Galatasaray Üniversitesi’nde bu yıl 18’incisi düzenlenen Teknoloji ve İletişim Günleri’nin (TEKİL) başlığı, “Medyada Yapay Zekâ Devrimi: Ne Yapmalı, Nasıl Yönetmeli” idi. Bir Yeni Medya öğrencisi olarak bu etkinlikte öğrendiklerimi Journo takipçileri için özetliyorum.
Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin geleneksel etkinliği TEKİL, 24 Kasım’da Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Türkiye Medya Sempozyumu’nun katkısıyla düzenlendi.
İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kerem Rızvanoğlu’nun açış konuşmasının ardından, Edinburgh Üniversitesi Teknomoral Gelecek Merkezi Araştırma Direktörü ve Alan Turing Enstitüsü Baş Araştırmacısı, filozof, matematikçi ve sistem mühendisi Dr. Atoosa Kasirzadeh kürsüye çıktı.
Kasirzadeh mayıs ayında, aralarında OpenAI kurucularının, Google’ın yapay zekâdan sorumlu yöneticisinin ve Bill Gates’in de bulunduğu önemli isimlerin desteklediği, “yapay zekâ nedeniyle insanlığın soyunun tükenebileceği” uyarısı yapan açıklamanın ilk imzacılarındandı.
Ana konuşma: “Yapay genel zekâ” insanlık için varoluşsal bir risk
TEKİL18’in ana konuşmasını yapan Kasirzadeh’den şunu öğrendim:
- Yapay zekânın potansiyel toplumsal riskleri arasında işsizliğin yaygınlaşması, işgücü piyasası üzerindeki diğer olumsuz etkiler, teknolojiye aşırı güvenmenin beraberinde getirdiği tehlikeler, siber suçlar ve dezenformasyon başı çekiyor. ‘Yapay genel zekâ’nın (AGI) geliştirilmesi, yani makinelerin zekâ gerektiren her tür işi insanlardan daha iyi yapabilmeye başlaması ise insanlık için varoluşsal bir risk.
Kasirzadeh, yapay zekâ sistemlerinin özerkleşmesinin potansiyel tehlikelerini vurguladı. Mevcut verilere dayanan “Büyük Dil Modelleri” (LLM) gibi teknolojilerin önyargıları körükleyebileceğini ifade etti. Pratikte, örneğin insanları aldatmayı amaçlayan içerikler artık otomatik olarak, daha ikna edici biçimlerde ve daha ucuza tasarlanabiliyor. Bu durum e-posta sahtekârlığı ve oltalama gibi riskleri artırıyor. Ama Kasirzadeh’ye göre asıl büyük risk, LLM’lerin daha da gelişeceği yakın gelecekte yapay zekâ yüzünden medeniyeti tehdit eden varoluşlar tehlikeler.
1. panel – Yeni Bir Toplum, Başka Bir Ekonomi: Kim Korkar YZ’den?
TEKİL18’in ilk paneli, medyaya etkisi bağlamında yeni yapay zekâ teknolojilerinin toplumsal ve ekonomik boyutlarına odaklanıyordu. Panelin moderasyonunu yapan IPI Türkiye Başkanı ve Journo Proje Editörü Emre Kızılkaya, bu teknolojilerin kullanımına dair örnekler verdi. Haber makalelerinin otomatik duygu analizinde isabet oranının yeni teknolojilerle arttığını kişisel deneyimleri üstünden anlatan Kızılkaya, risklere de değindi. Ona göre bu riskler arasında dijital etkileşim oranlarının manipüle edilmesinden, yanlış bilgilerin ve kamu yararı yerine ticari hedefleri esas alan içeriklerin yaygınlaşması da var. Kızılkaya’ya göre yapay zekânın gelecekte gerçek hayata ağırlıklı olarak olumlu mu yoksa olumsuz mu etkileriyle yansıyacağına kamuoyu karar verecek.Panelistlerden PwC Kıdemli Danışmanı Demre Sirel’den ise şunları öğrendim:
- İnternet kullanıcılarının oluşturduğu veriler ekonomik bir değere sahip ve genellikle kullanıcıların değil, şirketlerin mülkiyetinde. Yapay zekâ, sohbet botları ve otomasyon gibi teknolojiler işgücünü dönüştürdü ve şimdiden bazı sektörlerde işgücünün azalmasına neden oldu. Ancak yine de yapay zekâ en azından şimdilik tam anlamıyla otonom değil. Bu yüzden insanları ekonomiden tamamen dışlamak da mümkün değil.
Yapay zekânın sektörlerdeki kullanım pratiklerine dair Sirel’in verdiği örnekler medya çalışanlarını da yakından ilgilendiriyor. Yeni teknolojiler veri depolama ve işleme maliyetlerini düşürüyor. “4. Sanayi Devrimi” çağında hemen herkes verinin hem üreticisi hem tüketicisi (yani “prosumer”) sayılıyor. Ancak gerçekte “dijital emeğin” sonucu olan bu verilerin büyük bölümü, birkaç dev holdingin elinde. Sosyal medya şirketlerinin yükselişi de bu gerçeğe dayanıyor. Yapay zekâ teknolojileri, bugünkü kapasitesiyle bile kalifiye olmayan işleri yapanları işsiz bırakmaya başladı. Gelişimin hızını da düşünerek uzun vadede “temel evrensel gelir” gibi çözüm önerileri getirilse de bunların sürdürülebilirliğinde soru işaretleri var. Türkiye’nin, yapay zekânın katkısıyla gayrisafi yurt içi hasılaya %5 oranında katkı sağlamak ve 50.000 ek istihdam yaratmayı hedeflediğini hatırlatan Sirel, Avrupa Birliği’nin stratejisinin odak noktasının, herkesin yapay zekâdan eşit şekilde yararlanmasını sağlamak olduğunu da vurguladı.
İlk paneldeki bir diğer panelist olan CANAL+ medya holdinge ait SPI International’ın pazarlama ve dijital operasyonlardan sorumlu üst düzey yöneticisi Haymi Behar‘dan da şunları öğrendim:
- Yapay zekâ da insanlar gibi hikâyelerle düşünüp hikâyeler anlatabiliyor. Medya sektöründe içeriklerin çevirisi, tasarımı ve puanlaması gibi işlemleri otomatize edebiliyor. Bu teknolojiler artık film ve dizilerde senaryo analizi ve seçimi gibi görevlerde kullanılacak.
Hiç insan kullanmadan Seinfeld’in yeni bir bölümü çekilebilir
6 kıtada 42 TV kanalını işleten ve Türkiye yapımı dizileri de dünyaya dağıtan SPI International’ın faaliyetlerinden örnekler veren Behar, yeni yapay zekâ teknolojileriyle örneğin Seinfeld’in yeni bir bölümünün çekilebildiğini veya bir animenin arka planının çizilebildiğini belirtti. Videoların yapay zekâ yardımıyla anında çok sayıda dile çevirip otomatik olarak seslendirilmesi ve diğer yerelleştirme uygulamaları Behar’a göre medya üretimini ve dağıtımını kökten etkilemeye başladı bile. Basılı yayınların ve haber sitelerinin de bu teknolojilerden metin ve görsel üretimi için faydalanmaya başladığını, dağıtım kanallarında otomasyon ve optimizasyonun medya şirketlerine ek katkılar sağladığını hatırlatan Behar, olası risklere karşı etik standartlar geliştirilmesinin ve teknik düzeyde de sürekli testler yapılmasının önemini vurguladı.
Galatasaray Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’nden Doç. Dr. Gülfem Alptekin de konuşmasında yapay zekânın pazarlama, reklamcılık ve dijital medya üzerindeki etkisinden söz etti. Yapay zekânın pazarlama verimliliğini arttırmadaki potansiyelini, dijital pazarlamada devrim yaratma becerisine sahip veribilimini, pekiştirmeli öğrenmeyi, birleşik öğrenmeyi ve “üretken yapay zekâ”gibi teknolojileri konu edindi.
Veri yönetimi ve analizindeki gelişmelerden de bahseden Alptekin, buna örnek olarak müşteri segmentasyonunda tahminlerde bulunmak için makine öğrenimi algoritmalarının, verileri düzenlemek ve modellemek için de veri/bilgi grafiklerinin nasıl kullanılabileceğini anlattı. Alptekin, kullanıcıların veya müşterilerin tepkilerini anlamak için yapay zekânın duygu analizinde nasıl kullanıldığını da açıkladı.
2. panel – Son Dakika: Gazeteciler ve Medya Yöneticileri Anlatıyor
Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Dr. Tolga Çevikel‘in yönettiği ikinci panelde, yeni yapay zekâ teknolojilerinin gazeteciliğe etkisi konu alındı.
Sözcü gazetesinin dijital operasyonlardan sorumlu üst yöneticisi Reha Başoğul, her haber merkezinin artık bir analitik servise sahip olması gerektiğini söyledi. Ona göre yapay zekâ tarafından işlenebilen bu veriler, medya yöneticilerinin ve editörlerin içerik konusunda daha iyi kararlar almasını sağlıyor. Örneğin her haber kuruluşunda kullanılan CMS (içerik yönetim sistemi), haberciler için “ek bir zekâ” sağlayabilir, gelişmeleri özetleyebilir, metinlerdeki dil kullanımına veya başka unsurlara dair uyarılarda bulunabilir.
Türkçe’yi esas alan bilimsel çalışmaların az olmasının bu dilde yapay zekâ uygulamaları geliştirilmesini zorlaştırdığını belirten Başoğul, Türkiye’de medyanın bu teknolojilere geçişinin “yavaş ve yumuşak” olmasını beklediğini ekledi. Buna karşı Başoğul, yakın gelecekte yapay zekânın medyada da istihdam açısından önemli değişiklikler getireceği görüşünde. Ona göre habercilerin “hakikati hızlı bir şekilde duyurabilmesi” için medya şirketlerinin uyum sürecini kolaylaştıracak adımlar atması gerekiyor.
Der Spiegel’in Türkiye muhabiri Şebnem Arsu da yapay zekânın haber üretimi konusunda henüz yeteri kadar güvenilir olmadığına işaret etti. Bu teknolojilerin sunduğu imkânların nitelikli gazetecilikte de kullanılabileceğini, ancak yanıltıcı içeriklerle ilgili endişeleri olduğunu vurgulayan Arsu’ya göre dijital okuryazarlık becerileri artık daha da önemli. Arsu, devletlerin ve şirketlerin müdahalesi veya görmezden gelmesi nedeniyle sansür ve dezenformasyonun haber ekosistemini yapay zekâ çağında daha da olumsuz etkileyebileceği uyarısında bulundu.
Bloomberg finans haberlerini otomatik yazıyor, Mynet editörlere YZ raporu sunuyor
Stratejist ve ekonomi gazetecisi Güzem Yılmaz Ertem ise bu yıl ayrıldığı BloombergHT’den örnekler vererek yapay zekânın medya uygulamaları bağlamında deneyimlerini aktardı. Finansal verilerden haber yazımında otomasyon uygulamalarının bir süredir kullanıldığını belirten Ertem’e göre Türkiye’de ham verilerin kalitesine ve güvenilirliğine dair çekinceler bu alanda da işleri zorlaştırıyor. Bu yüzden Bloomberg başka ülkelerde yaptığının aksine Türkiye’de otomatik yazılmış finans haberlerini abonelerine servis etmiyor. Ertem’e göre Türkiye’de uzman gazetecilerin özgün yorumlarla fark yaratması hâlâ önemli ve değerli.
Mynet’in üst yöneticisi Fuat Şeker de haberciliğin, bir yandan kamu yararı sağlarken bir yandan da bir iş olarak ekonomik sürdürülebilirliği temin etmesi gerektiğini hatırlattı. Mynet’te 2015’te kişiselleştirme projelerine başladıklarını söyleyen Şeker, “tık avcılığını” önlemek üzere analizler yapıp editörlere veriye dayalı öneriler sunduklarını ifade etti. Bu süreçte “kaliteli tıklamaların” da arttığını ve içerik dağıtımın verimliliğin yükseldiğini belirten Şeker, yeni yapay zekâ teknolojilerinin işsizliği değil verimliliği artırmasının mümkün olduğunu belirtti. Şeker, bu teknolojileri arama motoru optimizasyonundan yayın süreçlerini düzenleyen makine öğrenmesi projelerine dek birçok alanda kullandıklarını belirtti. Örneğin Mynet bu projelerden birinin sonucu olarak, 56 farklı haber kaynağından günde 6.000 içeriği tarayıp benzer olanları kümeleyip “skorlayarak” editörlere özetler sunuyor.
3. panel – Tartışma: Yapay Zekânın Etik ve Hukukî İkilemleri
TEKİL18’in üçüncü ve son panelini, gazeteci ve Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Can Ertuna yönetti. Ertuna da yapay zekânın, bilgi manipülasyonu ve yanıltıcı haberlerin artmasına yol açabileceğini belirterek bazı durumlarda bu teknolojilerin siyasi taraflılığının da demokrasiler için sorunlar yaratacağını vurguladı. Ertuna’nın verdiği örneğe göre bugünlerde süren İsrail-Gazze savaşına dair sorular yöneltildiğinde yapay zekâ temelli en popüler sohbet botları taraflı ve gerçekdışı bilgiler verebiliyor. Gazetecilerin bir yandan haber üretim ve dağıtım süreçlerinde bu duruma dikkat etmesi, bir yandan da algoritmaların kimin kontrolünde olduğunu sorgulayıp hesap verebilirlik talep etmesi gerekiyor.
Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Profesörü Dr. Emine Eylem Aksoy Retornaz sorunun bu boyutunda ortaya çıkan hukukî ve etik ikilemleri ele aldı. Aksoy Retornaz’a göre bir yandan yapay zekânın insan haklarına ve demokrasiye uygun şekilde düzenlenmesi gerekiyor. Bir yandan da ifade özgürlüğünün ve insan özerkliğinin korunması, ayrımcılık gibi uygulamalara izin verilmemesi gibi gereklilikler var. Yeni yapay zekâ teknolojilerinin karar alma süreçlerinin şeffaf olmaması ile kişisel veri, özel hayat ve profilleme gibi konularda yaşanan sorunlar, meseleyi derinleştiriyor. Son olarak Aksoy Retornaz, yapay zekânın medeniyeti ve insan doğasını radikal bir şekilde değiştireceğini, bu nedenle etik ilkelerin belirlenerek güvenilir ve güvenli uygulamaların temin edilmesi gerektiğini vurguladı.
Toplum zarar görürken dev teknoloji şirketleri para kazanıyor
İstanbul Barosu Bilişim Hukuku Komisyonu Genel Sekreteri ve Yapay Zekâ Çalışma Grubu üyesi avukat Selin Çetin Kumkumoğlu, konuyu Türkiye ve Avrupa Birliği’ndeki yasal mevzuat bağlamına ele aldı. Kişisel verilerin işlenmesi, yanıltıcı bilgiler, zorlayıcı satış teknikleri, rahatsız edici reklamlar, duyusal manipülasyon ve profilleme gibi yapay zekâ uygulamalarının kullanıldığı faaliyetlere değinen Kumkumoğlu’na göre tüketicilerin kararlarının yönlendirilmesinin dışında büyük sorunlar da doğuyor. Örneğin sosyal medyada yankı odalarının oluşması, toplumsal kutuplaşma ve bireylerin “sistem bağımlılığı” bu sorunlardan birkaçı.
Teknoloji aktivisti Handan Uslu da, yapay zekâyı yoğun olarak kullanan ve onun en büyük yatırımları yapan geliştiricisi olan büyük teknoloji firmalarının körüklediği bu sorunları ortaya çıkarmak için Gözlemevi’ni kurduklarını belirtti. Uslu, Türkiye’de siyasi mikro hedeflemeye yönelik ilk çalışmayı geçen sene yaptıklarını, Facebook’un etkileşim alan ve yanlış bilgiye dayalı içeriklerden nasıl para kazandığını verilerle gösterdiklerini söyledi. Uslu’ya göre bu şirketler, insan beynindeki ödül mekanizmasını suistimal ederek veri topluyor, bağımlılık oluşturuyor ve bunları daha etkili mikro hedefleme yapılan reklamları servis ederken kullanıyor. Uslu, teknoloji şirketlerinin insan odaklı olmaya doğru ilerlemesi ve vatandaşların da bu süreçte yer alması gerektiğini düşünüyor.
Özetle TEKİL18’de yapay zekânın medyaya etkisi ele alındı. Panelistler; medya ekonomisi, reklamlar, gazetecilik ve TV-sinema gibi birçok farklı perspektiften konuyu tartıştı. Konuşmacıların ortaklaştığı fikir şuydu: Çoğu sektörü olduğu gibi medyayı da kaçınılmaz biçimde dönüştüren yapay zekâ, toplum için hem yararlar hem de zararlar getiriyor. Yararları artırıp zararları engelleyecek ekonomik, hukukî ve etik çerçeveyi oluşturmak kamuoyuna ve onu bilgilendiren gazetecilere düşüyor.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:
Küresel Araştırmacı Gazetecilik Konferansı’nda öğrendiğim 19 dijital araç
Tarihi anlaşma: Avrupa Birliği Yapay Zekâ Yasası’nda neler var?
Cesur yeni dünya: Habercilikte yapay zekâ stratejisi için 5 tavsiye