Görüş

Barış Altıntaş yazdı: Sansürün faydaları

Önümüzdeki dönemde gazetecilerin mesleğin sorunlarından daha çok gayri-merkezi internet çözümleri ve bunlarla ilgili pratikleri benimsemeye yönelik araçları tartışması beklenir.

2000’li yılların ortasından başlayarak büyük basın yayın kuruluşlarının hükümet yanlısı iş çevrelerinin eline geçmesi ve sonrasında gerçekleşen kırılmalar sonucunda Türkiye’de gazeteciliğin maruz kaldığı baskı ortamı, tüm sektörde dijitalleşmenin getirdiği ekonomik zorluklarla birleşince eşi görülmemiş bir yıkım ortaya çıktı.

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükûmetinin sürekli daralan kırmızı çizgilerinin yarattığı boğucu baskı ortamının sonuçları ortada. Yüzlerce gazeteci cezaevinde. Gazeteciler bazen haberleri nedeniyle bile değil, sadece attıkları tweetler yüzünden yaka paça götürülüp ifade veriyor, tutuklanıyor, yargılanıyor.

Son yıllarda gazeteciler ve meslek örgütleri temsilcileri, adliye veya cezaevi ziyaretlerinden zaman bulabildiklerinde mesleğin geleceğininin hararetle tartışıldığı toplantılar düzenliyor.

Usta-çırak ilişkisinin ortadan kalkması, mesleki deneyimi işin mutfağında kazanma olanağının kaybolması gibi sonucu ağır gelişmeler karşısında çıkış yolları aranıyor.

Doğru. Medyanın geldiği nokta içler acısı.

Televizyon ekranlarında Türkiye’nin yerli ve milli dış politikasının başarısından virüs mutasyonlarına, makine öğreniminden GSM teknolojisine, çocuk psikolojisinden Orta Doğu’nun siyasi dinamiklerine uzanan olağanüstü geniş ve renkli bir yelpazede birçok konuda uzman olan aynı dört beş kişiyi izliyoruz.

Ancak yandaş basın alternatif bir gerçeklik üretirken, hükûmet yanlısı olmayan birçok yayın organı ve serbest gazeteci, iktidarın yolsuzluklarını, hukuksuzluğu ve gerçekleri bizlere her şeye rağmen duyurabiliyor.

Sosyal medya kamusal alan, gazetecilik için can damarı

Meslek örgütleri, gazetecilik ilkelerini, bunların yeni nesillerce neden uygulanmadığını, yapısal sorunların nasıl aşılabileceğini tartışadursun, 7253 sayılı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” 2020’nin temmuz ayında yürürlüğe girdi.

Getirilen sansür öyle ağır ki, var olan internet sansürüne ve erişim engellerine eklenen sosyal medya yasakları sonucunda tartışılacak bir gazetecilik pratiği bulamayacağız gibi görünüyor.

Erişim engelleri, yargılamalar, gözaltılar ve tutuklamalara rağmen birçok bağımsız gazetecinin hala seslerini duyurabildiği sosyal medya tüm yurttaşlar için önemli bir kamusal alan.

Gazetecilik için ise bir can damarı. Sosyal medya demek haber demek.

Ana akım medyanın ölümünden sonra haberimizin olamayacağı birçok olayı bu online kamusal alan sayesinde öğrenebiliyoruz.

Hükûmetin bundan uzun süredir rahatsız olduğu, 5651 sayılı İnternet Kanunu’nun zaten yeterince ağır sansür getirdiği bir gerçek. Ancak sosyal medya yasası öncesinde gazetecilik için sert sonuçlar doğurabilecek bir diğer gelişmeyi hatırlamakta yarar var.

Çünkü bu tür yasal girişimler, internet üzerinde haberi yasaklamanın uzun ve kararlı bir planın parçası olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Gazeteciliği hedef alan yasal düzenlemeler

2018’in eylül ayında, her ne kadar doğrudan internetle ilgili bir düzenleme olmasa da, RTÜK “Radyo, Televizyon ve İsteğe Bağlı Yayınların İnternet Ortamından Sunumu Hakkındaki Yönetmelik” başlığını taşıyan düzenleme kabul edildi.

RTÜK yönetmeliği gazeteciliğin alanını daraltma isteğini açıkça ortaya koyan hükümler içeriyordu.

Örneğin, internet üzerinden yapılan yayınları ücrete tâbi hâle getirerek, yönetmelik anayasal garanti altında olan haberi yaygınlaştırma hakkına engel teşkil ediyor.

İnternet yayın lisanslarını 100.000 lira olarak ücretlendiren bu muğlak kelimelerle yazılmış yönetmelik, herhangi bir serbest gazetecinin haber blogu için uygulandığında ne olabilir? Haber yapmak için para ödeme zorunluluğu olmasına girmiyorum bile…

2020’de kabul edilen ve ekim ayında yürürlüğe giren sosyal medya yasası içinse “doğrudan gazeteciliği hedef alıyor” demek hata olmayacaktır.

Kanun, “sosyal ağ sağlayıcısı” kavramını tanımlayarak, 1 milyonu aşkın kullanıcısı olan sosyal medya ağlarına Türkiye’de temsilcilik bulundurma zorunluluğu getiriyor.

YouTube gibi temsilci belirleyen şirketler iktidarın istediği şekilde içerik çıkarmayı kabul etmiş oluyor. Haber, zaten bu kategoriye giriyor.

YouTube’un elindeki verileri devletle paylaşması yasal hâle geliyor

Örneğin artık YouTube, Türkiye’yi terk etmek zorunda kalan ve web siteleri engelli olan gazetecilerin kanallarını kapatmak zorunda kalabilir. Sakıncalı bulunan haberler yayınlayan YouTube kanalları da kapatılabilir ve/veya içerikleri silinebilir.

İçerik silinmese dahi, izleyici olarak YouTube’u tercih etmek isteyip istemeyeceğimizden emin olamayacağız. Birçok kullanıcının (yaş, fiziksel özellikler, cinsel yönelim, sağlık durumu, açıkça bilinmesi istenmeyen herhangi bir ilgi alanı vs. ) her türlü kişisel verisine sahip olan YouTube’un elindeki verileri devletle paylaşması tümüyle yasal hâle gelecek.

Türkiye’de temsilci bulundurmayı reddeden eden şirketler [Twitter, Periscope ve Pinterest] ise 2020 yılı sonlarında kesilen para cezalarının ardından, reklam yerleştirme yasaklarına maruz kaldı. Bizi ilgilendiren yanıyla bant genişliği daraltma cezalandırı bunu takip edecek. Yani uygulamada bu mecralara erişim engellenecek.

Okuyucu ve izleyici kitlesiyle bu mecralar üzerinden buluşan yurtdışında bulunan veya yerleşik birçok gazeteci yeni mecralar aramaya zorlanacak.

Burada da kanundaki “kullanıcı sayısı 1 milyonu aşkın” ibaresi devreye giriyor. Göç edilen mecra neresi olursa olsun, bu yasadan kaçış pek mümkün olmayacak.

Yeni yasayla birlikte kişilik haklarına saldırı, iftira, hakaret gibi nedenlerle içeriğin engellenmesi veya çıkarılmasının yanı sıra “unutulma hakkı” da kullanılabilecek.

Niyet açık: Haberi tümüyle ortadan kaldırmak

Yasa geçmeden önce dahi erişim engellerinin kimleri koruduğunu düşünelim. Örneğin Emine Erdoğan’ın Hermes çantası veya Fahrettin Altun’un Boğaz’da kiraladığı araziyle ilgili haberler gibi içeriğe saatler içinde erişim engeli getiriliyor.

Çocuğun cinsel istismarından tutuklanan Uşşaki tarikati lideri Fatih Nurullah’a dair haberler de kısa sürede engellenmişti.

Örnekler çoğaltılabilir. AKP’ye yakın kişiler ve belediyelere dair haberlere ek olarak kadın ve çocuklara karşı işlenen suçlar, hayvan cinayetlerine dair haberler de sık sık engellenen haberler arasında.

Türkiye’de yargının durumu ortada. İçeriklerin arama motorlarından çıkarılması ve unutulma hakkı başvurularında kamu yararı ve basın özgürlüğünü dengeleyecek kararlar çıkmayacağını tahmin edebiliyoruz.

Bu kanunun niyeti açık: Haberi tümüyle ortadan kaldırmak..

Önümüzdeki dönemde gazetecilerin ve meslek örgütlerinin enerjilerini mesleğin sorunları bu yasanın geri çekilmesi için mücadeleye ve dünyada da gittikçe yaygınlaşan gayri-merkezi internet çözümleri ve bunlarla ilgili pratikleri benimsemeye yönelik tartışmalara ayırması beklenir.

Karşı karşıya olduğumuz haber alma hakkını engellemeye yönelik bu büyük kararlılık, gazetecileri pek yakında mesleğin geleceğine dair tartışmalardan kurtaracak gibi görünüyor.

Bu yazı ilk olarak Türkiye Gazeteciler Sendikası ile Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin Ocak 2021’de yayımladığı “Özgür Basın” dergisinde yer aldı. Tüm yazılara Özgür Basın sayfasından erişebilirsiniz.

Barış Altıntaş

15 yılı aşkın süredir gazetecilik yapıyor. Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği'nin (MLSA) direktörü.

Journo E-Bülten