Uygulamalar Yeni Medya

Snapchat, mahremiyet ve 90 sonrası kuşak

Zamana karşı dayanıksız mecraların sonuncusu ve en güçlüsü Snapchat demiştik. Bunun böyle olmasının bir sebebi, mecraların zamana karşı dayanıksızlık eğiliminin yarattığı trend. Diğer iki sebep ise mahremiyet ve kalıcılık.
Mahremiyetten kastımız, online sosyal mecralarda yaptığımız paylaşımların, aslında paylaşımlarımızla etkileşime girmemesini istediğimiz hısım akraba tarafından görülmesi, beğenilmesi. Yani ‘halam fotolarımı beğeniyor’ sorunsalı
Kalıcılıktan kastımız ise şu: Günümüz iletişim mecralarının, ekseriyetle zamana karşı dayanıksız olduğunu belirtmiştik. Ancak bu dayanıksızlık, içeriğin gözden yitmesi anlamına geliyor. Belli bir tarihin gerisindeki ‘tweet’lere kolayca erişemememiz, Facebook’ta 3 gün önce ‘like’ ettiğimiz yorumu bulmak için yarım saat harcamak durumunda kalmamız gibi…
Öte yandan, içerik çoğu zaman, kolay kolay silinmiyor. Google tarafından indeksleniyor, archive.org tarafından arşivleniyor. Toprağı bol olsun, Özgür Hoca‘nın dediği gibi ‘Ağ affetmez. Unutulmayan bu bilgiler, büyük veri işleme sayesinde profilleme için kullanılıyor, arşivleniyor, yıllar önce paylaştığınız bir içerik yıllar sonra iş görüşmesinde bile karşınıza çıkabiliyor ya da utanç verici bir an sosyal medyada paylaşılınca, bu rezalet, ömür boyu sizin peşinizde.
Bu sebepten, sosyal medyadaki imajımızı, marka yönetir gibi yönetmemiz gerektiği söyleniyor. Ancak bu o kadar da kolay değil; her paylaşımdan önce işin ucu nereye gider, paylaştığımı kimler görür, sevgilim ne der, babam kızar mı, ileride iş başvurumda akşamdan kalma halimin videosu önüme düşer mi diye endişelenmek, çekilecek çile değil açıkçası.
Bu mahremiyet ve kalıcılık sorunlarının en çok farkında olanlar da, dijital yerliler olarak tanımlanan 80 sonralı ve 90 başlarında doğan nesil. Zira bu neslin üyeleri mecraların doğasına hakimler. Haliyle, mahremiyetlerini koruyabilecekleri ve içeriğin kalıcı olmadığı bir mecra gördüklerinde, ilk kullananlar da onlar oldu. Bu mecra, Snapchat!
Mahremiyet konusunda Snapchat’in çözümü, kullanıcı deneyimini karmaşıklaştırmak ve dijital yerli olmayanların (yani dijital göçmenlerin) kendi kendilerine kolay kolay beceremeyecekleri, becerseler de kullanmak için bir motivasyon bulamayacakları bir mecra yaratmak oldu.
Kalıcılık hususunda ise, Snapchat daha en baştan, bu meselenin farkındaydı. Snapchat’in yaratıcısı Evan Spiegel diyor ki:
“Bütün gün kendimizi pazarlamak zorunda kalmamız bence çok yorucu. ‘Kişisel marka yönetimi’ aşırı popüler bir kavram haline geldi. Biz (içeriğin) silinmesinin default bir özellik olması gerektiğine inanıyoruz”
Bu akıllı strateji sayesinde, Snapchat yeni nesil arasında hızla yaygınlaştı. Zaten Snapchat’i diğer sosyal medya mecralarına nazaran farklı ve önemli kılan en önemli etken, kullanıcılarının demografik yapısı. ABD, 2016 verilerine baktığımızda, Snapchat’in 18-24 yaş arası kullanıcı oranı %43, 25-34 yaş arası kullanıcı oranı da %29. Yani, kullanıcılarının %72’si 35 yaşından küçük! Aynı rakam, Vine, Tumblr, Instagram için %41-42, Twitter, Pinterest için %37, Facebook için %33! Bu istatistiklerin Türkiye için de benzer bir durumda olduğunu varsayabiliriz, zira siz de etrafınıza soracak olursanız, belli bir yaşın üzerinde Snapchat kullanıcısı bulmanın çok zor olduğunu görebilirsiniz.
Snapchat, yeni nesli kendine çekmekle kalmıyor, diğer mecraların orijinal içerik sıkıntısı çektiği bu dönemde, çok aktif bir kullanıcı kitlesine sahip olmanın tadını çıkarıyor. ABD’de, Şubat 2016’da yapılan çalışmaya göre, 13-21 yaş arası Snapchat kullanıcılarının %73’ü günlük olarak arkadaşlarının ‘snap’lerine bakıyor, %69’u arkadaşlarıyla chat yapıyor, %54’ü de ünlülerin ‘snap story’lerini günlük olarak takip ediyor. 2016 verilerine göre, 100 milyon aktif kullanıcı, günde 25-30 dakika Snapchat’te vakit geçiriyor. Bir diğer ilginç istatistik de, günlük 10 milyar video gösterimi! Bu aktif kullanıcı yapısı, Snapchat’i reklam verenler için çok cazip bir mecra yapıyor. Snapchat yönetimi de, bu cazibenin farkında ve reklam verenlere karşı burnundan kıl aldırmıyor, çok katı kurallar dayatıyor. Mesela, Snapchat’te yayınlanacak videoların, endüstri standardının aksine, dikey formatta olması gerekiyor. Bu gibi format kurallarının, orta ve uzun vadede, dönüştürücü bir etkisi olmasını bekleyebiliriz.

III. Bölümde Snapchat’in mecra olarak dönüştürücü etkisi…

Orhan Şener

TGS Akademi Direktörü Orhan Şener, aynı zamanda Akademi bünyesinde gazeteciliğin dijital dönüşümü, online haber formatları, yeni nesil gelir modelleri gibi konularda eğitimler veriyor ve Journo.com.tr'ye benzer konularda katkıda bulunuyor.

Lisans eğitiminde işletme ve iktisat okuyan Şener, City University London’da Enformasyon, Toplum ve İletişim alanında yüksek lisans yaptı, şimdilerde Galatasaray Üniversitesi'nde 'Enformasyona Erişim ve Filtreleme Pratikleri: Türkiyeli Gazeteciler Üzerine Çalışma' başlıklı doktora tezini yazıyor ve Bahçeşehir Üniversitesi'nde ve çeşitli eğitim programlarında dersler veriyor.

Journo E-Bülten