Akıllı telefonların yükselişiyle birlikte çevremizde daha az fotoğraf makinesi görmeye başladık. Ancak son birkaç yıldır analog fotoğraf makineleri sessizce yeniden yükselişe geçti. Fotoğraf sanatçıları, tamir ustaları ve satıcılarla, fotoğrafçılıktaki dönüşümü konuştuk. Onlara göre eskilerin unuttuğunu, gençler hatırlayıp yeniden keşfediyor. Dijitale karşı son dönemde yeniden mevzi kazanan analog, pratikteki zorluklarına rağmen kendine özgü nostaljik dokusu, heyecanı ve sürprizleriyle yeni neslin tercihi oldu. Analog cihazlar, fotoğraf sanatını öğrenmek isteyenlere de daha uygun bir ortam sağlıyor.
İlk dijital kamera 1975’te, üzerinde dijital kamera olan ilk telefon ise 2000 yılında piyasaya sürülmüştü. Fakat bu teknolojinin cebe girecek kadar küçülüp görüntü kalitesinin analog makineleri sollayacak kadar gelişmesi 2010’lu yıllarda yaygınlaşan akıllı telefonlarla mümkün oldu.
İstanbul’da ziyaret ettiğimiz fotoğraf sanatçıları, fotoğraf makinesi tamir ustaları ve satıcılar ise dijitaldeki ‘ilk heves’in geride kaldığına, son birkaç yıldır analog makinelerin yeniden yükselişe geçtiğine dikkat çekiyor. İşin ilginci, onlara göre “eskiler” dijitale geçmeye devam ederken, yeni nesil son dönemde daha çok analog makineleri tercih ediyor.
Peki; filmiyle, banyosuyla, baskısıyla, bakımıyla dijitale göre daha zahmetli ve masraflı olan analog fotoğraf makinelerinin yeniden yükselişinin arkasında ne var?
‘Eski müşteriler dijitale, yeni nesil analoğa döndü’
Kuş fotoğrafçılığıyla mesleğe başlayan Murat Acuner, 10 yıl stüdyoda çalıştıktan sonra fotoğraf makinesi alım satım işine girmiş. 33 yıllık bir sektör geçmişi bulunan Acuner daha çok, “digital single-lens reflex” (DSLR) makineler sattıklarını, ancak meraklısı için analog makineler de bulundurduklarını belirtiyor:
“Eski müşteriler, eski fotoğrafçılar dijitale dönmeye çalışıyor. Yeni nesil, gençler ve öğrenciler ise analog alıyorlar. Analog özellikle son iki, üç yıldır seviliyor ve daha çok alınıyor. Son üç, beş yıldır cep telefonu firmalarının kameraları iyileştirmesi sonucu tam olarak fotoğrafa aşık olmayan insanlar bununla işini görmeye başladı ve hobiden, fotoğrafçılıktan uzaklaştılar. Yeni başlayan ve halen profesyonel fotoğraf makinesiyle çekim yapanlar da var ama birçok insan cep telefonlarının iyi fotoğraf çekmesi sonucu fotoğrafı tamamen bıraktı ve uzaklaştı. Bununla birlikte satışlarımız da düştü.”
‘Analoğun dokusu var, filmin neticesini görmek istiyorlar’
Fotoğraf makinelerinin cep telefonu kameralarıyla kıyaslanmasının doğru olmadığını belirten fotoğrafçı Acuner şöyle devam ediyor:
“Cep telefonları bana göre fotoğraf çekmiyor, sadece bir ön görüntü veriyor. Fotoğraf, fotoğraf makinesiyle çekilir. Gençlerin ufukları geniş, daha açık görüşlüler. Eski pastel tonları merak eden ve daha naturel olan analog makinelerin peşinden giden bir kesim var. Analoğun verdiği bir doku var. Filmin dokusunu almak isteyen, neticesini görmek isteyenler var; bu da analog makineye ilgiyi artırıyor.”
‘Telefonlarla fotoğraf makinelerini bir tutamayız’
Fotoğrafçı olan ve bir süre yönetmen olarak çalışan Mehmet Babataş, sekiz yıldır Sirkeci’de fotoğraf makinesi alım satımı yapıyor. Babataş, yeni makinelerin eski tadı vermediğini söylüyor:
“Fotoğrafçılıkta tabii herkes geçmişi arıyor, ama dijitalin de kolay ve eğlenceli yanları var. Analog daha zordur. Karanlık odada çıkacak hangi fotoğraf günü kurtaracak? Bugünlerde telefonlardan dolayı herkes fotoğraf çektiğini düşünüyor. Herkes hevesli ama yeni makinelerde eskinin tadı yok. Sadece daha kullanışlılar. Telefonlarla fotoğraf makinelerini bir tutamayız. Telefonların çektiği fotoğraf sosyal medyada işe yarar. Fotoğraf makinesi ise daha çok baskılık ve sergilik işler verir.”
“Arabada nasıl BMW, Mercedes vardır, fotoğraf makineleri de böyledir. Profesyonel olmayan işlerde telefon kullanılabilir ama sanatsal bir konu için bu mümkün olamaz. Şurada oturduğumuz zaman sektörde bulunan önemli fotoğrafçılardan birinin gelmesi mümkün. Örneğin Coşkun Aral bir dönem geliyordu bu pasaja. Artık fotoğrafçıların yanı sıra ünlü sanatçılar da geliyor.”
‘Eski nesil sanatı yeni nesil parayı ön planda tutuyor’
45 yıldır sektörün içinde bulunan ve bugün de fotoğraf makinesi ticareti yapan Kadri Hakan Atankazanır’a göre ise dijital ne kadar gelişirse gelişsin analog hep var olacak:
“Geçmişteki müşteri profilinin çoğu ekonomik şartlardan bu meslek kolunu bıraktı. Yeni nesil bir şeyler yapmaya çalışıyor. Müşteri sayısının yüzde 70 azaldığını söyleyebiliriz. Fotoğraf teknolojisinde sistem ne kadar gelişirse gelişsin dijital, analoğu geçemez. Eskiden bu sektörde çalışanların yüzde 99’u birbirini tanırdı, camia bilinen bir camiaydı. Babam Yaşar hoca Mimar Sinan’da ilk fotoğraf bölümünü kuranlardan biri, ben de onun yanında yetiştim, ama eskilerin çoğu bıraktı. Bu işin ticaret kısmında olmasam ben de bırakmıştım.”
Atankazanır’a göre analoğa artan ilgisine rağmen yeni nesil fotoğrafçılar içinde de mesleğe zarar verenler oldu:
“Bazı yeni nesil arkadaşlar sadece para kazanma amacıyla davranınca doğru işler çıkmadı. Yeni neslin yüzde 95’i analoğu bilmez. Dijitalde beş karenin dördü kötü çıkar, biri güzel çıkarsa, yeterlidir. Ama analogda kötü çıktıysa bir daha çekmen gerekir. Bozuk çekmemek için işi iyi öğrenmek zorundasındır. Böylece fotoğrafçılığını giderek geliştirirsin. Mesela ben genç bir arkadaşa kaç fotoğraf çektiğini sordum, ‘600 kare çektim, 590 tanesini sildim, 10 kare kaldı’ dedi. Ben fotoğrafçıyım diye gezsem beş kare bile çekemem… Tatile gidiyorum, en fazla 10 kare çekebiliyorum.”
‘Laboratuvar olsa film kullanımı en az dijital kadar olur’
Atankazanır’a göre Türkiye tarihinde büyük fotoğrafçılar var, ama bugün işler “aşağıya doğru” gidiyor:
“Örneğin stüdyo fotoğrafçılığında; Halim Kulaksız, Sami Güner, Şemsi Güner gibi birçok kişiyi sayabiliriz. Coşkun Aral, Ara Güler daha çok haber fotoğrafçısı ve gazetecilerdi. Ben dünya tarihinde bir efsane olan Alman malı Leica satıyorum. Bende Canon ve Nikon yoktur, has evlat Leica var. Müşterilerimden halen film çeken insan var ama tab ettiremiyor. İyi bir laboratuvar olsa, her isteyen film bulup alabilse ve banyo ettirebilse film kullanımı en az dijital kadar fazla olur. Laboratuvarı merak eden insan başarılı olabilir. İstanbul’da bile bu işi yapan çok az sayıda kişi var.”
‘Yeni makineler bize basit geliyor’
25 yıldır Hayyam Pasajı’nda fotoğraf makinesi tamirciliği yapan Coşkun Öztaşkın, analog makinelerde parça bulma sorunu yaşadıklarını belirtiyor:
“Analog makineler hâlâ satıyor ve tamiratını yapıyoruz ama parça bulamadığımız için işçilikle yapmaya çalışıyoruz. Yeni makinelerde her türlü parça bulunuyor ve onlar bizlere basit geliyor. Analog makine heyecan verdiği için gençler tarafından şu anda revaçta. Bizim unuttuğumuzu onlar hatırlamaya, öğrenmeye çalışıyor. Analogda filmler elinize geldiği zaman ‘bu da mı çıkmış’ diyebiliyoruz. Sektör olarak genel bir durgunluk var. Teknolojinin gelişmesine olumsuz bakan bir piyasa var diyemeyiz. Devamlı bir şeyler yapıyoruz, öğreniyoruz. Kompakt, analog, dijital; hepsini yapmaya çalışıyoruz.”
‘Film firmaları yeniden üretime başladı’
45 yıldır fotoğraf baskı ustası olan Şeref Mat da analoğa meraklı insan sayısının her geçen gün arttığını aktardı. Mat şunları dile getirdi:
“Şu anda analog fotoğrafçılığa büyük bir ilgi var. Film çekiyorlar, banyo ettiriyorlar, dijital ortama aktarıyorlar. Evinde babasının, dedesinin makinesini bulan gençler hemen öğrenmek istiyor, kullanmak istiyor. Bu ilgi, meraktan kaynaklanıyor. Eskiden çekerdik, aylarca beklerdik. Acaba film nasıl çıktı, nasıl oldu? O heyecanı yaşamak istiyor gençler. Bu yüzden film firmaları artık yeniden film üretmeye başladı. Avrupa’dan dahi film tab ettirmek için bize gelenler var.”
“Dijitalde her şey programlanmış. Sen fotoğrafçı olsan da, bilgi sahibi olsan da, olmasan da otomatiğe alıyorsun, tık çekiyor; ama aydınlık yerde, ama karanlık yerde. Analogda ise değerleri bilmen lazım. Enstantaneyi, diyaframı, netliği, ‘focus’u bilmen lazım.”
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – COŞKUN ARAL: ÖNEMLİ OLAN ÇEKİLEMEYENİ ÇEKMEK