Türkiye’yi sarsan iki büyük depremin ardından afet bölgesindeki 10 ilde görev yapan gazetecilerin izlenimlerini ve deneyimlerini aktaracağımız “Deprem Haberciliği” yazı dizisinin ilk bölümünde, ilk sarsıntının merkez üssü olan Gaziantep’teyiz.*
Gaziantep 27 gazetesinin Yazı İşleri Müdürü Leyla Özekşi Polat, İhlas Haber Ajansı muhabiri Lider Ongun, Narkoz Haber gazetesinin İmtiyaz Sahibi Mezine Sırakaya ve Güney’in Sesi gazetesinin muhabiri Ulaş Yurdal, 6 Şubat depremlerinin ardından yaşadıklarını anlatıyor.
Büyük felâket, Gaziantepli gazetecilerde de travma yarattı. Ulaş Yurdal, “Bölgede yaşadıklarımızı en aksiyonlu filmlerde bile görmedim. Psikolojik olarak hâlâ sallandığımı düşünüyorum. Nereye baksam o molozlar içindeki eli görüyorum” diyor.
6 Şubat 2023’te ilk büyük depremin vurduğu il Gaziantep olmuştu. Merkez üssü Şehitkamil ilçesinde olan 7,8 büyüklüğündeki depremden 9 saat sonra bu kez Kahramanmaraş’ın Ekinözü ilçesinde 7,5 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmişti. (* 10 Şubat tarihli düzenleme: Son Kandilli verilerinde depremlerin büyüklükleri ve merkez üsleri güncellendi. Buna göre 7,9 büyüklüğündeki ilk deprem Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde, 7,6 büyüklüğündeki ikincisi ise aynı ilin Elbistan ilçesinde meydana geldi.)
Binlerce can kaybına, onbinlerce yaralanmaya ve milyarlarca liralık maddi hasara neden olan iki depremin ardından arama-kurtarma çalışmaları sürüyor. Çok sayıda gazeteci afet bölgesinde görev yapıyor. Bu yazı dizisinin ilk bölümünde, ilk sarsıntının merkez üssünün yakınında yaşayan gazetecilerin, habercilik yaparken nelerle karşılaştıklarını aktaracağız.
Hasarlı ofislerine giremedikleri için ellerindeki ekipmanla Gaziantep’te haberciliği sürdüren gazeteciler var. Kendileri de birer depremzede olarak, “tarifsiz duygular” içinde, dondurucu soğukta, yorgun ve uykusuz hâlde, bir can daha kurtarılır umuduyla sahada gazetecilik yapıyorlar. Bazısı da haberciliğe ara verip gönüllü yardım görevlisi olmuş.
“Gözyaşları, aranıp ulaşılamayan insanlar…”
7,8 büyüklüğündeki deprem, Gaziantep’in şehir merkeziyle birlikte özellikle Nurdağı ve İslahiye ilçelerinde büyük hasara neden oldu. Yaklaşık 2 milyon Gaziantepli depremin ardından sokaklara döküldü. Vatandaşlar pazartesi sabahın erken saatlerinden beri sokakta. Büyüklüğü 6,7’ye varan ve hâlâ devam eden artçı sarsıntılar korkuyu pekiştiriyor.
Böyle bir ortamda Gaziantepli gazeteciler bir yandan haber yapmaya ve halkın sesini duyurmaya çalışıyor, bir yandan da birer depremzede olarak kendilerinin ve sevdiklerinin güvenliğini sağlamaya uğraşıyor.
Şehitkamil’deki Gaziantep 27 gazetesinin Yazı İşleri Müdürü Leyla Özekşi Polat, pazartesi sabahına “hayatı boyunca unutmayacakları bir gürültü ve sallantı ile başladıklarını” belirtiyor ve şöyle devam ediyor:
- Gaziantep kışın en sert etkilerinin hissedildiği bir günde yaşadı depremi. Depremle birlikte evler pijamalarla, terliklerle terk edildi. Kimisinin kucağında bebek, kimisinin yanında çocuk… Anne, baba… Yaşlı, genç… Yaşanan telaşın boyutunu anlatmaya kelimeler yetmiyor. Depremle birlikte elektrik kesilince sokakları arabaların farları aydınlattı. Herkes en yakın parka, kafeye ya da arabalarına sığındı. Gözyaşları, aranıp ulaşılamayan insanlar… Tarifsiz duygular…
Toparlandıktan sonra yıkımın en çok olduğu bölgelere gittiklerini aktaran Polat sözlerini şöyle sürdürüyor:
- Günün ilk ışıklarıyla çıktığımız Gaziantep yollarında gazeteci olarak ilk durak İbrahimli bölgesi oldu. İnanılmaz bir yağmur ve soğuk hava… Geçtiğimiz yerlerde evlerde hasar yoktu. Ta ki İbrahimli’ye gidinceye kadar… 11 katlı bir bina yerle bir olmuştu. Birkaç AFAD, polis, jandarma görevlisi… Başka kimse yoktu. Vinç ağırlığı kaldıramıyor, bırakıp gidiyordu. Çaresizlik böyle bir şeydi sanırım.
“Gaziantep kaderine terk edildi, başkanları göremedik”
Polat ve meslektaşları, İbrahimli’nin ardından kentin diğer bölgelerine gitmiş:
- Soluğu Polat sitesinde aldık. Büyük bir yıkım.. Üstelik o kadar az ekip var ki… Yine çaresizlik. İnsanın elinin kolunun bağlı olması kadar kötü bir şey yok sanırım. Daha sonra kent merkezine gittik… Sessizlik hâkimdi. Tarihi binalar, kale, camiler çökmüştü. Yola devam. Henüz bilançoyu bilmiyorduk. Kenar semtlere gittik, orada durum çok ciddi değildi. “Gaziantep’in kent merkezindeki binalar böylesi büyük bir depreme karşı dayanıklı” dedik kendi kendimize. İslahiye ve Nurdağı’ndaki vahim tabloyu görünceye kadar…
Depremden saatler sonra Gaziantep’teki herkes gibi gazeteciler de gıda, su ve barınma yerine ulaşımda büyük sıkıntılar yaşadı. Bunu vurgulayan Polat şöyle devam ediyor:
- Arabası olan arabalara sığınmış, olmayanlar ise parklara ve kafelere sığınmıştı. Açlıkla terbiye, susuzlukla verilen sınav başlamıştı. Belediyeler nerede diye aradı gözlerimiz. Sürekli sosyal devlet vurgusu yapılan Gaziantep’teki belediyeler maalesef bu sınavda sınıfta kaldı. Şu gün oldu hâlâ yemek ulaşamayan, su verilmeyen noktalar var. Tuvaletlerde yaşanan sorunun boyutunu anlatmaya bile gerek yok. Böylesi bir deprem felâketinde her platformda sahada olan başkanları göremedik. Bir şeyler mi engelledi, öyle mi olması gerekiyordu, bilmiyorum.. Bildiğimiz tek şey insanlar ve Gaziantep kendi kaderine terk edildi.
“Ofise çıkamadım, kameramı alamadım”
Ailesini güvenli bir yere götürdükten sonra haber yapmaya başladığını belirten İhlas Haber Ajansı muhabiri Lider Ongun, yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor:
- Ben de depremin acı gerçeğiyle Gaziantep’te yüzleştim. Sabah yaşadığımız depremin ardından ailemi güvenli bir yere aldım. Sonra ne olup bittiğini anlamaya çalıştım. Hasar nedir, durum nedir? Ajanstan müdürlerle sahadan arkadaşlarla iletişime geçtim. Daha sonra çöken binaları öğrendik. Ofise çıkamadım, kameramı alamadım. Elimizdeki mevcut imkânlarla, çöken binaların olduğu alanlara gittik. Hava çok soğuk, kış koşulları, karla karışık yağmur yağıyordu. Enkaz bölgelerini çekmeye başladık. Herhangi bir yerden yardım yoktu. Vatandaşlar kendi imkânlarıyla bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Onları çektik.
- Enkazdan sağ kurtulanlar oldu. Gözümüz kulağımız oralardaydı. İnsanlara bu haberleri ulaştırmaya çalıştık. Antep’te başka yerlerde göçük var mı araştırdık. Göçüklerden bilgi almaya çalıştık. Toplamda kaç kişi olduğuna dair… Sağ kurtulanlar oldu, onları çektik. Başka adreslerde göçük olduğu bilgisini aldım. Sağ çıkanların ve enkaz altında hayatını kaybedenlerin sayısını toparladık, habere çevirdik. Antep genelinde neler olup bittiğine dair yetkililerden bilgiler aldık. Bunları haberleştirdik. Gaziantep Valisi ve Büyükşehir Belediye Başkanlarının tweetlerini kontrol ettik. Duyuracağımız mesajlar varsa onlara baktık.
“Sahada gözlerimizi habere çevirerek merkeze aktardık”
İlk depremin merkez üssü olmasına rağmen Gaziantep’in, şehir merkezi ile Nurdağı ve İslahiye ilçeleri haricinde Hatay ve Adıyaman gibi illere kıyasla daha iyi durumda olduğunu belirten Ongun şöyle devam ediyor:
- 5-6 tane çöken bina vardı. Burada bile doğru düzgün çalışmalar olmadı. Enkaz altındaki insanları çıkarmak için geç kalındı. Sahada gözlerimizi habere çevirerek merkeze aktardık. Bir yandan da bize gelen yabancı basın kuruluşundan meslektaşlarımıza yardımcı oluyoruz. Onları sahada gitmesi gereken yerlere yönlendiriyoruz. Hava çok soğuk, uykusuz, yorgun kalıyoruz ama çekimlere devam ediyoruz, enkazdan belki bir can daha çıkar ve bunu haberleştiririz umuduyla mesleğimizi devam ettiriyoruz.
“Haber yazma işini bıraktım, sahada yardım gönüllüsü oldum”
Narkoz Haber gazetesinin de merkezi Şehitkamil’de. Bu gazetenin İmtiyaz Sahibi Mezine Sırakaya, pazartesi sabahına 1,5 dakikadan uzun süren depremle uyandıklarını belirterek o günü şöyle anlatıyor:
- Herhalde yer yarıldı da içerisine giriyoruz dedik. İlk başta ne olduğunu anlamadık. Depremin birçok ili sarstığını öğrendik, evleri boşalttık. Kime, nasıl yardım edebilirim diye kendimi sokağa attım. Her yerde paniklemiş insan topluluğu vardı. Gün aydınlanmaya başlayınca insanlar yıkılan binalara koştu, sevdiklerinden bir haber alabilmek için. İlk günün sonuna kadar enkaz bölgelerinde kurtarma ekipleri yoktu. İnsanlar evlerinden çıkınca çadır bekledi, hava çok soğuktu. Sonra gıda krizi başladı. Ben gazeteci olarak haber yazma işini bıraktım. İnsanlara nasıl yardım ederim diye sahaya çıktım. Kendi ofisimde yemek yapıp insanlara yemek dağıtmaya başladık. İş insanlarından konserveler geliyor. Kırsal mahallelere onları götürmeye çalışıyoruz. Gücümüzün yettiği kadar yardım etmek istiyoruz. Ne diyeceğimi bilemiyorum, boğazım düğümleniyor. Antep’te insanların gıda ve barınma sorunu var. Hâlâ girilmeyen, enkaz hâlinde birçok bina var. Sesimizin, gücümüzün yettiği kadar hem habercilik yapmak hem de yardımlar için sahada olmaya çalışıyoruz.
“Molozlar arasında bir başka el hâlâ yardım bekliyordu”
Merkezi Şehitkamil’de bulunan bir başka yerel gazete olan Güney’in Sesi‘nin muhabiri Ulaş Yurdal ise yaşadıklarını şöyle dile getiriyor:
- Depremin olduğu an herkes gibi uykudan yalpanarak uyandım. Deprem olduktan 30 dakika sonra hemen enkaz olan bölgeye yöneldim. Ayşe Mehmet Polat Sitesi enkazının ilk hâline canlı şahit oldum. Hemen yanında bulunan Pamukşehir sitesi de enkaz hâlindeydi. Vatandaşlar kendi imkânlarıyla kurtarmaya çalışıyordu. Moloz yığınının içinden bir elin belirdiğini gördüm. Binanın 4. katında, camda yaşlı bir amca… İtfaiye ekipleri onu kurtarmak için seferber oldu. O kadar kötü durumun içinden mucizevi şekilde canlı kurtarıldılar. Duygularımız karıştı. Sevinelim mi, üzülelim mi bilemez olduk çünkü aynı anda molozlar arasında bir başka el hâlâ yardım bekliyordu.
- Depremin olduğu gün gece 10’a kadar arama kurtarma ekipleri etrafta yoktu. Vatandaşlar öfkelerini kameralara kustu. Gıda sıkıntısı baş gösterdi. Soğuk havaya rağmen depremzedeler yakınlarının bir umut iyi haberini alabilmek için enkaz başında bekledi. Depremin Gaziantep merkezde en çok vurduğu yer olan Atatürk Mahallesi kelimenin tam anlamıyla savaş alanı gibiydi. Bir tarafta ateş yakarak ısınmaya çalışanlar, diğer tarafta yakınını kurtarmak adına enkazın içine bilinçsizce dalanlar… Bölgede yaşadıklarımızı en aksiyonlu filmlerde bile görmedim. Psikolojik olarak hâlâ sallandığımı düşünüyorum. Nereye baksam o molozlar içindeki eli görüyorum.
Sansür, otosansür ve propaganda: Depremin ardından Twitter’dan medyaya dair 10 tespit
Deprem haberleri: Medyanın “uzman” diye sunduğu bu adam, kâhin değil şarlatan
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – “DEPREM HABERCİLİĞİ” YAZI DİZİSİNDE TÜM BÖLÜMLER
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – GAZETECİLİĞİN EN UZUN GÜNÜ: 17 AĞUSTOS 1999