sonrası dönemde ise ihbar araçları muhalifleri birer birer hedef alma yolunu seçiyor.

Fakat Türkiye’nin sondan birinciliği sayılardan ibaret değil, hedef alınarak engellenen hesapların niteliği durumun vahâmetini gösteriyor.

Hesabı onaylanmış gazetecilerin sansürlenmesi

Twitter son raporunda özel bir bölüm açarak, hesabı onaylanmış basın çalışanlarının ve kuruluşlarının ilk kez bu dönemde sansürlendiğini kabul etti. Twitter yetkilileri Ağustos ayında Daily Dot’ta yayınlanan bir makalem için sorduğum sorulara cevap vermekten kaçınmışlardı.

Darbe girişiminden sonra Türkiye tarafından gönderilen 23 Temmuz, 24 Temmuz ve 4 Ağustos tarihli örnek kararlarda, hesapları Twitter tarafından onaylanmış basın çalışanları da bulunuyordu. Twitter raporunda bu uygulamaların bir Milli Güvenlik Kurulu kararına dayandırıldığı belirtiliyor. Çoğunluğu Gülen cemaatine yakın kuruluşlarda çalışan gazetecilerden oluşan, darbe-sonrası sansürlenen gazeteci hesapları listesinde Özgür Gündem, Dicle Haber Ajansı (DİHA) ve gazeteci Amed Dicle de bulunuyor.

Twitter’ın prensipleri Türk hukukundan dirençli

Twitter yetkilileri Türkiye’deki hükümet sansürü başladıktan sonra Basın Konseyi yetkilileri ile görüşmüş ve ifade özgürlüğünü korumak adına gazeteci hesaplarının korunacağını belirtmişlerdi. Şirket yıllar içinde bu prensibe mümkün olduğunca uydu. Örneğin 2015 yılı başında MİT TIR’ları ile ilgili haberler topluca sansürlenirken mahkeme BirGün Gazetesi’nin hesabının da tümden engellenmesini istemiş, ancak Twitter kararın kapsamını daraltıp sadece sansürlenen haberle ilgili olan tweet’leri engellemişti. Özgür Gündem, DİHA ve Amed Dicle’nin hesapları da 2015 “milli güvenlik” sansürü döneminde defalarca hâkimlik kararlarında yer aldı, ancak şirket tazminat ödemek pahasına ifade özgürlüğünden yana tavır koydu.

Onaylanmış gazeteci hesaplarının sansürlenmesindeki asıl sıkıntı, Twitter’ın gazeteci olduklarını bile bile bu hesapları Türkiye’nin talebiyle sansürlemiş olması, ifade özgürlüğü konusunda kendi prensibini çiğnemiş olması.

Twitter’ın şirket prensiplerinin Türkiye hukuk sisteminden daha dirençli olması ise Türkiye’deki yargı bağımsızlığı adına çok şey söylüyor.

Yargı bağımsızlığı ölçütü olarak Twitter raporları

Hukukçular Yaman Akdeniz ve Kerem Altıparmak 2015’in sonunda yayımladıkları bir makalede, hükümet tarafından “milli güvenlik” (5651, 8/A) gerekçesiyle gönderilen 1357 URL adresinin hiçbirine Gölbaşı Sulh Ceza Hakimliği’nin itiraz etmediğini, 41 kararda yapılan onaylama işinin “yargılama” olmadığını anlatmışlardı.

Aşağıdaki grafik, Türkiye’de yargı bağımsızlığı olmadığını başka bir şekilde gösteriyor. Yazı boyunca yer verdiğim grafiklerde Türkiye dünyanın geri kalanından iki kat daha fazla şikâyette bulunuyor, yaklaşık dört kat daha fazla içerik sansürletmeyi başarıyordu. İşte bu başarının sırrı, sansür taleplerinin hükümet kurumlarından ziyade, bağımsız (olması gereken) yargı kurumları eliyle yapılmasından kaynaklanıyor. Türkiye mahkemeleri dünya mahkemelerinin 12 katı daha fazla içerik kaldırma talebinde bulunuyor.

Herhangi bir Sulh Ceza Hakimliği kararı bu bağımlı yargı sürecinin nasıl işlediğini gösterebilir: Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliği, aşağıdaki kararla hükümetin bir internet adresi, bir Facebook sayfası, beş Twitter hesabı ve altı YouTube videosu hakkındaki sansür talebini onaylamış.

Hakim, 2017’nin ilk 40 iş günü içinde tam 1356 tane karar imzalamış, gün başına 34 karar ediyor. Makaleye sığdırmak için burada kısa kararlardan birini seçtim ama aynı hakimlik 2016 içinde yaklaşık 7 bin karar imzalamış, bunlar arasında Hollanda kamu yayıncısı NOS’i tüm Türkiye’de yasaklayan Büyükelçi Karlov suikastına dair 240 URL’lik karar da var. 2015 yılında ise yine aynı hakimlik yaklaşık 5 bin karar imzalamıştı, bunlar arasında Soma’da bir madenciyi tekmeleyen Başbakanlık danışmanı Yusuf Yerkel’in fotoğrafının yüzlerce haber sitesinden kaldırılması kararı da vardı.

Hâkim bu kadar içeriği nasıl değerlendiriyor?

Karadaki tarihler detaylı bir değerlendirme yapılmadığını gösteriyor aslında: 26 Şubat’ta Başbakanlık Güvenlik İşleri Genel Müdürlüğü bu listedeki içeriğin sansürlenmesini talep etmiş, 27 Şubat’ta Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) bu kararı uygulamaya koyup onaylanması talebiyle göndermiş, hâkimlik aynı gün onaylamış. Hâkimin kararına göre engellenen içeriğin tümü, aynı gerekçelerle terörü övüyor, şiddete teşvik ediyor, milli güvenliği tehdit ediyor olmalı.

Engellenen ilk site Hizb-ut Tahrir’e ait. Yargıtay’ın “terör örgütü” saydığı bu grup Mart başında İstanbul’da hilâfet konulu bir konferans düzenlemek istemiş, daha sonra hem yöneticileri hem de destekçileri topluca gözaltına alınmıştı. Fakat örgütün sosyal medyadaki tüm hesapları açık, gözaltına alınan yöneticisi Mahmut Kar da serbest bırakıldı.

Kararın gerisi, Hizb-ut Tahrir ile tamamen ilgisiz: Engellenen Facebook sayfası şarkıcı Küçük Emrah için açılmış bir sayfa, Twitter hesaplarının biri Gülen’e yakın, diğeri kemalistlere; YouTube videolarının birinde bir kadın Beşiktaş’taki eylemde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştiriyor, diğerinde Erdoğan ve oğlu Bilal dansöz görüntüsüne montajlanmış vb…

Bu karardaki beş benzemez içeriğin aynı gerekçeyle terörü övdüğünü, şiddeti teşvik ettiğini, milli güvenliği tehdit ettiğini iddia edebilmek için hukuk okumamış olmak lazım. Daha fenası, bu hukuksuzluk artık tamamına erdi, yanlış hesabın döneceği bir yüksek yargı kurumu da kalmadı.

Türkiye’de Twitter sansürünü başlatan @oyyokhırsıza hesabı hakkındaki 18 Mart 2014 tarihli Sulh Ceza kararı, Twitter avukatlarının itirazı üzerine bir üst mahkemede yeniden değerlendirilmiş ve 18. Anadolu Asliye Ceza Mahkemesi tarafından bozulmuştu. Bozma kararında hakim, Binali Yıldırım’ın bir siyasetçi olduğu için eleştirilere karşı daha toleranslı olması gerektiğine, seçim döneminde olunduğu için iddiaların dile getirilmesinde kamu yararı olduğuna vurgu yapmıştı. Twitter bu kararı “İfade özgürlüğü Türkiye mahkemesinde zafer kazandı” başlığıyla duyurmuştu.

2014’ün ikinci yarısında Twitter kararların yüzde 70’ine itiraz etti, bunların yüzde 5’i kabul edildi. 2015’te şirket Türkiye’den gönderilen mahkeme kararlarının yaklaşık yüzde 60’ına itiraz etti, 29 hesap ve 63 tweet (yüzde 5) hakkındaki sansür kararları bozuldu. 2016’nın ilk yarısında ise artan kararların ancak yüzde 50’sine itiraz edilebildi ve bunların sadece beşinde kararlar kısmen bozuldu, 8 hesap ve 20 tweet (yüzde 1) hakkındaki sansür geri alındı. Şu an elimizdeki son rapora göre, Twitter’ın 2016’nın ikinci yarısında itiraz ettiği 314 kararın hiçbirindeki gerekçeleri kabul edilmedi.

Sonuç olarak, Twitter sansüründeki başarımızın kaynağı, Türkiye’deki sorunların bir özeti: Hükümetin kendi ihtiyaçlarına göre dilediğince şekillendirdiği bir yasal çerçeve, bu ihtiyaçları sağlamak için seferber edilen devlet kaynakları ve tüm bu hukuksuzluğa kılıf olan bağımlı mahkeme kararları. İşte bunda dünya lideriyiz.

Efe Kerem Sözeri

Vrije Üniversitesi’nde göçmenler üzerine doktora yapıyor. Bilişim, sosyal medya ve iletişim üzerine yazılar yazıyor.

Journo E-Bülten