Görüş

Doğan Medya da boğuldu: Havuz onlarınsa deniz bizim

Hürriyet'in 16 Nisan 2017 Referandumundan sonra attığı manşet. (Fotoğraf: Yasin Akgül)
21 Mart geleneksel medyamızın son günüydü. Baharın gelişini ve yeniden doğuşu simgeleyen bu gün hepimiz için yeni bir başlangıcın miladı olabilir. Havuz problemleri çözülmek içindir.

Önce kötü haber: Türkiye’de medya nihayet tek elde toplandı. Tek adam rejiminin Doğan Yayın Holding şirketlerini ele geçirmesi daha kurak, daha az sesli, daha renksiz bir medya ortamı yaratacak. Doğan Haber Ajansı ve dağıtım şirketi Yay-Sat’ın Demirören grubuna verilmesi muhalif medyanın mevcut iş modellerini daha da verimsiz kılacak. Muhtemelen pek çok medya çalışanı işten atılacak ve bir kısmı uzun süre iş bulamayacak.

Ancak gecenin bu en karanlık anı, güneşin doğuşuna en yakın olduğumuz an olarak da görülebilir.

Ağırlığı yeni medya yayıncılığına vermek, gelişen haber üretim teknolojilerine adapte olmak, dijital platformlar kurmak ve bunların finansal sürdürülebilirliğini sağlamak için artık çok daha elverişli bir ortam var. İşte bu fırsatları tartışmak, günümüz medyası için çözümler önermek ve gazeteciliğin geleceğine dair konuları yenilikçi biçimlerle sunmak için kurduğumuz Journo, tam da bugün dijitalde ikinci yaşını doldurdu mesela. Ne mutlu ki bu iki yıl zarfında bizim gibi nice başka girişim de kitlesiyle buluştu.

Yani doğa boşluk kaldırmıyor. Türkiye’nin yarıdan fazlasını oluşturan ve geleneksel gazete-TV ile zaten pek ilgilenmeyen genç nüfus, kaliteli dijital mecralar istiyor. Bu talep eninde sonunda kendi arzını yaratacaktır. Dijitalde doğmuş medyalar ve sürgündeki haber merkezlerinin sayısı hızla artacak, mevcut İnternet yayınları gelişecek ve kurumsallaşacaktır. Yeter ki okur, izleyici, kullanıcı bağımsız haberciliği desteklesin.

Bu noktada internet üzerinden görsel-işitsel yayın yapanlara lisans zorunluluğu ve RTÜK denetimi getiren düzenleme cesaret kırıcı bulunabilir. Ancak unutulmamalı ki İnternet’in doğası bu tür sansür mekanizmalarını atlatacak yeni yolları her zaman çıkartmıştır. İnternet gayri merkezî özünü koruduğu sürece, RTÜK gibi yerel bir denetim mekanizmasıyla medyaları kontrol etme niyeti arkaik ve gülünç bir hevesten ibaret kalacaktır.

Enseyi karartmayın, gelecek biziz.


Bonus: Havuz problemi

Şarkıyı beğenmeyen ama ‘Havuz onlarınsa deniz bizim’ başlığını öneren Ceren Sözeri‘ye selamlar.

Mustafa Kuleli

1985, İzmir doğumlu. Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. Duvar, Diken, NTV, IMC TV, TV8, Hayat TV ve Evrensel'de muhabirlik, editörlük, yazarlık, sunuculuk ve televizyon programcılığı yaptı. 2013’teki Gezi eylemleri sonrasında Gazeteciler Sendikası’na (TGS) Genel Sekreter seçildi ve 28 yaşında ülkenin en genç sendika yöneticisi oldu. Şubat 2014’te fiziksel saldırıya uğradı ancak olay aydınlatılamadı. Sendikal faaliyeti nedeniyle IMC TV'den atıldıktan sonra tüm zamanını TGS’ye vermeye başladı. Sendika’nın yeni imaj, dil ve söylemini geliştirdi. Gazetecilik sitesi Journo’yu ve gazetecilere yeni medya becerileri kazandıran TGS Akademi’yi kurdu. 2019'da en yüksek oyla Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ) yönetimine girdi ve şu anda EFJ'nin Başkanvekili.

Journo E-Bülten