Görüş Yeni Medya

Yeni imajlar çağında medya ve etik

Bugün haberci etiği, yapımcı etiği, paylaşan etiği gibi konuların çok tartışılmadığı bir ortamda, ünlü olmak da, sıradan vatandaş olmak da giderek zorlaşıyor.

Sizin de dikkatinizi çekiyordur. Eski magazin dergilerinin sayfalarını gösteren paylaşımlara baktığımızda içimizi bir hüzün ve bir o kadar da özlem kaplıyor. Eski günlerde ünlülerin ve ünlü olacakların masum birkaç sırrını bilmek bize yeter bir bilgiydi. Belki de hepsinin ipliğini pazara dökmek kolaysa bile bir nezaket veya utanç duygusu, haberi yapan insanları daha ileri gitmek konusunda engelleyici bir rol üstleniyordu.

Bilginin ve sosyal ilişkilerin viral bir ağ üzerinden yayılmadığı zamanlarda insanların günlük sosyal ilişkilerini de bu kadar kurcalamıyorduk sanırım. Bunun bize bir faydası olmadığı gibi, insanları zor durumda bırakan açıklarından medet umar bir psikolojimiz de yoktu. Bu sebeple belki de ilişkiler biraz daha dürüst ve dostaneydi.

Bugün her anın belgelendiği modern medya düzeninde, insan kendisini sınırsızca kontrol etme ve sınırlama ihtiyacı hissediyor. Kayıt altına alınan her bilgi sizin için geri dönülmez bir yolun ilk adımı olabilir. Hayatlarımız böylece aslında daha az rahat ve konforlu. Yediğimizden içtiğimize, arkadaşlarımızdan, ailemize paylaştığımız her anı, fotoğraf, video ve içerikle kendimizi daha çok belli eder hâle gelmemizin bedellerini ne kadar fark ediyoruz? Yoksa modern çağın yalnızlık hastalığına bu şekilde mi pansuman buluyoruz? Artık süper bakterilerin olduğu ve antibiyotiklerin çözüm üretmek konusunda çaresiz kaldığı yeni dünyada, yalnızlık hastalığını da aşırı paylaşım ilacıyla mı tedavi etmeye niyet ettik?

Video fenomeni yıldızların, geçici ünlü dünyasında yeni tür bir haber akımının da türediğini göz ardı etmemek gerekir. Her paylaşımda daha fazlasını istiyoruz. Bu hayatın tatminsizliklerini, her konuda daha ileri giderek ve sınır tanımayarak çözmeye çalışıyoruz. Film ve dizilerdeki şiddet ve korku öğelerinden tutun da cinselliğin tarifine kadar pek çok konu, normal insan aklının sınırlarını zorlamaya yönelik bir dalga gibi ortaya çıkıyor. Yeni nesiller tüm bu bombardımana tabi tutulurken, ileriye nasıl baktıklarını çok dinlemiyoruz.

Eski neslin de bu gelişmelerden tamamen kopuk, yalnızlaşmış ve köhnemiş yaşama şekillerini devam ettirme çabası içerisinde sadece çatıştığına şahit oluyoruz. Her iki tarafın uzlaşmaya yanaşmayan tavrı, sosyal bir kaos doğuruyor. Sistemlerin akıllanması, verinin yol göstericiliği, karar süreçlerinin makinelere devredilmesi ile ortaya çıkacak yeni etik ve sosyal düzen konusunda yeterince tartışmadığımız için önümüzdeki 10-15 yıl içerisinde bizi yeni ve büyük tartışmalar bekliyor. Ortak akıl nasıl geliştirilecek? Etik nasıl oluşturulacak ve biz toplumsal olarak birbiriyle konuşmakta zorlanan kuşaklar arasında nasıl bir bağ kuracağız?

Sosyal olarak içeriğin yarattığı etkinin sonuçlarını ayrıca tartışmak gerekiyor. Günlük sosyal medya paylaşımlarından, TV yarışmalarına kadar her konuyu objektif olmaktan daha çok, kendisi gibi düşünmeyeni yermek üzerine kuran sosyal zihnin, içeriğin bu kadar serbest dolaştığı bir ortamda eski soğuk savaş günlerinde olduğu gibi bir dehşet dengesi oluşturmasını beklemek ürkütücü sonuçlar doğurabilir.

Her bilginin, belgenin ve yorumun bu alanda dolanıyor olmasının yarattığı yoğun algı çatışmasının, beraberce akıl üretme becerisinden daha çok karşılıklı durma eğitimi ile yetiştirilmiş bireyler üzerinde yıkıcı eleştiri ve karşılıklı yıpratıcı etki yaratacağını düşünmek hiç de zor değil.

Bugün haberci etiği, yapımcı etiği, paylaşan etiği gibi konuların çok tartışılmadığı bir ortamda, ünlü olmak da, sıradan vatandaş olmak da giderek zorlaşıyor. Algınızı ortaya çıkaran değerleri kontrol etme imkânınızın oldukça kısıtlı olduğu bu yeni medya dünyasında, herkese -daha sorumlu davranmak gibi- bir görev düşüyor. Bu durumda her paylaşımcı ve içerik üreticinin aynı zamanda üst düzey eğitim ile iç disiplin kazanmış ve tüm paylaştıklarının sonuçlarını en iyi şekilde tartacak bireyler olmalarını umuyoruz. Maalesef kullanıcı kalabalığı arttıkça, temenninin karşılık bulması zorlaşıyor.

Bu durumda ne yapalım? Nasıl ilerleyelim? Muhakkak bu konuda tek bir cevap vermek oldukça zor ama bazı temel konularda ortak bir anlayış geliştirmek mümkün olabilir. Bu yeni medya düzeni konusunda geliştirebileceğimiz ortak aklımız, endüstri 4.0 konusunu bol bol konuştuğumuz bu günlerde iş etiği ve ileride karşılaşabileceğimiz endüstri sorunları konusuna da ışık tutucu ve zemin oluşturucu bir alan sunacaktır.

Bahadır Burak Evren

İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu olan Evren, profesyonel çalışmalarına 1993 yılında British American Tobacco Hollanda’da başladı. Evren, BAT Orta Asya, Volkswagen Türkiye, McCann Erickson World Group bünyesinde farklı pazarlama ve iş geliştirme fonksiyonlarında görev aldı. 2005 yılından başlayarak sırasıyla Mynet, Fox Intenational Channels, TTNET, Motorola, Morhipo ve D&R şirketlerinde, Üst Düzey Dijital Yönetici ve İcra Kurulu Üyesi unvanlarıyla rol aldı. Halen Kadir Has Üniversitesi Yeni Medya Bölümünde misafir öğretim görevlisi olarak çalışan Evren, girişimcilik, inovasyon ve büyük veri konularında eğitimler vermekte.

Journo E-Bülten