Bir zamanlar fırtınalar estiren, sektörün en iyi yayınlarında çalışmış, başarılı haberlere imza atmış isimlerden bazıları akademide geleceğin gazetecilerine deneyimlerini aktarmayı seçti. Gazeteciliği farklı alanlarda uzun yıllar icra etmiş ve şimdi iletişim fakültelerindeki gençlere umut ışığı olan Çağla Öztek, Cihan Oğuz, Esennur Sirer ve Güventürk Görgülü ile gazetecilik akademisyeni olma deneyimlerini konuştuk.
‘Yeni nesil medya kurgusunu bekliyoruz’
Çeyrek yüzyılı aşkın süre dergilerde muhabir, editör, yayın koordinatörü olarak çalışan Çağla Öztek, ODTÜ’de Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi eğitimi aldı. Hâlâ ufak tefek editörlük ve çeviri işleri yapan Öztek, uzun zamandır Arel ve Bahçeşehir üniversitelerinde deneyimlerini gençlerle paylaşıyor. Öztek, geçmişe dönüp gazetecilik yıllarından şöyle bahsediyor: “Ankara’da müthiş bir ekiple başlayan kısa ömürlü bir günlük gazete girişimiyle medya âlemine adımımı atmıştım. Ama temel dergicilik eğitimimi Aktüel’de aldım. Mimarlıktan ekonomiye, denizcilikten müziğe her tür içerikte, hafta sonu ekinden iki aylık dergiye geniş bir yelpazede yayınlarda çalıştım. Yine de haftalık haber dergisi insanı olduğumu söyleyebilirim. Zaten ‘kapanışı’ da büyük keyifle çalıştığım Newsweek Türkiye ekibi ile yaptım.”
‘Dergi kapandığında kırgın olduğum kadar hafiflemiştim de’
“İlişkimizin hızla sona doğru koştuğunu görüyor ama bunu bir türlü kabullenmek istemiyordum” diyerek, medyadan zorunlu ayrılma hikâyesini ise şöyle paylaşıyor: “Koşullar insani sınırları aşalı, prensipleri hırpalamaya başlayalı çok olmuştu, haberi pişirmenin keyfi çoktan kaçmıştı… Uzatmaları oynuyordum yani. Pek çok kez büyüklü küçüklü gruplar halinde kapıya konduğumuz olmuştu ama ilk kez Newsweek Türkiye’nin kapandığı günün ertesi kırgın olduğum kadar, hafiflemiştim de. O gün biliyordum ilişkimiz bitmişti. Bir süre yas tuttum; birkaç dergide tam zamanlı çalıştım hatta ama bitmişti işte. Artık gönül verecek yeni birilerini bulmanın vakti gelmişti.”
Şu an Arel Üniversitesi Gazetecilik Bölümü’nde Muhabirlik, Dergi Yayıncılığı, Editörlük, Haber Toplama ve Yazma gibi dersleri Türkçe olarak veren Öztek, Bahçeşehir Üniversitesi Yeni Medya Bölümü’nde Haber Yazımına Giriş, Yeni Medya, Haber Hazırlama gibi dersleri İngilizce anlatıyor. Ders içeriklerinin ise tamamen uygulamaya yönelik olduğunu belirliyor.
‘Bir dergide buluşulamıyorsa sınıfta buluşulur’
Malûm, genelde iletişim fakültelerinde pratikten çok teorik derslere ağırlık veriliyor. –Bu alışkanlığı kırmaya çalışan özel üniversiteleri hariç tutuyorum.- Bu nedenle gazeteciliği icra etmiş kişilerin, gazetecilik eğitimi vermesi geleceğin gazetecileri için oldukça kıymetli. Bunun önemini de şu sözlerle anlatıyor Öztek: “Ben bu işi temelini Ankara’da o ömrü kısa gazetenin şahane editörleriyle güreşerek attım. Birkaç başlığın ne kadar hayati olduğunu da onlardan öğrenmiştim. Kısa cümle candır. Kısalmayacak yazı yoktur. Hangi de’nin ayrı yazıldığını bilmiyorsan ve etik ile vicdan ayarlarını düzenli kontrol etmiyorsan hemen kendine başka bir iş bul! Sonrası ince ayardı. Geleceğin gazetecilerine bunları hatırlatma sorumluluğu ‘mesleği icra etmiş kişiler’de, bir dergide buluşamıyorlarsa, bir sınıfta buluşulur olur biter.”
Bu zamanda, bu bölümü seçen öğrenciler gerçekten gazeteci olmak istiyor mu ya da bu sektöre dair nasıl hayalleri var diye merak ediyorum. Bir kısmının kendisini şaşırtan bir heyecanla gazeteci olmak istediğini söylüyor Öztek ve ekliyor: “Bir kısmının hedefiyse “ünlü ve zengin” bir köşe yazarı ya da spor muhabiri ya da sunucu ya da internet fenomeni olmak. Bir kısmının gözünde işsizlik, geleceksizlik ve hak temelli endişeleri okuduğum da oluyor. Ama büyük çoğunluğunda dipte sessizce bekleyen bir yeni nesil medya kurgusu olduğunu da biliyorum. Beni heyecanlandıran da bu işte. Bunun ne menem bir şey olduğunu görecek kadar yaşamak istiyorum.”
Son olarak, şartlar değişse medyaya dönüp dönmeyeceğini soruyorum, “Hayır” diyor ve ekliyor: “Şartlar değişmeyeceğine göre rahatlıkla yüksekten atabilirim.”
‘Gazetecilik mi? Asla! O stresi yeniden çekemem’
2016’da tamamen akademisyenliğe geçiş yaparak 28 yıllık gazetecilik kariyerini noktalayan Cihan Oğuz, Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde eğitim aldı. Ardından, aynı üniversitede Antropoloji yüksek lisans ve İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Anabilim Dalı’nda doktora yapan Oğuz; şimdiye dek Beykent Üniversitesi ve Esenyurt Üniversitesi’nde çalıştı. Şu an İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Yeni Medya ve Gazetecilik Bölümü’nde öğretim üyesi.
1988’de gazeteciliğe başlayan Oğuz, 2016 yılına kadar olan deneyimlerini şöyle anlatıyor: “12 yıl Anadolu Ajansı’nda muhabirlik yaptıktan sonra 2000 yılında CNN Türk’e editör olarak geçtim. Burada da yaklaşık yedi yıl çalıştıktan sonra tv8’e transfer olarak altı buçuk yıl editörlük yaptım. 2013 yılında tv8 Acun Ilıcalı’ya satılacağı için haber merkezi kapatıldı ve işimize son verildi. Ben de DHA’ya akşam editörü olarak geçtim.” O sıralar gündüzleri üniversitede, akşamları da haber merkezinde çalıştığını söyleyen Oğuz, bu tempoya iki buçuk yıl dayanmış ve hedefindeki akademisyenliğe geçiş yaparak medyadan kendi isteğiyle ayrılmış.
‘Gazetecilik bölümü artık daha az tercih ediliyor’
Sosyoloji, Haber Editörlüğü ve Siber Kültür dersleri veren Oğuz, gazetecilik eğitiminin deneyimli gazeteciler tarafından verilmesiyle ilgili şunları söylüyor: “Medyada çalışmış akademisyenlere rastlamak zor. Bizler de zaten habercilik yaparken doktorayı binbir güçlükle tamamlayabildik. Çünkü basında gece gündüz çalışırken akademik çalışma yürütmek neredeyse imkânsız. Medyadan gelen akademisyenler, alanın sorunlarını ve yapısını bildiği için daha ‘sahici’ eğitim verme imkânına sahip. Deneyimleri de öğrenciler açısından ayrı bir kazanç. Öğrencilerim bazen, ‘Hocam, teorik konulardan sıkılıyoruz. Bize anılarınızı anlatsanıza’ diye takılıyorlar derste bana. Özetle, öğrencilerin alandan gelen akademisyenlerden öğrenecekleri pratik bilgiler hayli fazla. Hatta sınırsız.”
Gazetecilik bölümünün eskiye göre daha az tercih edildiğini söyleyen Oğuz, istekli olanların da insanüstü çabasının takdire değer olduğunu düşünüyor.
Ve son olarak şartlar değişse medyaya döner mi diye soruyorum, cevabı çok net oluyor: “Asla. O stresi yeniden çekemem.”
‘Sektörün teknolojik dönüşümü gençlerin ufkunu açıyor’
Televizyon gazetecisi olarak 26 yıl TRT Haber ve Spor Yayınları Bölümü’nde çalışan Esennur Sirer, şu an Üsküdar Üniversitesi’nde televizyon ve haber ağırlıklı dersler veriyor. Gazeteci olma hayaliyle İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Radyo-TV Bölümü’nde okuyan Sirer, “Bir kitap yazacak kadar çok canlı haber yayınında yer aldım. Sekiz yıl reyting rekorları kıran Stadyum programının yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlendim. Sayılamayacak kadar çok maç rejisi ve spor programı yaptım” diyerek deneyimlerini aktarıyor.
‘Gazeteci olmak istiyorlar ama iş konusunda ümitsizler’
Gazetecilik eğitiminin bu mesleği yapmış kişiler tarafından verilmesinin rol model olmak anlamında çok önemli olduğunu düşünüyor, Sirer. İletişim Fakültesi’ni tercih eden öğrencilerin hayallerine dair ise şunları söylüyor: “Tabii gazeteci olmak istiyorlar ama bazen iş bulma konusunda ümitsizliğe düşüyorlar. O zaman da devreye bizler girip sektörün genişliğinden ve yeni yaklaşımlara olan gereksiniminden bahsediyoruz. Sektörün teknolojik dönüşümü genç arkadaşların ufkunu açıyor.”
Sirer, “Şartlar değişse medyaya dönmek ister misiniz?” sorumu ise şöyle yanıtlıyor: “Büyük konuşmayayım ama akademide çok mutluyum.”
‘Şimdiki kuşak sosyal medya fenomeni olma hayali kuruyor’
1986’da İstanbul Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nü bitirdikten sonra 1987’de Yeni Gündem dergisinde gazeteciliğe başlayan Güventürk Görgülü, 2007’den bu yana İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde çalışıyor. Üniversitedeki deneyimlerini şöyle aktarıyor Görgülü: “Başlangıçtaki proje, dördüncü sınıf öğrencilerin çalışacağı ve yaptıkları işlerden not alacakları bir haber sitesiydi. Başlangıçtaki modelde bazı değişiklikler oldu, müfredat değişti, dersin kredi ağırlığı düştü vb. ama yine de öğrencilerle Habervesaire’yi yapmaya devam ediyoruz. 2009’da üniversitenin sahiplik yapısı değiştikten sonra başka dersler vermemiz yönünde talep oldu biz de hem uygulamaya dönük hem de teorik başka dersler vermeye başladık. Birinci sınıflarda ekonomi gazeteciliğine giriş dersleri, üçüncü sınıfta haber yazma dersleri, dördüncü sınıfta ise uygulama (Habervesaire) ve İçerikle Pazarlama dersleri verdim. Sekiz-dokuz yıl böyle devam etti, daha sonra müfredatta değişiklik yaptığımız için bu dönemden itibaren birinci ve üçüncü sınıf derslerini bıraktım ve dördüncü sınıftaki uygulama derslerine ağırlık vermeye başladım.”
‘Koşullar hep gazetecinin aleyhine gelişti’
Yıllar içinde Ekonomik Panorama dergisinde, Tempo’da, Express dergisinde, YeniYüzyıl gazetesinde, Kanal E’de, Hürriyet GazetePazar’da ve Atlas dergisinde çalışan Görgülü, bir süre kendi şirketinde danışmanlık da yaptı. Bunca deneyimin ardından medyadan ayrılma nedenlerini de uzun uzun sıralıyor. Ama öncelikle “’Kendi isteğimle ayrılmak zorunda kaldım gibi saçma görünen bir cevap vermek durumundayım” diyor. “Gazeteciliği ve yaptığım işi çok sevmeme rağmen çalıştığım süre boyunca koşullar hep gazetecinin ve gazeteciliğin aleyhine gelişti. Bu durum beni giderek daha fazla rahatsız etti ve sonunda ayrılmaya karar verdim” diyerek yaşadıklarından örnekleri şöyle sıralıyor: “Ekonomik Panorama’da çalışırken Asil Nadir piyasaya girdi ve Güneş, Günaydın gazeteleriyle birlikte Gelişim Yayınları’nı da satın aldı. Bu satın almanın ardından şirket yönetimi, Nokta, Kadınca, Erkekce gibi o zamanın çok satan ve kâr eden dergilerle Ekonomik Panorama gibi kâr etmeyen dergilerde çalışanların ücret artışlarının farklı olacağını açıkladı. Biz de ekip olarak bu kararın kabul edilemez olduğunu söyledik. Bunun üzerine işletmede büyük bir gerilim yaşandı. Konu Asil Nadir’e kadar gitti. Nadir “Bekleyin geliyorum” diye haber gönderdi ve geldi. Ekip olarak Asil Nadir’le bir görüşme yaptık ve itirazlarımızı söyledik. Ertesi gün Ankara bürosu dâhil tüm kadro işten çıkarıldık.
‘Az gazeteci, düşük maaş, düşük nitelik, yüksek kâr’
Tempo’da çalışmaya başladığımda ve ayrıldığımda Hürriyet Grubu’nun sahibi Simavi Ailesi’ydi. Tüm Hürriyet grubu yazı işlerinden teknik servisine, matbaasına kadar sendikalıydı. Biz de işe başlar başlamaz Sendika’ya (TGS) üye olduk. Çalıştığımız sırada yönetim kadrosu tamamen değişti. Yeni gelen kadroyla da uyum sağladık ve çalışmayı sürdürdük. Yaklaşık bir yıl sonra dergi grubunda yeni düzenlemeler oldu. Tempo’nun yönetici kadrosu işten çıkarıldı ve tüm dergiler o dönem Ekonomist’in başında bulunan Şemsi Yücel’e bağlandı. Aynı anda Milliyet başta olmak üzere tüm gazetelerde bir sendikasızlaştırma operasyonu başlatılmıştı. Bizden de, Sendika’dan ve o ana kadar çalıştığımız şirketten istifa edip yeni şirkete geçmemiz istendi. Bunu kabul etmeyen üç kişiyi (Barbaros Devecioğlu, Mustafa Akkerman ve ben) işten çıkardılar.”
Görgülü’nün tüm bu deneyimlerin ardından çıkardığı sonuç ise şöyle: “Medyada gazeteci artık asli unsur olmaktan çıkmış kâr kaynağı olarak görülmeye başlanmıştı, şirket bürokrasileri; az gazeteci, düşük maaş, düşük nitelik ve yüksek kâr denklemi çerçevesinde basın-yayın kuruluşlarını yönetiyordu, gazeteciler kendi aralarında “celebrity’ler ve diğerleri” olarak bölünmüştü, yazı işlerinin şirket yönetimlerinden özerkliği neredeyse hiç kalmamıştı, geniş anlamda medya sahipleri lehine ciddi bir otosansür devreye girmişti. Nihayetinde, üzülerek de olsa gazetecilik yapmamaya değil ama medyada çalışmamaya karar verdim.”
‘Dünyaya bakmayı öğrenmek her iş için önemli bir üstünlük’
Mesleğe adım atmak isteyen öğrencilerin, dersleri gazetecilik yapmış isimlerden almasının en önemli avantajının habercilik bağlamında olduğunu düşünüyor Görgülü: “Bizim yaptığımız iş özelinde en temel yetkinlik, haberin ne olduğunu öğrenmek ve dünyaya bakınca haberi diğer olgulardan ayırt edebilmek. Bence gazeteciliğin bu mesleği icra etmiş kişiler tarafından öğretilmesi en çok bu açıdan önemli. Neyin haber olabileceği yönünde bir farkındalık yaratabilirseniz öğrenciye bu alanda kullanabileceği bir yetkinliği kazandırmış ve bundan sonraki hayatında ciddi bir gelişme noktası yaratmış oluyorsunuz. Düşünün ki cep telefonları sayesinde her gün milyarlarca fotoğraf çekiliyor ama gerçek bir fotoğrafçı hâlâ insanların hayranlıkla bakabileceği farklı bir fotoğraf çekebiliyor. Dünyaya bakmayı öğrenmek yalnız habercilik için değil her iş için önemli bir üstünlük bence.
‘Geleneksel medyanın genç bir insana vadettiği bir şey yok’
Akademisyenliğe başladığı ilk yıllarda gazeteci olmak isteyenlerin daha çok olduğunu söyleyen Görgülü, şimdilerde gazetecilik veya muhabirliğin popülaritesini yitirdiğini belirtiyor: “Şimdiki kuşak sosyal medya fenomeni olma hayalini daha çok kuruyor. Ancak bu konuda gençleri suçlamak da doğru değil. Zira genç bir insan açısından geleneksel medyanın onlara vadettiği bir şey de yok zaten. Bu durum haberciliğin öldüğü anlamına da gelmiyor aslında. Haberin tüketim yöntemi değiştiği gibi üretim yöntemleri de değişiyor. Ancak şimdilik yeni üretim yöntemlerini finanse edebilecek etkili modeller geliştirilebilmiş değil. Bunun arayışları sürüyor ve bazı yöntemlerin bulunabileceğini düşünüyorum. Bu nedenle gençler bildiğimiz anlamda gazetecilik yapmasalar da önümüzdeki yıllarda bir şekilde tekrar haberciliği keşfedeceklerdir.”
‘Twitter bugünün geleneksel medyasından çok daha etkili’
“Şartlar değişse medyaya döner miydiniz?” sorusu Güventürk Görgülü için de tartışmalı bir konu. “Şartların bizim hayal ettiğimiz noktaya gelmesi artık mümkün değil” diyerek şöyle devam ediyor: “Medya da değişti, tüketim de değişti. Geri dönmek değil ama yeni modellere katkıda bulunmayı isterim tabii. Onun dışında burada yaptığım işi seviyorum. Bir şeyler yazmak, haber üretmek istediğimde de sosyal medyayı kullanıyorum. Bence bugünün geleneksel medyasından çok daha etkili. Gerçekten söyleyecek sözünüz verecek bir haberiniz varsa Twitter ve başkaca araçlar orada duruyor. Dediğim gibi bu tür mecralar şimdilik ekonomik bir model sunmuyor ama su yolunu önünde sonunda bulacaktır.”