Görüş

Gazeteci günlükleri: Orhan Pamuk röportajını nasıl yaptım?

New York Times için yazdığı “Veba Geceleri” konulu makalesiyle Orhan Pamuk bugünlerde bir kez daha gündemde. Gazeteci Maaz İbrahimoğlu birkaç ay önce yaptığı bir Orhan Pamuk haberiyle çok konuşulmuş, bu haber yoluyla ünlü yazara da ulaşıp bir söyleşi yapmıştı. İbrahimoğlu, Pamuk’un viral olan videosunda “Merhaba” diye seslendiği poğaçacının kimliğini nasıl bulup hikâyesini haberleştirdiğini Journo’nun “Gazeteci Günlükleri” dizisinde anlatıyor.
İlk kez kendilerine önerildiğinde bu haberi reddeden birçok site, Independent Türkçe’de yayımlanıp ses getirmesinin ardından İbrahimoğlu’nun haberini alıntılamıştı. “16 milyonluk şehirde hiç tanımadığım bir insanı bulmak üç saat sürdü” diyen İbrahimoğlu’nun bu haberi hazırlarken başından geçenler, gazetecilere birçok alanda fikir ve ilhâm verebilir:
* Kamuoyunun ilgisini çeken güncel bir konuda özgün bir haber fikri nasıl geliştirilir?
* Küçük ayrıntılar ve ipuçları, haber araştırmasında nasıl kullanılır?
* Araştırma sürecinde karşılaşılan zorluklar nasıl aşılabilir?
* Hazırlanan ilk haber planı, araştırma aşamasında değişen şartlara nasıl uyarlanabilir?
* İlk içerik sayesinde edinilen yeni bağlantıları da kullanarak fikri takip ile haberin devamı nasıl getirilir?

BBC’nin yayımladığı “Imagine… Orhan Pamuk: A Strange Mind” adlı belgeselinde, Nobel ödüllü yazarın “Merhaba poğaçacı” diye selam verdiği bölümü çoğu insan gibi ben de geçen yıl sonuna doğru Twitter’da viral olunca gördüm. İki kere izledikten sonra da retweet ettim.

Ertesi gün Ahmet Altan’ın davasını izlemek için Çağlayan Adliyesi’ne gittim. Orada davayı takip etmeye gelen gazeteciler ve bazı arkadaşlarla duruşma öncesinde sohbet ettik. Duruşma bitti, ancak karar için epey bekledik. O ara Yasemin Çongar ve Perihan Mağden ile “Merhaba poğaçacı” videosu hakkında da konuştuk.

Ardından arkadaş çevremde “Merhaba poğaçacı” esprilerinin devam ettiğini gördüm. Aklıma o poğaçacıyı bulup bir röportaj yapma fikri geldi. Eğlenceli bir video haber yapma niyetiyle işe koyuldum. Hem hikâyeyi bizzat poğaçacıdan dinleyecektim, hem de Orhan Pamuk hakkında konuşacaktık.

O poğaçacıyı nasıl buldum?

Peki milyonların yaşadığı İstanbul’da o poğaçacıyı nasıl bulacaktım? Belgeselin uzun hâlini oturup izledim. Poğaçacının geçtiği sahnelere özellikle dikkat ettim. Arkada “Huzur Market” yazan bir tabela dikkatimi çekti. Ekran görüntüsünü alıp marketin telefon numarasını görmeye çalıştım. Gördüm de. Numarayı aradım. Telefonuma çıkan market sahibi, oranın Beyoğlu’ndaki Aynalı Çeşme olduğunu söyledi. Ona ertesi gün uğrayacağımı söyleyip telefonu kapattım.

Gazete Duvar muhabiri arkadaşım Alper Budka’ya böyle bir haber yapmaya gideceğimi, uygunsa benimle birlikte gelmesini söyledim. Çünkü video haber çekmek için kameranın arkasında ben olmadığım zaman başka birinin olmasının önemli olduğunu düşündüm. Kendisi de uygun olduğunu belirtip geldi.

Beyoğlu’nda sonuç alamadık: Başka bir ilçenin poğaçacısı olmalı

Aynalı Çeşme’ye gittik. Marketin yanına varınca hem marketçiye hem de gördüğüm insanlara mezkûr görüntüleri gösterdim. Aynalı Çeşme’de videoyu gösterdiğim birkaç kişi Orhan Pamuk’u tanıdıklarını ama yanındaki poğaçacıyı tanımadıklarını ve bu semtte görmediklerini söyledi. Marketçi de aynı şekilde Pamuk’u hatırladığını, bir iki yıl evvel burada belgesel çektiğini ancak yanındaki poğaçacıyı hiç görmediğini dile getirdi.

Orada geçen bir poğaçacıya da görüntüleri gösterdim. Poğaçacı dikkatle baktıktan sonra “Buranın poğaça arabaları böyle değil. Bu başka bir ilçenin poğaçacısı olmalı” dedi. Ardından ilçelerin poğaça arabalarını internetten arattım. Kısa bir süre sonra videodaki poğaça arabasının Fatih’teki arabalara benzediğini fark ettim.

Balat’a geçtik: Bugün bu adamı bulacağım

Rotayı Beyoğlu’ndan Balat’a çevirdik. Zaten bir arkadaşım da bu görüntülerin Fatih’ten olabileceğini bana söylemişti. 55T otobüsüne binip Balat’ta indik. Bu semtteki birçok insana görüntüleri gösterip aynı soruları sorduk ama poğaçacıyı tanıyan çıkmadı. Alper, “Abi bu adamı bulamazsın. Vazgeçelim” dedi. Ona “Hayır, bugün bu adamı bulacağım” diye cevap verdim. Motivasyonuma şaşırdı, “Peki” dedi.

Balat’ta bir kahvehaneye girdik. Yaklaşık 20 -25 kişi oturuyordu. Hepsine teker teker görüntüleri gösterdim ama poğaçacıyı tanıyan çıkmadı. Yaşlı bir amca “Burası Kilise Camisi taraflarına benziyor. Zeyrek tarafına bir bak” dedi. Kahvehaneden çıktık. Alper ile videoya tekrar baktık. Videodaki “satılık daire” ilanını gösterdi. Zeyrek’e yürürken ilandaki telefon numarasını aradım. Dairenin gerçekten Zeyrek’te olduğunu öğrendik.

Zeyrek’te bulduk: Bu Remzi abi, öldü

Zeyrek’e doğru giderken ilk dükkâna girdik. Dükkândaki bir müşteriye videoyu gösterdim. Kadın, “Bu Remzi abi, öldü” dedi. İnanamadım. Ardından dükkân sahibine sordum. O da, “Bu Remzi abi ama yanındaki adamı tanımıyorum” dedi. Yanındaki adam dediği Nobelli yazar Orhan Pamuk’tan başkası değildi…

Dükkândan sokağa çıkıp bir kişiye daha görüntüyü gösterip sordum. Yanıtlar aynıydı: Remzi abi vefat etmişti ama yanındaki adamı tanımıyorlardı. Sonra bir poğaçacıya denk geldim. O da Remzi Bey ile çok samimi olan bir poğaçacıyı aradı. Gelen poğaçacı Ahmet Bey, bize arkadaşı Remzi Gelik’in vefat ettiğini tekrarladı. 16 milyonluk şehirde hiç tanımadığım bir insanı bulmak üç saat sürmüştü. Aradığım adamsa 40 gün evvel vefat etmişti.

Aklımdaki haber planı değişti

O an artık aklımdaki haberi yapamayacağımı anladım ve rahmetlinin ölümünü haber yapmaya karar verdim. Remzi Gelik’in ailesinden birilerine ulaşmak istediğimi söyledim. Arkadaşı Ahmet Bey önce Remzi Gelik’in oğlunu aradı, biraz konuştuktan sonra telefonu bana uzattı. Oğul Necmettin Gelik ile telefonda konuştuk. Gelik, o anda iş yerinde olduğunu, akşam buluşabileceğimizi ifade etti.  Böylece sözleştik. Ardından Zeyrek’te Hanegir isimli kafede oturup akşamı bekledim.

Videodaki poğaçacının oğlu Necmettin Gelik, akşam olduğunda, kardeşini ve babasının yakın bir arkadaşını da yanına alıp gelmişti. Remzi Gelik’in hayatını, başından geçenleri, çocuklarına ve çevrelerine yönelik davranışlarını, Orhan Pamuk hakkındaki düşüncelerini onlarla konuştuk.

Komik video haber kurgusu, trajik bir hikâyeye dönüştü

Hikâyeyi öğrendikçe kafamdaki komik video haber kurgusu gitti ve yerine son derece ilginç ve bir o kadar da trajik bir hikâye çıktı.

Geç saatlere doğru Remzi Bey’in çocuklarından ayrıldık. Remzi Bey’in çocuklarından cenaze ve gençlik fotoğraflarını da istedim. Haberi içime sinecek bir şekilde ertesi gün yazdım. Bitirdikten sonra beş saat kadar bekledim ve dönüp tekrar baktım. Birkaç küçük düzelti yaptım.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – ÖLÜM HABERLERİ NASIL YAZILMALI?

Freelance çalıştığım için haberimi yayımlatacak bir mecra düşündüm. Birkaç yere önerdim. Bazıları beğenmedi. Bazılarıysa beğendi ama bu formatın kendilerine uygun olmadığını ifade edip yayımlamadı. Independent Türkçe’den arkadaşım Merve Bayrakçı’nın e-posta adresine haberi attım. Bir süre sonra beni arayıp haberi ertesi gün yayımlayabileceklerini söyledi. Teşekkür ettim. (Editörün notu: Independent Türkçe’ye bugünlerde Türkiye’de erişim engeli var ancak Maaz İbrahimoğlu’nun söz konusu haberi şu bağlantıdan okunabilir)

Yüzlerce geri dönüş aldım, video daha da yayıldı

Haber yayımlanınca yüzlerce insandan olumlu dönüşler aldım. “Merhaba poğaçacı” videosu tekrar viral olmaya başladı. Binlerce insan poğaçacının hikâyesine şaşırıp haberi paylaştı. Orhan Pamuk okurları ise yazarın Kafamda Bir Tuhaflık isimli romanındaki Bozacı Mevlüt ile Poğaçacı Remzi Gelik’in benzerliğini daha çok dile getirdi. Bazıları Pamuk’un edebiyatının halktan kopuk olmadığını, bizzat yaşayan bir şey olduğunu dile getirip kanıt olarak poğaçacı Remzi Gelik’in hikâyesi ile Bozacı Mevlüt’ü kıyaslayarak sundu.

Sosyal medyada haberi paylaşan birçok insan “elveda poğaçacı,” “mekânın cennet olsun poğaçacı,” “Allah rahmet eylesin poğaçacı” şeklinde mesajlar yayımladı. Remzi Gelik’i tanıyan bazı insanlar sosyal medyada bana ulaşıp teşekkürlerini iletti. Karabük Eflanili poğaçacılardan iki kişi beni arayıp bu haber için iyi dileklerini iletti. Yine gazetecilik alanında duayen kabul edilen bazı insanların haberi beğenmesi de beni motive etti.

Orhan Pamuk ile e-posta yoluyla söyleşi

Ardından Orhan Pamuk ile e-posta üzerinden iletişime geçtim ve yine e-posta üzerinden bir röportaj yaptık. Pamuk’un roman kahramanlarına benzeyen bir ismin hikâyesini haber olarak yazmak beni de şaşırttı. Çünkü Pamuk’un Kar isimli romanını ilk defa 14 yaşımda okumuş, Ka’dan, Kar’dan ve Kars’tan o zaman o çocuk yaşımda bile etkilenmiştim.

Haberin devamı niteliğinde olan Orhan Pamuk ile söyleşime giriş yazdım. İmla hatalarını düzeltip Merve’ye yolladım. O da ertesi gün yayına gireceğini belirtti. Birçok haber portalı bu söyleşiyi de alıntıladı.


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – GAZETECİ GÜNLÜKLERİ

Maaz İbrahimoğlu

Lisans eğitimini Marmara Üniversitesi'nde tamamladı. Taraf gazetesi, Milat gazetesi, Gerçek Hayat dergisi, Nokta dergisi gibi basın yayın organlarında çalıştı. Radikal başta olmak üzere çeşitli medya kurumlarında çalışmaları yayımlandı.

Journo E-Bülten