Türkiye’yi sarsan depremlerin ardından afet bölgesindeki 10 ilde görev yapan gazetecilerin izlenimlerini ve deneyimlerini aktardığımız “Deprem Haberciliği” yazı dizisinin 2. bölümünde, habercilerin ihtiyaçlarını mercek altına alıyoruz.
Medyascope’un Hatay’daki muhabiri Edanur Tanış, Adıyaman’daki Ayşegül Karagöz, Gaziantep’teki Dilek Şen ve geçen yıla kadar BBC’de görev yapan serbest gazeteci Neyran Elden ile konuştuk. Habercilerin en büyük ihtiyaçları arasında internet, enerji, gıda, su ve ped başta olmak üzere hijyen ürünleri başı çekiyor.
6 Şubat’ta meydana gelen, 10 ilde büyük yıkıma ve binlerce can kaybına neden olan Kahramanmaraş merkez üslü iki büyük depremin ardından afet bölgesinde görev yapan gazetecilerin deneyimlerini aktarmaya devam ediyoruz.
Adıyaman’da bulunan Medyascope muhabiri Ayşegül Karagöz, konaklama için mekân sıkıntısı olduğunu vurguluyor:
- Biz çalışma arkadaşım Ali Macit ile birlikte buradayız, hava burada çok soğuk. Burada gazetecilerin kaldığı ayrı bir konaklama alanı ya da yeri yok. Sadece valilik binası var ancak orası çok kalabalık olduğu için özellikle gazetecilerin girdiğini görmedim. Sadece TRT muhabirlerinin çok rahatlıkla binaya girip çıkabildiklerini gördüm. Ancak diğer gazeteciler, mesela biz arabada uyuyoruz ve işlerimizi arabada hallediyoruz.
Karagöz’e göre en büyük sıkıntılardan biri tuvaletin olmaması ve suya erişememek. Gıda sıkıntısı da gazetecileri zorluyor. Karagöz şöyle diyor:
- Tuvalet ihtiyacımızı giderebilmek için şehrin çok dışına çıkmamız gerekiyor, bu da büyük zaman kaybı oluyor. En basit gıda maddelerini bile bulmakta zorluk yaşıyoruz, çünkü marketlerin hepsi boş veya kartla ödeme geçmiyor ya da market bulmakta zorlanıyoruz. Biz gelirken zaten yanımıza yiyecek almıştık ancak onlar da bitmek üzere ve bu durumda bizim tekrardan şehir dışına çıkıp uygun bir yerden gıda temin edip dönmemiz gerekiyor. Sadece bizim için geçerli değil bu durum, mesela TV100’den de meslektaşlarımız var, onlar da hiç yiyecek almadan gelmişler. Biz aramızda yardımlaşıyoruz ancak bir noktadan sonra gazetecilerin de yiyecekleri bitecek. Zaten deprem bölgesinde yiyecek içecek yardımı yapılmıyor, sadece valiliğin olduğu taraflarda çorba veriliyor ama o da depremzedeler için, gazeteci olarak sen alabilirsen alıyorsun. Şehir dışından gelen yardım kuruluşlarının getirdiği kek vb. ürünleri bazen bize veriyorlar, onun dışında gıda ihtiyacımızı karşılayamıyoruz.
Kameraların, telefonların şarjının bitmesi gazetecilere vakit kaybettiriyor
Karagöz, ısınma ve genel olarak enerji sorununun yarattığı zorluklarla devam ediyor:
- Geceleri enkazlarda çalışıyoruz. Dün gece 15 saat boyunca bir çocuğun enkazdan çıkmasını bekledik. Çocuğu çıkartamadılar ama biz orada gazeteci olarak oradaki gönüllülerin yaktığı ateşle ısınmaya çalıştık. İkinci büyük problem de elektrik sıkıntısı. Telefonlarımızı şarj edemiyoruz, ‘powerbank’ler bittiği zaman arabaya dönüp telefonumuzu [aküden] şarj edip tekrar bulunduğumuz bölgeye gidiyoruz. Dün şöyle bir şey oldu: Haber Global yayın yapacaktı ancak kameralarının şarjı bittiği ve burada elektrik ve şarj bulamadıkları için Gaziantep’e doğru yola çıktılar. Oradan yayına bağlanıp tekrar buraya döneceklerdi. Biz telefon kullanıyoruz, telefonları araba şarj ediyoruz ancak araba şehrin içine girmediği için bulunduğumuz bölgeden araca gelip şarj edip tekrardan bölgeye dönüyoruz. Ve gün içerisinde birçok kez şarj etmek zorunda kalıyoruz çünkü dışarısı çok soğuk ve soğukta otomatik olarak şarjımız bitiyor.
Mobil iletişim şebekesinde süren kesintiler, afet bölgesindeki gazetecilerin bir başka büyük sorunu. Karagöz, “İnsanlara ulaşamıyoruz ve kendi aramızda bile haberleşmemiz çok zor oluyor. İnternet çok az çekiyor ve böyle olunca şans eseri birbirimizi buluyoruz. Yaptığımız haberleri gönderebilmek için de çektikten sonra onları gönderebiliyoruz” diyor.
4 gündür Hatay’da arama-kurtarma çalışmalarını takip eden serbest gazeteci Neyran Elden de aynı soruna dikkat çekiyor:
- İnternet şehir merkezinde hiç çekmiyor, bazı yerlerde şehirden biraz çıkınca çekebiliyor. Bir tane basın otobüsü var, sendika otobüsü var, bütün gazeteciler orada toplandı, orada birlikte çalışıyoruz, çay içebiliyoruz vs. ama ilk başta o da yoktu. Şehir merkezine gidip haber yapıp tekrar merkezin dışına çıkmamız gerekiyor, o da zaten 1 saat sürüyor. Ben buraya arabayla geldim, arabada uyuyorum, herkes aracında uyuyor burada, otelde kalınmayacağını bildiğim için arabayla geldim. Elektrik-su dışında bizi en çok etkileyen şey internetin olmaması. Buradakiler birbiriyle internet paylaşmaya başladı bugün. Herkesin kaynağı kısıtlı tabii ki. Ben burada canlı yayınları yapamadım. Canlı yayın yapmam gerekiyordu ancak alanda internet çekmiyordu. Sürekli yolda bir akış olduğu için yolda da duramıyorsunuz.
Gazeteciyi gören vatandaşlar derdini anlatmak istiyor, “Çok geç kaldınız” diyorlar
Hatay’da felaketin çok büyük boyutlarda olduğunu belirten Elden, şunları söylüyor:
- Benim gazeteci olarak ilk izlenimim şu: Şehre girdiğim anda elimde kamera gören vatandaşlar yanıma gelmeye başladı ve röportaj yaptığımı anlayınca da direkt olarak kameraya konuşup dertlerini anlatmak istediler. İnsanlar kendilerini ifade etmek ve seslerini duyurmak istiyorlar. Özellikle ana akım medyadan ilk günlerde Hatay’dan hiç haber alınamadığını belirtip “Sanki burada deprem yokmuş gibi gösterildi. Biz burada soğukta sokaklardaydık, yakınlarımızı kurtarmaya çalışıyorduk. Kimsenin depremden haberi bile yok, lütfen sesimizi duyurun” dediler. Yani Hatay kendisini yalnız hissetti ve gazeteci gördüğü anda da sarıldı. Kendilerini ifade etmek istiyorlar çünkü görülmüyorlar ve görülmediklerini ve yalnız olduklarını düşünüyorlar.
- Şu anda zaten daha çok gazeteci geldi ve ekipler de geliyor, binalarda çalışmalar görüyoruz… Ama hâlâ insanlar kendilerini ifade etmek istiyor, hâlâ görülmediklerini düşünüyorlar. Bugün şöyle bir şey yaşadım mesela: Bir köşede elimde kamera, çantam yerde, drone kaldırmıştım, drone ile çekim yapıyordum ve yanıma biri geldi. Bana “Lütfen benimle röportaj yapar mısın” dedi. “Tamam ama hemen nasıl yapabilirim, drone uçuruyorum” dedim. Benim drone’u indirmemi bekledi ve kendisiyle röportaj yaptık. Diyor ki “çok geç kaldınız.”
Bölgede elektrik yokken elektrik sobası dağıtıldığını ifade eden Elden, “Hepimiz psikolojik olarak çok yorgun ve üzgün hissediyoruz. Koskoca bir şehir ama birbirimizle iletişim kuramıyoruz, koordinasyon konusunda ciddi eksiklikler var, gazeteci olarak biz anında haberimizi geçemiyoruz. Burada çok ciddi bir koordinasyon gerekiyor yardım faaliyetlerini yürütebilmek için. Sorun ve felaketin büyüklüğü çok büyük boyutlarda” diyor.
“4 senedir muhabirlik yapıyorum, hiç bu kadar zor bir çalışma koşulu deneyimlemedim”
Medyascope ekibinin diğer muhabiri Edanur Tanış depremin ilk gününden beri Hatay’da görev yapıyor. Işık, baret, termal giysi ve su geçirmez ayakkabı ihtiyacına da dikkat çeken Tanış şu ifadeleri kullanıyor:
- Ben İstanbul’dan 6 Şubat’ta, saat 2 sularında Hatay’a geldim. Yol biraz sıkıntılıydı. Niğde tarafında tipi vardı, o yüzden yavaşlayarak ve belli noktalarda durarak geldik. Durduğumuz yerlerde erzak aldık, powerbank aldık. Burada çalışma koşulları çok zor. 4 senedir muhabirlik yapıyorum, hiç bu kadar zor bir çalışma koşulu deneyimlemedim. Tuvalet bulamıyoruz, buradaki insanlar tuvalet için yıkık evlere girmeye başlamışlar. Her yer enkaz. Telefonları sadece powerbank veya arabadan şarj edebiliyoruz. Geldiğimden beri hiç bilgisayarı açıp haber yazamadım. Çünkü bilgisayarın şarjını bitirdiğim anda acil bir durumda şarj edebileceğim bir yer yok.
- Arabada uyuyoruz, hijyenik bir ortam yok. İlk geldiğim gün hiç tuvalete girmedim. Antakya ilçesinde biraz yardım var. Gelen yardımların bir kısmı oraya gelmiş ancak Samandağ’a, Kırıkhan’a, civar köylere hiç yardım gitmemiş. Burada hava çok soğuk. Öğlen gün ışığında terlediğimizde o terli kıyafet üzerimizde duruyor.
- Gece haber takibi yapmak oldukça zor. Bir ışığa ihtiyaç var. Bir de baret gibi bir şey olsa iyi olabilir, sürekli ağır hasarlı binaların çevresindeyiz. Hava koşulları açısından da kıyafetlerim yeteri kadar sıcak tutmuyor. Yolda gelirken de ayakkabım uygun olmadığı için mecburen su geçirmez bir ayakkabı almak zorunda kaldım.
“Vatandaşlar enkaz altındayken bizim dertlerimiz çok da önemli değil”
Medyascope muhabiri Dilek Şen ise depremin ilk gününden beri çalışma arkadaşlarıyla birlikte Gaziantep’te arama kurtarma operasyonlarını takip ediyor. Çalışma koşullarını sorduğumuz Şen şu yanıtı veriyor:
- Deprem bölgesindeki vatandaşlar enkaz altındayken buradaki gazeteciler olarak bizim dertlerimiz çok da önemli değil. Sadece tüm arama kurtarma ekipleri ve gazeteciler için çok ciddi bir tuvalet ve temiz suya erişim sorunu var. Gıda sorunu vatandaşlar için devam ediyor ama arama kurtarma ekipleri ve sahada görev yapan gazeteciler gıda konusunda hazırlıklı geldikleri için kumanyaları var. Bu konuda da idareli davranmaya çalışıyorlar.
En az 3 gazeteci hayatını kaybetti
6 Şubat 2023’te merkez üssü Kahramanmaraş‘ın Pazarcık ilçesinde bulunan 7,9 büyüklüğündeki depremden 9 saat sonra bu kez Elbistan ilçesinde 7,6 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmişti.
Binlerce can kaybına, onbinlerce yaralanmaya ve milyarlarca liralık maddi hasara neden olan depremlerin ardından arama-kurtarma çalışmaları devam ediyor. En büyük yıkımın yaşandığı Hatay’da en az 3 gazetecinin hayatını kaybedenler arasında olduğu açıklandı: Anadolu Ajansı muhabiri Burak Milli, İhlas Haber Ajansı muhabiri Gökhan Aklan ve Demirören Haber Ajansı muhabiri İzzet Nazlı.
Çok sayıda gazeteci afet bölgesinde zor şartlarda fedakârca görev yapmayı sürdürüyor. Journo, gazetecilerin deneyimlerini “Deprem Haberciliği” yazı dizisinde aktarıyor.