Bir meslektaşım kürsüde… Diğer 10 gazeteci, onun taciz konulu konuşmasını dinliyoruz salonda… Taciz kategorilerini birer birer sayıp yazıyor tahtaya:
“Cinsel taciz,
fiziksel tehdit,
kimlik hırsızlığı,
hakaret,
küfür,
ölüm tehdidi,
kişisel verilerin ifşası,
sahte hesaplar…”
Saydıkça sayıyor. Sonra her taciz kategorisi için bir kâğıt yapıştırıyor duvara. “Hangilerinin hedefi ya da mağduru olduysanız siz de yanına bir kırmızı etiket iliştirin” diyor. Bir duvar saniyeler içinde kırmızıya boyanıveriyor. Bu, bizim utanç duvarımız…
“Evet, bunu yaşadım.”
“Bu da oldu…”
“Bunsuz günüm geçmiyor zaten…”
“Buna da işaret koyayım mı yahu? Öbürlerine ayıp olmasın şimdi…” diyen iç seslerimiz birbiriyle sessizce tanışıyor.
Taciz, insanı yalnızlaştıran ve ona, içinden konuşmayı öğreten bir deneyim. Aynı zamanda da, “Her gün neler yaşıyor insanlar” diyerek kendi örneğinizden hicap duymanıza neden olan bir deneyim. Çünkü çoğu yerde gazeteciye taciz; ‘vak’a-i âdîye’ sayılıyor. Hele kadın gazeteciye taciz, günlük aktivite…
International Women’s Media Foundation verilerine göre, dünyada kadın gazetecilerin yüzde 40’ı, taciz edildiği ya da edilmekten korktuğu için yaptığı röportajı yayınlamaktan, yazdığı haberin fikri takibinden vazgeçiyor.
Türkiye’de tacize dair mesleki dayanışma da, şiddet gören komşusunun sesini duyup, “Ama kim bilir, bu da ne fındıklar kırmıştır.” diyen zihniyetten daha gelişmiş değil…
Tacize uğramış bir kadın gazeteci, yaşanan çifte standardı şu sözlerle özetliyor: “Şunu idrak etmemiz lazım: Bizim okuduğumuz gazetenin internet sitesi hedef gösterince, bizim sevdiğimiz radyo programcısı hakaret edince, bizim birlikte rakı içtiğimiz sosyolog küfredince de kötüdür taciz! Suçtur aynı zamanda. Tuttuğun takıma göre değişmeyecek bir suç…
Özel yazışmaları ifşa edilen meslektaşını arayıp nasıl dayanışma göstereceğini değil de, yazışmanın içeriğini soruyorsan, kusura bakma, sen de tacizcisin!”
Bu, gündelik hayat tacizi… Bir de online taciz var ki, orada da durum en az fiziki taciz kadar vahim…
Online taciz konusunda yapılacak şey de, şirketteki taciz karşısında yapılacak şeyle aynı: Ses vermek… Ne kadar gür, o kadar iyi.
Genelde büyük şirketlerin tazminat davalarından bunalmış hukuk departmanları ya da hedef gösterilmekten yorgun düşmüş kurumsal iletişim danışmanları, bir taciz ihbarı geldiğinde “Tadımız kaçmasın” tepkisi veriyor. Bu, “Meseleyi örtbas edelim” demek…
Çoğu zaman amirler çalışanlardan tacize tepki vermemelerini sözlü olarak istiyor. Birçok taciz mağduru da, kartopunu büyütmemek, tacizcileri ‘iştahlandırmamak’, mağdurken suçlu duruma düşmemek için, kişilik haklarına saldırılırken, kurumsal bir ‘kibarlıkla’ susmak ve böyle bir tecavüz yokmuş gibi davranmak zorunda kalabiliyor.
Telifle çalışan ‘yalnız kovboy’lar için, fiziksel güvenlik endişesi daha da büyük oluyor. “Yaptığım haberin telif ücretini alıp alamayacağım belli değil; bu son tacizi de koyayım sepete” deyip yola devam ediyorlar. Sepetin taştığı güne kadar…
Bir hukukçu, taciz durumunda yargıya sığınmak isteyenlere şöyle yol gösteriyor:
“TCK’ya göre hakaret, suç. Şikâyete bağlı bir suç. Şikâyette bulunup, kimlik tespiti için yasal sürecin başlatılması gerekiyor. Türkiye Noterler Birliği’nin E- Tespit hizmeti önemli… Taciz içeriklerini kayıt altına alan bu sistem, içeriğin silinmesi durumunda bir dayanak oluyor. Evdeki bilgisayardan da E-Tespit yapılabiliyor. Bu, yalnızca ekran görüntüsü almaktan daha iyi sonuç veriyor. Tacizcinin kimliği tespit edilebilirse iddianame düzenlenip, dava açılıyor.”
Twitter, Facebook gibi platformlar, sahte hesaplar ve taciz içerikleriyle ilgili adım atmıyorlar. Kullanıcının kimlik bilgilerini paylaşmıyorlar. Dolayısıyla hesabın kime ait olduğu tespit edilemezse dava da açılamıyor. Sosyal medya platformlarının önerdiği en büyük destek, “filtreleme”. Küfür ya da hakaret içeren kelimeler filtrelenebiliyor, ama ısrarlı bir tacizci de tehdit etmenin bin bir yolunu bulabiliyor. Bu yüzden Dart Center for Journalism & Trauma, “Troll’leri beslemeyin, onları kontrol edin” diyor: “Sosyal medyada harcadığınız zamanı gözden geçirin, profesyonel ve özel olmak üzere farklı hesaplar kullanın.”
Tacize karşı biricik ve her zaman işe yarayan bir şablon yok. Ama dayanışma var! Meslek örgütleri online taciz başladığı ve kademeli olarak arttığı zaman şu adımları mutlaka atmayı öneriyor:
- Saldırı anında, daima blokla ve raporla.
- Meslektaşlarınla, yöneticilerinle bilgi paylaş.
- Kanıt topla, bir taciz dosyası hazırla.
- Seni öldürmekle, tecavüzle tehdit eden o içerikleri tekrar tekrar okumaya dayanamıyorsan bir arkadaşından destek iste, mesajları senin yerine okumasını ve kaydetmesini rica et.
- Özellikle seni hedef alan ve bir merkezden yönetilen kontrollü saldırılar şiddetli fakat genelde kısa sürelidir. Şiddetli taciz durulana kadar, bilgisayarının başından kalk, telefonu sessize al, dışarı çık, yürü.
- Ve son olarak: Gazeteci dayanışmasına güven!
Evet, taciz ve tehditle mücadele için dayanışmadan başka çare yok. Tacizin her türü gibi online taciz de konumu, yaşı, cinsiyeti ne olursa olsun, hedef aldığı insanın psikolojisini alt üst ediyor. Tacize uğrayan, kendini yapayalnız hissediyor. Süreci nasıl yöneteceğini anlatan bir halkla ilişkiler uzmanına, sosyal medyayı nasıl kullanacağına dair tavsiyelere değil, travmayı yönetmekte yanında olacak bir psikoloğa, hukukçuya ve meslektaşlara ihtiyaç duyuyor.
Tacizciden korunmanın en etkili yolu, ondan güçlü ve onlardan daha kalabalık olmak…