Söyleşi

Türkiye’nin ilk kadın genel yayın yönetmeni: ‘Medyada gücü eline alan erkekler kendilerini yarı tanrı sanıyor’

“Medya önemli bir güç. Sahip veya yönetici olarak bu gücü eline geçiren erkeklerin kendini yarı tanrı olarak kabul ettiği bir sektörde, kadın yönetici sayısının çok sınırlı kalması kaçınılmaz.” Bu sözler, Türkiye’nin en uzun ömürlü gazetelerinden Gaziantep Sabah’ın Genel Yayın Yönetmeni Nurgün Balcıoğlu’na ait.
“Ben dünyanın en bağımsız genel yayın yönetmeniyim” diyen Balcıoğlu’na göre ülkemizde medya çok uzun süredir demokratikleşme ve kadın hakları konusunda üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmiyor. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde Türkiye medyasının durumuna, bir de yerel basındaki bir kadın yöneticinin gözünden bakıyoruz.

Nurgün Balcıoğlu Türkiye’nin ilk kadın genel yayın yönetmeni. 36 yıl önce muhabir olarak mesleğe başladığı Gaziantep Sabah gazetesinin yönetimini tam 31 yıl önce üstlendi ve hâlâ bu görevi sürdürüyor. “İşlenen 10 cinayetten 9’unun sebebi kadındır” diyen emekli bir hâkimi manşetten eleştirdiği için, Türkiye’de yerel basına açılan en ağır tazminat davalarından birine muhatap oldu.

Türkiye basınının kötü gidişatı halktan saklayan yayın politikaları izlediğine dikkat çeken Balcıoğlu, kadınların sektörde yalnızca “vitrin” olarak yer almasında hemcinslerinin de sorumluluğu olduğunu ifade ediyor. “Medyada kadına yönelik haber dili konusunda en başta onların mücadele etmesini, sesini yükseltmesini beklersek, fazla mı haksızlık etmiş oluruz” diyen deneyimli gazeteci ile konuştuk.

Bize kendinizi tanıtır mısınız? Gazetecilik mesleğine nasıl başladınız?
Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunuyum. 1984 yılında Gaziantep’te Sabah gazetesinde muhabir olarak göreve başladım. İdealim hukuk okumaktı. Ancak gazetecilik de ilk tercihlerim arasındaydı. Bir süre önce ani ve zamansız bir şekilde aramızdan ayrılan gazetemizin sahibi Aykut Tuzcu’nun da destek ve teşviki ile Gaziantep Üniversitesi’nde “eğitim yönetimi ve denetimi” alanında yüksek lisans yaptım. “Medya Kuruluşlarında Yönetim ve Denetim” konulu tezim kitap olarak basıldı. Şu anda “hukuk” okuma hayalimi gerçekleştirmek için ikinci üniversite eğitimime devam ediyorum. Sabah gazetesindeki köşe yazılarımın bir bölümü üç yıl önce kitap olarak yayımlandı.

‘Haber şuydu: Bu gazete artık profesyonel bir kadro tarafından yayımlanmaktadır’

Sabah aile geleneği olan bir gazeteydi. Rahmetli Osman Tuzcu tarafından 1946 yılında Gaziyurt ismiyle kurulmuş, 1962’den sonra Sabah olarak yayın hayatına devam etmişti. Bugün 74 yaşında ve Türkiye’nin en uzun ömürlü 11. gazetesi.

Osman Tuzcu; demokrat, eğitime ve kadın haklarına çok değer veren bir insandı. Bu nedenle kızını ve oğlunu en iyi okullarda okutarak, lisan bilen insanlar olarak yetiştirmişti. Ben göreve başladığımda gazetenin sahipliğini oğlu Aykut Tuzcu devralmıştı. Ayfer Hanım da baba mesleği olan gazeteciliği yapıyordu. Gaziantep’te kadının gazetecilik yapması olayı yeniydi ve dışardan gelen bizler ilk meslek eğitimi almış kadınlar olarak işe başlamıştık. O dönemde entertipte dizilen, dört sayfa siyah-beyaz olarak yayımlanan gazetede fark yaratma çabasıyla işe başladım. Sanıyorum yarattım da.

1989 yılında genel yayın yönetmeni işten ayrılınca, gazetenin sahibi Aykut Tuzcu, “Ne dersin, gazeteyi yönetebilecek misin” diye sordu. Tereddütsüz, “Elbette” dedim. Türkiye’de dergilerde kadın genel yayın yönetmenleri vardı, ama gazetelerde kadın yönetici hiç yoktu. Türkiye’nin ilk kadın genel yayın yönetmeniydim.

Yerel anlamda gazetecilik yapmanın farklı zorluk ve sıkıntıları vardı. Mesela bir haber yazıyorsunuz, adam hemen gazetenin sahibini arıyor. İşi baştan halledecek. Gazetenin sahibi Aykut Tuzcu, benim genel yayın yönetmeni olmamın ardından gazetede bir haber yapmamı istedi. Haber şuydu: Bu gazete artık profesyonel bir kadro tarafından yayımlanmaktadır. Gazetenin yönetiminden ben sorumluyum. Gazete okurlarımızın muhatabı da yalnızca benim.

1989 yılından bahsediyoruz ve bu editoryal bağımsızlık anlamında, yerel bir gazete tarafından atılmış önemli bir adımdı. O günden itibaren de gazetenin tüm politikasını kendim belirledim. Hiçbir müdahaleye maruz kalmadan. O yüzden her zaman şunu gururla söyledim: “Ben dünyanın en bağımsız genel yayın yönetmeniyim.”

Türkiye’de medya kuruluşlarında kadın yayın yönetmeni çok az sayıda var. Bir kadın yayın yönetmeni olarak bu durumu nasıl karşılıyorsunuz?
Rahmetli Çetin Altan’ın yazılarında sık sık dile getirdiği bir tespit vardı: “Türk insanının eğitim ortalaması ortaokul 3. sınıf ve toplum mesleksiz.” Geldiğimiz noktada değişen bir şey olmadığı kanısındayım.

‘Bu ülkeyi ve medyayı, kendilerini çok akıllı zanneden erkekler yönetiyor’

Eğitimsiz, mesleksiz bir toplumda “kadının” eşit şartlarda yaşam sürmesi ve mücadele etmesinin önünde çok ciddi engeller var. Bu durumda basını, toplumun diğer kurumlarından farklı düşünmek ne derece doğru olur bilemiyorum. Bu ülkeyi ve medyayı, kendilerini çok akıllı zanneden erkekler yönetiyor. Yıllar önce, Necati Doğru’nun İstanbul basını için bir sohbetimizde yaptığı şu tespit de çok hoşuma gitmişti: “Bizim İstanbul basınındaki yazar-çizer takımının tamamı kendini yarı tanrı olarak görür.”

Medya önemli bir güç. Sahip veya yönetici olarak bu gücü eline geçiren erkeklerin kendini yarı tanrı olarak kabul ettiği bir sektörde, kadın yönetici sayısının çok sınırlı kalması kaçınılmaz. Bir kadın olarak, bir kadın gazeteci olarak, yıllardan beri sektörde kadın yönetici sayısının sınırlı kalmasını her zaman kaygı ile izledim. İstanbul basınının Anadolu gerçeklerinden kopuk yapısı, iktidar-medya çıkar ilişkisinin yoğun olması nedeniyle sektörün Batılı anlamda tam bağımsız olmayacağı ve kadının hak ettiği konumlara gelemeyeceği daha uzun yıllar gündemimizde olacak ne yazık ki!

‘Olumsuz koşulların atlatılacağı günlere doğru yolumuza devam ediyoruz’

Nasıl bir yayın çizgisi izliyorsunuz?
Sabah’ın benden önce de benden sonra da yayın çizgisinin temelinde her zaman demokrasi, hukuk, insan ve hayvan hakları, çevre duyarlılığı oldu ve olmaya devam edecek. Bu ilkelerimizden taviz vermeden, bulunduğumuz olumsuz koşulların atlatılacağı günlere doğru, en iyisini yapmaya çalışarak yolumuza devam ediyoruz. Sabah’ın bu yayın çizgisi, kurulduğu günden beri okurlarından destek ve tasvip gördü. Bu destek yolumuza devam etme gücü sağlıyor.

Kadın yayın yönetmeni olarak nerelere daha fazla dikkat ediyorsunuz? Yazı işlerinde kadın olduğu zaman bir değişiklik oluyor mu? Nelere öncelik veriyorsunuz?
Kadromuzda kadınlar çalışıyor. Kadınların istihdamına önem veriyoruz. Sivil toplum kuruluşlarındaki kadınların her açıdan görüşleri ve sorunları bizim için önemli. Gazetemin sütunlarında; demokrasi ve hukukun üstünlüğü başta olmak üzere, kadın hakları, kadın sorunları, çocuk hakları, hayvan hakları, eğitim sorunları ve çevre her zaman öncelikli konulardır.

Ben, mesleğini seven bir kadın yönetici olarak basının; toplumu rahatsız edecek, onu dürtükleyecek, düşünmeye sevk edecek, gelişmeleri benimseyip özümsetecek bir yayın politikası olması gerektiği kanısındayım. Toplum, sizin yazdıklarınızı anlayabilmeli, ama asla toplumun seviyesine uyacağım diye ona ters gelen şeyleri yazmaktan geri durmamalısınız. Meslek hayatım boyunca her zaman bu düşünceden hareket ettim.

Ne gibi zorluklar önünüze çıkartıyorlar?
Ben ilk günden beri, mesleğinin sorumluluğu ile hareket eden biri olarak, gittiğim her yerde yalnızca saygı ve yardım gördüm. Dışlandığımı hiç hatırlamıyorum, Bu biraz da sizin duruşunuzla ilgili. Karşı taraf her ne kadar farklı bir düşünce içerisinde olsa da sizin duruşunuz, onların da kendilerine çeki düzen vermesi veya kabullenmesi sonucunu doğuruyor.

‘Silahlı saldırıya uğradım, ayaklarıma ateş ettiler’

1991 yılında belli menfaat gruplarının hedefi olarak evimde silahlı saldırıya uğradım, ayaklarıma ateş ettiler. Şans eseri sakatlanmadım. Ertesi gün gelip, masama oturup çalışmaya devam ettim. İşinizi düzgün yapmanızın, işinize duyduğunuz saygının, insana bir güven ve güç verdiği kanısındayım.

Kadın yayın yönetmeni olmanızdan dolayı sorun yaşıyor musunuz?
Yıllarca muhabirlik yaptım. Genel yayın yönetmeni olduğumda da sokakta haberdeydim. Dışarıya çıkarken ‘ben bir kadınım, acaba ne ile karşılaşacağım’ kaygısı ile çıkmadım. ‘Ben bir gazeteciyim, mesleğimi en iyi şekilde yapmam lazım’ düşüncesi hâkim oldu her zaman.

Ben kendimi insan olarak görüyorum. İnsan olarak eğitimini aldığım bir mesleği en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum. Kadın olduğum için bu konuda bir sorun yaşamıyorum. Tek kaygısı, meslek ilkeleri ışığında en iyiyi üretmek olan bir insan olarak, bana yansımayan rahatsızlıklar varsa, o yalnızca rahatsızlık duyanları bağlar.

Nurgün Balcıoğlu ve Gaziantep Sabah yazı işleri

Çevrenizin size yaklaşımı nasıl?
Haber kaynaklarımdan, yöneticilerden ve Sabah okurlarından her zaman destek, yardım ve saygı gördüm, görüyorum. Haber kaynaklarım, her zaman güvenerek bilgi ve belge aktardı. Yaptığım haber ve yazılara teşekkür edip, destek verdiler.

Gaziantep bir Güneydoğu Anadolu kenti. Okuma oranı çok düşük. Kadının en çok ezildiği, hırpalandığı, cinayetlere kurban gittiği topraklar burası. Yoksulluk ve gelir adaletsizliğinin en büyük yükü kadınların omuzunda. Ben böyle bir coğrafyada gazetecilik yapmanın, basın olarak buradaki insanların yaşamına dokunmanın daha kutsal ve değerli olduğuna inandım.

Anaerkil bir ailede büyüdüm. Ardından, kadına çok değer veren, ön plana çıkması için fırsat yaratmayı görev edinen insanların sahibi olduğu bir gazetede çalışmam belki de bazı zorlukları ya da yaklaşımları engellemiş oldu.

Basında çok sayıda kadın çalışan olmasına rağmen yönetici konumuna gelemiyor, daha çok vitrin de oluyorlar. Burada engel olan nedir?
Yaşadığımız ve çoğumuzun kendini güvensiz ve mutsuz ettiği bu ülkenin koşullarından yalnızca siyaseti sorumlu tutmak yanlış olur. Türkiye basını çok uzun dönemlerden beri, ülkenin demokratikleşmesi, özgürleşmesi, kadının insan olarak değerli kılınması gibi konularda ne yazık ki üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmek bir yana, kötü gidişatı halktan saklayan yayın politikaları izledi. Erkeklerin yönettiği medya, patronların iktidar ile ilişkilerini organize etme görevlerinin önceliği ile gerçek gazetecileri dışlayarak ülkeye çok büyük kötülük etti.

Erkek yöneticilerle bu tür işleri yapmak ve yürütmek daha kolay iken, sektörde neden kadın yönetici tercih edilsin ki?
Bugün televizyonlardaki tartışma programlarına bakın, görüş belirtenlerin hepsi erkek ve bu çok değerli (!) görüş sahiplerinin her konuda bilgisi ve ahkâm kesme yetisi var. Kadınlar da sadece vitrin! Ne kadar acı!

Kadınların sektörde yalnızca vitrin olmasında kadınları da suçluyorum. Sizi yalnızca vitrin olarak kullanıyorlarsa, olmayacaksınız. Örgütleneceksiniz hak ettiğiniz yerlere gelebilmek için. Başkalarına, hak elde etmek için mücadele etme telkin edip, siz kendi mücadelenizi vermiyorsanız, inandırıcılığınızı kaybedersiniz.

‘Müslüman mahallesinde salyangoz satma işi bizimki’

Gazetenizin kaç abonesi var?
Yerel gazeteler abone ağırlıklı çalışıyor. Ben sektördeki bu sistemi beğeniyorum. Bir miktar bayilere de gazete gidiyor. Ancak okuma alışkanlığının olmaması, son yıllarda basına olan güvenin giderek zayıflaması, tüm gazetelerin bayi satışlarını çok düşürdü. Bu yüzden okuyucu kitlesine bizzat ulaşarak, onu gazete ile bir şekilde buluşturmak zorundayız. Müslüman mahallesinde salyangoz satma işi bizimki. Sabah’ın günlük 1.500 adet abone ve bayi satışı var.

İş modeliniz nasıl? Fon mu alıyorsunuz, okurun desteği ile mi geçiniyorsunuz?
Sektöre gazetecilikle ilgisi olmayanların girmesi yüzünden gazete sayısı hızla arttı. Birçoğunun farklı şekillerde kendine gelir kapıları bulmuş olmasını ne yazık ki üzüntüyle izliyoruz. Yerel gazetelerin Basın İlan Kurumu kanalıyla alınan ilanların dışında yalnızca abone desteği söz konusu. Gaziantep bir sanayi kenti olmasına karşın, sanayide üretilenlerin hedef kitlesinin iç pazar olmaması yüzünden ilan gelirleri de sınırlı. Ama herkes bir şekilde işini döndürüp gelir elde edebiliyor, bu çok şaşırtıcı.

Kadın odaklı haberler yaparken nerelere dikkat ediyorsunuz?
Magazin dışında kalan tüm kadın haberleri Sabah sütunlarında yer alıyor. Arkadaşlarım, sivil toplum kuruluşlarında, meslek odalarında yer alan kadınların görüş ve düşüncelerini gazetemizin sütunlarına aktarma çabası içinde. Pazarda sebze satan kadın da, meslek odası başkanı kadın da sorunlarını ve beklentilerini anlatabiliyor. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri konusunu Sabah sütunlarında sürekli olarak gündemde tutarak toplumsal duyarlılığın artırılmasına katkı sunmaya çalışıyoruz. Kadına bir magazin unsuru olarak değil, toplumun yüzde 50’sini oluşturan bir güç odağı olarak yaklaşıyoruz.

Medyada kadına yönelik haber dilini nasıl buluyorsunuz?
Kadın, İstanbul basınında yıllarca cinsel bir obje olarak sunuldu. Birinci sayfada güzel ve yarı çıplak bir kadın, arka sayfada güzel ve seksi bir kadın. Bu resimler, gazeteyi erkek okuyucu ile buluşturma aracı olarak görüldü. Kadın cinayetleri, kadına uygulanan şiddet hep üçüncü sayfalardaki polisiye haberler arasında kaynayıp gitti. Bu yaklaşımın bugün topluma çok olumsuz yansımalarını yaşıyoruz.

Gaziantep’te emekli bir hâkim, “İşlenen 10 cinayetten 9’unun sebebi kadındır” diye açıklama yaptı. Ertesi gün o hâkimi manşete verdim ve yaptığı açıklamayı en ağır şekilde eleştirdim. Adam aleyhime 100 bin liralık tazminat davası açtı. Bu yerel basına açılmış olan en fahiş tazminat davası idi.

Basını susturma girişimine karşı ortak duruş sergilenemedi

O dönemde gazeteler henüz bu kadar el değiştirmemişti ve epeyce de bir kadın köşe yazarı vardı. Konuyla ilgili tüm açıklamaları ve dava dosyasını hepsine kargo ile yollayarak olaya dikkatlerini çekmek istedim. Bir tanesi bile oralı olmadı. Yani kadınlar olarak bizim de ortak bir duruş sergilemek, tavır alabilmek ve arkasında durabilmek konusunda sıkıntılarımız var. Kadın meslektaşlarımız, siyasette kadın temsilinin yeterli olmadığı konusunda köşelerinden ahkâm keserken, önce kendi sektörlerindeki durumun farkına varıp, mücadelesini yürütmeleri gerektiğinin bilincinde değiller mi acaba diye merak ediyor insan.

Gaziantep’e gelen ünlü bir köşe yazarı hanıma çalıştığı gazetenin sahibi için, “O iyi bir adam değil, kendi çıkarları için, ülkeye kötülük ediyor” gibi şeyler söylediğimde, “Ay sus öyle söyleme ekmeğimizi o veriyor” diye itiraz etmişti. Şimdi olaylara “ekmeğimizi veriyor” diye bakıyorsanız, zaten birçok şeyden peşinen vazgeçmişsiniz demektir. Mesele yalnızca benim ya da sizin ekmeğiniz meselesi olarak görülmemeli. Öyle görüldüğü ve sessiz kalındığı zaman bu ortamlara geliyoruz işte.

Okuyucu kitlenizi arttırmak daha geniş kesimlere ulaşmak için ne tür adımlar atmayı planlıyorsunuz?
Son dönemlerde abone satışlarımızın artması için çalışma arkadaşlarımla yoğun bir çalışma yürütüyoruz. Yeni okurlara ulaşmak, herkesin sesini duyurmak, daha çok insana dokunmak istiyoruz. Gazete sütunlarına her gün yeni yüzler ekleme çabası içindeyiz. Daha çok insanın sesi olmalıyız diye gayret gösteriyoruz.

‘Zeugma’yı New York Times üzerinden dünya gündemine taşıdık’

Son olarak, Sabah’ın Gaziantep’in ekonomik, sosyal ve kültürel hayatına yaptığı birkaç katkıyı paylaşmak istiyorum. Zeugma Antik Kenti’nin dünyanın gündemi gelmesi Sabah sayesinde oldu. Aykut Tuzcu, dönemin New York Times Türkiye Temsilcisi Stephen Kinzer’i ısrarla Gaziantep’e davet ederek Zeugma’nın dünya gündemine taşınmasını sağladı. Ben de kurtarma kazıları boyunca her gün Zeugma’yı Sabah’ın sütunlarına taşıdım. Toplumsal duyarlılık artınca Gaziantep’te turizm patlaması yaşandı. Zeugma ile ilgili yazılarımla 2000 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin birincilik ödülü, Sedat Simavi Vakfı’nın “övgüye değer eser” ödülünü aldım. Son yıllarda da Karkamış Antik Kenti kazılarına aynı derecede önem veren yayınlarımızla, kentin kültürel varlıklarına sahip çıkmasına katkı sağlamaya çalışıyoruz. Ayrıca Sabah, ilk Avrupa Birliği Bilgi Bürosu’nun Gaziantep’te açılması, Gaziantep Sanayi Odası’nın kurulması, Tıp Fakültesi Hastanesi’nin kentin bağışlarıyla kurulmasına öncülük etmiştir.


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – KADIN FOTO MUHABİRLER SAHADA NELER YAŞIYOR?

Yağmur Kaya

Serbest gazeteci

Journo E-Bülten