Kıtanın en büyük basın meslek örgütü olan ve 320.000’den fazla medya çalışanını temsil eden Avrupa Gazeteciler Federasyonu’nun (EFJ) genel kurulu İzmir’de bugün başladı.
Paris, Viyana, Atina gibi aday şehirleri geride bırakarak #EFJ2022’nin evsahibi olarak seçilen İzmir, Avrupa’nın 45 ülkesinden 100’ü aşkın gazeteciyi ağırlıyor. Alsancak’taki tarihi Havagazı Fabrikası’nda bugün başlayan ve yarın sona erecek genel kurula paralel olarak “Yerel Medya Zirvesi” düzenleniyor. Etkinliklerde, Avrupalı gazetecilerin yanı sıra Türkiye’nin 50 şehrinden onlarca basın meslek örgütü temsilcisi yer alıyor.
Konuşmalarda, Türkiye’de basın özgürlüğü üzerindeki baskılar ve TBMM’de tartışılan dezenformasyon konulu kanun teklifi ön plana çıktı. Açış konuşmasını yapan EFJ Başkanı Mogens Blicher Bjerregard daha önce Cumhuriyet gazetesi davasında yargılanan gazetecilere destek vermek için Türkiye’ye geldiğini hatırlatarak şu ifadeleri kullandı:
- Çok acı çektiniz. Birçok Türk gazeteci cezaevine girdi. Mahkemelere çıktınız. Araştırmacı gazeteciliğe, iyi gazeteciliğe harcamanız gereken zamanı mahkemelerde harcadınız. Gazetecilerin basın özgürlüğüne, gazeteciler olarak savunduğumuz değerlere karşı olan davalarda bu kadar çok zaman harcamasına gerek olmamalı. Bu, sizin burada gerçekten çok iyi bildiğiniz bir şey. Yüzlerceniz hapse girdi, binden fazlanız mahkemelere çıktı. Ülkenizde gazeteciler için büyük bir iş yaptınız. Ama hepimiz biliyoruz ki daha kat etmeniz gereken uzun bir yol var ve bizim burada olma nedenimiz sizi desteklemek; ifade özgürlüğünü, basın özgürlüğünü bütün Avrupa’da desteklediğimizi göstermektir. Ama Türkiye’de ne kadar zor zamanlar yaşadığınızı biliyoruz.
Dezenformasyonla mücadele bahanesiyle sansür girişimi
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş ise konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
- Dezenformasyonla mücadele adıyla kamuoyuna duyurulan Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile yeni bir sansür yasası geliyor. Kamu barışına karşı suçlar başlığı altında sırf halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan gazetecilere 3 yıla kadar hapis cezası verilecek.
- Bu düzenleme şu an mecliste. Son derece subjektif değerlendirmeler ile gazeteciler hapse atılmak isteniyor. Bu yasa teklifinde ayrıca suçun failinin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle işlenmesi durumunda ceza 1,5 katına çıkartılıyor, yani gazetecilere diyorlar ki “Haber kaynaklarınızı açıklamak zorundasınız, yoksa sizi hapse atacağız.”
- İnternet medyasında çalışan meslektaşlarımız da Basın Kanunu kapsamına alınacak ancak tüm yetki tarafsızlığını yitirmiş olan Basın İlan Kurulu’na veriliyor. İktidarın bürokratları tarafından yönetilen Basın İlan Kurumu, internet medyasına resmi ilan verme yetkisini, ilanı ve basın kartını iptal etme yetkisini de eline almış oluyor. Sendikamızın da içerisinde bulunduğu Medya Dayanışma Grubu’ndaki meslek örgütleri ile birlikte bu teklifin geri çekilmesi için mücadelemiz sürüyor.
- Tabii ki tek derdimiz de bu değil. Dünya basın özgürlüğü sıralamasında 149’uncu sıradayız. Son 1 yılda 23 meslektaşımız cezaevinde. 31 gazeteci 52 gün gözaltında kaldı. 60 gazeteci hakkında soruşturma açıldı. 28 davada 273 gazeteci yargılandı. Yargılanan gazetecilerin toplam aldığı hapis cezası 75 yıl. 57 gazeteci fiziksel saldırıya uğradı, 54 haber sitesine ve 1355 haber içeriğine erişim engeli getirildi. RTÜK 61 ayrı karar ile 10 milyondan fazla para cezası verdi. 600’e yakın basın kartı iptal edildi. Basın İlan Kurumu 25 gün ilan kesme cezası verdi. Ayrıca Evrensel Gazetesi’nin ilan hakkı bin gündür gasp ediliyor. Sektörümüzdeki işsizlik oranı %18. Böyle bir tablo içerisinde baskılara boyun eğmeyen, kalemlerini satmayan, basın meslek ilkelerinden ödün vermeden gazetecilik faaliyetini sürdüren binlerce meslektaşımız var.
Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Nikolaus Meyer-Landrut konuşmasında ifade özgürlüğünün önemine değinerek, “Vatandaşlar bağımsız bir medyaya erişemezlerse doğru bir bilgiye de erişemezler. Doğru ve bağımsız bir medya tüm süreçler için gereklidir. Böylece şeffaf bir hükümete ulaşılır. Bağımsız bir medya ekonomik olarak da gazetenin bağımsızlığını sürdürübileceği bir yapıya neden olur” dedi.
Doğru ve tarafsız haber alamayan toplumların ön yargılar içinde boğulacağını belirten İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer de “Türkiye gibi özgürlüklerin ağır saldırı altında olduğu, basın özgürlüğünün her gün darbe aldığı ülkemizde gerçeği yazmanın karşılığı ateşten gömlek giymektir” diye konuştu.
Etkinlikte, TGS Genel Eğitim Sekreteri İpek Yezdani, “Türkiye’de gazeteciliğin durumu ve basın özgürlüğü mücadelesi” başlıklı ana konuşmayı yaptı.
Anayasal haklarını kullanıp sendika üyesi oldukları için 44 arkadaşıyla birlikte Hürriyet gazetesinden tazminatsız olarak çıkarıldığını anlatan Yezdani, işten atıldığını haber toplantısı esnasında annesinden gelen bir telefonla öğrendiğini söyledi.
Yezdani, “Annem bana toplantıdan çıkmamı çünkü kovulduğumu söyledi. Anneme ‘Sen nereden biliyorsun’ diye sorduğumda Hürriyet’in sahibinin eve bir tebligat gönderdiğini söyledi. Biz ofiste çalışırken 45 gazetecinin evine tebligat göndermişler. Kimse bize kovulduğumuzu söylemedi. Annelerimizden, çocuklarımızdan, eşlerimizden öğrendik” dedi.
Hürriyet’ten kovulan gazetecilerden Kenan Başaran yazdı: İşletmesel neden!