Dosya

Salgın etkisi: Sağlık muhabirlerinin değeri anlaşıldı, medyadaki bu değişim kalıcı olmalı

Sağlık muhabiri Yasemin Doğan: "1 Haziran 2020’den sonra evden çalışmayı bırakıp alanlara geri döndük. Böylece sağlık çalışanları gibi biz de risk almaya başladık. Pandemi hastanelerine girdik, doktorlarla röportaj yaptık. Kendimizi korumak için buralarda tulum giydik.  Sağlık çalışanları gibi işimizi yaparken biz de hastalanma riskini kabul ettik bir anlamda. Çoğu zaman sokak röportajları gerçekleştiriyoruz. Bu riskle sürekli karşı karşıyayız ve hastalığı ön kabul ile bu işi yapıyoruz."

Koronavirüs salgını bir yıldır dünyanın bir numaralı gündemi. Vakalar 107 milyonu, hayatını kaybedenlerin sayısı 2.3 milyonu geçti. Türkiye’de de resmi verilere göre bugüne dek 27 bini aşkın can kaybı yaşandı. COVID-19 ile birlikte ülkemizde birçok medya kuruluşu, sağlık gazeteciliğinde uzmanlığın değerini anladı.

Geçmişte “joker” gibi kullanılıp farklı alanlarda haber yapmak zorunda bırakılan sağlık muhabirleri, bir yıldır kendi uzmanlıklarına odaklanabildi. Sağlık haberciliğinin önde gelen isimleri ile konuştuk. Bu değişimin kalıcı olması gerektiğini vurgulayıp sağlık habercilerine ve medya yöneticilerine tavsiyelerde bulundular.

COVID-19, dünyada ve birçok iş kolunda olduğu gibi Türkiye medyasında da değişimleri tetikledi. Salgının medyaya yansıyan etkilerinin en fazla görüldüğü alanların başında sağlık haberciliği var.

Sağlık haberleri yaklaşık bir yıldır gazete ve televizyonların bir numaralı gündemi. Dünya Sağlık Örgütü’nün COVID-19’dan daha büyük salgınlara hazırlıklı olunması yönündeki çarpıcı uyarısı, medyanın sağlık gazeteciliğine her zaman hazırlıklı olması gerektiği gerçeğini de vurguluyor.

Geçmiş günlerine göre çok hareketli bir döneme giren Türkiye’deki sağlık muhabirleriyle bu değişimi, beklentilerini, kaygılarını ve taleplerini konuştuk.

Sibel Güneş: Sağlık habercilerinin eksikliği hissedildi

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri, Eğitim ve Sağlık Muhabirleri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Sibel Güneş, Türkiye’de medyanın salgına hazırlıksız yakalandığını vurguladı. Güneş, birçok medya kuruluşunda artık sağlık muhabiri istihdam edilmeyen bir dönemde, uzman gazetecilerin eksikliğinin bu alanda yapılan haberlere yansıdığını söyleyerek şu ifadeleri kullandı:

  • Sağlık muhabirlerinin şu an medya kuruluşlarındaki sayısı çok az. Son 10 yılda sağlık haberciliği yapan çok kıymetli gazeteciler, sağlık alanında bu ülkenin hafızası sayılabilecek gazeteciler işsiz kaldı. Çok az sayıdaki meslektaşımız çalışmaya devam ediyor ancak onlardan da sağlık dışındaki alanlarda da işler isteniyor. Haber merkezlerinde bir muhabiri farklı alanlarda kullanıp mümkün olan en fazla verimi elde etme eğilimi hâkim.
  • Tüm gazeteciler gibi sağlık habercileri de bu dönemde hastanelere, yoğun bakımlara daha sık girmek zorunda kaldı. İnternet ortamında röportajlar arttı. Sağlık habercileri de maske, dezenfektan gibi en basit ekipmandan mahrum işe gitmek zorunda kaldılar. Ayrıca bu süreçte salgının yarattığı yoksulluk, açlık da sağlık habercilerinin konusu hâline geldi.
Sibel Güneş
  • Sağlık alanındaki bilgi en çok altı ayda eskiyor. Bunun yanında siyasetçiler ve sağlık profesyonelleri propagandalarını yapabiliyor. Birçok doktor hastaları muayenehanesine veya çalıştığı hastaneye yönlendirmek için amacını aşan yaklaşımlar içerisinde olabiliyor. Bazı ilaç firmaları haber görünümlü tanıtım yapıyor. Sağlık habercisi hiçbir propagandaya alet olmadan gerçeği sokaktaki insana ulaştırmak zorunda.
  • Sağlık haberciliğini estetik, diyet, güzellik uygulamalarından ibaret sanan bazı medya yöneticileri de umarız bu dönemde uzman haberinin önemini farkına varmışlardır. Çünkü sağlık habercilerinin eksikliği medyanın koronavirüs haberciliği sınavından yüz akıyla çıkmasını engelledi.

Açıklamaları teyit etmek, propagandayı ayırabilmek gerekiyor

  • Konunun uzmanı olmayan insanlar televizyon programlarına çıkarıldı. Emekli askerler, emekli öğretim üyeleri, kelle paça içmeyi öneren ve bilim insanı olduğu soru işareti taşıyan, reyting garantili bazı hekimlerle bu konuyu hafife alan sığ yaklaşımlar sergilendi. Bilginin yerine şov geçti.
  • Salgının yarattığı kriz ortamı fırsatçılığa yol açtı. Özellikle ilaç geliştirme konusundaki çabalar sanki mucizeymiş gibi medyada sunulurken nesnel değerlendirmeden geçirilmedi. Lobileri çok güçlü olan bazı ilaç firmalarının adı ön plana çıkarılmış oldu. Üretilen ilaçların yan etkileriyle ilgili ciddi problemler de ortaya çıktı. Aşırı telaşlı bazı bilim insanlarının bu işi çözdüğüne ve ilaç bulduğuna dair açıklamaları da yine nesnel olarak değerlendirilmedi. Bir süre sonra onlar da geri adım attılar. Sigaranın içindeki nikotinin korovirüsün tedavisinde kullanılabileceğiyle ilgili haberlere dahi medyada yer verildi.
  • Sağlık Bakanlığı’nın toplantıları ve mesajları gündemi belirledi. Bakanlığın söylediği elbette kıymetli ama onu kontrol edebilmek ve propagandadan ayırabilmek için bütün sağlık meslek odaları, hasta hakları dernekleri, sendikalar, sağlık profesyonelleriyle bağlantı kurabilirseniz ve onların söylediğini de iyi süzerek habercilik geliştirebilirseniz o zaman bir bakış açısı yakalayabilirsiniz. Nitekim haberciler soru sorduğunda hasta ve vaka kavramı gibi bir ayrım olduğu, aylardır gerçek rakamların kamuoyu ile paylaşılmadığı anlaşıldı.

Yusuf Ziya Erarslan: Pandemi ile haklı olduğumuz anlaşıldı

Uzun yıllardır sağlık haberciliği yapan ve aynı zamanda Sağlık Muhabirleri Derneği Başkanı Yusuf Ziya Erarslan, salgının sağlık haberciliğinde birçok konuda farkındalık yarattığını belirtiyor. Her şeyden önce sağlık haberciliğinin öneminin anlaşıldığını aktaran Erarslan şöyle diyor:

  • Avrupa’daki medya gündemi sağlık, eğitim ve kalkınma konuları üzerine odaklanırken Türk medyasında gündem siyaset, savaş ve spor olmak üzere ‘3 S’den oluşur. Sağlık Muhabirleri Derneği olarak yıllardır Türkiye’de de gündemi oluşturan konuların Avrupa’daki gibi olmasını savunduk. “Bu ülkenin gündeminde birinci sırada siyaset yerine sağlık haberleri olmalı” dedik. Niye? Çünkü bir toplumun sağlığı bozulduktan sonra, siyasetin de, sporun da bir anlamı yok. Bunu en iyi pandemi döneminde gördük ve anladık. Biz 10 yılı aşkın süredir sağlık haberlerinin medyanın birinci gündem konusu olmasını istedik. Suni gündemlerle halkı meşgul etmek yerine halka katkı sağlayan, onu koruyan ve geliştiren gündemler yer alsın istedik. Pandemi, haklı olduğumuzu ortaya koydu.

‘Yıllardır yapamadığımız işimizi şimdi yapıyoruz, mutluyuz’

“Eskiden gazetede küçük boyutlarda, dolgu haber olarak yer verilen sağlık haberleri şimdi gazetenin ilk sayfalarında yer alıyor” diyerek medyadaki değişimi anlatan Erarslan şöyle devam etti:

  • Sağlık muhabirleri şu dönemde çok yoruluyor. Ama inanın biz bu günleri çok bekledik. Çünkü kendi işimiz dışında her işi yaptık. Yıllardır bir tek kendi işimiz olan sağlık muhabirliğini yapamadık. Gazetelerin veya haber ajanslarının kâğıt üzerinde sağlık muhabiri olsa da, bu kişiler sadece sağlık haberi yapamadı. Hangi alanda yoğunluk varsa sağlık muhabirleri joker gibi bu alanlara göreve gitti, haber yaptı. Şimdi artık hepsi kendi alanlarına yönelik haber yapar durumdalar. Kendi işimizi yaptığımız için mutluyuz.
Yusuf Ziya Erarslan

‘Medya yöneticilerinin vermediği önem yüzünden sağlıkta uzmanlaşan muhabir çok az’

Medya yöneticilerinin, sağlık muhabirliğinin ve haberlerinin stratejik öneme sahip olduğunu salgın sayesinde fark ettiğini belirten Erarslan, şu ifadeleri kullandı:

  • Ankara özelinde baktığımızda gazetelerin spor, parlamento, başbakanlık, meclis, diplomasi gibi birçok muhabirlik konusu var. Bu alanlardaki muhabirler genelde 10-15 yıldır bu işi yapar. Ancak bu uzun soluklu muhabirliği sağlıkta göremiyoruz. Medya yöneticilerinin sağlık haberciliğine bakış açısı nedeniyle genel olarak bu alanda uzmanlaşma şansı oluşamıyor. Sağlık muhabirliği mesleğe yeni başlayan stajyerlere verilen bir görev oldu yıllarca.
  • Bir muhabirin sağlık alanında uzmanlaşması, işine hâkim olabilmesi, sağlık dilini halk diline çevirebilmesi için en az iki yıl bu alanda çalışması gerekiyor. Fakat çoğu zaman iki yılı dolduran muhabir olmuyor. Bu da sağlık muhabirliğinde uzmanlaşmayı engelliyor. Gazete yönetiminin vermediği önem nedeniyle muhabirler sağlık alanında uzmanlaşamıyor. Bugüne kadar medya yöneticileri sağlık haberciliğine şaşı bakıyordu. Pandemide sağlık alanında bilgisi olmayan muhabirler, sağlık haberleri yapmak zorunda kaldı. Bunun yarattığı riski fark eden medya yöneticileri artık sağlık haberciliğine şaşı bakmıyorlar, tam tersine bu alana takviye yapmaya başladılar.

‘Pandemi bittiğinde de bırakın işimizi yapalım’

Erarslan, içinde bulunduğumuz hareketli günlerden memnun olsa da geleceğe ilişkin pek umutlu değil. Salgın sonrasında “harç bitti yapı paydos” mantığıyla sağlık muhabirliğinin öneminin tekrar azalması konusunda oldukça endişeli olduğunu dile getiren Erarslan, medya yöneticilerine şu mesajları iletti:

  • Öteden beri sağlık haberlerinin ehil kalemler tarafından yazılmasını savunduk. Bırakın biz kendi işimizi yapalım, uzmanlaşalım istedik. Buna bir türlü izin vermediler. Biz yine eski günlere dönmek istemiyoruz. Burada medya yöneticilerine büyük görev düşüyor. Yazı işleri müdürleri, haber müdürleri umarım sağlık haberciliğinin önemini bu süreçte anlamışlardır. Onlara bir mesajım var; pandemi bir milat olsun, pandemi bitse de bırakın sağlık muhabirleri kendi işlerini yapsın. Yetişme ve uzmanlaşma konusunda muhabirlere fırsat tanıyın. Sağlık muhabirlerini joker eleman, sağlık haberlerini de dolgu malzemesi olarak kullanmayın. Pandemi bittiğinde de biz kendi işimizi yapmak istiyoruz.

Yasemin Doğan: Sağlık muhabirliğinin kıymeti arttı

2010 yılından bu yana Kanal D’nin sağlık muhabirliğini yapan Yasemin Doğan’a göre de sağlık muhabirliği salgın sürecinde altın çağını yaşadı. Bununla birlikte sağlık haberciliğinin iş yükünün çok arttığını söyleyen Doğan, yaşadıklarını şöyle aktardı:

  • Ana haberlerde ilk haber siyaset iken koronavirüs ve sağlık haberleri bir anda ilk sıraya yerleşti. Haber sayısının artmasıyla bizim üzerimize düşen sorumluluk da arttı.
  • Pandeminin ilk aylarında yönetim kararıyla evden çalışma sistemine geçtik ve dijital üzerinden işimizi yürütmek zorunda kaldık. Televizyon haberciliğinde ses ve görüntü kalitesi çok önemlidir. Evden çalıştığımız dönemde internet üzerinden röportaj yaparken sıkıntılarımız oldu. Dört dörtlük bir metin yazsak bile görüntü ve ses kalitesi açısından çok verimli olmayan haberler yapmak zorunda kaldık. Bir televizyon habercisi olarak o görüntüler beni hiç tatmin etmiyordu açıkçası.
  • 1 Haziran 2020’den sonra ise evden çalışmayı bırakıp alanlara geri döndük. Böylece sağlık çalışanları gibi biz de risk almaya başladık. Pandemi hastanelerine girdik, doktorlarla röportaj yaptık. Kendimizi korumak için buralarda tulum giydik.  Sağlık çalışanları gibi işimizi yaparken biz de hastalanma riskini kabul ettik bir anlamda. Çoğu zaman sokak röportajları gerçekleştiriyoruz. Bu riskle sürekli karşı karşıyayız ve hastalığı ön kabul ile bu işi yapıyoruz.
Yasemin Doğan

Bir dönem televizyon haberciliğinde alanlar arasında geçişkenlik yaşandığını, hatta alan muhabirliğinin çok fazla kalmadığını söyleyen Doğan, bazı alanlarda uzman muhabir olsa da ‘prime-time’da her muhabirin her işi yaptığını hatırlattı.  Salgınla birlikte habercilikte uzmanlığın önem kazandığını Doğan da vurguladı ve “Doğru kaynaktan, doğru bilgiyi, doğru bir dille halka aktarmamız gerekiyor. Bu da sağlık muhabirliğinin kıymetini artırdı” dedi.

‘Haberi doğrulatma mücadelesi veriyoruz’

Sosyal medyada son dönemde en çok tıklanan haberlerin sağlıkla ilgili olduğunu kaydeden Doğan, bunun getirdiği riskleri ise şöyle anlattı:

  • Pandemi sürecinde konuyla ilgili olmayanlar bile sağlıkla ilgili bilgileri haber sitelerine yüklemeye başladı. Kaynağı ve doğruluğu belli olmayan bilgiler habere dönüşüyor ve halk da bunları okuyup inanıyor. Biz bu noktada televizyon habercisi olarak çok tık alan sağlık haberlerini düzeltmek ve doğrulatmak zorunda kalıyoruz.
  • Mesela “C vitamini koronavirüse çok iyi geliyor” haberi internet sitelerinde çok tık alıyor. Bu alana sahip çıkan haberciler olarak bu bilginin doğrulunu kontrol edip gerçeği halka aktarma ihtiyacı hissediyoruz. “Acaba gerçekten C vitamini faydalı mı” sorusunu gidip doğru kaynak olacak doktorlara soruyoruz.  Doğru haberi verme ve bilgi kirliliğini azaltma mücadelesine giriyoruz bir anlamda.
  • Halk, haberi gazetelere göre daha çok televizyondan öğrenip takip ediyor. Televizyon haberlerinin izlenme oranı ve etkisinin daha yüksek olması, yaptığımız sağlık haberlerindeki sorumluluğu da artırıyor.

‘Televizyonun etkisi büyük, bu bilinç ve dikkatle haber yapıyorum’

Haber bülteninin en fazla izlenen haberlerinin de sağlık alanında olduğunu aktaran Yasemin Doğan, televizyon haberciliğinde salgının sonrasında da sağlık muhabirliğinin önemini koruyacağını düşünüyor. Önümüzdeki dönemde ilk sırada olmasa bile mutlaka sağlık haberlerine bültenlerde geniş yer verileceğini vurgulayan Doğan, “Televizyon haberlerinin çok izlenmesi nedeniyle muhabirin ne dediği çok önemli, bu nedenle sağlık haberlerinde yaparken dikkat ve hassasiyet gerekiyor. Ben vatandaşa ve toplum sağlığına karşı sorumluluğumu yerine getirmek adına bu dönemde çok daha dikkatli, bilinçli ve araştırarak haberler yaptım” diyor.

Haber merkezleri ve haber müdürlerinin sağlıkta uzmanlaşmanın ne kadar önemli olduğunun farkına vardığına da inanan Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

  • Eğer bu pandemi döneminde kurumda benim gibi sağlıkta uzmanlaşmış bir muhabir olmasaydı, kurum bu süreci daha zor geçirirdi. Haber kaynaklarına en kısa sürede ulaşmak, doktorlarla söyleşi yapabilmek önemli. Evden çalıştığımız dönemde hocalara telefonla video çekip göndermelerini istedik, mesela herkes her doktordan bunu isteyemez. Burada sağlık muhabirinin önemi ortaya çıkıyor. Bu gibi detayları bilerek haber merkezlerinin sağlık muhabirlerine kadrolarında yer vermeleri gerekiyor.

Meltem Özgenç: Dünyadaki sağlık sorunları muhabirlikte uzmanlaşmayı gerekli kılacak

12 yıldır Hürriyet gazetesinde çalışan sağlık muhabiri Meltem Özgenç ise bugün gibi gelecekte de ülkemizde sağlıktan çokça konuşmaya devam edileceğine inananlardan. Dünyada sağlık konusunda yeni tehlikelerin baş göstereceğinden bahseden Özgenç, “Gelecekte dünyayı bekleyen susuzluk tehlikesi var. Bu tehlikenin yaratacağı sağlık sorunları gündeme gelecek.  Farklı ülkelerde farklı salgınlar dünyayı tehdit edecek. Bu görülen bir gerçek. Bu da artık medya kuruluşlarının bir sağlık muhabirine kadroda yer vermesi gerektiğini net bir şekilde ortaya koyuyor” dedi.

COVID-19 salgınının herkes için önemli bir tecrübe olduğunu, sağlık haberciliğinde de ciddi değişimlere yol açtığını aktaran Özgenç, bu değişimi, “Daha önce gazetede sağlık sayfalarımız oluyordu, ancak sağlık muhabirleri için bu sayfalara haber sokmak bile zordu aslında. Şu anda ise sayfaların tamamı neredeyse sağlık. Hemen her sayfaya sağlık haberi girebiliyor” diye açıkladı.

Son aylarda en çok okunan ve izlenen haber konusu olan sağlık alanında doğru haber yapabilmenin bazı koşulları olduğuna dikkat çeken Meltem Özgenç, bunların neler olduğunu ise şöyle aktardı:

  • Sağlık alanında uzmanlaşma çok önemli. Sağlık haberciliği yapabilmenin önemli koşulları var. Haberi yazarken belli bir tecrübeye ve sağlık diline sahip olmak gerekiyor. Sağlığı halkın anlayacağı bir dile çevirmek için o jargonu bilmek gerekiyor. Haber kaynağına doğru soru sormak ve onun anlattıklarını da anlayacak bilgiye sahip olmak gerekiyor. Haber konusuna uygun doğru haber kaynağı ile konuşmak gerek. Özellikle alanında tecrübeli hocalara danışarak sağlık haberi yapılmalı. RTÜK bile geçtiğimiz günlerde “sağlık haberlerini alanında uzman kişilerle yapın” uyarısında bulundu. Muhabir tüm bu becerilere en az birkaç yıldır bu işi yaparak sahip olabilir. Aksi halde yanlış haber yapma riski oldukça yüksek. Yanlış bir haber ise insanların sağlığını riske sokabilir. Birey ve toplum sağlığı açısından uzman olmayan muhabirler sağlık haberi yapmamalı ve medya yöneticileri de buna izin vermemeli.

Seda Gök: Sağlık okuryazarlığı önemli hale geldi

Ticaret Gazetesi Sorumlu Yazı işleri Müdürü olan ve 15 yıldır sağlık haberleri yapan Seda Gök’e göre bu dönemde “sağlık okuryazarlığı” da önem kazandı. “Bu yaşadığımız süreçte sağlık okur yazarlığının kıymetini anladık” diyen Gök şu yorumu yaptı:

  • Sosyal medyada ciddi bilgi kirliliği var. İnsanların bilgi aldıkları kaynaklarda seçici ve sınırlarını belirleyici olmaları çok önemli. Aldığı bilgiyi sorgulayan bir okuyucu kitlesi artık oluşmalı. Nasıl biz bir haberi yaparken bir değil, gerektiğinde ikinci ve üçüncü haber kaynağından da doğrulatma ihtiyacı hissediyorsak, insanlara da sağlık haberlerinde bu sorgulayıcılığı aşılamak lazım. Okuyucu kitlesinin sağlık haberlerini sorgulamalarını sağlamalıyız. Eğitim seviyesinden bağımsız olarak bunun ne kadar kıymetli olduğunu gördük.
  • Gazeteler ve televizyonlar özelinde bu dönemde gerçek özel haberin önemi ortaya çıkmaya başladı. Yine bu dönemde haberci doğru bilgiyi aktarmak için daha fazla çaba harcar oldu. Bunun için, kendi adıma söyleyeyim, bu süreçte bazı haberlerde daha fazla araştırma yapmam gerekti. Bunu zaten yapan biri olmama rağmen toplum sağlığı özelinde daha da hassas yaklaşıp doğru sorular ile doğru bilgiye ulaşmak için daha çok dikkatli davrandım. Yani bizler de aslında ev ödevimizi pandemi sürecinde daha fazla çalışır olduk.
Seda Gök

‘Bu hikâyenin unutulmasından kaygılıyım’

Seda Gök de diğer sağlık muhabirleri gibi bu dönemde uzmanlaşmanın öneminin anlaşıldığını söylüyor. “Son 10 yılda haber merkezlerinde ‘şuna da bakın’ denilen sağlık haberciliğinin bu yöntem ile yol alınabilecek bir yapı olmadığı gerçeği görüldü” diyen Gök, “Sağlık çok spesifik bir alan. Sağlıklı beslenme ya da vitamin haberleri yaparak yönetilebilecek bir alan değil. Metodolojisi bile farklı. Artık son aylarda haber merkezleri ve medyadaki yöneticiler de bunun farkını ve önemini gördüler” ifadesini kullandı.

“Peki bu süreç istihdama etki edecek mi” diye sorduğumuzda ise Seda Gök şöyle cevap verdi:

  • Bence hayır, etmeyecek. Çünkü bu hikâye unutulacak. Eskiye dönüş olacak. Bugün profesyonel sağlık haberciliği yapan insan sayısı gerçekten çok sayılı.  Profesyonel sağlık haberciliğinin artması gerekiyor. Kişisel görüşüm kesinlikle gerekli. Bunun gereklilik olduğunu bence herkes gördü. Ama bunun realiteye nasıl yansıyacağını, bugünkü medya gerçeğimiz özelinde, açıkçası ben de sorguluyorum. Olumlu düşünmeye çalışsam da maalesef bu süreçleri atlattıktan sonra her şeyin eski tas eski hamam olmasından kaygılıyım.

Sibel Bahçetepe: Medya yöneticileri sağlık muhabirlerinin yetişmesine imkân vermeli

17 yıldır sağlık muhabirliği yapan Cumhuriyet gazetesi sağlık muhabiri Sibel Bahçetepe, “Eskiden büyük hastanelerde sürekli çalışan sağlık muhabirleri ve basın odaları vardı. Bugün ise televizyon ve gazetelerdeki sağlık muhabiri sayısı bir tane ya da hiç yok. Medyada bir elin parmağını geçmeyecek sayıda uzman sağlık muhabiri kaldı maalesef” diye konuşuyor ve şunları ekliyor:

  • Türkiye’de yapılan araştırmalar her 10 kişiden 7’sinin sağlık okuryazarı  olmadığını gösteriyor. Bilgiyi anlaması, yorumlaması, buna uygun davranış göstermesi şeklinde tanımlanan sağlık okuryazarlığı ülkemizde maalesef çok düşük. Bu nedenle uzman olmayan bir kişinin verdiği bilgileri haber yaptığınızda halkın kafasını daha çok karıştırmak mümkün.
  • Bu durumlara pandemi döneminde ne yazık ki rastladık. Sahaya sağlık muhabirleri dışında başka alanlara bakan muhabirler de gitti. Bu kişiler ya yanlış haber yaptı ya da doğru haber kaynakları ile görüşmedi. Pandeminin özellikle ilk döneminde alanında uzman olmayan pek çok kişinin haberlere kaynaklık ettiğini gördük. Bilgi kirliliği nedeniyle önemli hatalara şahit olduk. Sağlık muhabiri çalıştırmayan bazı medya kuruluşları doğru bilginin halka ulaşması konusunda yetersiz kaldı.  Acil durum anında sağlıkla ilgili doğru kaynağın kim olduğu ve nasıl ulaşılacağı bilinemedi.  Pandemi ile sağlık muhabirliğinin önemi daha çok anlaşıldı. Uzman gazeteciliğin önemi hep anlatılıp vurgulanırdı. Bu dönemde bunun önemi belirginleşti.”
Sibel Bahçetepe

Dünyanın ve Türkiye’nin gündeminde sağlık konularının daha çok konuşulacağına da değinen Bahçetepe, şu mesajları da verdi:

  • Sağlık dünyanın gündemine oturdu. Koronavirüsten daha büyük pandemiler yaşayacağız. Virüsler ve salgınlar çokça hayatımızda yer alacak. Bu nedenle sağlık gazeteciliği ve muhabirliğinin önemi daha da artacak. Buna göre strateji geliştirmek ve uzman sağlık muhabirlerinin yetişmesine ve çalışmasına imkân tanınmalı. Uzmanlaşma sadece muhabir açısından değil, kitlelere doğru bilgiler ulaştırılması açısından da çok değerli. Doğru bilgilerin güvenilir kaynaklardan uzman eller tarafından halka ulaştırılması gerekiyor. Bunu da yapacak olan sağlık muhabirleridir. Tüm basın kuruluşlarının o gerçeği kabul etmeleri ve bu konuda düşünerek hareket etmelerini öneriyorum.

Sağlık habercisini en çok çuvallatacak ifadeler: İlk, en, tek…

Son olarak Sibel Güneş‘in, sağlık habercilerine tavsiyelerini hatırlatalım:

  • Sağlık haberlerinde basit, sade ve anlaşılır bir dil kullanılmalı. Gazetecinin sokaktaki en zayıf, en mağdur insan için bilgi üretme zorunluluğu var. Hasta dediğimizde hepsinin ötesine geçiyoruz. Sokaktaki en mağdur kesim olan hasta için bu işi yapıyoruz. Bunu göz ardı asla etmeyelim.
  • Hakemli bilimsel dergilerde yayımlanmayan hiçbir araştırmanın haber yapılmamalı. Kanıta dayalı habercilik yapma zorunluluğumuz var.
  • Yurt dışından gelen haberlerin de sanki hepsi doğruymuş gibi çok yanlış bir algı var. İlaç ve tıbbi cihaz firmalarının kamuoyu oluşturma amacıyla yaptıkları haberler mutlak doğru olarak sunulmamalı.
  • “İlk,” “en,” ve “tek” ifadeleriyle önümüze gelen her bülten ya da açıklamaya kocaman bir soru işaretiyle bakmak lazım. Sağlık habercisini en çok çuvallatacak ifadeler bunlardır.

Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne göre sağlık haberleriyle ilgili şu konularda dikkatli olunmalı:

  • Sağlık konusunda sansasyondan kaçınmalı, insanları umutsuzluğa sürükleyecek veya sahte umut verecek yayın yapılmamalıdır.
  • Tıbbi alandaki araştırmalar kesinleşmiş sonuçlar gibi yayınlanmamalıdır.
  • Araştırmaları destekleyen kuruluşlar açıkça belirtilmeli, bilimsel kanıta dayalı olmayan tanı ve tedavi yöntemlerine haberlerde yer verilmemelidir.
  • İlaç tavsiyesinde asla bulunulmamalıdır.
  • Sağlık kuruluşlarında araştırmalar yapan, bilgi ve görüntü almaya çalışan gazeteci, kimliğini belirtmeli ve girilmesi yasak bölümlere ancak yetkililerin izniyle girmelidir.
  • Hasta hakları gözetilerek hastanın ses ve görüntü kaydı izinsiz alınmamalıdır.
  • Doktor veya hastanelerin suçlandığı haberlerde mutlaka onların da görüşüne başvurulmalıdır.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – ‘MASKE TAKTIĞIMIZ İÇİN BİZİ ŞİKÂYET ETTİLER’

Eser Soygüder Yıldız

Ege Üniversitesi Gazetecilik bölümünden 1999’da mezun oldu. 1996 yılından 2019 yılına kadar İzmir ve İstanbul’da ekonomi gazetelerinde muhabirlik, editörlük ve genel yönetmen yardımcılığı görevlerini üstlendi. Şu anda serbest gazeteci olarak çeşitli yayınlara haber, sosyal medya platformlarına da içerik üretiyor.

Journo E-Bülten