Medyada Nefret Söylemi Raporu’na göre, 2018’in ilk dört ayında 76 farklı grup hakkında 3076 adet nefret söylemi içeriği saptandı.
Hrant Dink Vakfı’nın 2009’dan beri sürdürdüğü Medyada Nefret Söylemi İzlenmesi projesi kapsamında hazırlanan rapora göre, 2018’in ilk dört ayında, ulusal, etnik ve dini grupları hedef alan 2265 haber ve köşe yazısı tespit edildi. 105 yayında birden fazla gruba yönelik nefret söylemi içeren 2370 yazıya ulaşıldı. İncelenen içeriklerin 1219’unu köşe yazıları, 927’sini haberler oluşturdu. Basın arşivi sayfaları, dosya konuları, okur sayfasına gelen yazılar, kitap tanıtımı ve benzeri içerikler ise “diğer” başlığı altında değerlendirildi ve bu kategoride bulunan 119 içerikte nefret söylemi tespit edildi.
En çok Ermeniler hedef alındı
İncelenen yazılarda nefret söyleminin hedef aldığı grupların başında Ermeniler geliyor. Hocalı katliamını ve 24 Nisan Ermeni soykırımını anma gününü konu eden içeriklerde şiddet ve katliamla ilişkilendirilerek düşmanlaştırılan Ermeniler, PKK ve ASALA ile beraber anılarak ‘terör’ ile özdeşleştirildi; Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ihtilafa dair haber ve yorumlarda hedef gösterildi. Ermeniler ayrıca ‘Millî Mücadele’ anlatılarında bir toplum olarak şiddetle ilişkilendirildi, ‘düşman’ grupların ve bireylerin arkasındaki güç olarak etiketlendi.
Yahudiler, İsrail-Filistin çatışmalarını ve Mescid-i Aksa’da yaşanan gerginlikleri konu alan haberlerde bir toplum olarak şiddetle özdeşleştirildi ve düşmanlaştırıldı. “İsrail devleti”, “İsrail” veya “İsrail Savunma Kuvvetleri” gibi kişi/kurumları ifade eden sözcüklerin kullanılması yerine Yahudi kimliğinin genelleme yapılarak kullanılmasıyla hedef gösterildi, üretilen ‘komplo teorileri’nin arkasındaki ‘gizli güç’ olarak sunuldu ve ‘Türkiye’ye yönelik bir tehdit’ olarak gösterildi.
Yunanlar ise 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Yunanistan’a giden askerlerin yargılanmasıyla ilgili tartışmalarla ilişkili olarak hedef gösterildi, Kardak kayalıklarında yaşanan gerginlikler nedeniyle ‘düşman’ olarak konumlandırıldı ve geçmişte yaşanan olaylara verilen referanslarla düşmanlaştırıldı.
Medyada nefret söylemi kemikleşmiş durumda
Medyada Nefret Söylemi İzlenmesi projesinde yer alan ekip, Ocak-Nisan 2018 raporunda ortaya çıkan bulguları Journo için değerlendirdi. Nefret söyleminin öncelikle gündemle ilişkili olarak üretildiğini belirten ekip, en çok hedef alınan, hakkında kemikleşmiş bir düşmanlık algısı gözlemlenen gruplar olan Yahudiler, Ermeniler ve Hıristiyanların güncel olaylardan bağımsız olarak da sistematik olarak hedef olduğunu vurguluyor ve Suriyelilerle ilgili de benzer çıkarımların yapılabileceğine dikkat çekiyor:
“Suriyelilere yönelik nefret söylemi de artık belki de kemikleşme yolunda. Doğrudan bir gündemle ilişkili olması gerekmiyor.”
Yerel medya Suriyelileri hedef gösteriyor
Türkiye’deki Suriyeli sayısı 3 milyon 541 bin 572 kişi. (Göç İdaresi G. Müd. 2018 verileri) Suriyelilere yönelik nefret söyleminin ve şiddet olaylarının arttığı bir dönemde yayınlanan Medyada Nefret Söylemi raporuna göre, Suriyeliler sistematik olarak cinayet, hırsızlık, taciz gibi adli olaylarla anıldı ve böylece potansiyel suçlu olarak kodlandı, güvenlik sorunları ve ‘terör’le özdeşleştirildi. Ayrıca ‘Zeytin Dalı Harekâtı’na ilişkin haber ve köşe yazılarında Türkiye’deki varlıklarından dolayı hedef gösterildi, Türkiye’nin demografik yapısına yönelik bir ‘tehdit’, genel bir rahatsızlık ve ‘gerginlik’ kaynağı olarak etiketlendi.
Yeni Konya, İstiklal ve Samsun Denge
Ulusal ve yerel basın karşılaştırmasına baktığımızda, incelenen içeriklerin 935’inin ulusal gazetede, 1330 metnin ise yerel basında yayınlandığını görüyoruz. Yeni Konya, İstiklal ve Samsun Denge en çok nefret söylemi üreten yayınlar. Yeni Konya gazetesi sadece Ocak ayında yayınlanan 13 ayrı haberinde nefret söyleminde bulunmuş.
Suriyelilere yönelik nefret söyleminin büyük bir kısmının yerel basında üretildiğine dikkat çeken araştırma ekibi, yerel basının yayımlandığı bölgeyle doğrudan bir ilişki içinde olmasının, üretilen söylemin pratikteki etkisinin daha görünür kıldığını belirtiyor ve bu haberlerin nefret suçu potansiyeli taşıyan olayların yaşanma ihtimalini güçlendirdiğini vurguluyor.
138 bin Suriyelinin yaşadığı İzmir’de sığınmacılara yönelik saldırılar günlerce sürmüştü. Kentte mültecilerle ilgili çalışmalar yapan Halkların Köprüsü Derneği’nin raporlarında da medyanın Suriyelileri hedef gösterdiği vurgulanıyor. Dernek yöneticileri, Suriyelilere yönelik şiddetin yaşandığı olaylarda, medyanın hedef gösteren haberlerinin etkisinin büyük olduğunu savunuyor.
Barış gazeteciliği mümkün mü?
Hâl böyleyken olumlu örneklerin nasıl bir tablo yarattığını sorduğumuzda, Medyada Nefret Söylemi İzlenmesi projesi ekibinin cevabı maalesef iç açıcı olmuyor. Nefret söylemi üretmeyen gazete sayısının çok az olduğunu belirten ekip, bu konuda herhangi bir yayın için yapılabilecek daimi bir tespit olmadığını vurguluyor; “Evet, bazı gazetelerde nefret söylemine daha sık rastlanıyor fakat hiçbir gazetenin bundan muaf olduğunu söylemek mümkün değil. Bu durumun bize hatırlattığı şey nefret söyleminin ve ayrımcı söylemin aslında ne kadar içselleştirilmiş olduğu. Çoğu zaman kasti olmadan yeniden üretiliyor bu tür söylemler. Aslında ayrımcı söylemin kapsamını düşündüğümüzde bizim izlemesini yaptığımız kısım buzdağının görünen kısmı… Diğer yandan, özellikle 2017 yılında yayımlanan raporların ardından, daha detaylı veriler için bizimle iletişime geçen gazeteler/yazarlar ve çalışmaya referans vererek yazılı basında nefret söylemine dikkat çeken köşe yazarları oldu. Bu da gazetecilerin nefret söylemini gündemlerine aldıklarını ve bir farkındalık oluştuğunu gösteriyor.”