Dosya

SETA andıcı: Sorunlu yöntem, çelişkili içerik, gazetecilere örtülü mesajlar

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı ‘nın (SETA) yayımladığı son raporda ismi geçen gazetecilerle konuştuk. Rapor için “andıç” ve “fişleme belgesi” nitelemesinde bulunan gazetecilere göre hükûmetin yerel seçimlerde aldığı yenilginin faturası yabancılar da dahil olmak üzere eleştirel medya kuruluşlarına kesilmek isteniyor. Görüştüğümüz bir akademisyene göre bu durum, ülkedeki ‘hegemonya krizi’nin bir sonucu…

SETA “Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları” başlıklı raporunda, BBC Türkçe, DW Türkçe, VOA, Sputnik Türkiye, Euronews Türkiye gibi uluslararası yayın kuruluşlarında çalışan bir dizi gazeteci, yaptıkları haberler ve sosyal medya paylaşımları üzerinden hedef gösterildi. Raporda Evrensel, BirGün, Yeni Yaşam, T24, Bianet, Gazete Duvar gibi pek çok yayın kuruluşuna ait haberlerin sosyal medya üzerinden paylaşılması da suç gibi sunuldu. Raporda ismi geçen gazetecilerle konuştuk. Muhafazakar düşünce kuruluşları üzerine bir doktora tezi kaleme alan Dr. Öğr. Üyesi Umur Bedir ise raporu akademik olarak ele aldı.

Nevşin Mengü: ‘Sadece sarayla paylaşılabilirdi’

Gazeteci Nevşin Mengü raporun kamuoyuyla paylaşılmasına anlam veremediğini vurgulayarak, “Saray (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan) için hazırlandıysa sarayla paylaşılabilirdi. Ancak raporun kamuoyuyla paylaşılmasının nedeni uluslararası haber kuruluşlarının itibarına zarar verilmek istenmesiydi. Herhalde ‘Bunlar Türkiye düşmanlarıdır. İzliyor, dinliyorsanız, yapmayın’ demek istiyorlar” diye konuştu. Mengü raporda uluslararası medya kuruluşlarına da “’Marjinal’ gazeteciler ile çalışmayı bırakıp bizim gazetecilerimiz ile çalışın” mesajı verilmek istendiğini ekledi.

İsmail Saymaz: ‘Türkiye’de artık eleştirisel gazeteciler çalışamaz hale geldi’

Yabancı basın kuruluşlarının Türkiye’deki yöneliminin araştırılması gerektiğini düşünen gazeteci İsmail Saymaz, “Ama SETA bilimsel nitelikli bir araştırma ortaya koymadı. Bunun neden ve sonuç ilişkilerini irdeleyen bir yaklaşım göstermedi. Sadece bunun hükûmete etki eden sonuçlarına bakarak bir analiz hazırladı. Oysa Türkiye’de yabancı devlet ve kuruluşların bu alana eğilmesinin bir nedeni var. O da Türkiye’de artık eleştirisel gazetecilerin çalışamaz hale gelmesidir” diye konuştu.

Fatih Polat: ‘Ortaya bir suç belgesi çıkarılmış’

Fatih Polat ise raporu “andıç” diye nitelendirerek, “Raporu hazırlayanlar ‘açık kaynaklardan yararlandık’ dese de, son 15 yıldır gazetecilerle ilgili iddianamelerde gördüğümüz fişleme mantığıyla hazırlandığı açık. Bir andıç özelliği taşıyor. Devletin sağladığı yüklü maaşlarla ortaya aslında gazetecileri ve basın kurumlarını hedef alan bir suç belgesi çıkarılmış” dedi.

Raporu “acemice hazırlanmış fişleme belgesi” diye tanımlayan gazeteci Hatice Katmer, “Tavsiyeler bölümünde herkesin hükûmetin basın kurumu gibi çalışması istenmiştir. Türkiye basın tarihi açısından da utanç vericidir. Rapor bile diyemeyeceğim bir fişleme belgesidir” dedi.

Gazeteci Mahmut Bozaslan yabancı medyanın Türkiye’de ilgi gördüğünü belirterek, “İnsanlar haber ihtiyacını yabancı medyadan gideriyorlar. Bu durum hükûmet ve yandaşlarının işine gelmiyor. Hoşuna gitmediği için de böyle bir rapor hazırladılar” dedi.

‘Editoryal bağımsızlık rahatsız ediyor’

23 Haziran’da yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri sırasında ana akım medyadan gerçeklerin öğrenilemediğini ifade eden Bozarslan, şunları belirtti: “Özellikle İstanbul seçiminden sonra bu raporun ortaya çıkması da manidardır. Çünkü hükûmet İstanbul seçimlerinde ağır bir yenilgi aldı. Bu yenilginin bir faturası da yabancı basına kesilmek istendi. Ufukta bir seçim göründüğünü söyleyebiliriz. Bu seçim öncesinde hükûmet yeniden bir yenilgi almamak için bütün basını susturmak istiyor olabilir.”

Raporu ilk gördüğünde güldüğünü paylaşan gazeteci Tunca Öğreten, yabancı basın kuruluşlarının Türkiye’deki gazetecilere bağımsız gazetecilik yapma imkanı sağladığını vurgulayarak, “Editoryal olarak bize dokunmuyorlar. Bu, raporu hazırlayanları rahatsız ediyor. Diyorlar ki: ‘Ben bu koca koca uluslararası kurumları alt edemem fakat bu haberlerin önünün keserim. Burada çalışan gazetecileri hedef gösterip korkutursam belki isteğim amaca ulaşırım.’”

‘İstanbul seçimleri hegemonya krizinin örneği’

Dr. Öğr. Üyesi Umur Bedir, SETA ve iktidara yakın muhafazakâr düşünce kuruluşları üzerine “Hızlı Düşünür Olarak Politika Uzmanları: Medya ile Türkiye Muhafazakar Düşünce Tankları Arasındaki İlişki” isimli doktora tezini kaleme almıştı. Bedir SETA raporunun yayımlanmasının hükûmetin “hegemonya krizi” yaşadığına işaret ettiğini söyleyerek, “Medyanın neredeyse tümünü kontrol altına almalarına rağmen, hâlâ ülke gündemini ve kamusal söylemi belirlemede yeterince etkili olamadıklarını görüyorlar. İstanbul seçimleri de aslında bunun en bariz örneği” dedi.

Raporun akademik açıdan sorunlu olduğunu ifade eden Bedir, şu değerlendirmeyi yaptı: “Hem içerik, hem de bilimsel metodoloji açısından sorunlu. İçerik açısından çok temel çelişkiler barındırıyor. Türkiye’deki mevcut medya yapısının çoğulcu ve demokratik olmaktan uzaklaştığı, içerisinde muhalif seslerin kendisine yer bulamadığı gerçeğini göz ardı ediyor. Ele aldığı kuruluşları uluslararası basın ilkelerine aykırı ve taraflı yayın yapmakla suçlaması en temel çelişkidir. Metodolojik (yöntemsel) sorun aslında Türkiye’deki pek çok partizan ve taraflı düşünce kuruluşunun araştırma raporlarında sıkça görülebilen bir sorundur. Ben bunlara ‘sonucu baştan belli araştırmalar’ diyorum.”

Seda Taşkın

Gazeteciliğe 2015 yılında başladı. Dicle Haber Ajansı (DİHA), Dicle Medya Haber Ajansı (dihaber) ve Mezopotamya Haber Ajansı'nda (MA) muhabir olarak çalıştı. Gazetecilik faaliyetleri gerekçe gösterilerek yargılandığı dava sürecinde 360 gün Sincan Kadın Kapalı Cezaevi'nde kaldı. Mesleğini Ankara'da serbest gazeteci olarak sürdürüyor.

Journo E-Bülten