Söyleşi

Siyasal iletişimde ‘radikal’ değişim: ‘AKP medyası milyarlar harcadı ama başaramadı’

Yerel seçim süreciyle birlikte Türkiye siyasal iletişimde de köklü bir değişim yaşadı. Ana muhalefet CHP, geçmişin kutuplaştırıcı söyleminin yerine “radikal sevgi” sloganıyla Türkiye’nin en kalabalık altı ilinden beşini kazandı. İktidarın medyada harcadığı milyarlarca liranın onlara zafer getirmediğini belirten CHP’nin yerel seçim kampanya direktörü Ateş İlyas Başsoy’a, siyasal iletişimdeki bu değişimin ne anlama geldiğini sorduk.

“Baskın seçim” olarak adlandırılan 24 Haziran seçimlerinden 31 Mart yerel seçimlerine kadar yaklaşık dokuz ay geçti. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), 24 Haziran’ın hemen ardından kongre ihtimaline kadar uzanan bir süreç yaşadı.

‘Millet İttifakı’nın -oy oranına göre- büyük ortağı CHP, 31 Mart seçimlerinde Ankara, Adana, Antalya ve Mersin’i kazanmayı başardı. İstanbul içinse yaklaşık üç ay daha beklemesi gerekecekti.

23 Haziran’da tekrarlanan yerel seçimde “Millet İttifakı” adayı Ekrem İmamoğlu, en yakın rakibi olan ‘Cumhur İttifakı’nın adayı Binali Yıldırım’a karşı 800 bini aşkın oy farkıyla yarışı önde kapattı.

2017 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP)  “yerelde koltuk değişikliği harekatı” sırasında başkanları istifa eden/ettirilen belediyeler arasında yer alan Türkiye’nin en büyük iki şehri Ankara ve İstanbul artık CHP’li başkanlara emanet.

31 Mart ve 23 Haziran’ı iki ayrı seçim olarak ele alırsak, yoğun olarak seslendirilen görüş, CHP’nin başarısının başlıca nedeninin “ekonomik kriz” olduğu yönünde. Peki genel başkanı “Seçim kazanamıyor” denilerek eleştirilen partinin son başarısının altında başka hangi etmenler saklı? Bu süreçte Türkiye’de siyasal iletişim nasıl bir değişim geçirdi?

Bu soruları CHP’nin yerel seçim kampanya direktörü Ateş İlyas Başsoy’a sorduk.

‘Evet, her şey çok zor oldu’

“AKP Neden Kazanır, CHP Neden Kaybeder?’ kitabının yazarı Başsoy, İstanbul seçimin tekrarlanacağının YSK tarafından açıklandığı 6 Mayıs akşamı İmamoğlu’nun “Her şey çok güzel olacak” sözüyle kamuoyunda esen havaya karşılık “Her şey çok zor olacak”çıkışıyla gündem yaratmıştı.

YSK kararının açıklandığı günkü sözünüze referansla, 23 Haziran’a kadar geçen sürede her şey çok zor mu oldu?

Evet, çok zor oldu. Büyük bir sinir harbi yaşandı. AKP medyası ve trolleri (ki artık aralarında pek fark kalmadı) en ağır hakaretleri etti. Milyarlar harcadılar ama başaramadılar.

AKP’nin kurucu isimlerinden Bülent Arınç “Bize oy vermeyen yüzde 50 eskiden bize sempatiyle bakıyordu, şimdi nefret ediyor” dedi. Haklı buluyor musunuz?

Haklı bulmuyorum. Çok demode bir laf. Eski çağlardan kalma bu yaşlı adam hala “kendi” yüzde 50’si olduğunu varsayıyor. O devir bitti. Toplumu ikiye bölen ayrıştırmacı arkaik siyasetin vadesi doldu. Artık onlara hiç kimse sempatiyle bakmıyor. Ben Bülent Arınç’ın kendisinin bile aynaya sempatiyle baktığını düşünmüyorum.

KONDA raporuna göre İmamoğlu’nun 18-32 yaş arası gençlerden aldığı oy ciddi oranda artmış 31 Mart’a kıyasla. Bu yaş grubu sizce ne düşünerek İmamoğlu’na desteğini yükseltti?

İmamoğlu İstanbul gibi bir başkan. İstanbul gençtir, dinamiktir. İstanbul son çeyrek yüzyılı dünyadan koparak geçirdi ve bunun bedelini en çok gençler ödedi. Ekrem İmamoğlu’na gençlerin ilgisi artarak devam edecek.

‘Herkese Twitter’dan çıkmalarını öneriyorum’

Yerel seçim için hazırladığınız ‘Radikal Sevgi’ kitabında “Twitter öfkemizi artırır ve bizi kutuplaştırır. Facebook bizi yankı odasına hapseder ve karşı fikirlere karşı tahammülsüzlüğümüzü artırır. Instagram bunların içinde en iyisidir ama etkisi sınırlıdır” diyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız? Özellikle gündemin daha yoğun yaşandığı Twitter’da esen havayı nasıl görüyorsunuz?

Twitter bizi ‘an’la gereğinden fazla meşgul ediyor. Geçmişi yorumlamak ve geleceği tasarlamak zor geldiği için milyonlarca insan ‘an’da kayboluyor. Ben herkese Twitter’dan çıkmalarını öneriyorum.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kampanya stratejisti Erol Olçok’un yokluğunun AKP’yi zayıflattığına dair sıklıkla konuşulan bir analiz var? Bir meslektaş gözüyle baktığınızda bu görüşe katılıyor musunuz?

Ben kişiye bağlanan başarı okumalarını sevmem. 31 Mart ve 23 Haziran başarılarında da kendimi bir nefer olarak görüyorum. Başarı bir kişiye, hatta kişilere indirgenemez. Erol Olçok yaşasaydı da AKP’nin durumu değişmezdi, kaldı ki AKP herhangi bir kişiye tam yetki verecek olgunluğu çoktan yitirdi.

İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olma ihtimalini yüksek görüyor musunuz? Parti içinde konuşuluyor mu bu?

Parti içinde değilim, bu nedenle ne konuşulduğunu bilmemem. Ama bu tip konuşmalar İmamoğlu’na zarar verir sadece. O Boğaziçi Bilgisayar’ı kazandı ama şimdi de mezun olması gerekiyor. “Erdoğan İBB başkanı oldu ve sonra bu hale geldi, demek ki İBB başkanı olmak adamı Cumhurbaşkanı yapar.” Bu okuma hatalı. Bedrettin Dalan, Nurettin Sözen, Ali Müfit Gürtuna, Kadir Topbaş ve Mevlüt Uysal da İBB başkanı oldu ve bu durum hiçbirine yarar getirmedi… Önce mezuniyet. CHP’de adını henüz duymadığımız nice İmamoğlu var.

“Sevmek yetmez ‘Radikal Sevmek’ gerekir” sözünüzle ne anlatmak istiyorsunuz?

Arzuya sevgi diyoruz. Bir şeyi kendi çıkarımız için istiyorsak bu o şeyi sevdiğimiz anlamına gelmez. “Radikal sevgi,” kapitalizmin önümüze koyduğu ‘sevgi’den bütünüyle farklı bir şey. Bizi sevmeyeni sevmek, dünyaya karşı sorumluluk hissetmek radikal sevgidir.

CHP tabanına baktığınızda ilk olarak ne istediklerini görüyorsunuz? Sizce 23 Haziran’daki büyük fark seçmene güven aşıladı mı?

Sıkça yapılan bir hata var, seçim sonucunu sadece CHP üstünden okumak. Ülke genelindeki başarıların nedeni barış isteyen Kürtlerin, kentli milliyetçilerin, üçüncü nesil kentli muhafazakarların CHP adaylarına oy vermesiydi. Bu başarı ne bir kişinin, ne de bir partinin… CHP öncelikle bu gerçekliği görüp, ona göre politika üretmeli.

‘CHP, AKP seçmeniyle diyalog içinde olmalı’

İmamoğlu’nun da sıklıkla dile getirdiği Suriyeli mülteciler konusu… CHP tabanında Kürt meselesinin önüne geçtiğini söylüyorsunuz…

Sadece CHP tabanında değil, ülke genelinde neredeyse tüm kentlerde Suriye konusu gündelik hayatta hissetiğimiz bir sorun. Suriyelilerin hukuksal statüleri ne olursa olsun her biri hepimiz gibi insan. Toplumun en altında artık onlar var.

CHP, AKP ile diyalog kurmaktan yana mı?

Bilmiyorum ama olmalı. AKP Türkiye’nin gerçeği. AKP’yi görmezden gelerek toplumsal mutabakat kuramayız. CHP veya Millet İttifakı ülkenin geleceği için yapıcı kararlar dile getirirken AKP ile ve/veya AKP seçmeniyle diyalog içinde olmalı.

31 Mart ve 23 Haziran seçimleri. Bu iki seçimin sonucu CHP’yi ülke siyasetinde ve toplum gözünde nasıl bir noktaya getirdi?

CHP henüz elde ettiği gücün farkında değil. Zamanla bu gücün olgunluğunu daha rahat taşıyacaklarını düşünüyorum. En kritik konu “Nasıl kazandık” analizini iyi yapmak. Radikal sevgi kılcal damarlara kadar işlemeli.

“AKP CHP’lileşti, CHP AKP’lileşti” diyen seslere nasıl yanıt veriyorsunuz?

Nereden bakarak söylüyorlar? Her iki parti de kendi anakarasında oturmaya devam ediyor. Sadece refah, güven, mutluluk gibi adalarda CHP’nin gemileri de demirli.

‘Tanınırlığın yanı sıra uygunluk önemli’

AKP’ye oy vermeyen seçmen diyerek tanımlayacak olursak; “Bu seçim son seçim” algısı yıkılmış mıydı yoksa 31 Mart’a da mı öyle girildi?

31 Mart’ta o algıyı kırmak için çok çabaladık ve sanırım başardık. Her seçim duyduğumuz “Felaket, öldük, bittik” sözleri bu seçimde neredeyse hiç duyulmadı. Enerjimizin önemli kısmı bu algıya karşı savaşla geçti.

2018 yılının kasım ayında yayınlanan “İnsani Gelişmişlik Endeksi” raporundan güç aldığınızı söylüyorsunuz. Hatta “Martın sonu bahar” sloganını da ilk olarak bu raporla alakalı olan “Sevinmiyoruz Kahroluyoruz” başlıklı bildirinizde kullandınız. Bu rapor sizin stratejinizde yeni bir kurgulamaya gitmenize mi yol açtı?

O rapor 28 yıldır benzer sonuçlarla çıkıyor. CHP ve Erdoğan o zamanlardan beri sahnede. Değişen tek şey bizim iletişim anlayışımız.

Yıldırım’a göre tanınırlığı hayli düşük olan İmamoğlu’nun sosyal medya performansı nasıl bir etki yarattı?

Bir kişi en güçlü rakip partiden aday gösterildiği anda otomatik olarak “tanınır” zaten. Tanınırlık kriterlerden sadece biri. Bundan daha önemli kriterler de var, örneğin uygunluk. Ekrem İmamoğlu kökeni, ailesi, eğitimi ile çok uygun bir adaydı. Bunun ötesinde başarılı bir belediye başkanıydı. Binali Yıldırım belediyeci değil, belediye sadece yol yapmak da değil. 65 yaşında yorgun bir aday mı, 40’larında kendini kanıtlamış bir belediye başkanı mı “uygun”?


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – SANSÜR VE KAHKAHA: YEREL SEÇİMİN EN ÇOK TARTIŞILAN 5 MEDYA OLAYI

Emrah Temizkan

Kadıköy Anadolu Lisesi ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Medya Bölümü’nden mezun oldu. Gazeteciliğe başladığı 2008 yılında 32.Gün'de yapım asistanı ve stüdyo şefi olarak çalıştı. Birand Yapım bünyesinde hazırlanan belgesellerde editör ve yönetmen yardımcısı olarak görev aldı. BirGün gazetesinde muhabir ve editör görevlerinin ardından Diken'de 2014-2018 yılları arasında editörlük ve sorumlu yazı işleri müdürlüğü yaptı. Son olarak Açık Radyo'nun web operasyonunu yürüten Temizkan, serbest gazeteci olarak devam ediyor.

Journo E-Bülten