Türkiye’de bazı medya kuruluşlarının yayın çizgilerinde son dönemde dikkat çekici dönüşümler yaşanıyor. Daha önce muhalif ya da tarafsız bir çizgide görülen Flash TV, Ekşi Sözlük ve KRT gibi mecralar hakkında “iktidara yakınlaştıkları” yorumları yapılıyor.
Medya sahipliği ve finansmanı konusunda şeffaflığın esas olması gerektiğini aktaran iletişim akademisyeni Dr. Güventürk Görgülü’ye göre bir medya kuruluşunun güvenilirliğini değerlendirirken sorulması gereken ilk soru: Bu yayın kim tarafından finanse ediliyor?
Türkiye’de demokrasinin kritik bir dönemeçten geçerken basın özgürlüğünün ağır bir baskı altına alındığı bugünlerde medya sahipliği ve haberciliğin finansmanı konusuna Journo sıkça değindi.
İktidarın kontrolündeki medyanın farklı sektörlerdeki büyük yatırımlarının yanı sıra bu kuruluşların televizyon ve Google reklamlarıyla nasıl finanse edildiğine dair içerikler bunlar arasındaydı.
Bir medya kuruluşunun iktidar çevrelerinin kontrolüne girmesinin ardından bağımsız gazeteciliği terk edip propaganda organı hâline geldiği, geçmişte Demirören Medya’nın yandaşlaşması örneği üstünden uluslararası akademik çalışmalarda da incelenmişti.
Son dönemde yaşananlar, finansman kaynaklarının, bağımsız medyanın haberciliğini de etkilediğini, hatta otosansüre neden olabileceğini gösteriyor. Örneğin reklam gelirleriyle kendisini finanse eden Sözcü, ana muhalefetin haber değeri taşıyan boykot çağrısını marka isimlerini sansürleyerek yayımlamıştı.
Medyanın finansman ve sahiplik yapısında özellikle şeffaflık eksikliğiyle gündeme gelen tartışmalar sürerken son dönemde “yandaşlaştığı” savunulan üç kuruluş dikkat çekiyor: Flash TV, KRT TV ve Ekşi Sözlük.
Flash TV: Haberle döndü, fazla dayanamadı
Flash TV, stüdyolarındaki bitmeyen halayları ve reality şovlarıyla hafızalara kazınmış bir kanaldı. 2019’da “İktidar sahiplerinin hukuk tanımaz uygulamaları, idarî ve siyasî baskılar dayanılmaz” diyerek yayın hayatına son veren kanal, Ekim 2021’de yeni logosuyla ekranlara döndü ve kamuoyunda “muhalif” diye bilinen çok sayıda kişiyi transfer etti.
Kanalın bu geri dönüşü aynı zamanda sahiplik tartışmasını da beraberinde getirdi. Kanalın kurucularından Ömer Ziya Göktuğ, Flash TV’yi yeniden yayına başlatmayı planlıyordu; ancak şirketin diğer ortağı ve kardeşi Mehmet Emin Göktuğ, bu karara karşı çıktı. Yayına dönme kararının kendisinin onayı olmadan tek taraflı alındığını belirten Mehmet Emin Göktuğ, yasal sürecin başlayacağını söyledi.
9 Ocak 2022’de Ömer Ziya Göktuğ’un vefatı, şirket içinde yönetimsel anlaşmazlıklara yol açtı. Bu süreçte 16 Mart 2022’de kanala kayyum atandı ve 15 Nisan 2022’de Flash TV’nin yayın lisansı sona erdi. Aynı gün, kanal “Flash Haber TV” adıyla yeniden yapılandırıldı ve yayınlarına devam etti.
Flash Haber TV’nin kurucuları Ömer Ziya Göktuğ’un kızları Eser Göktuğ Okan ve Özge Göktuğ Güleç, tarafsız bir yayın politikası hedeflediklerini açıklayarak “Muhalif ya da iktidar yanlısı değil, gerçekten yana bir yayıncılık” vurgusu yaptı.
Ancak Kasım 2024’te Flash Haber’in satışı gündeme geldi. Halk TV’nin sahibi Cafer Mahiroğlu anlaşmaya varıldığını ve imzaların yakında atılacağını duyursa da satış son anda gerçekleşmedi. Mahiroğlu kanal yönetiminin tehdit ve baskıya maruz kaldığını öne sürdü.
Ocak 2025’te ise Flash Haber’in, Bank Pozitif ve Payfix gibi yatırımları bulunan Erkan Kork’a satıldığı duyuruldu. Kork, Mart 2025’te yasadışı bahis operasyonunda tutuklandı. Ardından Bankpozitif yönetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) devredildi ve Flash TV ile diğer şirketlere el konuldu.
Bu süreçte Flash Haber TV’de önemli kadro değişimleri oldu. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından İpek Medya Grubu’na atanan kayyum sürecinde görev alan Oğuzhan Müezzino genel yayın yönetmeni, iktidara yakınlığıyla bilinen Ersoy Dede ise ana haber sunucusu oldu. Kanalın programcıları arasında iktidara yakın Hadi Özışık da yer alıyor. Özışık, 2021’de Sedat Peker’in videolarında adı geçen isimlerdendi.
İddialarla ilgili görüş talep ettiğimiz Flash TV, e-postamıza yanıt vermedi.
KRT TV: Sarıgül’ün yardımcısı aldı, yayın çizgisi değişti
Flash Haber TV bugünlerde ekranlardan muhalefeti hedef alan bir yayın politikası sürüyor. Ancak dönüşüm Flash TV’ye özel değil. Yayın politikalarındaki âni değişimlerle dikkat çeken televizyon kanallarından biri de KRT TV.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Mustafa Sarıgül’ün ilgilendiği daha önce kamuoyuna yansıyan KRT TV, Kasım 2023’te el değiştirdi. Kanalı, Sarıgül’ün kurduğu Türkiye Değişim Partisi’nde genel başkan yardımcılığı yapan Fırat Bozfırat satın aldı. Bozfırat, yaptığı açıklamada Sarıgül’ün kanalla bağı olduğu iddialarını reddetti.
Satışın ardından Genel Müdür Adnan Bulut istifa etti, yerine gazeteci Serdar Akinan getirildi. Akinan’ın Mart 2024’te kanaldan ayrılmasının ardından, geçmişte ATV Haber’de yöneticilik yapmış olan Yaşar Gürsoy görevi devraldı. Ancak Gürsoy da 25 gün sonra görevinden ayrıldı.
Nisan 2024’te Beyaz TV programlardan sorumlu yapım müdürü olarak görev yapan Cihat Zembat, KRT TV’de CEO görevine getirildi. Kanalın web sitesinde belirtilmeyen bu durumu teyit etmek için KRT TV’yi aradığımızda buna dair bir bilgi verilemeyeceği söylendi.
KRT TV, son dönemde yayımladığı programlar ve konuk tercihleri nedeniyle kamuoyunda “iktidara yakınlaştığı” yönünde değerlendirmelere konu oluyor. Bu değerlendirmelerden biri de kanal içinden geldi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınıp tutuklanması sonrası başlayan barışçıl protestolar sürerken gazeteci Alev Olgay, 27 Mart’ta KRT TV’deki görevinden istifa ettiğini açıkladı. Kararını hem programında hem de sosyal medya hesabında duyuran Olgay, kanalın yayın politikasına yönelik eleştirilerde bulundu.
KRT TV aynı dönemde Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan ile iktidara yakın tutumuyla bilinen gazeteci Nagehan Alçı’nın canlı yayındaki tartışmasıyla da gündemdeydi. İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının konuşulduğu programda iki isim birbirini suçladı.
Eskiden kimin hangi şirkete ve medya kuruluşuna sahip olduğu bilinirdi
Peki, bu tür yayın politikası değişimleri izleyici ve okuyucuların güven algısını nasıl etkiliyor?
İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Dr. Güventürk Görgülü’ye göre, esas değişim medyanın sahiplik yapısındaki bulanıklık.
“Alacakaranlıkta Gazetecilik” adlı kitabını geçen yıl yayımlayan Görgülü’ye göre, bugün medyada sahiplik yapılarının belirsizleşmesinin temel nedeni, 2000’li yılların ortalarından itibaren hükûmetin ana akım medyayı dönüştürmesi.
- Geçmişte günümüzde göre, kimin hangi şirketlere sahip olduğu, hükûmetle ya da sermaye gruplarıyla nasıl ilişkiler kurduğu daha net biçimde biliniyordu. Ancak bugün, özellikle ana akım olarak tanımlanan televizyon kanallarında bu yapı oldukça bulanık ve karmaşık.
Görgülü, Flash TV örneğini anımsatarak bir medya kuruluşunun kim tarafından, hangi amaçla açıldığının, yönetiminde kimlerin yer aldığının ve bu kişilerin siyasî ya da ekonomik bağlantılarının çoğu zaman belirsiz olduğunu belirtiyor: “Bu belirsizlik nedeniyle izleyiciler, bir kanalın yayın çizgisini anlayabilmek için içeriklere ve programa davet edilen konuklara bakarak çıkarım yapmaya çalışıyor.”
Bu nedenle medya sahipliğini takip etmenin hem araştırmacılar hem de kamuoyu için giderek zorlaştığını belirten Görgülü, “Bu belirsizlik de izleyici ve okuyucunun haber kaynaklarına duyduğu güveni zedeliyor” diyor.
Bir medya mecrasının güvenilirliği açısından ilk sorulması gerekenin “Bu yayın kim tarafından finanse ediliyor” sorusu olduğunu vurgulayan Görgülü, özellikle sahibi ya da finansman kaynağı belirsiz kuruluşların izleyici açısından güven zedeleyici etkisi olduğuna dikkat çekiyor. Görgülü’ye göre, medya sahipliği ve finansmanı konusunda şeffaflık esas olmalı; hangi fonlardan yararlanıldığı, okuyucu destek oranı gibi bilgiler açıkça paylaşılmalı.
Ekşi Sözlük’te yandaş trol krizi
Medya sahipliği ve yayın çizgisindeki değişim yalnızca televizyon kanallarıyla ve sahiplik meselesiyle sınırlı değil. Dijital platformlar da benzer tartışmaların odağında yer alıyor. Bu platformlardan biri de Ekşi Sözlük.
Platformun başlangıçtaki demokratik ve özgürlükçü yapısından uzaklaştığını düşünen birçok kullanıcı, sosyal medyada Ekşi Sözlük’ü protesto ettiğine dair paylaşımlarda bulunuyor, boykot çağrısı yapıyor.
İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla başlayan protesto ve boykot sürecinde Ekşi Sözlük yeniden kamuoyunun gündemine oturdu. İktidar yanlısı içeriklerin Ekşi Sözlük’te öne çıkarılması, yandaş trollerin organize dezenformasyonunun yönetimce engellenmemesi, muhalif içeriklerin baskılanması ve hatta silinmesi de iddialar arasında.
Ekşi Sözlük, 2 Nisan’da yaptığı açıklamada herhangi bir siyasi yapıyla bağlantısı olmadığını belirterek, iktidara yakınlaşma, sermaye ilişkileri ve muhalif içeriklere müdahale iddialarını reddetti. Ekşi Sözlük ekibinde İletişim Başkanlığı çalışanlarının olmadığı belirtildi, platformun kurucusu Sedat Kapanoğlu ile ortağı Başak Purut olmak üzere yalnızca iki ortağı olduğu ifade edildi.
Ancak iddialarla ilgili yanıtların birçoğu Ekşi Sözlük ve sosyal medya kullanıcılarını ikna etmedi. Ekşi Sözlük bir yandan Türkiye’de yetkililerin taleplerini yasalar gereği karşıladığını vurgularken bir yandan da markalardan her ay milyonlarca lira reklam geliri elde ediyor.
Görüş talep ettiğimiz Ekşi Sözlük de e-postamıza yanıt vermedi.
“Durum bir tavuk-yumurta döngüsüne dönüşmüş durumda”
Görgülü’ye göre, hangi mecra söz konusu olursa olsun medya okuryazarlığı yalnızca haber/içerik okumaktan ibaret değil; bir haberin/içeriğin neden yazıldığını, arkasındaki amaçları ve ilişkileri sorgulama becerisini de içeriyor. Eskiden bu ilişkilerin daha görünür olduğunu kaydeden Görgülü, bu nedenle medya sahipliği verilerinin şeffaf ve erişilebilir olması gerektiğini yineliyor.
Son olarak bağımsız gazeteciliğin sürdürülebilirliği için okuyucu finansmanının önemine dikkat çeken Görgülü, bu modelin ancak nitelikli ve tutarlı habercilikle mümkün olabileceğini belirtiyor. Türkiye’de yaşanan sorunun okuyucu sayısının azlığından çok, haber platformlarının içerik kalitesindeki yetersizlikten kaynaklandığını aktaran Görgülü, “Finansman olmayınca nitelikli haber üretilemiyor, nitelikli haber olmayınca da okuyucu destek vermiyor. Türkiye’de bu durum bir tavuk-yumurta döngüsüne dönüşmüş durumda” diyor.
İLGİLİ:
Medya sahipliği: 100 haber kuruluşu ve gazetecilik dışı sektörlerdeki yatırımlar
Yeni araştırma: Hürriyet ve CNN Türk’ün nasıl “yandaşlaştığı” bilimsel yöntemlerle ölçüldü