15 Şubat 2005’te internet dünyasına ilk adımını atan YouTube, her ne kadar en eski video paylaşım sitesi olsa da hâlâ popülerliğini koruyor. Türkiye’de beş kez erişim engeline takılan şirket, 2017 itibariyle ‘YouTuber’lık kavramıyla da anılır oldu ve ciddi bir ekonomi oluşturdu. Öyle ki, Altın Kelebek’te ‘Yılın en iyi YouTuber’ı seçilmeye başlandı. ‘Lifestyle’ alanda üretilen video içeriklerin kalitesi ve etiği tartışıldı, hatta verilen bir başka ödül geri alındı.
YouTube, işlerinden edilen veya bağımsız çalışmayı seçen gazeteciler için de önemli bir mecra. Pek çok meslektaşımız kendi YouTube kanalına sahip. Peki, Türkiye’de YouTuber gazeteci var mı? Bu yolla para kazanmak mümkün mü? Gerçekten bağımsızlar mı? YouTube’da içerik yayınlayan gazetecilerle konuştuk.
Nevşin Mengü: Herkes kovuldu da ondan
CNN Türk ana haber sunuculuğu görevinden ayrıldıktan sonra, Nevşin Mengü’nün de artık YouTube’da bir canlı yayını var. Her salı Deutsche Welle Türkçe YouTube kanalında ‘Bire Bir’ isimli programı yapan Mengü ‘Soruyu soruyoruz yanıtını alıyoruz, lafı dolandırmak yok, laf kalabalığı yok, soruya alakasız cevap vermek yok’ diyor. Mengü gazetecilerin YouTube’u mesken bellemesini ise yaşadığımız medya krizine bağlıyor: “Herkes kovuldu da ondan…”
‘Ne kadar yarı deli varsa ciddiye alınır oldu’
Mengü YouTube faaliyetine aslında CNN Türk’ten ayrıldıktan sonra başlamıyor, ilk YouTuber olma girişimini başına gelenlerle anlatıyor: “CNN Türk’teyken, ana haber öncesi kısa bir tanıtım-yorum yapıyordum, Periscope’tan canlı yayınlayıp, sonra YouTube’a koyuyordum. Çok iyi gidiyordu. O zamanlar CNN Türk yönetimi bunu destekliyordu da… Sonra işte Çetin Altan’ın ölümü üzerine yaptığım yayın hakkında şikâyet oldu. Ardından basın savcısına ifade verdim, kovuşturmaya gerek görülmedi ama işin tadı kaçtı. Yani sorun şu, memlekete ne kadar yarı deli insan varsa ciddiye alınır oldu. O yayında çizmeli kedi masalına referans vardı, delinin teki de ‘vay efendim bu Nevşin burada asker çizmesini kastediyor, darbeyi çağırıyor’ demiş. İşte uğraş dur. Cahile beylik vermişler babasını kesmiş misali.”
‘TV yayıncılığı gibi ciddiye almak lazım’
Geleneksel bir medya kurumunda çalışan gazeteci ile YouTube’de aktif olan gazeteci arasındaki farka değinen Nevşin Mengü, “Maalesef merkez gayri ciddileşiyor. Karikatürize oluyor. Orta vadede en ciddi fark bu olacak” diyor. İnternette video yayıncılığına dair bir uyarı yapmayı da ihmâl etmiyor: “Burası uçsuz bucaksız bir mecra. Ancak ciddiye almak lazım. Tv yayıncılığı gibi. Kaynak ve emek lazım.”
Sevim Gözay: YouTuber’lar ‘Beni görün!’ diyor
Birçok televizyon kanalında kamera önü ve arkasında çalışmış; kültür, sanat ve medya alanında programlara imza atmış Sevim Gözay’ın da bir YouTube kanalı var: “Haftalık yayın yapıyorum doğru ama ‘Youtuber’ sayılmam aslında. Medyascopetv’de canlı izlenme oranlarım çok iyi. YouTube videolarım da yayını kaçıranlar için ve elbette arşiv için anlamlı ve gerekli. Tipik Youtuber’lar genellikle ‘Hey, bana bakın! Beni görün!’ tarzında içerik sunuyor, ben ise “Hey, şuna bakın! Bu gerçekten dikkate değer” diyorum. Sabun köpüğü popülerin ötesinde olan ve tartışılmayı-konuşulmayı gerçekten hak ettiğine inandığım konuları ve kişileri odağa alan kültürel içerikli programlar yapıyorum.”
‘Sektör dijital devrimi hakkıyla yaşayamadı’
Gözay, YouTube’un istikrar ve sabır işi olduğunu vurguluyor ve devam ediyor: “Türkiye’de YouTuber gazeteciliğin tanımını koyacak işler olgunlaşmış değil henüz. Hepsi çok yeni çabalar. Türkiye’de gazeteciler ve yayıncılar açısından YouTube şu an bir ‘aman geç kaldık zaten, nereden yakalasak kâr’ kıvamında. Herkes geleneksel medyada kendisine ayrılan sürenin er geç sona ereceğine uyandı artık. Sektörel olarak dijital devrimi-evrimi hakkıyla yaşayamadık. İşler siyasi boyutta öylesine vahşileşti ki kendimizi bir anda yeni medyada bulduk. Bağımsız kanatlarla tay tay aşamasındayız henüz bu yüzden.”
‘Mesleğimizi icra edeceğimiz yer kalmadı’
Sevim Gözay, gazetecilerin YouTube’u tercih etme nedenlerini ise şöyle açıklıyor: “Mesleğimizi icra edeceğimiz medya kalmadı memlekette. Tamamıyla siyasi ve ticari hegemonyaya teslim olan, alternatife hiç alan bırakmayan bir hâle dönüştü geleneksel medya. Özel televizyon tarihine baktığımızda aşağı yukarı yirmi yılda her şeyi tüketmiş, yükselip maksimuma erişemeden ölmüş, ilkesiz bir sektör görüyoruz.”
‘Reklamverenler goy goyu bırakmalı’
Peki bu mecrada para kazanmak mümkün mü? Gözay, reklamveren ve sponsorların nitelikle içeriğe yatırım yapması gerektiğini söylüyor: “Ekonomik açıdan YouTube başlangıçta herkes için büyük bir sabır, azim ve istikrar arenası. On bin, yirmi bin aboneye ulaşmadan yaprak kıpırdatmak fazlasıyla zor, mucize gibi hatta. Reklamverenlerin ve sponsorların nitelikli içeriğe yönelmesini, goy goyu bırakıp dişe dokunur içeriğe yatırım yapmasını bekliyoruz. Armut piş ağzıma düş tembelliğini bıraksınlar artık lütfen, destek versinler beraber üretelim, beraber büyüyelim.”
Fırat Fıstık: Youtube izleyiciyi edilgen bir konumdan çıkarıyor
Medyascope‘un kuruluşundan itibaren, siyaset gündemine dair proglamlar hazırlayan Fırat Fıstık ise Türkiye’de YouTuber gazetecilikle ilgili şunları söylüyor: “YouTube’un, TV gibi geleneksel medya araçlarından bir farkı da üreten-tüketen ilişkisinin karşılıklı etkileme biçimini alması, izleyiciyi edilgen bir konumdan çıkarıp suni bir topluluğun parçası haline getirmesi. Mobil platformlarda daha kaliteli içerik sunması ve kolay ulaşılabilirlik de YouTube’un artılarından. İnsanlar TV benzeri 24 saatlik bir yayın akışındansa istediği bilgiyi istediği zaman alabileceği mecralara yöneliyor. Bu durum bağımsız gazetecilerin herhangi bir kuruma dâhil olmadan gazetecilik faaliyetini özgürce sürdürmesini mümkün kılıyor.”
‘Bağımlılık ilişkisi yeniden üretiliyor’
Fıstık, Türkiye’de YouTuber gazeteciliğin ekonomik boyutunu şöyle değerlendiriyor: “Türkiye’deki ilerleme biraz daha zayıf denebilir. Örneğin; New York Times, Vice, CNN, BBC’nin abone sayıları milyonu aşmış durumdayken, biz de mesela en çok izlenen kanallardan CNN Türk 126 bin aboneye sahip. Her ne kadar gazetecilerin kendi okurunu bulabildiği, ürettiği içeriği özgürce belirlediği bir ortam olsa da YouTube bir tarafıyla bu ekonomik-politik durumu olumlu yönde sarsarken bir taraftan reklam vs. üzerinden bağımlılık ilişkisini yeniden üretiyor. YouTube’un da kanal kapattığı vs biliniyor ve bence en nihayetinde YouTube’un ve Google’ın da bir ‘şirket’ olduğunu akıldan çıkarmamak gerekiyor. Özgür görülen bu mecraların da tercih edildiği taktirde sansüre başvurabileceğini söylemek gerek.”
‘Gelir elde etme çok izlenme anlamına gelmez’
Fıstık YouTuber’lığın gelir modellerine de değiniyor: “Youtube üzerinden takipçi sayısı milyonu geçmiş kanalların aylık 10-30 bin gibi kazançlar sağladığını okudum. Fakat gelir elde etme, çok izlenme anlamına gelmez. Farklı bir algoritma kullanılıyor. Örneğin izleme süresini esas alan bir yapıya sahip. Dahası gelir elde etmede kanalın abone sayısı çok etkili. Bir kanal oluşturduktan sonra videoları takip eden kullanıcıları sürekli sayfada tutmak buradaki esas gaye. Ben yine de günümüz için bir medya organının YouTube üzerinden sürekli gelir elde edebilmesini çok mümkün görmüyorum. YouTube üzerinden değil de marka anlaşmalarıyla, sponsor bularak para kazanmak daha mümkün Medyascope.tv’de de veya diğer tanık olduğum örneklerde de şahit olduğum; tüm bir yayıncılık faaliyetini sürdürebilecek bir gelir elde edilemiyor. Ancak tabi insanların daha fazla abone olduğu, takip ettiği zaman bu sorun aşılabilir. Türkiye’de insanlar Youtube’da öğretici, bilimsel, haber, analiz gibi yayınlardan daha çok dizi sayfalarını takip ediyor, mizah, teknoloji gibi alanlarda yayınları izliyor. Habercilik açısından birkaç örnek hariç geleneksel kanallar yine YouTube’da da en çok takip edilen sayfalar.”
Timur Akkurt: Herkesin video yükleyebilmesi yayıncılık tarihini değiştirdi
Adından ‘teknoloji manyağı’ olarak da söz ettiren, Gazeteci Timur Akkurt yıllardır YouTube’de profesyonel olarak içerek üreten gazetecilerden. Akkurt, sadece kendi adına kurduğu YouTube adresinden yayın yapmıyor; aynı zamanda birçok meslektaşıyla ortaklaşa çeşitli YouTube kanallarına içerik üretiyor. Onlardan birisi de, Barış Akpolat ile beraber yönettiği, Teknolojiyi ve teknolojik ürünleri, en anlaşılır şekilde, eğlendirerek anlatmaya çalıştıkları, ‘Teknolojiden anlamayan adam’ adlı YouTube kanalı. Uzun yıllar Show TV ve Cine5 kanallarında canlı yayın kameramanlığı yapmış olan Akkurt, aynı zamanda BirGün gazetesinde ‘TeknoSafari’ adında bir sayfa hazırlıyor. Akkurt ilk olarak YouTube’a nasıl katıldığını anlatıyor:
“Ben Youtube’a gazeteci kimliğimle değil Timur Akkurt olarak katıldım. Daha kişisel ve özel içerikler paylaşıyordum. İlk başta 2012 yılında gittiğim maçlardan tribünleri, tezahüratları çekiyordum. Onları kanalıma yüklemeye başladım. Sistemin inceliklerini öğrenmeye kendi içeriklerim ve ona verilen olumlu olumsuz tepkilerle başladım. Aslında dijital yayıncılığın gücünü 2006 yılında fark etmiştim. O zamanlar kendi video sunucularımız üzerinden canlı yayınlar, çeşitli video içerikler üretmeye başlamıştık. YouTube’un tüm kullanıcılara video yükleme olanağı vermesi dünya yayıncılık tarihinin akışını değiştirdi.”
‘Etik ve itibara önem vermelisiniz’
Türkiye’de YouTube yayıncılığıyla ilgili olarak Akkurt öncelikle şu vurguyu yapıyor: “Herkese açık yayın yapıyorsanız etik ve itibara önem vermelisiniz” ve ekliyor: “İnsanların size inanmasın, saygı göstermesini istiyorsanız dürüst olacaksınız. Yayıncılığın en önemli kriteri bu olmalı. Tıpkı gazetecilik gibi. Eğlenceli bir içerik bile üretiyorsanız değerlerini olmalı. Bu şekilde yayın yapmayanlara izleyicileri hakaret ettiğinde içeriği üretenler tepki gösteriyor. Klasik bir laf var, ne ekersen onu biçersin.”
Akkurt şöyle devam ediyor: “Doğru haberi yapmak isteyen gazetecilerin çalışabileceği fazla gazete yok, maalesef… Zaten onlar da kendi alternatif mecralarını kurup mesleklerini yapmaya çalışıyor. Buna en güzel örnek Medyascope. Ruşen ağabeyler bu işi harika yapıyorlar. Ünsal Ünlü hocam muazzam iş çıkartıyor. Bu tip platformlar ve bireysel yayıncılar maddi manevi desteklenmeli ki sürekliliği sağlansın.”
‘Torpille çalışma ihtimaliniz yok’
Akkurt, işin ekonomik boyutu için ise şunları söylüyor: “Elbette Türkiye’de YouTube reklam gelirleriyle ayakta kalmaları mümkün değil. Benim gibi teknoloji ve lifestyle içerikler üretiyorsanız biraz daha şansınız var. Çeşitli projeli işler yaparak gelir elde edebilirsiniz. Sadece bu gelirle ayakta kalmak mümkün değil tabi ki. Siyaset ile ilgili içerikler üretiyorsanız işiniz çok daha zor. Güzel olan YouTube ya da genel adıyla dijital yayın platformlarında diyelim kendi yayınınızın patronu olma gibi bir şansa sahipsiniz. Bunu kötüye de kullanabilirsiniz iyiye de. Takipçi sizin neyi doğru neyi yanlış yaptığınızı eninde sonunda anlıyor ve kalıcı olup olmayacağınızı belirliyor. Yani TV-gazete gibi birilerinin yakını olup herşeye rağmen çalışma ihtimaliniz yok. Kötüyseniz yok olursunuz. Bu kadar basit. İyiyseniz de yürürsünüz.”
Barış Akpolat: Gazetecilik vizyonuyla başardık
Barış Akpolat müzik alanında uzman bir gazeteci. Mesleğe başladığı Hürriyet gazetesinde, dünyaca tanınan müzisyenlerle onlarca söyleşiye imza atmış. Ardından bu serüvenine BirGün gazetesinde devam etmiş. Radyo Eksen’de Sağır Sultan adlı bir programı da var. Akpolat’ın, YouTube sektörüne girişi yeni değil. “Yıl 2013’tü, Hürriyet’ten ayrılmıştım” diyor ve anlatmaya başlıyor: “Timur Akkurt’la tanışıp Teknolojiden Anlamayan Adam adlı kanalı kurduk. Daha önceden bir Youtube kanalım yoktu. Ama çok kez onca müzik röportajı yaparken bir de görüntü kaydı alıp kanala koysaymışım şu an büyük bir arşiv olurmuş diye düşündüm. Timur’la kanalı kurduğumuzda amacımız gazetecilik yapmak değildi fakat teknolojik incelemeleri ve sohbetleri gazetecilik vizyonuyla yapma gibi bir amacımız vardı. Vizyon olarak ortaya bunu koyduk. Hiçbir markaya yakın veya uzak durmama önemli bir detaydı. Sonrasında kanalda hakikaten beklediğimiz sonuçları aldık. Saygı duymaya başladı izleyenler. Bu yüzden Youtuber gazetecilik vizyon ve refleksi sağlamak.”
‘Elbet biri destek atar diyenler şimdiden vazgeçsin’
Akpolat, özellikle Türkiye’de ‘YouTuber’ olmanın ekonomik zorlukları için ise şöyle diyor: “Türkiye’de sponsorun yoksa para kazanman çok zor. Anca milyonlarca izlenmelere ulaşman lazım. Bu da gazetecilikle filan çok zor. Anca çok iyi bir şey yakalayacaksın da öyle kazanacaksın. Sponsor da yakalamak öyle pek kolay değil. ‘Biz girişelim elbet biri destek atar’ diyerek iş yürümüyor. Bunu düşünen varsa şimdiden vazgeçsin.”
‘Hiçbir yerin özgür olduğunu düşünmüyorum’
Akpolat, Youtube’da bile özgür olunamadığını vurguluyor: “Ben artık hiçbir yerin özgür olduğunu düşünmüyorum. Hiç yoksa bir otosansür var. Öyle ağzına geldiği gibi konuş kimse ses etmesin gibi bir durum yok maalesef. Youtube’da da her kesimden izleyici var. Kimseyi kırmak istemezsin. Bazen söylemek isteyip söyleyemediğin şeyler olabilir çünkü insanları üzmenin bir manası yok hakikaten. Ama o an söylemem gerektiğini düşündüğüm doğru bildiğim bir şey varsa o ayrı, bir şekilde söylerim. Bu arada Youtube’da siyaseti ön planda tutan bir gazetecilik hiç yapmadığım için rahatım. Tabii yapanların da -en azından şimdilik- gazetelere göre daha rahat olduğuna eminim.”
Bu içerik Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği‘nin desteğiyle yayımlandı.