Görüş

Ferai Tınç yazdı: Basın özgürlüğü mücadelesinde yeni araçlara ihtiyacımız var 

Yaşam hakkından sonra en önemli hak olan düşünce, ifade, gerçeğe ulaşma ve onu paylaşma hakkı gevşemeye gelmez. Hak ve özgürlükler toplumların, bir nevi Sisifos başkaldırısıdır. Sonu yoktur; rahatı, bıkması, vazgeçmesi yoktur.

20. yüzyıl gazeteciliği ile 21. yüzyıl gazeteciliğini aynı sınırlar içinde tarif etmek nasıl mümkün değilse, basın özgürlüğünün bir kez kazanıldıktan sonra yaşamsallığını sürdürmesini beklemek de mümkün değildir.

Bütün hak ve özgürlükler gibi basın özgürlüğü de toplumsal değişim içinde değerlendirilmeye ve bu değişime uygun yeni düzenleme ve tariflere ihtiyaç duyar.

İnsan hakları skalasında yaşam hakkından sonra en önemli hak olan düşünce, ifade, gerçeğe ulaşma ve onu paylaşma hakkı gevşemeye gelmez. Hak ve özgürlükler toplumların, bir nevi Sisifos başkaldırısıdır. Sonu yoktur; rahatı, bıkması, vazgeçmesi yoktur.

Tanrılara başkaldırdığı için Zeus tarafından bir kayayı önündeki dağın tepesine çıkartmaya mahkûm edilen Sisifos, kayayı tepeye taşır ama kaya yine aşağı yuvarlanır ve bu mücadele sürer gider. Fransız yazar Albert Camus, “Sisifos Söyleni” adlı romanında, ”Tepelere tırmanma mücadelesi insanın kalbini doldurmaya yeter. Sisifos’un mutlu olduğunu düşünmelidir” der.

Meydan okuma özgürlüktür, mücadele mutluluktur.

Tutuculaşma tehdidi

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 19. Maddesi şöyle der: “Her ferdin fikir ve ifade özgürlüğüne hakkı vardır. Bu hak, müdahale edilmeksizin fikir sahibi olma, bilgi ve düşünceleri sınırlar söz konusu olmadan her türlü medya aracılığıyla arama, elde etme ve yayma hakkını içerir.”

Basın özgürlüğünün en temel tarifi olan bu ifade günümüzde ve gelecekte bu mücadelenin hareket noktası olmasına rağmen sürekli çekiştirilmekte, ek maddelerle sınırlandırılmaktadır.

21. yüzyılın ilk yıllarından itibaren insanlığın karşı karşıya kaldığı tehditler, basın ve ifade özgürlüğü ile ilgili sorgulamalara da neden oldu.

Özellikle 11 Eylül sonrası dünyada, “Güvenlik özgürlüklerin önüne geçmelidir” diyenler seslerini yükselttiler. ABD Başkanı George Bush’un 2002’de “önleyici savaş” (preemptive war) düşüncesini ortaya atmasıyla “halkın güvenliği için önleyici önlemlerin medyada da  alınabileceği, bazı görüş ve düşüncelerin engellenmesi hatta yasaklanması gerektiği” tartışmalarının birçok çevreyi ikna ettiğini gördük.

En ileri demokrasilerde bile yöneticilerin medya ile kavga ettiğine (Trump, Macron), beğenmedikleri gazetecileri ve yayın kuruluşlarını hedef gösterdiklerine tanık olduk.

Türkiye gibi baskıcı rejimlerde ise var olan ve basın özgürlüğünü güvence altına alan uluslararası ve ulusal yasaların, hukuk kurallarının fütursuzca ihlâl edilişini yaşadık. Yaşıyoruz.

Biz 141, 142 kaldırıldıktan sonra artık her konuda istediğimizi yazabileceğimizi düşünüyorduk. Özgürlüğün yolları ne kadar dikenliymiş, özellikle kriz zamanlarında.

İki kutuplu dünyanın çökmesiyle birlikte güçlenen küreselleşme, gezegenimizi çevresel ve insani çok ciddi krizlerle yüz yüze getirdi. Savaşlar ve göç radikalizmi besledi. Dünyada sağ ve aşırı sağın güçlenmesine yol açan bu gelişmeler, özgürlüklerin “muhafazakâr” yorumlarına yol açtı.

Bu muhafazakârlaşma ortamında basın özgürlüğü mücadelesinde yeni araçlara ihtiyacımız var.

Manipülasyon tehdidi

Gerçeğin ortaya çıkmasını engelleyen en önemli nedenlerden birisi iktidarların uyguladığı sansür, baskılar ve hapisle tehdit ise, diğer önemli etken de yalan haberlerdir.

Gerçeğin üzerinin örtülmesi, çarptırılması ve halkın karşısına var olmayanın, yalanın çıkartılarak kitlelerin yanlış seçimlere sürüklenmesi günümüzde basın özgürlüğü açısından ciddi tehdit oluşturmaktadır.

Basın özgürlüğü mücadelesinde manipülasyon ve dezenformasyonla mücadelenin yollarını da bulmak zorundayız. Zira, medya kendi yöntemleri ile bunu yapmazsa yasal kısıtlamalarla bu yola gidilmesi kaçınılmazdır. Bu kısıtlamalar basın özgürlüğü ihlallerini derinleştirecektir.

Yeni mecralar ve güvenilirlik

Ana akım medya, gazetecilik ve yayın etiğine tam olarak uyulduğu durumlarda sosyal medya karşısında güvenli bir limandır. Ancak geçmişte de iktidarların ve patronların çıkarları karşısında kırılgan olan ana akım medya, günümüzde daha kötü bir durumdadır. İtibarını ve güvenilirliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Sosyal medyadaki dezenformasyon odaklarına karşı etkisi çok kısıtlıdır. Bu tehdide karşı nasıl mücadele edilir?

Basın etiği, basın özgürlüğü mücadelesinin olmazsa olmazıdır. Basın örgütleri ve iletişim fakülteleri bu konuda çalışmayı ve günün koşullarına göre etik kuralları yeniden belirlemeyi hiçbir zaman bırakmamalıdır.

Örgütlü mücadele, dün olduğu gibi bugün de basın özgürlüğünün vazgeçilmezidir. Ancak örgütlerin kendilerini gözden geçirip yenilemeleri de gerekir.

İnternet, zararlarından daha fazla yararlar sağlayabilecek bir mecradır. Bu mecranın en iyi kullanımının örneklerini özellikle araştırmacı gazetecilik yapan meslektaşlar arasında görüyoruz. İstatistiklerin dilini, arşivlerin sırrını, resmi açıklamaları, mahkeme dosyalarını, kısacası ulaşılabilecek her yeri sabırla çözüp, doğru tahlillerle çok faydalı kaynaklar ve çarpıcı haberler hâline getiriyorlar.

Bu çalışmaların sonucu ortaya çıkan gerçekler halka kitaplar hâlinde ulaşıyor ancak bunların haber olarak daha geniş kitlelere ulaşabilmesi için “araştırmacı gazetecilik vakıfları” da kurulabilir; böylece birçok gazeteci için adresler çoğaltılıp bağımsız gazetecilik olanağı artırılabilir.

İnternetin sağladığı her mecrada, blog, Twitter, Facebook ve Instagram gibi platformlardan yararlanarak dolaşan haberler arasında ayıklama yapılabilmesini sağlayacak olan şey, güvenilir adreslerin yaygınlaşmasıdır.

Bütün bunların yanı sıra, basın özgürlüğü halkın talebi hâline gelmelidir.

Bunun temel bir özgürlük olduğunu, gerçeği bilme hakkının demokrasinin temel direği olduğunu kavratmalıyız. Çünkü gerçeğe ulaşamayanların seçimlerde doğru oy kullanması, isabetli seçimler yapması mümkün değildir.

Yalan rüzgarlarına, manipülasyona, dezenformasyona, baskılara, haksızlıklara, yolsuzluklara karşı insanı koruyan tek şey; düşünce, ifade ve basın özgürlüğüdür.

Bu yazı ilk olarak Türkiye Gazeteciler Sendikası ile Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin Ocak 2021’de yayımladığı “Özgür Basın” dergisinde yer aldı. Tüm yazılara Özgür Basın sayfasından erişebilirsiniz.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – KADIN GAZETECİLER HÜRRİYET’TE DEVRİM YAPMIŞTI

Ferai Tınç

Mesleğe başladığı Hürriyet dış haberler servisinde 28 yıl çalıştı, yıllarca dış haberler müdürlüğü ve dış politika yazarlığı yaptı. Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) yönetim kurulu üyesi olarak Türkiye’de basın özgürlüğü için mücadele verdi. 2011’de Hürriyet’ten istifa ettikten sonra Bozcaada’ya yerleşti.

Journo E-Bülten