“O Hatayı Yapmayacaktım” video dizisinde, deneyimli gazetecilere, meslek hayatlarında yaptıkları hataları ve bunlardan aldıkları dersleri soruyoruz. Filiz Gazi, “Keşke yapsaydım” diye hatırladıklarını anlattı. Vedat Arık’ın aklına, “Keşke takip edebilseydim” dediği bir haber geldi. Evrim Kepenek ise karmaşık duygularla andığı bir başka haberden bahsetti.
Filiz Gazi: Teknik öğrenin, kendinize güvenin, bağlamı anlayın
Filiz Gazi, kişisel pişmanlıklarından biri olarak, 20’li yaşlarında video haber, kurgu, montaj gibi teknik konulara yeterince önem vermemesini gösteriyor. Sosyal medyanın hızla yükselişiyle birlikte görsel ve video içeriğin önem kazanacağını öngöremeyişini bir eksiklik olarak değerlendiriyor. Gazetecilikte “gelenekçi” bir bakış açısına sahip olmasının, kitlelere ulaşmada engel teşkil ettiğini kabul ediyor ve bu alanlarda geç kaldığını belirtiyor.
Gazi, gençlik yıllarında kendine güvensiz olduğunu ve gazeteciliği öğrendiği kişilere aşırı anlam yüklediğini de ifade ediyor. Bu kişilerin günümüzde aslında “cahil” kaldığını fark ettiğini dile getiriyor. Gazeteciliğin evrensel ilkeleri olsa da herkesin bir “imzası” olduğunu, kişisel ilgi alanlarının ve algının habercilikte farklılık yarattığını, ancak kendi özgünlüğünü gençken ortaya koymaktan çekindiğini belirtiyor. İlgi alanlarının çok yakın olmadığı kişilerden gazetecilik öğrenmesinin, kendi iç sesini dinlemesini engellediğini de dile getiriyor.
Gazi, sol gelenekten gelen bir ailenin üyesi olmasına rağmen, geçmişe dönüp baktığında 2010’daki “yetmez ama evet” dönemi gibi önemli tarihsel dönemeçleri, ülkenin geldiği durumu tam olarak kavrayamadığını itiraf ediyor. Ergenekon, Balyoz gibi FETÖ kumpas davaları döneminde estirilmeye çalışılan “anti-militarizm” rüzgârının ardında yatan dinamikleri ve gerçek nedenleri o dönemde anlamadığını, şimdi daha “ayık” olması gerektiğini düşündüğünü belirtiyor. Bu deneyimlerin, şimdiki olaylara daha dikkatli ve alt metinlerini görerek bakmasını sağladığını ifade ediyor.
Gazi, çalıştığı işyerinde yaşanan profesyonellik dışı bir duruma karşı duruş sergileyerek kendi isteğiyle işten ayrıldığını, ancak bu durumun uzun süren bir işsizliğe yol açtığını da anlatıyor. Bu kararın getirdiği geçim sıkıntısı nedeniyle, benzer durumlarda “delikanlılık” yapmanın zor olduğunu ve çoğu meslektaşının bu riski göze alamadığını anladığını vurguluyor.
Vedat Arık: İzleyemediği önemli bir haber
25 yıllık foto muhabiri Vedat Arık, meslek hayatında bir pişmanlık olarak Türkiye’yi vuran büyük depreme gidememiş olmayı belirtiyor. Her ne kadar bir gazeteci olarak olay yerinde olmak istese de, bu durumda profesyonelce davranmak zorunda kaldığını ifade ediyor: “Tarihe tanıklık etmek adına dahi olsa izleyemedim.” Ancak başka meslektaşlarının bu acı ve tarihî olayı görüntülemesi Arık’ın üzüntüsünü azaltmış.
Arık, bir fotoğrafı çekemediğinde başka bir kareyi mutlaka çekeceğini belirtiyor ve hiçbir zaman “o kareyi ben çekeceğim” diye ısrarcı veya yırtıcı bir karakter olmadığını söylüyor. Sahada diğer meslektaşlarıyla bir fotoğraf için kavga etmediğini, sıkıştığında açısını değiştirdiğini ve meslektaşlarına saygı duyduğunu vurguluyor. Başkalarının önüne geçtiğinde ve uyarıldığında geri çekildiğini de ekliyor.
Evrim Kepenek: Pişman olup olmadığından emin olmadığı bir haber
Evrim Kepenek yaklaşık iki yıl önce, haber merkezine bir doktordan gelen, bir bebeğin istismar edildiğini ve bu sonucunda hayatını kaybettiğini belirten gerçek bir rapor ulaşıyor. Böyle ciddi bir iddiayı haberleştirip haberleştirmeme konusunda büyük bir ikilem yaşıyor. Rapor olmasına rağmen, konunun hassasiyeti nedeniyle raporu doktorun izniyle üç farklı adlî tıp uzmanına göndererek tıbbî yorum alıyor. Uzmanlar raporda istismar bulgusu olduğunu doğruluyor ancak tam açıklığın bir adlî tıp raporundan sonra ortaya çıkabileceğini de ekliyorlar.
Kepenek, bu haberi yaparak adli tıp sürecini hızlandırma ve bebeğin nasıl öldüğünün ortaya çıkarılmasını sağlama ya da olayı görmezden gelme arasında bir karar vermek zorunda kalıyor. Kendini riske atma ve aileye zarar verme olasılıklarını düşünse bile, gazetecilik refleksiyle iddia haberi olarak yayımlamaya karar veriyor. Haberde bebeğin, ailesinin ismi veya yaşadığı yer gibi hiçbir detay vermiyor.
Bu haberi yaptığı için pişman olup olmadığından tam emin olamadığını dile getiriyor. Haber nedeniyle hakkında dava açılmış. İçten içe, bebeğin istismar edilmemiş olmasını ve haberleriyle sürecin hızlanarak gerçeğin ortaya çıkmasını umduğunu belirtiyor. Bebeğin istismar edilmediğinin ortaya çıkması onu mutlu etmiş olsa da, ailenin her duruşmada “Biz acımızı yaşayamadık” demesi onu derinden üzüyor. “Bu açıdan, evet, çok üzgünüm” diyerek hissettiği karmaşık duyguyu özetliyor.
TÜM BÖLÜMLER: O HATAYI YAPMAYACAKTIM
Cemal Hünal’a “balta” yerine “balata” hediye eden Özge Uzun, bu hatadan aldığı dersi anlatıyor
Timur Soykan’dan genç gazetecilere: Kandırılmayın, tuzağa düşmeyin