Analiz

Rabia Naz ve diğerleri: Sosyal medya adalet getiriyor mu?

(Soldan başlayarak saat yönünde) Rabia Naz, "baklavacı kardeşler" Hasan ve Hüseyin Sel, "metrobüs sapığı" Fatih Özdemir ve Şule Çet
Türkiye’de sosyal medya son yıllarda adaletin işleyişinde önemli bir rol oynuyor. Birçok olayın failleri özellikle Twitter’da zaman zaman patlayan kamuoyu tepkisinin ardından yargı önüne çıkarıldı. Bazıları bir süre sonra serbest bırakıldılar. Journo’ya konuşan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun avukatı İpek Bozkurt’a göre sosyal medyanın olumsuz etkide bulunduğu vakalar da yaşandı, ancak özellikle kadına karşı şiddet davalarının bu platformlarda “toplumsallaştırılmasının” faydası görülüyor. Bir de, Rabia Naz’ın ölümü gibi, hem sosyal medya hem de geleneksel medyada yükselen seslere, yapılan haberlere rağmen aydınlatıl(a)mayan olaylar var. Bu şüpheli ölümü sosyal medyada yaptığı vatandaş gazeteciliği ile gündeme taşıyan Metin Cihan ise hakkında açılan soruşturmanın ardından dün yurt dışına çıktığını açıkladı.

Adaletin sembolize ettiği en önemli olgulardan biri “toplum vicdanı” denen kavram. Türkiye’de özellikle son dönemde birçok olayda “toplum vicdanı” milyonlarca insanın kullandığı sosyal medya üzerinden harekete geçmedikçe, suçlar cezasız kaldı. Peki, sosyal  medyada gündem yaratan olaylarda, ilk günlerin sıcaklığı geçtikten sonra adalet sağlanabiliyor mu? Her zaman değil. Rabia Naz’ın ölümü bir kez daha gündeme gelmişken son olaylardan bazılarını hatırlayalım:

12 Nisan 2018’de Giresun’un Eynesil ilçesinde evlerinin önünde yaralı bulunan Rabia Naz Vatan’ın kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmesi birkaç televizyon ve gazetede haber olmuştu. Ancak Türkiye’de kamuoyunun büyük bölümü, bu ölümdeki şüpheli durumu Metin Cihan’ın Twitter hesabından öğrendi.

Ölüm değil, ölümü araştıran soruşturuluyor

Cihan, 11 yaşındaki Rabia Naz’ın babası Şaban Vatan’ın sesini tüm ülkeye duyurdu. Baba bu sayede İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile bile görüştü. Yetkililer ölümün aydınlatılacağı sözünü verdi, ancak davada aylardır bir gelişme olmadı. Olayda suçlanan iktidarla bağlantılı kişilerin ifadesi dahi alınmadı.

Olan, vatandaş gazeteciliği yaparak olayın üstüne giden Metin Cihan’a oldu. Cihan dün attığı tweet‘te “Rabia Naz’ın ölümünün aydınlatılacağına dair birkaç kez çok umutlandım. Maalesef olmadı. Aksine babayı akıl hastanesine yatırmaya çalıştılar, Bana soruşturma açıldı. Şu an yurt dışındayım. Zor zamanlar geçiriyorum” dedi ve yaşananları özetledi.

Baklavacı kardeşlere gözaltı ve tahliye

Sosyal medyanın etkisiyle adaletin işlediği olaylar da yaşadık. En azından bir süre için…

İstanbul Pendik’te bir araca saldıran Seydioğlu Baklava’nın sahipleri Hasan ve Hüseyin Sel kardeşler kapıyı açamayınca aynayı kırmış, ardından kaputa çıkıp tekmeleyerek araca zarar vermişlerdi. Saldırganlar yolcu koltuğundaki hamile kadının “Polisi arıyorum” uyarılarına aldırış etmeden araçlarına binerek uzaklaşmışlardı.

Belki de kimsenin haberi olmayacak bu olayı aracın içinde bulunan Ayfer Bahçıvan’ın sürücü koltuğundaki eşi Yunus Emre Bahçıvan cep telefonu kamerasıyla çekmiş ve Türkiye olayı sosyal medyadan öğrenmişti. Hasan ve Hüseyin Sel tepkiler büyüyünce gözaltına alındı. Ancak ilk kez hakim karşısına çıktıklarında pişman olduklarını söylediler ve yurtdışı yasağı ile tahliye edildiler.

#ŞuleÇetİçinAdalet kampanyası ile tutuklandılar

Ankara’da bir plazanın 20’nci katından düşerek can veren 23 yaşındaki Şule Çet’in ölümü de sosyal medya olmasa muhtemelen bir intihar olarak resmi kayıtlara geçecekti. Neyse ki #ŞuleÇetİçinAdalet etiketiyle yapılan sosyal medya kampanyası ölümdeki ağır şüphelere kamuoyunun dikkatini çekti. Daha önce adli kontrol şartıyla serbest bırakılan cinayetin sanıkları Çağatay Aksu ve Berk Akand bu sayede yeniden tutuklandı. Dava hâlâ sürüyor.

Delillere rağmen ‘metrobüs sapığı’ serbest kaldı

Nisan ayında İstanbul’da bir metrobüste cinsel tacize uğrayan kadın görüntüleri sosyal medyadan paylaşınca polis zanlıyı gözaltına almıştı. Sonrasında adliyeye sevk edilen Fatih Özdemir isimli erkek tutuklanmıştı. Kadının videoda Özdemir’e hitaben “Biz değil, siz utanacaksınız” demesi hâlâ akıllarda. Ama geçen ay mahkemeye çıkarılan Özdemir, üstelik o gün giydiği pantolondaki sperm lekesi Adli Tıp Kurumu raporunda tespit edilmesine rağmen tahliye edildi. Sanık avukatı Gülcan Karayel “Müvekkil linç kültürüne uğramış durumdadır” dedi, duruşma ertelendi.

Yargıda ‘nabza göre şerbet’ güveni sarsıyor

Bazı olaylarda sosyal medya; reaksiyon göstermekte yetersiz kalan kovuşturma makamı ile kolluğu görevini yapmaya yönelten bir mekanizma olabiliyor. Ancak adalet sisteminde karar ve eylemlerin gelen tepkinin niteliğine ve şiddetine göre değişmesi yargıya güvensizliği daha da artırabilir. “Tutuklanmıştı, ama çok tepki geldi, serbest bırakalım. Serbest bırakılmıştı, ama çok tepki geldi, tutuklayalım” gibi gelgitlerle hukuk sistemi bu kez sosyal medya üzerinden sarsılıyor.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun avukatı İpek Bozkurt, davaların toplumsallaştırılmasının sonucunu “kamuoyu baskısı” olarak basite indirgememek gerektiğini vurguluyor. Bozkurt’a göre kamuoyu baskısının olumsuz rol oynadığı örnekler de var ama özellikle kadına karşı şiddet davalarının toplumsallaştırılması, adaletin sağlanması ve bilhassa kadın hakları için önemli. Bozkurt Journo’ya şunları söyledi:

‘Kamuoyu baskısı adaletsiz durumlar da doğurabilir’

* “Örneğin feministlerin takip ettikleri kadına karşı şiddet ve kadın cinayeti davalarında, bu takip süreci sosyal medya ve görsel ve yazılı medya aracılığı ile toplumsallaştırılıyor. Davaların takip edilmesi, sanıkların tutumları, mahkemelerin kararları bu takipler sürecinde kamuoyu ile paylaşılıyor. Bence burada davaların toplumsallaştırılmasının sonucunu ‘kamuoyu baskısı’ olarak basite indirgemek çok doğru olmayabilir. Çünkü kamuoyu baskısı, her türlü baskıda olduğu gibi adaletsiz durumlar da doğurabilir. Örneğin Hrant Dink’in öldürülmesine kadar giden adli vakalarda, ilk yargılandığı davanın nefret suçu doğuracak kadar kamuoyu baskısı ile beslenmesi…”

Sosyal medyanın toplumsal etkisinin en yapıcı tarafı

* “Kadın davalarının takiplerinde ise yaratılan toplumsallaşma, davalarda hakimlerin ve savcıların, kadına karşı ayrımcı ve cinsiyetçi kararlar vermemelerini denetlemek için kullanılıyor. Emine Bulut cinayetinden sonra sıklıkla atıfta bulunulan, ama bizim Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu olarak imzalandığı günden beri ifade ettiğimiz İstanbul Sözleşmesi’nin, mahkemeler tarafından kadınları korumak için uygulanması çok önemli. Kadın davalarını takip ederken davayı toplumsallaştırarak, mahkemelerin İstanbul Sözleşmesi’ni uygulama görevinin takipçisi oluyoruz. Bu nedenle sosyal medya ile yaratılan toplumsal etkinin bence en yapıcı taraflarından biri, yargının kadınları koruyan ulusal ve uluslararası metinleri en etkin şekilde uygulamasını sağlamak.”


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – ADLİ HABERLERDE FİKRİ TAKİP NASIL YAPILMALI?

Feride Kara

2004 yılında futbol aşkıyla İzmir'de başladığı gazetecilik kariyerine İstanbul'da devam ediyor. Yeni Asır gazetesinde, Milliyet ve Haberler.com gibi internet sitelerinde editörlük görevi yaptı. Şimdilerde başta spor ve sinema olmak üzere birçok konuda araştırma yazıları yazıyor.

Journo E-Bülten