Dosya

Daldan dala: İletişim bölümleri arasında geçiş yapanların kariyer yolculuğu

Halkla İlişkiler ve Reklamcılık bölümünden mezun olup gazetecilik yapanlar… Radyo ve Televizyon Programcılığı’nı bitirip halkla ilişkilerci olanlar… Gazetecilik okuyup akademisyenlikte devam etmek isteyenler… İletişimin bir dalında eğitim alıp bir başka dalında çalışma hayatına atılanlarla, bu deneyimin artılarını ve eksilerini konuştuk.

Türkiye’deki üniversite mezunlarının birçoğu, okudukları bölümün alanında bir iş bulmakta zorluk çekiyor. İş bulunsa bile, okurken yapılan planlarla sektörün gerçekleri arasındaki fark, yeni mezunları hayalkırıklığına uğratabiliyor. Üniversitede seçtiği bölümün kendisine uygun olmadığını sonradan anlayan ve gönüllü olarak bir başka alanda çalışma hayatına atılanlar da var.

İletişim dalları arasındaki geçişkenlik, üniversitelerdeki birçok fakülteye kıyasla daha fazla. İletişim fakültesinde bir bölümde okuyup sonrasında bir başka bölümün alanında çalışmaya başlayan Asena Kılınçarslan, Hakan Akar, Merve Durmuş ve Oğuz Büber ile bu deneyimi konuştuk. Kimisi iş bulamadığı için, kimisi şartlarını iyileştirmek adına, kimisi de yeterli eğitimi aldığını düşünmediğinden başka alanlara yönelmiş.

Halkla İlişkiler ve Reklamcılık bölümü mezunu Asena Kılınçarslan, kariyerine haber editörü olarak devam ediyor. Bunun sebeplerini ise şöyle anlatıyor:

  • Pandemi döneminde İstanbul’dan Çanakkale’ye, yani asıl yaşadığım yere dönmek zorunda kaldım. Çanakkale’de reklam alanında kendimi geliştirebileceğim hiçbir yer yoktu, bu sebeple ben de neler yapabilirim diye düşündüm ve yerel gazetelere iş başvurusu yaptım. Bu şekilde gazetecilik kariyerim başlamış oldu.
  • Mezun olduğum alanda işverenler çok fazla deneyim istiyor ve daha çok uygulamaya yönelik yerlerden mezun olmuş kişileri işe alınıyor. Mezun olduğum üniversitede daha çok teorik bilgiler öğrendik. Bu sebeple de çok fazla deneyimli ve tecrübe sahibi değilim.
  • Ülkemizdeki insanlar okudukları bölümlerde iş bulamıyorlar. Bunun sebebi ülkede kendimizi geliştirebileceğimiz yeterli kurum ve kuruluşun olmaması. Staj yeri bulmak çok zor. İşe alımlar liyakat sistemiyle değil, tanıdıklar vasıtasıyla oluyor. Bu sebeple de çoğu insan hak ettiği yerlere gelemiyor.

“Hep bir adım önde olduğumu fark edebiliyorum”

İletişim fakültesinde 4 yıl boyunca aldığı eğitimi de değerlendiren Kılınçarslan, bir gün mutlaka mezun olduğu bölümde bir iş bulmak istediğini vurgulayarak şunları ekliyor:

  • Fakültede aldığım eğitimler gayet güzeldi fakat bahsetmiş olduğum gibi teoriye dayalı olduğu için uygulama alanında yetersiz kalıyorduk. İletişim fakültesi öğrencilerinin daha çok staja ve uygulamaya yönlendirilmeleri gerektiğini düşünüyorum. Öğrencilere daha çok imkân tanınmalı. Ders programımda olan Grafik ve Tasarım dersimi hiç bilgisayarda uygulama yapmadan tamamladım. Tüm dersleri tamamen yazıya yönelik gördük.
  • Bunların yanı sıra aldığım eğitim için tamamen olumsuz bir yorum yapmam doğru olmaz. Reklamcılık okurken insan kaynakları alanında kendimi geliştirmiştim, bu da iş görüşmelerinde daha rahat olmama fayda sağladı. Ayrıca ikili ilişkilerde iletişim kurma yeteneğime de büyük katkı sağladığı için görüşmelerde hep bir adım önde olduğumu fark edebiliyorum. Mezun olduğum bölümü çok seviyorum. İsteyerek ve severek okudum bir bölümdü. Kendimi yavaş yavaş reklam alanında da geliştirmeye çalışıyorum. Bir yandan sektöre giriş yaptığım gazetecilik mesleğimi devam ettirirken bir yandan da reklam alanında neler yapabilirim diye araştırmalar yapıyorum.

“Hayat beni PR tarafına doğru sürükledi”

Radyo, Televizyon Programcılığı bölümünden mezun olan Hakan Akar, uzun süre gazetecilik yapsa ve çeşitli televizyon kanallarında çalışsa da artık halkla ilişkiler (PR) sektöründe.

“İletişim danışmanlığı aslında medyayla iç içe bir sektör. Yine işiniz bir yandan gazetecilerle” diyen Akar, “esas işinin artık PR olduğunu”  vurgulayarak medya sektörüne dair şu değerlendirmeyi yapıyor:

  • Medyada imkânlar kısıtlı, bu bir acı gerçek. Dışarıdan çok keyifli ve çok havalı bir meslek olarak görünse bile, en doğrusunu içerisinde bulunan gerçek emekçiler bilir. İzin yok denecek azdır. Sürekli yoğun bir tempo, hafta sonu, gece gündüz, tatil günleri bile çalışma var. Eğer bu işi gerçekten seviyorsanız yapabilirsiniz. Aksi hâlde bu işi yapmak çok zor diyebilirim…
  • Hayat beni PR tarafına doğru sürükledi. Son çalıştığım gazete kurumunda, tam da doğumgünümde toplu işten çıkarmaya denk geldim. Ben de PR tarafına geçmek, bu alanı denemek istedim. Gönülden hâlâ gazeteciyim ama Türkiye’de gazeteci olup hayatta kalabilmek çok zor ve gittikçe de zorlaşıyor.

“Eğitim sürecinde kazandığım bakış açısı şu an işime yarıyor”

Bir bölümde eğitim görüp sonra aynı alanda iş bulabilen az kişi olduğunu belirten Akar şunları ekliyor:

  • Eskiden insanların hayalleri vardı, artık sadece gelecek kaygısı ve yaşam pahalılığı var. Bu da hayalleri neredeyse tamamen maddi düşünmeye yönlendiriyor. Kim daha fazla para verirse, o işi sevmese dahi yapmaya yöneliyor. Bütün iş alanlarında mutsuz çalışanlarla dolu şirketler görüyoruz. Kimin yüzüne baksanız mutlu değil fakat o işi yapmaya devam ediyor. Neden? Çünkü paraya ihtiyacı var. Hayalleri var mı, hem de nasıl! Ama hayallerin yerini gerçekler aldı. Bir çalışana artık kim daha fazla maaş verirse çalışan oraya gidiyor, sevmese bile.
  • Okuduğu bölümde çalışabilen insan yok denecek kadar az kaldı. Tırnak içinde alaylı olanların sayısı gitgide artıyor. Kimse artık mezuniyete bakmıyor. “Peki o zaman biz bu bölümleri neden okuyoruz?” soruları akıllara geliyor. Alınan eğitimlerin elbette ki faydası oluyor. Kendi adıma konuşmam gerekirse, derslerde gördüğüm birçok eğitim ve hocaların bizlere sunduğu çalışmalar tabii ki sektöre girdiğimizde bize rehber oldu. Yaptığımız işleri kavrama noktasında hep bir adım önde olduk. Eğitim sürecimde kazandığım bakış açısı şu anda oldukça işime yarıyor diyebilirim.

“Eğitim kısmen kötüydü ama öğrendiklerim işimde bana hız kazandırdı”

Gazetecilik bölümünden mezun olan fakat bu işi hiç yapmadan doğrudan reklamcılık alanına yönelen Merve Durmuş da maddi ihtiyaçların insanları başka sektörlere yönelttiğini belirtiyor:

  • Mezun olduğum gazetecilik bölümünde uzun süre yapılması gereken staj, bir tanıdığın olmadan iş bulmanın neredeyse imkânsız olması, gazete ve kanallara girsen bile çok düşük ücretler karşılığında çalışmak zorunda olmak gibi sebeplerden dolayı bu işi yapmayı hiç düşünmedim.

  • Çoğu insan hakkını alamıyor. İnsanlar, okudukları bölümlerin onlara sağlayamadığı maddi gücü ve özgürlüğü başka sektörlerde arıyorlar… Okuduğum bölümün eğitimi kısmen kötüydü diyebilirim. Yıllarca aynı konu üzerinden giden, sadece ismi değişen derslerle geçti eğitimimiz.
  • Tabii ki okuryazarlık üzerine görmüş olduğum dersler içerik ve konsept üretirken şu anki mesleğim için işime yarıyor. Bana hız kazandırdığını söyleyebilirim. Fakat her insan için durum böyle midir bilemiyorum. Bu yüzden insanların başka bölümlere yönelmelerine hiç şaşırmıyorum.

Üniversiteler ve mezunları: Nicelik bol, nitelik az

Gazetecilik bölümünden mezun olduktan sonra Halkla İlişkiler ve Tanıtım üzerine yüksek lisans yapan Oğuz Büber, editör olarak işe başlasa da hedefi akademisyen olmak:

  • Gazetecilik için üniversite öğrenimi döneminde başlayan kısa denemelerim oldu. Sonrasında akademisyenliğin daha uygun olacağını düşündüğüm için iletişim alanından farklı bir bölümde yüksek lisans yaptım. Ancak onda da istediğimi elde edemedim ve e-ticaret, mağazacılık gibi farklı alanlarda işlerde çalıştım. Üzerinden yıllar geçtikten sonra şu an için gazetede editörlüğe başladım. Ancak bu başlangıç ile istediğim olanaklardan ve şartlardan çok uzağım.
  • Mesleğime eğitim alanında ve bir üniversitede devam etmek isterdim. Bunun için ALES ve dil sınavları puanları da topladım. Farklı üniversitelerde kadroya girmek için sınavlara da girdim. Ancak üniversite mezunu insan sayısı çok fazla olduğu için bu alanda rakibiniz her zaman çok fazla. Hem de bazı noktalarda gerçekten torpile ihtiyacınız olabiliyor.

“Eğitim oldukça kaliteliydi, çalışma hayatımda katkı sağlıyor”

Türkiye’deki üniversite sayısının gereğinden fazla olduğunu dile getiren Büber sözlerini şöyle tamamlıyor:

  • Üniversite sayısı fazla ve girmek çok da zor değil. Her yıl gereğinden çok daha fazla sayıda öğrenci mezun oluyor. Mezun olunca da herkesin istediği kendi alanında iş yapmak. İhtiyaç olan alanlara ise işçi yetiştirilemiyor. Bu alanda okumuş insanlar da kendilerini üniversite okumuş saydıkları için daha düşük seviyede gözüken işlerde çalışmak istemiyorlar
  • Üniversitede aldığım eğitim oldukça kaliteliydi. Birçok üniversitede iletişim öğrencileri çeşitli yerlerde staj yaparak bir şeyler öğrenirken biz okulda tüm eğitimleri görüyorduk. Seçmeli derslerde spor haberciliği eğitimi almıştım. O alanla ilgili daha kaliteli içerikli üretmek için detaylar öğrendik. Haberlerin mizanpajı için sayfa tasarımı dersi aldık. InDesign ve Quark programları ile gazete, dergi vb. materyallere içerik yerleştirmeyi öğrendik. Afiş tasarım yapmaya kadar öğrendim. Görsellerle ilgili basit işlemleri yapmak oldukça kolay hâle geldi. İhtiyacımız olabilir diye kurgu dersi de aldım. Bu derste Edius kullandık ve haber kurgusu yaptık. Aldığım bu eğitimler çalışma hayatımda bana büyük katkı sağlıyor. Bugüne geldiğimizde ise nereye baksak özel üniversite görüyoruz. Oralarda bulunan hocalar da belli kalitede eğitimi ancak verebiliyorlar. Bu noktada fazlalık, niteliksiz eğitimi de beraberinde getiriyor.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:

Avrupa’da Erasmus yapan gazetecilik öğrencileri: Burada hiyerarşi ve ezber yok

Simge Kansu

2021 yılında İstanbul Üniversitesi Gazetecilik bölümünden mezun oldu. Henüz okurken başladığı mesleğine Gazete Kadıköy'de muhabirlik yaparak devam ediyor.

Journo E-Bülten