Avrupa Konseyi’nin oluşturduğu uzman kurulun, kıtada basın özgürlüğü konulu yeni raporu yayımlandı. Türkiye’deki yetkililerin eleştirel haberciliği engellemeye çalıştığı, bu nedenle gazetecilere yönelik “adli tacizin” ağırlaşarak sürdüğü raporda vurgulandı. Ankara’ya, “bağımsız gazeteciliğin engellenmesini veya suç hâline dönüştürülmesini hedefleyen tüm eylemlere son vermesi” için çağrıda bulunuldu.
1949’da kurulan ve Türkiye’nin aynı yıl üye olduğu Avrupa Konseyi‘nin, uluslararası medya örgütlerinden oluşan Gazeteciliğin Korunmasının ve Gazeteci Güvenliğinin Teşviki Platformu, 2021 raporunu yayımladı.
Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ), Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ), Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) ve Avrupa Yayıncılar Birliği (EBU) dâhil 14 kuruluş bu platforma üye.
Platformun, “Aranıyor! Avrupa’da medya özgürlüğü için gerçek eylem” başlıklı son raporu, Avrupa Konseyi üyesi 47 ülkede bir yıl boyunca toplanan veri ve gözlemlere dayanıyor.
Ankara’nın “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamamasının ve Anayasa Mahkemesi’nin bağımsızlığına yönelik siyasi saldırıların” sürmesinin, Türkiye’de hukukun üstünlüğünü zedelediği raporda belirtildi.
“Türkiye’deki gazeteciler, yetkililerin eleştirel haberciliği engelleme niyetlerinden güç alan ve süregelen bir adli taciz kampanyasıyla karşı karşıya. Soruşturmada ve yargılamada bağımsızlığın ve tarafsızlığın ortadan kalktığı bu ortamda, durum kötüleşiyor” ifadesi raporda yer aldı.
Fiziksel saldırılar, medyada devlet kontrolü ve dijital sansür
74 sayfalık raporun Türkiye ile ilgili bölümleri özetle şöyle:
- 2020’de gazetecilere yönelik rekor sayıda fiziksel saldırı kaydedildi. Fransa, Yunanistan, İtalya, Polonya, Rusya, Sırbistan, İspanya, Türkiye ve İngiltere’deki yürüyüş ve gösterilerde bu tür vakalar bildirildi. Gazetecilere karşı yıldırma ve taciz kampanyaları ise en çok Fransa, Polonya, Türkiye ve Ukrayna’da görüldü.
- Medya sahipliğinin devlet veya özel sektör elinde yoğunlaşması; Azerbaycan, Bulgaristan, Macaristan, Rusya, Sırbistan ve Türkiye’de medya özgürlüklerinin ve çeşitliliğin ciddi biçimde zedelenmesine veya tamamen felç edilmesine neden oldu. Bu durum, birçok Avrupa ülkesinde bağımsız medyanın sürdürülebilirliği ve faaliyetleri önünde büyük bir engel. Koronavirüs salgını da bazı ülkelerde basın özgürlüğünü kısıtlamak için bahane edildi.
- Ana akım medyanın devlet kontrolüne girdiği Rusya ve Türkiye gibi ülkelerde çevrim içi platformlar, ifade özgürlüğü için bir alan açıyor. Ancak devletlerin dijital içeriğe müdahalesi, teknoloji platformlarını “sansürcülüğün taşeronları” hâline getirerek basın ve ifade özgürlüğüne giderek daha büyük bir tehdit oluşturuyor. Yapılan uygulamalar, önemli haber malzemelerine erişimin zorlaşması da dâhil olmak üzere, çevrim içi mecrada gazeteciliği geniş kapsamda etkiliyor.
Devlet yetkilileri gazetecileri taciz etti, hukuksuz davalar açıldı
- Bazı ülkelerde devlet yetkilileri de, gazetecilerin sağlığına ve fiziksel güvenliğine yönelik tehdit ve saldırıların parçası oldu. Kuzey Makedonya, Sırbistan, Slovenya ve Türkiye’de aralarında bakanların ve devlet başkanlarının da bulunduğu yetkililer, gazetecilere karşı çok sayıda sözlü saldırıda bulundular.
- Azerbaycan, Rusya ve Türkiye gibi ülkelerde devlet, gazetecilere karşı birçok dava açtı. Gazeteciler, kamu görevlisine hakaretten terör propagandasına dek birçok suçtan mahkum edildi. Türkiye gibi ülkelerde gazetecilerin yargılandığı davalarda iddianameler gerekli hukuki standartlardan uzaktı. Çoğu tartışmalı olan suçlamalarla tutuklama kararları verildi.
Türkiye’ye Kaşıkçı için takdir, faili meçhul gazeteci cinayetleri için çağrı
- Gazetecilere yönelik saldırıların cezasız bırakıldığı ülkeler arasında Rusya, Ukrayna ve Türkiye başı çekiyor. Tüm Avrupa’dan gelen vaka raporlarının üçte ikisi, bu üç ülkeden.
- Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetinde adaletin sağlanması için Türkiye’nin çabaları takdire şayandı. Ancak Ankara; aynı çabayı, Türkiye topraklarında öldürülen diğer gazeteciler olan Rohat Aktaş, Hrant Dink, Naji Jerf ve Saaed Karimian için de göstermeli.
Kamu yayıncılığında en kötü örneklerden biri Türkiye
- TRT gibi kamu yayıncılarının yöneticilerinin siyasete bağımlı atama süreçleriyle belirlenmesinde Avrupa’daki en kötü örnekler olarak Bulgaristan, Romanya ve Türkiye gösterildi. Kamu kurumlarının basın özgürlüğü ihlalleri konusunda Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) uygulamalarına da dikkat çekildi.
- Avrupa Konseyi, platformun uyarı ve iletilerine sadece Azerbaycan, Rusya ve Türkiye’nin yanıt vermediğini vurguladı. Bu tavrın, Konsey üyesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne taraf olarak bu devletlerin verdikleri taahhütleri ihlal anlamına geldiği belirtildi.
Süleyman Soylu ve AA yetkilileri de raporda zikredildi
Türkiye’de devletin basın özgürlüğünü ihlal ettiği güncel örnekler olarak Fox TV, Halk TV ve Odatv gibi kuruluşlara yönelik uygulamalar sıralandı. Fatih Portakal, Hakan Aygün, Metin Uca, İsmail Dükel, Rawin Sterk, Selman Keleş ve Dindar Karataş’a yönelik hak ihlallerinden bahsedildi.
Türkiye’deki devlet yetkililerinin gazetecilere yönelik tacizlerine raporun birçok bölümünde atıfta bulunulsa da, bu bağlamda tek bir yetkili ismi zikredildi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, gazeteci Müyesser Yıldız’a Twitter’da hakaret etmesi ve bunun ardından gelen trol saldırısına dikkat çekildi.
Metin Uca’nın, Anadolu Ajansı’nın (AA) yerel seçim günü yaptığı yayıncılığa yönelik eleştirel bir tweet’i gerekçe gösterilerek “görevli memura görevi nedeniyle hakaret” suçundan 1 yıl 2 ay 17 gün hapse mahkum edildiği davada şikâyetin, AA yöneticileri Şenol Kazancı ve Mustafa Özkaya’dan geldiği de hatırlatıldı.
‘Türkiye yargıda uluslararası standartlara uymalı’
Raporun “Öneriler” başlıklı son bölümünde şu çağrı da yer aldı:
- Türkiye’deki yetkililer, Avrupa Konseyi’nin rehberliğinde, bağımsız gazeteciliğin engellenmesini veya suç hâline dönüştürülmesini hedefleyen tüm eylemlere son vermek, soruşturmada ve yargılamada bağımsızlık ile tarafsızlığı yeniden tesis etmek, ülkenin ifade özgürlüğü alanındaki yasal çerçevesinin uluslararası standartlara uyumunu sağlamak zorundadır.
Avrupa Konseyi’ne bağlı Gazeteciliğin Korunmasının ve Gazeteci Güvenliğinin Teşviki Platformu tarafından hazırlanan 2021 raporunun tam metni şu bağlantıda.