Hükûmet, sosyal medyaya ilişkin düzenlemeleri içeren kanun teklifini, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) sunduğunu açıkladı. “Sansür yasası” diye eleştirilen yeni düzenleme konusunda hukuk ve iletişim alanında uzmanlar konuştu, konuşmaya devam ediyor. Biz bir de sosyal medyada haber tüketenlere, yani yeni düzenlemeden etkilenecek en büyük kitleye mikrofon uzatmak istedik. Bu kullanıcıların endişesi ortak: “Bilgiye erişim hakkımız elimizden alınacak.” Bir kullanıcı ise haberin bir “lüks” değil, “gereklilik” olduğunun vatandaşlarca siyasetçilere hatırlatılması gerektiğini vurguladı.
Onlarca gazetecinin tutuklu olduğu, yüzlercesinin soruşturmalara maruz bırakıldığı; haber medyasına para cezalarının yağdırıldığı Türkiye’de, siyasi iktidarın sosyal medyaya da yansıttığı sansürcü/yasakçı yaklaşım uzun süredir fiilen yürürlükte. Meclise sunulan yeni kanun teklifiyle sosyal medya yasakçılığının resmileşmesinden, platformların engellenmesinden, dijitaldeki özgürlük alanının özellikle gazeteciler için daha da daralmasından endişe ediliyor.
Sosyal medya ağırlıklı olarak habercilik yapan Medyascope ve dokuz8HABER gibi yayıncıların sıkı takipçileri de endişeli. Radyo, televizyon ve sinema bölümünde okuyan 22 yaşındaki üniversite öğrencisi Mert Can Bükülmez, bağımsız çalışan gazetecilerin, muhalif medya kuruluşlarının ve yazarların özellikle son üç dört yıldır iktidar tarafından baskı altına alındığı görüşünde. Bükülmez şunları söylüyor:
‘AKP’nin tam anlamıyla istediği bir kısıtlama olmayabilir’
“Çeşitli kanallar kapatıldı, kapatılamayanlar verilen cezalarla bir şekilde etkisizleştirilmeye çalışılıyordu. Bu noktada daha özgür bir ortam olan sosyal medya da bir şekilde kısıtlanmak zorundaydı. Şu an yapılan bu. Son beş yıldır insanların hayatında dijital medya daha önemli bir yer tutuyordu. Sosyal medya platformları üstünden daha güçlü alternatifler yaratılmaya çalışılıyordu. Sosyal medyaya yönelik kısıtlama veya kontrolü arttırma, bunu engellemeye yönelik. Öyle ya da böyle bunu tamamen engelleyemeyeceklerini, bir şekilde farklı alternatiflerin yaratılacağını düşünüyorum. Dikta rejimlerinin denediği, denemeye çalıştığı uygulamalar bunlar. Aynı zamanda iktidarının ‘karizmasıyla’ çelişen bir durum olacağı ve sermaye güçlerini de bir noktada zarara uğratacağı için, [Adalet ve Kalkınma Partisi] AKP’nin tam anlamıyla istediği bir kısıtlama olmayabilir.”
Haber alma hakkının “en temel hak” olduğunu ve iktidarın sosyal medya için de Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) gibi bir “aparat” yaratmaya çalıştığını vurgulayan Bükülmez, “Özgür haberciliğin buna karşı direnebilmesi önemlidir” ifadesini kullandı.
‘İş, gazetecilik ilkelerinden uzak, mahalle haberciliğine dönüştü’
28 yaşındaki öğretmen Gökçe Çetin ise şunları dile getirdi:
“Türkiye’de 2000’li yıllardan itibaren teknolojinin daha yaygın kullanılmasıyla paralel olarak dijital haber mecraları da arttı. Lakin iktidarın izlediği politikalar sebebiyle birçok haber kaynağı kapandı, sektörden çekilmek zorunda kaldı veya daha yumuşak bir çizgiye geçtiler. Hatta iş, gazetecilik ilkelerinden uzak, mahalle haberciliğine dönüştü. Dolayısıyla sosyal devlet dâhilinde sahip olduğumuz haber alma hürriyeti, haberin üretilme sürecinden itibaren yavaş yavaş azaldı. Özgürlük kavram olarak var gibi gözükse de, basın özgürlüğünün üretim süreci sekteye uğrarsa olmayan bir şeyin hürriyeti de yaşamda bir anlam ifade etmeyi bırakacaktır. Var olduğumuz toplumun teslimiyetçi, şükürcü bakış açısı, yani toplumsal alt bilincimiz, çoğumuzun sosyal devlette sahip olmamız gereken haklardan uzaklaşmamızı mazur görse de, hepimiz yaşadığımız evrenden en iyi haber kaynaklarıyla haberdar olmalıyız. Bunu bir lüks olarak görmekten vazgeçmeli ve haber almanın gerekliliğini, bizi temsil etmek için orada bulunan kişilere hatırlatmalıyız.”
‘Sosyal medyada haber daha bol ve kapsamlı’
27 yaşındaki özel eğitim uygulamacısı Sinem Tuğcu, medyada gündemi gerçekte olduğu gibi aktaran çok seçeneğin olmadığını belirterek başlıyor söze. Sosyal medyanın bu anlamda geleneksel medyadan ayrıştığını belirten Tuğcu bunu şöyle açıklıyor:
“Televizyon veya gazetelerde bize ulaşan haberler, çoğunlukla belli başlı, bilinmesi, duyulması uygun görülen haberlerden ibaret. Haber başlıkları ile içerikler bile uyumsuz oluyor çoğunlukla veya ülke/dünya gelişmelerinden çok, magazine kaçan haberlerle doluyor ana akım medya. Oysa sosyal medyada haber çeşitliliği daha çok ve daha kapsamlı. Haberler, görüntüler, röportajlar, söyleşiler, programlar daha güncel ve daha detaylı. Bir konu ile ilgili pek çok açıdan bilgi ve fikir edinme imkânı mevcut.”
TV’de propaganda, Medyascope’ta gerçekler var
“Sosyal medya kısıtlaması ile bizden bu haber alma kapsamı, çok seslilik, farklı sunumlar alınacak. Bu mecrada da kendi uygun gördükleri haberciliğe izin verebilme olanakları olacak. Mesela TV’de bir haber kanalında ekonomi şaha kalkmışken Medyascope’taki programları takip edince ekonominin aslında endişe verici bir durumda olduğunu anlayabiliyorsunuz. Bunu bizden alma ihtimalleri endişe yaratıyor.”
“Başka bir gazetede sadece ‘Şöyle yerli milli araba çıkacak, böyle olacak’ diye sevinirken sosyal medyadan alternatif yayın yapan basın kuruluşlarından küresel haberleri takip edip ‘Yahu daha çok yolumuz varmış, yapacak çok şey var’ diye düşünebiliyorsunuz. Ancak anlaşılan bunları düşünüp bilip kıyaslama yapmamız pek istenmiyor. Önümüze konulanlarla yetinmemiz isteniyor. Bu denetimli, kısıtlamalı bilgilendirilme durumu oldukça endişe verici. Özgür medyadan, bağımsız/tarafsız haber alma hakkımız elimizden alınmamalı.”
10 yılda kademe kademe kısıtlamalarla bugüne geldik
30 yaşındaki Özlem Şimşek, sosyal medyayla, ortalama bir vatandaşa kıyasla mesleği gereği daha çok etkileşim hâlinde. Sosyal medya uzmanı olarak çalışan Şimşek, son 10 yıldır internet ve ifade özgürlüğünün kademe kademe kısıtlandığını, eleştirel haberler yayımlayan birçok siteye erişimin engellendiğini hatırlatıyor. Şimşek şöyle diyor:
“Wikipedia, Twitter, engellenen birçok haber sitesi… Şu anda 400 binden fazla internet sitesi engelli. İnternet kullanıcıları VPN ile bu sitelere ulaşabiliyor ya da bu sitelerin sosyal medya hesaplarından gerçekleri öğrenebiliyor. Sosyal medya düzenlemesi ile bu ikinci seçenek de ortadan kaldırılmış olacak. Sosyal ağ sağlayıcıları öngörülen cezaları almamak için iktidarın şikâyetleri doğrultusunda muhalif herhangi bir basın kurumuna ve şahıslara sansür uygulayabilecek. Yani en temel doğru bilgi alma hakkımız elimizden alınacak.”
Sosyal medya düzenlemesi ne içeriyor?
Sosyal medya düzenlemesine dair kanun teklifinin tam metni şurada. Hükûmet, yasa taslağını meclise sunmadan önce muhalefetle ve sivil toplumla temas kurmadı. Taslağa dair bilgiler iktidara yakın medya kuruluşlarına verildi. İktidar partisinin Grup Başkanvekili Özlem Zengin ise basın toplantısında şunları söyledi:
“2007 yılında 5651 sayılı bir kanun var. Bazı maddelerine ilaveler ve değişiklik getiriyoruz. Birinci maddede sosyal ağ sağlayıcının tanımını yapıyoruz. Günlük erişimi 1 milyondan fazla olan sosyal ağ sağlayıcılarına ilave sorumluluklar getiriyoruz. Bir temsilci oluşması. Gerçek kişi de olabilir, tüzel kişi de olabilir. Gerçek kişi olacaksa Türk vatandaşı olmalı. Bir kişi mahkemeye gitmeden, kişilik haklarıyla ilgili bir ihlal düşünüyorsa bir başvuru mekanizması oluşturmak. 48 saat içinde olumlu-olumsuz cevap vermeli.
Eğer temsilci bulundurulmazsa beş aşamalı yaptırım süreci var. Birinci önceliğimiz asla sosyal ağ sağlayıcıların kapanması değil. Kurul tarafından 10 milyon TL’lik idari para cezası olacak. 30 günlük bekleme süresinden sonra bu kez de 30 milyon TL’lik bir idari para cezası daha olacak. Temsilcisi olmayan sosyal ağ sağlayıcılara üç aylık reklam vermeme yasağı getirilecek.
Platformlara erişim kesilecek, dijital hafıza silinecek
Bu da yerine getirilmezse kurum başkanlığı sulh ceza hâkimliğine başvurarak yüzde 50 bant daralma, sonrasında ise yüzde 90 bant daraltma cezası verilebilecek. Bant daralma kararı verilirse erişim sağlayıcılar da dört saat içinde bu kararı yerine getirmekle mükellef olacaklar. Ağ sağlayıcısından zararın tazmini istenebilecek. Kişilik hakkı ihlalinde 5 milyon TL ceza uygulanacak.”
Kısacası, Zengin’in “bant daraltma” diye atıfta bulunduğu uygulamayla sosyal medya platformlarına erişimin neredeyse tamamen kesilmesi mümkün olacak.
Hukukçular, aynı tasarıyla birlikte “unutulma hakkı” kapsamına sokularak hayata geçirilmesi öngörülen uygulamanın da pratikte “dijital hafızayı sileceği” uyarısında bulunuyor.