“Sakıncalı, çünkü…” diye başlayan polis tutanakları veya mahkeme kararları, yasağı savunacak gerekçelerini her dönem buluyor. Gazetecilere ve onların kitaplarına yönelik baskı yeniden ve biteviye üretiliyor. Karanlık dönemlerde oklar genelde gazetecilere yöneliyor, yine onlar en ağır bedelleri ödemek zorunda bırakılıyor. Sonu cezaevi ile biten yargılamalar, bir gece ansızın toplatılan ‘yasak’ kitaplarla ifade ve medya özgürlüğü kilit altına alınıyor.
1993’te bombalı bir saldırıda hayatını yitiren araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu’nun 21 Mart Muhtırası’nı mizahi üslupla eleştirdiği “Sakıncalı Piyade” oyunu yüzlerce kez sahnelenmesinin ardından, devletin radarına girmiş ve kitap bir gecede toplatılmıştı.
Ahmet Şık’ın “İmam’ın Ordusu” isimli, daha taslak aşamasındaki kitabının 2011’de “terör propagandası” suçlamasıyla toplatılması, iktidarın hem baskıcı yüzünü hem de gerçeklerin ortaya çıkmasından duyduğu korkuyu göz önüne sermesi bakımından mihenk taşı olarak nitelenebilir. Toplatma kararı yeterli görülmemiş olacak ki, Şık bir de 375 gün hapis yattı.
Cumhuriyet gazetesi eski muhabiri İlhan Taşcı’nın, hükümet ve İsmailağa cemaati arasındaki ilişki ağını kaleme aldığı “Cüppeli Adalet” kitabına dava açılması fazla sürmedi. 2011’de açılan dava reddedildi. Üç kitaplı tek davanın diğer ayaklarında gazeteciler Ali Dağlar ve İsmail Saymaz vardı. Hürriyet’te çalışan, daha sonra işini kaybeden Dağlar’ın Fethullah Gülen ve İsmailağa cemaatlerinin iktidarla olan ilişkilerini irdelediği “Ağa 01” kitabı, dönemin Radikal muhabiri Saymaz’ın “Postmodern Cihad” kitabıyla birlikte tek davanın konusu üç kitap olarak kayıtlara geçti.
Hasan Cemal’in, “Delila: Bir Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri” ve “Çözüm Sürecinde Kürdistan Günlükleri” kitapları ile Tuğçe Tatari’nin “Anneanne, Ben Aslında Diyarbakır’da Değildim” kitapları 2015 yılında toplatıldı. Üç kitap da Kürt sorununu çözmek için yürütülen süreçte kaleme alındı. Müzakerelerin aynı yıl içinde sona ermesiyle birlikte, kitaplar bir anda kara listeye alındı ve yazarlarına “terörü övme” suçlarından peşi sıra davalar açıldı. Her iki yazar da toplatmaya itiraz ederek Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Henüz bir karar çıkmış değil.
Yasağı Journo’ya yorumlayan Hasan Cemal’in avukatı Fikret İlkiz, ifade özgürlüğüne aykırı olarak nitelediği kararın yüksek mahkemece onaylanması durumunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuru yapacaklarının altını çiziyor ve ekliyor: “Son yıllarda, ifade ve medya özgürlüğü ihlallerine dair baktığım davaların sayısında ciddi bir artış var.”
‘Gazeteciler susturulmak isteniyor’
2015 yılı, gazeteci Mustafa Hoş’un da benzer bir yasakla sınandığı yıl oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, hayat hikayesini anlatan “Big Boss” kitabının toplatılması için mahkemeye başvurmasından bir yıl sonra, yazar kitabı aracılığıyla Erdoğan’a hakaret ettiği gerekçesiyle 1 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırıldı. Hoş, “Kitabıma 3’ü Erdoğan tarafından olmak üzere, açılmış 5 adet ceza ve tazminat davası halen sürüyor. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmadan önceki hayatını anlatmama rağmen, ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ davası açıldı. 22 Şubat’ta ceza davasının duruşmaları var. Daha önceki duruşmam sırasında sarf ettiğim, ‘Burada esas yargılanması gereken Erdoğan’dır’ sözüme de hakaret davası açılmış vaziyette” diyor. Hoş’a göre, siyasiler ve siyasi iktidar kendi geçmişlerini hatırlatan her şeye düşman ve hafızasızlık üzerine kurulu bir sistem içinde gazeteciler susturulmak isteniyor.
Bu paranoya halinin yakın dönem hedeflerinden biri de gazeteci Arzu Demir. 2014’te çıkan, “Dağın Kadın Hâli” ve “Devrimin Rojava Hâli” kitapları hem yasaklandı hem de “örgüt propagandası” suçlamasıyla Demir’e dava açılarak toplam 6 yıl hapis verildi. Karar, bu tür davalarda verilen en yüksek ceza olarak kayıtlara geçti. Arzu Demir, “Mahkeme, pişmanlık göstermediğim için yüksek ceza verdiğini söylüyor. Savunmalarımın da onları rahatsız ettiğini anlıyorum. Şimdi Yargıtay’a itiraz edeceğiz. Ancak bu siyasi atmosferde, onaylanması ihtimali yüksek” yorumu yapıyor.
‘Kitabı görmeden gelen yasak’
Dumanı tüten bir başka dava ise Sabahattin Önkibar’ınki… Yazarın “Devlet Bahçeli ve Ülkücüler Hakkında Her Şey” kitabı, raflara yerleştirildiği gün, yani 27 Ocak’ta toplatıldı. Önkibar, “Aynı gün kitabımın toplatılması için MHP lideri Devlet Bahçeli’nin avukatı harekete geçti ki kitabı görmediklerini kendileri söylüyor. Keza toplatılma kararını 28 Ocak öğle sonrası veren mahkeme de kitabı görmeden, olumsuz bir şey olur kuşkusu ile yasakladığını kararında açıkladı. Tüm mesele, soyut bir şüphe” sözleriyle süreci açıklıyor.
Toplatma kararının iptali için mahkemeye başvuran Önkibar, kitabın neden yasak olduğu sorusuna, “Referandum sürecinde Bahçeli imaj olarak yara almasın diye” yanıtını veriyor.