Dosya

İki aydır ‘evde kal’manın öğrettikleri: Sahayı özledik

Gazetecilerin önemli bir bölümü yaklaşık iki aydır koronavirüs salgını nedeniyle ‘evde kal’ıyor. Türkiye’deki yerli ve yabancı medya şirketlerinde çalışanların, serbest gazetecilerin, televizyoncuların ve dijital yayıncıların sahaya çıkmadan nasıl çalıştıklarını “Evde kalanlar” yazı dizisinde inceliyoruz.
İlk bölümde, sosyal izolasyon döneminde evden yayıncılığa geçen dört gazeteciye kulak veriyoruz. Sahada olmayı özleyen gazeteciler, zorunluluk nedeniyle teknolojiyi artık daha yoğun olarak kullanıyor. Peki, hangi dijital araçları tercih ediyorlar? Evden yayın yapmanın püf noktaları ve teknik incelikleri neler?

DW Türkçe’de çalışan Burcu Karakaş, 18 Mart’tan beri evden yayın yapıyor. Karakaş “Sahaya çıkmadan da gazetecilik yapılabilir ama bu konusuna da bağlı. Her zaman sahada olmayı tercih ederim’’ diyerek şunları söylüyor:

“Genellikle Skype üzerinden röportaj yapıyorum. Şu an için herhangi bir teknik sıkıntı yaşamadım ancak bazen internet yavaşlayabiliyor, o zaman sıkıntı olabiliyor. Evden yayıncılık yapmanın püf noktası bence doğru konuğu bulmak! Doğrudan kasıt, hem uzmanlık hem de anlatımın düzgün olması. Ekipman olarak Mac bilgisayar ve görüntülü görüşme uygulamaları kullanıyorum. Henüz konuk alırken zorlanmadım.”

“Sahaya çıkmadan da gazetecilik yapılabilir ama bu konusuna da bağlı. Her zaman sahada olmayı tercih ederim çünkü ancak bu şekilde haberin kokusunu ve tadını alabilirsiniz. Ancak içinde bulunduğumuz olağanüstü koşullarda teknolojinin nimetlerinden faydalanmak tabii ki çok ama çok önemli. Teknolojinin artık bugün gazeteciliğin ayrılmaz bir parçası olduğunu sanıyorum yadsıyamayız.”

Fırat Fıstık: Gazeteciliğin en önemli anlarından biri tanık olmaktır’

Medyascope’ta çalışan gazeteci Fırat Fıstık ise sahaya çıkmadan gazetecilik yapmanın mümkün olmadığını belirterek “Gazeteciliğin en önemli anlarından biri tanık olmaktır” diyor. Evden yayıncılık konulu sorularımıza ise şöyle yanıt veriyor:

1. Ev yayınlarına ne zaman başladınız?
16 Mart’tan beri evdeyim. Medyascope olarak vakalar ilk ortaya çıktığında yapabileceklerimizi tartışmaya başladık. İlk aşamada 16 Mart’ta ofise gelenlerin sayısını düşürüldü. 20 Mart’ta da kurum olarak ofisi ve stüdyoları kapatıp tamamen evden çalışmaya başladık.

2. Evden yayın yapmanın teknik olarak ne gibi zorlukları ve kolaylıkları var?
Açıkçası ben evden yapılan yayınlarda, konuğa ulaşmak ve yayını anlatmak gibi hazırlık süreçlerinin dışında bir zorluk yaşamadım hatta kolaylıkları olduğunu söyleyebilirim. Teknik olarak zaten kayıt alma seçenekleri fazlaca mevcut. En bilinenlerinden Skype ve Zoom yardımıyla rahat ve hızlı şekilde kaydını alarak yayınlayabiliyorsunuz. Bunun dışında hem online hem de ücretsiz ses kayıt programları da mevcut.

3. Bu yayınlar nasıl bir süreçten geçirilerek hazırlanıyor?
Konuya karar verdikten sonra konuğu ayarlıyorsunuz ya da görüşeceğiniz insanlardan ses kaydı alıyorsunuz. Bunları yaparken normal koşullarda yapılan canlı yayınlarda olduğu gibi görüntülü yapıyorsanız ışığa, arka fona, sese; şayet sadece ses alıyorsanız kaydın kalitesine dikkat etmeniz şart. Daha sonra Skype veya Streamyard kullanarak kaydettiğimiz görüntüyü veya sesi editörlerimizle paylaşıyoruz. Gerekli montajlar yapıldıktan sonra da belli bir saat belirlenerek canlı yayına veriliyor veya YouTube’a yüklenerek doğrudan sitede paylaşılabiliyor.

4. Evden yayın yapmanın püf noktaları neler? Kullandığınız ekipmanlar veya uygulamalar var mı? Konuk alırken zorlanıyor musunuz?
Ben açıkçası online, stüdyosuz bir ortamda bu yayınlar rahat bir şekilde kotarılabiliyor ve iletişim de hızlı, organize şekilde kurulabiliyorsa sabit stüdyoların varlığının ilerleyen zamanda sorgulanabileceğini düşünüyorum. Tabii ki bunun için erken ancak birkaç gün veya bir hafta içerisinde yani kısa bir zamanda tüm yeni mecralar hızlı bir şekilde online yayınlara bu kadar hızlı adapte olduysa bu önemli bir göstergedir, bunda bir hayır vardır diye düşünüyorum.

Şu ana kadar yayınlarımı hep Skype üzerinden kaydettim ancak Streamyard üzerinden de kaydedebiliyoruz. Bunun dışında birinden görüş alacaksam Windows’a yüklü ses kaydedici programını kullanıyorum. Medyapod’un daveti üzerine bir kez podcast yaptım ve sesi iPhone kulaklığımla aldım. Mikrofonlardan farksız şekilde gayet iyi sonuç verdiğini düşünüyorum.

Konuk alırken özellikle Skype, Zoom gibi uygulamalara aşina olanlarla sorun yaşanmıyor ancak yaşça daha büyük ve programları hiç kullanmamış insanlarla zor olabilir tabii ki. Önce programı indirtmeniz ve giriş yapmasını sağlamanız gerekiyor. Ancak bu sorun zaten stüdyoda yayın yaparken de var. Evden yayın yapmaya özel bir durum değil yani.

5. Sizce sahaya çıkmadan da gazetecilik yapılabilir mi?
Kesinlikle hayır. Gazeteciliğin en önemli anlarından biri tanık olmaktır. Ancak salgın nedeniyle temas etmenin, bir araya gelmenin mümkün olmadığı koşullardayız. Gazeteci olarak biriyle görüşeceğiniz, haberi yerinde takip ettiğiniz zaman hem teknik konular kolaylaşıyor, hem de bir gazeteci olarak görüş almanın dışında haberi izlediğiniz yerdeki havaya, takip ettiğiniz bir olayın dışındaki etkenlere dair gözlem yapma fırsatına sahip olabiliyorsunuz. Söyleşi yaptığınız birisinin yayından önceki hâl ve hareketleri dahi size bir şeyler söyleyebilir normal şartlarda.

‘Yerinde gazetecilik başka fırsatlar sunuyor’

Bunların dışında gazetecilik kesinlikle sahada yapılınca anlamlı olan bir meslek. Bunun da azaldığını ve olumsuz bir bakış açısıyla değer kaybettirildiğini düşünüyorum. Bir uzmanla testler hakkında konuşabilir, biriyle Paris’te olan biteni değerlendirebilir ya da bir hastanede neler olduğunu bir hekimin söylediklerinden takip etmeye çalışabilirsiniz ancak hiçbiri sizin o hastaneye giderek yerinde takip etmenizden, sokakta neler olup bittiğini sokağa çıkarak anlamanızdan daha iyi değildir.

Tabii ki bu mecralar size yeni olanaklar sağlıyor ama önemli olan bu olanaklar ve araçlarla gazeteciliği bütünleştirmeniz. Yerinde gazetecilik yapmak çoğu kez size başka insanlarla tanışma, başka olayları deneyimleme, başka tanıklıkları dinleme fırsatı da sunuyor. Önünüzde açılan bir Skype penceresindense; bir pencerenin arkasında açılabilecek 5-10 pencere daha olduğunu düşünün…

6. Evde olmak nasıl hissettiriyor?
Çok evde kalmaya alışık biri değilim, ilk günler buna alışmaya çalıştım. İki hafta kadar sonra alışmaya başladım ve günlük ev rutinlerim oluştu. Sabahları erken kalkmaya çalışıyorum (tabii herkes gibi biraz zor oluyor). Kahvaltıyı hazırlayıp o sırada haberleri tarıyorum. Daha sonra öğle saatlerine kadar çalışıyorum, bir şeyler okuyorum veya haber üzerinde çalışıyorum diyebilirim. Akşam saatlerinde Fahrettin Koca’nın açıklamalarını izlemek günlük rutinime işledi doğal olarak. Kendime ancak akşam 10, 11’den sonra vakit ayırabiliyorum. Ama bunda bile çok fazla kitap okuyamıyorum.

‘Twitter, balkondan sarkan mahalle kaygılısı’

Her gün delicesine dizi, film izleyip kitap okuyan insanlara çok imreniyorum. Yapmayı denediğim anda aklım direkt Twitter’a gidiyor, ne olduğunu merak ediyorum, kaçırma hissi ağır basıyor. Bu yüzden çok zorlanarak bir şeyleri bitirebiliyorum. Instagram challenge’larına ise ayrıca imreniyorum. Twitter’ı balkondan sarkan mahalle kaygılısı, Instagram’ı dünya yansa umurunda olmayan genç bir kadın veya erkek, Facebook’u ise olanları sonradan duyan, mahallenin en eskisi gibi sınıflandırıyorum.

İki günde bir çıktığım 20-30 dakikalık yürüyüşler dışında 24 saat evde olan biri olarak herkes gibi biraz sıkılmaya başladım, bunu arkadaşlarımla yaptığım görüntülü konuşmalarla aşmaya çabalıyorum. İyi de geliyor, önerimdir. Herkesin hissettiğine yakın şekilde salgın öncesi fotoğraflarım beş sene öncesine aitmiş gibi gelmeye başladı. Yemek yapmakta kendimi geliştirmeye çalışıyorum, hiç okumaya cesaret edemediğim Direnmenin Estetiği’ne yapıştım (İttire ittire ilerlesem de).

Duygu Göktürk: Sahada çalışmak ile evden çalışmayı bir tutmak olmaz

Instagram hikâyeleri üzerinden yayın yapan GZT’nin sunucusu Duygu Göktürk evden yayıncılığa 18 Mart’ta başlamış. Göktürk’e göre “sahada çalışmak ile evden çalışmayı bir tutmak olmaz. Evden çalışarak da kaliteli bir yayıncılık yapabilmek mümkün. Göktürk sorularımıza şöyle yanıt verdi:

“18 Mart çarşamba günü koronavirüse karşı önlem amaçlı, tedbiren evden çalışmaya başladım. Aynı gün de evden yayınlar yapmaya başladım. Aslında evden yayın yapmak son derece pratik. Her gün olduğu gibi, şirkete gidermişçesine erkenden kalkıp yayınlarıma hazırlanıyorum. Konuları ve konuklarımı kendim belirliyorum. Önceden olduğu gibi yayınlarımın editörlüğünü de kendim yapıyorum. Stüdyodan yayın yaparken kameramanlar, stüdyo şefim, prodüsiyon şefim, grafikerler, kurgu yapan arkadaşlarımız da benimle oluyordu, temas halinde oluyorduk. Şimdi bir tripod, bir cep telefonu, mikrofon ve internet bağlantısı aracılığıyla yayınları yürütüyorum. GZT olarak içeriklerimiz yine aynı yoğunlukta ve kalitede devam ediyor.”

Evden yayıncılık pratik, ama bağlantı kopabiliyor

“Evden yayıncılık yapmanın avantajlarına ve dezavantajlarına bakacak olursak avantajları şöyle ki; pratik oluşu açısından çok avantajlı. Konuk ile görüşme yaptıktan sonra dakikalar içinde yayında oluyoruz. Yani bir araya gelmemize gerek kalmadığı için vakit kaybı da yaşanmıyor. Az ekipmanla ve az kişi ile etkili bir yayın çıkartabiliyoruz. Dezavantajı da şudur: Bağlantı kalitesi düşük olabiliyor ya da bağlantı kopabiliyor. Bu noktada yapılabilecek şeyler çok kısıtlı. Görüntü kalitesi zaman zaman düşebiliyor. Bir diğer eksisi ise ben programlarımın kurgusu yapılırken mutlaka kurgu ekibinin yanına oturur, aşama aşama izlerim. Uzaktan bağlantı ile bu mümkün olmuyor. Ama GZT’nin sorunsuz çalışan bir iletişim ağı var. İletişim kurmakta bir sorun yaşamıyoruz.”

“Yayınlara hazırlanma sürecinde ise konuğum varsa öncesinde onunla bir görüşme yapıyorum. Açımı test ediyorum, görüntümü kontrol ediyorum, tripodun yerini değiştirerek arka planı ayarlıyorum ve tabii internet bağlantısının da son bir kontrolünü yapıyorum. Konuğum yoksa önemli açıklamaları takip edip, notlar alıp bunları canlı yayın aracılığıyla aktarıyorum.”

Gülümsemek ve samimiyet püf noktalardan biri

Püf noktalardan biri gülümsemek ve samimiyet. GZT olarak dijital yayıncılık yapıyoruz ve dijital yayıncılık bu anlamda televizyon haberciliğinden resmiyet açısından çok farklı. Sizi izleyen kişi arkadaşıymışsınız gibi hissediyor. Bu bağı kurmak çok önemli. Püf noktalardan bir diğeri de yorumlar. Yayın esnasında mutlaka yorumlara bakılmalı ve cevaplar verilmeli. Çünkü interaftif bir yayıncılık örneği veriyoruz ve bu süreçte sizi izleyenleri yayının bir parçası haline getirmek, onların sorularını, sorunları cevaplamak ya da yönlendirmek önemli. Bu noktada bizim eksik kaldığımız bir konu varsa ve o konuda çok fazla soru varsa, mutlaka yayınımıza bir uzman alıyoruz.”

Arka plan sade olmalı, göz yormamalı

Teknik anlamda püf nokta ise arka planınızın sade olması, göz yormaması. Alan derinliği çok önemli. Düz beyaz bir duvar yayınınızı izlenir kılmayacaktır. Bir kitaplık arka plan için iyi fikir olabilir. Ve arka plana çok da yakın durulmamalı. Bu alan derinliği açısından çok önemli. Ve tabii ışık da çok önemli. Tercihiniz mümkünse doğal ışıktan, yani gün ışığından yana olmalı ve ışık mutlaka yüzünüze karşıdan vurmalı. Buradan da anlaşıldığı gibi kendiniz hem sunucu, hem editör, hem kameraman, yönetmen, sesçi, ışıkçı oluyorsunuz. Yayın tümüyle sunucuya bağlı hale geliyor.”

Bigvu, Zoom, Evernote, Discord ve Rocket.Chat

“Kullandığım ekipmanlar bir cep telefonu, bir yaka mikrofonu ve bir tripod. Bu süreçte prompter kullanamadığımız için onun yerine Bigvu isimli bir teleprompter uygulaması kullanıyorum. Canlı yayınlarda ise zaten prompter kullanmıyorum. Konuk ile yayınların kaydını almak için Zoom kullanıyorum. Programlarımın metinlerini ve kurgu planını oluşturmak için ise kullandığım uygulama Evernote. Dijital toplantılar da yapıyoruz. Bu süreçte ekiple sağlıklı iletişim kurmak çok önemli. Dijital toplantı için Discord, şirket içi iletişim için ise Rocket.Chat kullanıyoruz. Yayınlarımızı genellikle Instagram canlı yayını aracılığıyla yapıyoruz. Her saat başı gelişmeleri canlı yayın ile buradan aktarıyorum.”

Ekip olarak kendi sınırlarımızı da keşfettik

“Sahada çalışmak ile evden çalışmayı bir tutmak olmaz. Evden çalışarak da kaliteli bir yayıncılık yapabilirsiniz, gazetecilik yapabilirsiniz ama sahadan gelen bilgiye muhtaç durumdasınız. Bu noktada özelikle ajans muhabirlerinin büyük emeği var. Biz onlardan gelen bilgileri pişiriyoruz, süslüyoruz. Evden de gazetecilik yapılabilir ama bunu yapabilmeniz için sahadan gelen bilgilere erişmek gerek. GZT ekibi olarak kendi sınırlarımızı da keşfettik. Evden neler yapabileceğimizi gördük. Ben bunu dijital yayıncılıkta örnek alınabilecek düzeyde buluyorum. Bence yayın hayatımızda güzel bir basamak atladık. Evde olmak, açık ofiste çalışmaktan daha konforlu. Sabah uyandığınız an ile işinize başlamanız arasında geçen süre maksimum 10 dakika. Bu işimize de büyük bir artı olarak yansıyor. Ulaşımda geçen süre kaybı yok.”

‘Bir gazeteci her zaman haberinin duyulmasını ister’

Bianet’te çalışan gazeteci Evrim Kepenek ise evden yayın yapmaya 13 Mart’ta başlamış. Evden yayıncılıkla ilgili şunları söylüyor Kepenek:

“Bir gazeteci her zaman haberinin duyulmasını, kendisinden ziyade haber yaptığı kesimin sorunlarını aktarmak açısından daha büyük kitlelere ulaşmak için duyulmasını çok ister. Ve bunun her yolunu dener. Önceden ofis ortamında bunu yapardık ama şimdi salgın nedeniyle evlere kapandığımız için evden yayıncılık yapıyoruz. Aslında yine amacımız haberlerini yaptığımız kişilerin seslerini daha fazla duyurmak.”

“Yayınları Skype üzerinden yapıyoruz.  Skype’ında avantajları da var dezavantajları da var. Bir kere yayının çok uzun olmaması gerekiyor. Çünkü çok uzun programlar izlenmiyor. Ama teknik olarak da yüz yüze röportaja alışmışsanız ekran üzerinden bunu yapmak biraz zor. Ama onun dışında çok büyük zorlukları yok, biraz tekniğe hakimseniz eğer zaten canlı yayında olmadığı için montajda istediğimiz kadarını alıp kullanabiliyoruz.

“Yayından önce kiminle röportaj yapacağımıza karar veriyoruz ki bu çok önemli. Ondan sonra o kişiyle konuşuyoruz, soruları ve konu başlıklarını belirliyoruz. Ben konuklarımdan tekrara düşmemek için daha önce söylenmemiş gerçekleri anlatmamalarını istiyorum.  Çünkü izlenirlik açısından çok zamanımız yok ve bunu iyi kullanmamız lazım. O yüzden ben kendim konuşmak yerine karşımdakini konuşturmaya çalışıyorum. Konuk alırken zorlanmıyoruz çünkü konunun uzmanları görüşlerinin duyulmasını istiyorlar. Ve bundan başka da bir yöntem yok.  Haber kaynaklarıyla yan yana gelemeyeceğimiz için böyle yayın yapıyoruz.”

Mutlaka önce deneme yayını yapmalısınız

“Ekipman olarak tripod, kulaklık, evimizde fon oluşturabilecek mini stüdyo tarzı bir alan yaratabilirsiniz. Mikrofon ses açısından önemli. Bu detaylara dikkat etmeniz gerekir ve mutlaka yayına başlamadan önce bir deneme yayını yapmalısınız. Belki bir arkadaşınızla olabilir. Ben öyle yapıyorum.  Haber kaynağıma bağlanmadan önce bir arkadaşıma bağlanıp görüntümü test ediyorum. Ondan sonra konuğuma bağlanıyorum. Yayın sırasında kadrajınızı kaybetmemeye ve konuyu anlatan kişiyi dinlemeye mutlaka özen gösterin.”

‘İçeriden de sahayı anlatan güzel haberler yapabiliriz’

“Ben sahacıyım, sokak insanıyım. Gazetecilik anlamında da oradan çok beslendim. Ama maalesef Türkiye’de özellikle OHAL ilanları, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı illerde sokağa çıkma yasakları, darbe girişimi derken sokağın da yavaş yavaş kapalı alanlara çekildiğini biliyoruz. Biz yıllar önce İstiklal Caddesi’nde en az 10 eylem takip ederdik. Kadınlar, işçiler, Cumartesi Anneleri orada bir araya gelip seslerini duyurabiliyordu. Ama bugün geldiğimiz noktada, bahsettiklerimden dolayı açıklamalar kapalı alanlara çekildi. Sendikalar kapalı alanlara çekildi. Yine seslerini duyurabiliyorlar ama o sokağın verdiği hareketlilik yok. Evet, evlerden de yayıncılık yapılabilir ama 1 Mayıslar, Nevruzlar, büyük mitingler var. Gazeteciler yönünü sahaya dönebilir. Bunun bir dengesini oturtmak gerekiyor. ‘Ben muhabirdim, editör oldum’ demek ‘ben artık sahadan iş yapmayacağım’ demek değildir. İçeriden de sahayı anlatabilen çok güzel haberler yapabiliriz.”

‘Cezaevindeki gazeteciler daha kötü koşullardalar’

“Sürekli evde olmak bir kere insan doğasına aykırı, insan kapalı bir alanda ama bunu söyleyince de cezaevindeki binlerce insanı, gazeteciyi de aklıma getiriyorum. Onlar da uzun zamandır bu koşullardalar. Ve çok daha kötü koşullardalar. Biz bir gün buradan çıkacağımızı, bütün bu sürecin biteceğini biliyoruz, öyle bir umudumuz var. Bu süreç bize çok önemli şeyler söylüyor aslında. Eskisi gibi olmamamız gerektiğini söylüyor.  Ben evde buna yoğunlaşıyorum. Küresel ısınma ve iklim krizi diyoruz, aslında korona da bir iklim krizi. Doğa bize ‘yapmayın, eskisi gibi yaşamayın, artık beni bu kadar tüketmeyin’ diyor.”


KAYDA GEÇSİN – GAZETECİLER ANLATIYOR

Meltem Suat

1994 İstanbul doğumlu. Ege Üniversitesi Gazetecilik Bölümü'nde okudu, ulusal ve yerel medya kuruluşlarında çalıştı. Journo, Daktilo1984, NewslabTurkey gibi sitelere içerikler hazırlayan Suat, mesleğini serbest gazeteci olarak sürdürüyor. Daktilo1984'te Mutfakta Ne Var isimli toplumsal cinsiyet odaklı podcast serisini hazırlayıp sunuyor.

Journo E-Bülten