Başlıktaki söz, New York Times köşe yazarı Ben Smith’e ait. Koronavirüs salgınının gazetecilerin yaşamını ve medya ekonomisini nasıl dönüştürdüğü, dün düzenlenen uluslararası iki webinarda tartışıldı. Birinde Smith de konuşmacılar arasındaydı. Toplam 50 kadar kişinin katıldığı bu iki etkinlikte aldığım notları Journo okurları ile paylaşmak istedim.
İlk webinar’ın evsahipliğini, medya kuruluşlarına abonelik altyapısı ve hizmetleri sunan New York merkezli Piano şirketinin başkan yardımcısı Michael Silberman yaptı. “Yayıncılık Sektörü. Kriz. Gelecek” başlıklı etkinlikte konuşmacılar şunlardı:
- New York Times’da yeni medya konulu köşe yazıları yazan Ben Smith
- İnternet medyasına odaklanan önde gelen yayınlardan Digiday’in başkanı Brian Morrissey
- Polonya’nın en çok satan gazetelerinden Gazeta Wyborcza’nın eski yayın yönetmeni ve şimdi Uluslararası Haber Medyası Derneği (INMA) araştırmacısı olan Grzegorz (Greg) Piechota
Farklı ülkelerden bu webinara katılan medya yöneticilerinin tamamı, şirketlerinin, haber sitelerinin ödeme duvarını koronavirüs sürecinde bir şekilde değiştirdiğini söyledi.
Yaklaşık yarısı, bu içeriklerin tamamını tüm okurlara/izleyicilere açmış. Diğer yarısı ise sadece bir kısmını…
Ben Smith, medya şirketlerinin her zamanki ödeme duvarı politikasına ne zaman geri dönebileceği sorusuna, “Bunun şimdiden yavaş yavaş gerçekleşmeye başladığını görüyoruz” dedi.
Webinarda konuşulanlar özetle şöyle:
1. Kârsızlık ve iş modeli, gazeteciliği kırılganlaştırıyor
Koronavirüs krizi milyonları eve kapattı. Buna karşın bazı alanlarda ekonomik faaliyet arttı. Greg’in de belirttiği gibi, örneğin ekmek yapma makineleri bugünlerde yok satıyor.
Aslında habere de ilgi çok arttı. Journo’da geçen hafta yayımlanan Karantinada Haber yazı dizisinde de görüldüğü gibi, daha önce hiç haber izlemeyen vatandaşlar artık izliyor. Kapanmış televizyonlar açılıyor. Twitter’a normalde günde bir kez bakan, artık üç dört kez bakıyor.
Peki habere ilgi arttıysa, medya endüstrisi neden krize girdi?
Temel neden, iş modeli. Türkiye başta olmak üzere dünyada çoğu medya şirketinin ana gelir kaynağı hâlâ reklamlar. Bugünlerde şirketler reklam harcamalarını aniden kıstıkları için zorluk yaşanıyor.
Üstelik geleneksel medya şirketlerinin yeterince özkaynağı da yok (207 milyar dolarlık nakiti elinde tutan Apple gibi teknoloji devlerinin aksine). Morrissey bunu şöyle açıkladı:
“Medya, nakit yoğun bir iş. Ama medya şirketleri nakit üstünde oturmuyor. O yüzden reklam gelirinin hızla düştüğü bu dönemde, ürününüzü doğrudan gelire dönüştürebilmeniz gerekiyor. Medyada bunun yolu reklam değil, aboneliktir. Aksi hâlde işten çıkarmalar, maaş kesintileri, ücretsiz izinler sürecek. Bugünlerde gelen irili ufaklı darbelerin, özellikle ABD’deki medya kuruluşlarında açtığı yaraların hızla iyileşeceğini sanmıyorum.”
Bir not: Kurtuluşun reklam değil okur gelirinde olduğu yıllardır söylenir ama dünyada şu ana kadar bu geçişi başarabilen medya kuruluşlarının oranı pek yüksek değil. Nedenleri ise muhtelif. Bu konuda iki yıl önce Hürriyet’te şunları yazmıştım.
2. Yıl sonuna kadar onlarca medya kuruluşu batacak
Geçen yıl da medya için zorlu geçmişti. Türkiye’de birçok yerel gazete, düşen resmi ilan gelirleri nedeniyle kapandı. Eleştirel birkaç yayını saymazsak, ulusal yayınların neredeyse tamamı “taşıma suyla” (siyasi iktidarın aktardığı reklam gelirleri) ile dönüyor.
Peki, Avrupa’da durum nasıl? Greg’e göre sektöre bir bütün olarak değil, tek tek şirketler üzerinden bakmak lazım. Şöyle açıklıyor bunu:
“Örneğin basılı gazete gelirlerine bağımlı olanlar bugünlerde lojistik imkânsızlıklar nedeniyle daha da zorlanıyor. Dijitale baktığımızda ise abonelik ve reklam gelirine dayalı olanlar arasında bir ayrım görüyoruz. Ortalama yüzde 30 düşen reklam gelirlerine bağımlı olanlar zor durumda. Aboneliğe bel bağlayanlar ise şu anda zorlanmıyor. Hatta abonelik gelirleri, koronavirüs kriziyle beraber gazeteciliğin ve güvenilir haberin önemi fark edildiği için yüzde 1000’e varan oranlarda arttı.”
Greg devam ediyor:
“Yıl sonuna geldiğimizde (Smith’in işaret ettiği ABD’de olduğu gibi) Avrupa’da da daha az medya şirketi göreceğiz. Yenilikçi yaklaşımları da olsa, kenarda paraları kalmadığı için küçük yayıncılar batacak. Büyük medya şirketleri ise tüm hatalarına rağmen kenarda bir miktar paraları olduğundan küçülerek de olsa ayakta kalabilir.”
3. Tüm gazeteleri kurtarmaya gerek yok
“Gazeteler batıyor” deyince bu, her yönüyle kötü bir gelişme gibi algılanıyor. Oysa Türkiye medyasından gayet iyi bildiğimiz gibi, birçok gazetenin batıp kapanması aslında kamu yararına…
Ben Smith de, mevcut gazetelerin büyük kısmına şüpheyle bakanlardan. Webinarda şöyle dedi: “Bence yerel gazeteciliği kurtarmak lazım, yerel gazeteleri değil.”
Türkiye’de yerelde tek tük de olsa kıt kaynaklarla iyi gazetecilik yapan kuruluşlar da var. Ama bu gerçek, Smith’in ana tezini yadsımıyor. O da şu:
Gazetecilik söz konusu olduğunda “şirketleri” kurtarmaya odaklanmak yanlış. Aslında gazeteciliğin bir faaliyet olarak, dolayısıyla bireylerin yaptığı bir iş olarak kurtarılmasında kamu yararı var.
4. Gelir gerekmiyorsa, şimdi medya şirketi kurun
Sorulardan biri şuydu: “Madem kamuoyunun habere ilgisi arttı, bir yeni medya şirketi kurmak için doğru zaman mı?”
Dünyada bu cevabı en iyi verebilecek isimlerden biri Ben Smith olsa gerek.
Smith, 2011-2020 yılları arasında, yani Buzzfeed News’un kuruluşundan beri genel yayın yönetmenliğini yaptı.
Buzzfeed’in eğlence odaklı ana sitesi 2006’da kurulsa da, ancak 2008’deki küresel ekonomik krizle beraber hızla büyümüştü.
Reklam bütçelerini dijitale kaydırmaya başlayan markalar, Buzzfeed’in kişilik testi gibi içeriklerinde her gün onlarca dakika geçiren milyonlarca gence gözlerini dikmişti.
Smith’in yönettiği haber birimi, eğlence sitesinin, reklam gelirlerinin yetmeyeceğini anlayıp ciddi gazeteciliğe girmeye karar vermesiyle oluşturulmuştu.
Buzzfeed News çok iyi gazetecilik işleri yaptı, saygın ödüller aldı, Pulitzer’de finale kaldı, dış bürolar açtı. Eski bir arkadaşım olan ve şimdi The Atlantic’te çalışan İstanbul muhabirleri Mike Giglio gibi iyi gazeteciler yetiştirdi.
Fakat Buzzfeed için son dönemde işler iyi gitmedi. Reklam gelirleri azalıp abonelikle bunu telafi etme imkânı ortaya çıkmayınca küçüldüler. (Buna geçen yıl burada değinmiştim.)
Smith de New York Times’dan (NYT) gelen reddedilemez teklifi kabul etti ve orada yeni medya yazıları yazmaya başladı. İlk yazısında kendisinden beklenebilecek aykırı bir tez ortaya attı ve NYT’nin de Facebook ve Google gibi rekabeti ezen tehlikeli bir tekel hâline geldiğini savundu.
2008’de kriz döneminde ve hatta muhtemelen kriz sayesinde büyümüş bir medya şirketinden gelen Smith’in, bu bağlamda, “Yeni medya şirketi kurmak için doğru zaman mı” sorusuna webinarda verdiği şu yanıt ilginçti:
“Eğer gelire ihtiyacınız yoksa, bu harika bir zaman.”
Smith’e göre “her sektör gibi medyada da bu süreçte konsolidasyon göreceğiz. Örneğin ABD’de NYT, Washington Post ve Wall Street Journal gibi birkaç şirket dışındakiler ya küçülecek ya da kapanacak.”
Brian ise özellikle yerel gazetecilikte sürdürülebilir bir iş modelinin bu kriz ortamında oluşturulmasının zor olduğunu vurguladı.
Öte yandan Greg yine meseleye “şirket ve alan bazlı” bakmak gerektiğini söyledi: “Örneğin iş ve ekonomi gazeteciliğinde talep artıyor. Eğitimde de öyle. Buralarda fırsat var. Editoryal bağımsızlık için mali bağımsızlık gerekir ve bunun için nasıl para kazanılacağını bilmeniz gerekir.” Kriz de olsa, büyüme dönemi de olsa, bu gerçek değişmiyor.
5. Şirketlerin masrafları azalıyor ama gazetecilerin hayatı zorlaşıyor
Kriz döneminde tasarruf tedbirleri uygulanırken medya şirketleri hep haberden kısıyor. Geçen gün Journo’ya konuşan Abdurrahman Antakyalı da medya şirketlerinin “maliyetsiz” içeriklere yönelmesiyle nitelikli muhabirliğin ve fotomuhabirliğin “bittiğini” söylemişti. Krizlerde kadrolu gazeteciler işten atılıyor, serbest gazetecilerin telifleri ödenmiyor.
Kısacası bu gibi dönemlerde olan çalışanlara oluyor ama Ben Smith’in de webinarda belirttiği gibi örneğin uzaktan çalışma düzeni, medya şirketlerinin masraflarını aslında büyük oranda düşürüyor. Smith şöyle dedi:
“NYT’de de artık hemen herkes uzaktan çalışıyor. Eski iş yerim Buzzfeed de öyle. Ama en büyük değişim televizyonlarda oldu. Normalde bu çok pahalı bir iş ama şimdi prodüksiyonu ucuzlatmış oldular. Artık konuklar evlerinin bodrumundan yayına bağlanıyor; ulaştırmacıya gerek yok, makyöze gerek yok. Bu yüzden medyada yardımcı görevlerde çalışanlar için de çok zor bir dönemdeyiz.”
Dün akşamki Piano webinarı burada bitti ve hemen Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) webinarına geçtim. “COVID-19 Sürecinde Gazetecilerin Fiziksel ve Zihinsel Sağlığını Korumak” başlıklı bu webinar da gazetecilerin zorlaşan hayatına dairdi.
Missouri Gazetecilik Okulu profesörü ve IPI Kuzey Amerika Ulusal Komitesi Başkanı Marty Steffens‘ın moderatörlüğündeki etkinlikte şu isimler konuştu:
- Yıllardır afet ve çatışma bölgelerinden ödüllü gazetecilik işleri çıkaran ZUMA Press’in kurucusu Scott McKiernan
- Gazetecilerin zihinsel sağlığı üzerine uzmanlaşan, Toronto Üniversitesi’nde görevli psikiyatrist Dr. Anthony Feinstein
Afet bölgelerinde gazetecilik konulu bir kitabı da olan Steffens, COVID-19 şartlarının haberciler olarak “yeni normalimiz” hâline geldiğini vurguladı.
“Bu da bir savaş, ama dışarıda değil, içeride veriyoruz” diyen Steffens, salgınla birlikte gazeteciler için sadece ağırlaşan fiziksel şartların söz konusu olmayıp “ahlaki yaralanma” riskinin de arttığını belirtti.
6. Tutkunuzu takip edin, enerjinizi koruyun
McKiernan ise ekibinin bir yandan Suriye’deki İdlib krizini, bir yandan ABD’deki azil sürecini izlediğini, bu yüzden COVID-19 salgınına “yorgun” yakalandığını belirterek şunları söyledi:
“Şu anda bu salgını da bir afet gibi, bir savaş gibi izliyoruz. Ve biz fotoğrafçılar olarak, ‘mutlaka orada olması gereken’ kişileriz. Şu anda birçok medya şirketi salgın nedeniyle düşen reklam gelirlerini, yeterince kârlı olmayan ama kamu yararına hizmet eden kaliteli gazeteciliği küçültmek için bahane ediyor. Aslında düzendeki bu bozulma belki de genç gazeteciler için bir şanstır. Şirketlerin küçülmesi veya yeni birini işe almamaları, genç gazetecileri korkutmasın. Tutku duyduğunuz haberi yapın, alıcısı çıkar.”
Dr. Feinstein ise fiziksel ve zihinsel sağlıklarını korumaları için gazetecilere şu tavsiyelerde bulundu:
- Stres, endişe yaratır. Bu da direncinizi kırar. Enerjinizi korumanız gerekir. Bunu yapmak için, hayatınızın ‘yapısını, rutinini ve planlarını’ elden bırakmayın.
- “Hayatın yapısı” örneğin iş ve aile için vaktinizi disiplinli bir şekilde bölüp kullanabilmektir. Ofise giderken bunu nasıl yapıyorsanız, ofissiz çalışırken de yapmalısınız.
- “Rutin” ise örneğin uykunuzla ve uyanmanızla ilgilidir. Uykudan önce sosyal medyaya bakmayın ve kafeinli bir şey içmeyin. İyi uyuyun. Bu sizi negatiflikten, bizim “felaketvâri” dediğimiz düşüncelerden korur.
- Bunlar kontrol edebildiğiniz, planlayabildiğiniz, hayat kalitenizi artıracak ve enerjinizi pekiştirecek şeyler. Kontrol edemediğiniz gelişmeleri de dizginleyebilirsiniz. Örneğin bu sizde endişe yaratıyorsa, uyanır uyanmaz sosyal medyadan ölü sayısına, borsanın düşüşüne vb. haberlere bakmayın.
- Bunları yaptıkça, zihinsel ve fiziksel kontrolü yeniden ele aldığınızı göreceksiniz.