Dış politika gazeteciliğinden bahsederken; gazeteciliğin diğer alanlarında olduğu gibi öncelikle konuşmamız gereken ilke; “objektiflik” ilkesidir. Objektiflik konsepti, çağdaş gazetecilikte profesyonel etiğin en eski ve en meşru anahtarıdır.
İngiliz siyasal iletişim Profesörü Brian McNair, objektifliği, “Söylenen şeyin; verilen bilginin geçerli ve inanılır olduğuna inanmamızı sağlayan bir kalite kontrol mekanizması” olarak tanımlıyor.
Gerçekten de herhangi bir kriz ya da olayla ilgili gerçekler tam olarak bilinmese bile, gazetecilikte objektiflik, güven unsurunun oluşturulması için elzemdir. Günümüzde; Anglosakson gazetecilik anlayışında objektiflik, ya da en azından objektif olma çabası, gazetecilik mesleğinin normali, olmazsa olmazı kabul ediliyor.
Objektiflikten uzaklaşınca okurun güveni sarsılıyor
Ancak bugün hem Türkiye’de hem de dünyada, dış politika alanında çalışan gazetecilerin özellikle kendi vatandaşı oldukları ülkelerin dahil olduğu uluslararası çatışma ve krizler söz konusu olduğunda objektiflik ilkesinden tamamen uzaklaştığını görüyoruz. Dünyanın her yerinde yükselen milliyetçilik dalgası, gazetecileri de etkisi altına almış görünüyor ve bu durum haberlerde kullanılan dilden gazetecilerin basın toplantılarında sorduğu sorulara kadar yansıyor. Bu da okurun habere ve haberciye olan güvenini azaltıyor.
Gazeteciliğin temel ilkelerinden olan “Gerçeklerin yorumlardan ayrılması, tartışmanın dengeli bir şekilde verilmesi, elde edilen bilgilerin güvenilir ikinci bir kaynak tarafından doğrulanması, gazetecilerin kendi ideolojik görüşlerini ya da herhangi bir siyasi partinin ya da siyasi grubun ideolojik görüşünü haberlerine yansıtmaktan kaçınması, vs.” tarzı kurallar çoktan unutulmuş ve bir tarafa atılmış görünüyor.
Gazeteciler devlet memuru değildir
Dış politika üzerine çalışan gazetecilerin ve diplomasi muhabirlerinin işlerini yaparken şunu unutmaması gerekiyor: Gazeteciler hükûmet çalışanı değildir. Gazeteciler devlet memuru da değildir. Yurtsever, vatansever, hatta milliyetçi bir karaktere sahip olabilirsiniz; ancak işinizi yaparken bunu geri planda bırakmanız ve sadece işine odaklanmanız gerekir. Çünkü gazetecinin işi, sadece gerçekleri yansıtmaktır. Sadece “ne oldu” sorusunun yanıtını aramak değildir, “nasıl oldu” sorusunun yanıtına dair de okurun ve izleyicinin kafasındaki soru işaretleri gidermeye çalışmak, kamuoyunu en sağlıklı şekilde bilgilendirmektir.
Son dönemdeki tutum kaygı verici
Yıllardır dış politika gazeteciliği ve diplomasi muhabirliği yaptığımdan dolayı bugüne kadar sayısız uluslararası zirve izledim ve sayısız yerli ve yabancı lider ve devlet adamının düzenledikleri basın toplantısına katıldım. Şunu söylemek zorundayım: Bu basın toplantılarında maalesef özellikle İran, Ermenistan, Azerbaycan gibi uzun yıllar dünyaya kapalı kalmış ülkelerden gelen gazetecilerin kendi devlet politikalarının bir savunucusu gibi, adeta hükûmet çalışanı gibi sorular sorduklarına tanık oldum. Türk gazetecilerin sorularının ise nispeten daha objektif ve daha çok bilgi edinmeye yönelik olduğunu söyleyebilirim.
Ancak geldiğimiz nokta itibariyle maalesef bu durumun da gitgide değişmekte olduğunu, artık Türk gazetecilerin de uluslararası toplantılarda adeta “hükûmet çalışanıymış gibi” soru sorduklarını görüyoruz. Bu durum hem gazeteciliğin geldiği nokta, hem objektiflik ilkesinin temelden çiğnenmesi hem de Türkiye’nin yurtdışındaki itibarı açısından oldukça kaygı verici. Deneyimli gazetecilerin birçoğunun işten atıldığı, sektör dışı kaldığı bir dönemden geçerken, maalesef artık sadece gazeteciler değil, Türkiye toplumu ve gazetecilik mesleği de kan kaybediyor.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – MÜLTECİ HABERLERİNDE DİKKAT ETMEMİZ GEREKEN BEŞ ŞEY