Görüş

‘Bunca amatör görüntü içinde izleyici gerçeklik duygusuna alışır hâle geldi’

CNN sunucusu Chris Cuomo, evinden yaptığı bir canlı yayın sırasında. Kaynak: CNN

İstanbul Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Aslı Tunç, “Virüsten Sonra” yazı dizimizin bu bölümünde medyanın “can çekişen iş modellerine” dikkat çekiyor. Bugünlerde misafir öğretim üyesi olarak Güney Florida Üniversitesi’nde görev yapan Tunç, “televizyonculuğun yaldızlı ve kof dünyasına korona etkisiyle biraz gerçekliğin bulaşacağını” umuyor.

Koronavirüs ile beraber bilimle hurafe, gerçekle komplo teorisi ve yalanla doğru arasındaki makas daha da açıldı.

Kriz zamanlarında karşıt ikilikler keskinleşir, sağduyulu, serinkanlı biçimde kaleme alınmış doğru habere olan ihtiyaç netleşir. Bu süreçten kamusal yararı da gözeten bir anlayışla, alnının akıyla çıkmış internet haber siteleri ve sosyal medyayı doğru kullanan haber ağları korona sonrasında da bu saygınlığı uzun soluklu hâle getirebilirler.

Medyanın ekonomik krizi ve yerel basına ağır darbe

Kanımca medya dünyasında korona sonrası nelerin değişeceğine en çok zorlaşan ekonomik durum karar verecek. İyi gazetecilere ve medya kuruluşlarına en fazla ihtiyaç duyulan böyle bir zamanda iş modeli olarak medya sektörü can çekişiyor. Korona dünyanın her yerinde özellikle yerel ve bölgesel basını fena hâlde vurdu.

Reklamveren çekilince yazılı basın mali krizle baş edemiyor. Mesela ABD’de The New York Times, The Washington Post, The Wall Street Journal gibi hâlihazırda sağlam bir abonelik sistemi olmayan yerel gazeteler ve dijital platformlar bir bir yok oluyorlar ve ne yazık ki tekrar da geri dönebilmeleri çok güç görünüyor. Her gün ABD, Kanada, Avustralya ve Birleşik Krallık’ta dergi ve gazetelerden çalışanların işlerine son verildiği haberlerini okuyorum.

Reklamverenler de itiraz ediyor

Mesela benim şu anda yaşadığım Florida eyaletinde buranın en büyük gazetesi The Tampa Bay Times, korona yüzünden 1 milyon dolar reklam gelirini kaybettiğini ve sadece haftada iki kez kağıt basılacağını açıkladı. 200 yıldan beri varolan yerel habercilik geleneği korona yüzünden çöküyor şu an.

Sadece ABD’de değil Avrupa’da da durum böyle. Danimarka hükûmeti yerel medyasını kurtarmak için 24 milyon Euro ayırdığını söyledi. İngiliz gazeteleri korona salgını eğer üç ay daha sürerse 57 milyon Euro’luk reklam gelirini kaybetmek üzere. Gazetelerin internet versiyonlarında ürünlerinin reklamlarının salgın haberlerinin yanına konmasına itiraz eden reklamverenler de işin başka bir boyutu elbette.

Dev medya şirketleri platformlarını çeşitlendirecek

Sonuçta virüs en çok haber merkezlerini vurdu. İronik olarak Facebook kurucusu Mark Zuckerberg yerel gazeteciliği kurtarmak için 25 milyon dolar ve pandemiyi araştıran haber kuruluşlarına da 75 milyon dolar hibe vereceğini açıkladı. Twitter da gazetecilik sivil toplum örgütlerine 1 milyon dolar bağışladığını duyurdu.

COVID-19 dünyanın her yerinde küçük, bağımsız ve yerel haber platformlarını öldürüyor. Zaten kırılgan bir gelir modelini kökten sallıyor. Her ne kadar salgın küresel de olsa, okurlar mahallelerinde ne olduğunu öğrenmek istiyor. Bu nedenle yerel basın kriz zamanlarında da önemini fazlasıyla koruyor. Bu gelenek korona sonrası nasıl ayağı kalkar bilemiyorum. Dev medya şirketlerinin ise haber platformlarını ileride daha çeşitlendirip, podcast, internet haber bültenleri gibi farklı biçimlere bölerek erişime sunacaklarını düşünüyorum.

Yaldızlı televizyonculuk dünyası yalın gerçekliğe karşı

Bildiğimiz anlamda televizyoncu haberciliğinin de farklı bir yere doğru evrileceğini düşünüyorum. Örneğin son dönemde tanınmış CNN sabah programı New Day’in sunucusu Chris Cuomo, korona virüsünü kaptığını öğrendikten sonra evinin mahzeninden hem radyo programı hem de CNN programını yapmayı sürdürdü.

“Benimle birlikte korkutucu ve acıtıcı bir gerçekliği izlemeye hazırlanın” diye seslendi izleyenlere Cuomo. Bu sarsıcı yaklaşım, gerçeğin “mış gibi” pazarlandığı reality-şovlardan ve sürekli manipülasyon hesaplarıyla pompalanan haberlerden çok daha etkili oldu. Bu yalın gerçeklik duygusu kuşkusuz her türlü iyi paketlenmiş stüdyo haberinin çok üzerinde.

Kişisel olarak televizyonculuğun yaldızlı ve kof dünyasına korona etkisiyle biraz gerçekliğin bulaşacağını umuyorum. İnsan kayıplarının sayılardan ibaret olmadığını, her istatistiğin ya da inip çıkan grafik eğrisinin arasında bir insan hikâyesi olduğunu unutmadan habercilik yapmak iyi gazetecilerin mottosu olmalı.

Korona keşke TV haberciliğine radikal bir kazanım getirebilse

Artık televizyon sunucularının ve uzmanların evinden ve rahat ortamlarından yaptıkları yayınları kanıksamaya başladık. Görüntü kalitesinin, ışığın, kamera açısının, çok önemli unsurlar olduğu televizyonculuk aleminde birden içerik tüm sadeliğiyle öne çıkmaya başladı.

Bunca amatör görüntü içinde izleyici gerçeklik duygusuna alışır hâle geldi. Kat kat makyaj, pudra, spot ışığı ve kamera filtresi ardındaki onca boş laf, yalan haber ve janjanlı grafikler yerini insanları samimiyetiyle etkileyen gerçek hikâyelere bıraktı. Bu durum korona sonrasında da televizyon haberciliğine radikal bir kazanım getirebilse keşke.


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – VİRÜSTEN SONRA YAZI DİZİSİNDE ÖNCEKİ BÖLÜMLER

Aslı Tunç

Prof. Dr. Aslı Tunç, İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya ve İletişim Sistemleri Bölümü'nde öğretim üyeliği yapıyor. Kitle iletişimi alanındaki doktorasını 2000 yılında Philadelphia’daki Temple Üniversitesi’nden alan Tunç, aynı üniversitede iletişim kuramları ve küresel iletişim üzerine dersler verdi. Tunç, 2001 eylülünde Türkiye’ye döndükten sonra çalışmalarını, medya ve demokrasi, yeni medya teknolojileri, sosyal medya, küreselleşme ve internet üzerinde yoğunlaştırdı.

Journo E-Bülten