Türkiye Gazeteciler Sendikası yeni yönetimini seçti. Genel Başkanlığa Gökhan Durmuş, Genel Sekreterliğe A. Banu Tuna, Genel Mali Sekreterliğe Murad Sezer, Genel Örgütlenme Sekreterliğine F. Esra Yalçınalp ve Genel Eğitim Sekreterliğine G. Didem Mercan seçildi.
RTÜK sansürü başta olmak üzere basın özgürlüğüne yönelik saldırıların eleştirildiği sonuç bildirgesinde Merdan Yanardağ, Barış Pehlivan, Dicle Müftüoğlu, Sedat Yılmaz ve tutuklu tüm gazetecilerle dayanışma vurgusu yapıldı. 26 Eylül’de hayatını kaybeden basın duayeni Hıfzı Topuz da anıldı.
Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın 23. Olağan Genel Kurulu, 30 Eylül-1 Ekim 2023 tarihlerinde Burhan Felek Konferans Salonu’nda yapıldı.
İlk gün yeterli çoğunluğun sağlanması ile açılan genel kurulda, divan kuruluna Türk-İş Eğitim Sekreteri/TEKSİF Genel Başkanı Nazmi Irgat ile Mazlum Vesek ve Hilal Tok seçildi.
Genel kurula TÜRK-İŞ Konfederasyonu’na bağlı sendikalar (Kristal-İş Sendikası Genel Başkanı Bilal Çetintaş, Sağlık-İş Sendikası Genel Başkanı Hakan Toy, TOLEYİS Genel Başkanı Cemail Bakındı, Sağlık-İş Sendikası Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Turgut, Basın İş Sendikası Genel Sekreteri Ahmet Özbakır, Deriteks Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi Binali Tay, HABER-SEN Şube Başkanı Deniz Salmanlı, HABER-SEN Genel Basın Yayın Eğitim Sosyal ve Dış İlişkiler Sekreteri Banu Savaş) ile basın meslek örgütlerinin temsilcileri de konuk olarak katıldı.
Tek liste ile gerçekleşen seçimlerde Genel Başkanlığa Gökhan Durmuş, Genel Sekreterliğe A. Banu Tuna, Genel Mali Sekreterliğe Murad Sezer, Genel Örgütlenme Sekreterliğine F. Esra Yalçınalp ve Genel Eğitim Sekreterliğine G. Didem Mercan seçildi.
23. Olağan Genel Kurul’un sonuç bildirgesinde, Türkiye’deki ekonomik kriz, basın özgürlüğü, gazetecilerin özlük hakları gibi başlıklara değinildi.
Sonuç bildirgesi şöyle:
“Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) 23. Olağan Genel Kurulu, daha önce görülmemiş derinlikte ekonomik, sosyal, siyasi ve kültürel kriz koşullarında toplandı.
Türkiye ne yazık ki derin bir ekonomik kriz içerisindedir. Artan yoksullaşmayla birlikte toplumun büyük çoğunluğu geçimini sağlamakta zorlanmaktadır. TÜRK-İŞ’in Eylül ayı verilerine göre açlık sınırı 13 bin 334 liraya çıktı. Yoksulluk sınırıysa 43 bin 433 liraya yükseldi. Bekar bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ de aylık 17 bin 336 TL olarak hesaplandı. Temel ücret haline gelen asgari ücret ise sadece 11 bin 402 TL’dir.
Bu ağır şartlara karşın iktidar TÜİK’in yalanlarını esas almakta ve toplumun çoğunluğunu daha da yoksullaştıran ekonomi politikalarında ısrar etmektedir. Çarşı pazarda gerçekle yüzleşen insanlarımız, hükümetin yanlış ekonomi politikalarındaki ısrarı anlamakta güçlük çekmektedir. Bu ekonomik yıkıntı içerisinde çare diye ortaya atılan Orta Vadeli Program işçi sınıfı ve emekçi halk için yüksek enflasyon, hayat pahalılığı, işsizlik ve yoksullaşmanın daha da artmasından başka bir şey getirmeyecektir. Başta kıdem tazminatının ortadan kaldırılması olmak üzere işçi ve emekçilerin kazanımlarını ortadan kaldıracak düzenlemeler, temel tüketim maddelerinde vergilerin ikiye üçe katlanması söz konusu olacaktır. İktidarın işçi ve emekçileri ve tüm toplumu yoksullaştıracak Orta Vadeli Programı’na karşı tüm sendikaları ve sınıf kardeşlerimizi birlikte mücadeleye çağırıyoruz.
* * *
Uzun süredir tek başına iktidar olan AKP’nin başından bu yana değişmeyen tek politikası düşünce ifade basın ve örgütlenme özgürlüğünün yok edilmesi oldu. İktidara geldiği günden beri gazeteciliği suç olarak gösteren, gazetecileri terörize eden bir anlayışla karşı karşıyayız. RTÜK aracılığıyla televizyonlara yönelik ekran karartmalar, yayın durdurma ve para cezaları ile toplumun habere ulaşması engelleniyor. Basın İlan Kurumu da medya kuruluşları arasında ayrımcılık yapmakta ve kamu kaynaklarını iktidar yandaşı kuruluşlara aktarırken, özgür ve bağımsız gazetecilik yapma çabasındaki medya mecralarının hak ettikleri ilan ve reklam gelirlerini kesmekte, kendince cezalandırmaktadır. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı da gazeteciler arasında ayrımcılık yapmakta, basın kartlarını haksız şekilde iptal etmektedir. Genel Kurulumuz, tüm bu hukuksuz uygulamalara karşı ortak mücadele için basın meslek örgütlerini diyaloga çağırır.
İktidar demokratik hak ve özgürlüklerini kullanmak isteyen yurttaşlara ve gazetecilere karşı yurttaş hukuku değil düşman ceza hukuku uygulamaktadır. Sadece 2022-2023 yılları arasında 50’ye yakın gazeteci tutuklandı. Şu anda cezaevlerinde 21 meslektaşımız özgürlüklerinden mahrumdur. Bu vesileyle Merdan Yanardağ, Barış Pehlivan, Dicle Müftüoğlu, Sedat Yılmaz ve tutuklu tüm meslektaşlarımızla dayanışma içinde olduğumuzu vurguluyoruz; iktidarı özgürlükleri yok sayan politikalarından vazgeçmeye çağırıyoruz. Düşünce ve ifade, bilim ve sanat ve basın özgürlüğü bağlamında ve mesleki çalışmaları dolayısıyla cezaevinde bulunan gazeteci, yazar, yayıncı ve her meslekten yurttaşlar koşulsuz serbest bırakılmalıdır.
* * *
İktidar özgürlüklere düşman politikaları ve uygulamalarıyla darbe dönemlerini akıllara getirmektedir. Bugün TBMM, ancak 12 Eylül darbesi dönemindeki Danışma Meclisi kadar etkilidir. TBMM’nin işlevsizliği (cılız da olsa) iktidar ittifakı içerisinde de eleştirilere yol açmıştır. İstiklal Harbi’nde bile TBMM’nin baskı altına alınmadığını anımsatıyoruz!!!
* * *
Bu antidemokratik politikalara karşı tüm sendikaları ve sınıf kardeşlerimizi meşru her zeminde birlikte mücadeleye çağırıyoruz.
Bütün bu olumsuz koşullara karşın, sendikalaşma oranı düşük olsa da medya sektöründe son yıllarda yukarı doğru bir ivme vardır. Sendikamızın son yıllarda imzaladığı toplu iş sözleşmeleri, yaptığı grevler gazetecilik işkolunda değişimin mümkün olduğunu göstermektedir. Bu bağlamda başarıyla sonuçlandırdığımız BBC, AFP ve Reuters’teki grev ve direnişin ardından 50 güne yaklaşan Sputnik işyerinde de grevimizi başarıyla sonuçlandırmak için mücadelemizi sürdürüyoruz. Sputnik grevimizin başarısı gazetecilik işkolu için moral kaynağı olacaktır.
TGS olarak, geride kalan dönemde elde ettiğimiz başarıları yeterli bulmuyoruz. Yoksulluk, güvencesiz çalışma biçimi ve basın özgürlüğü önündeki engeller gazetecilerin daha çok örgütlenmekten başka çareleri olmadığını gösteriyor. Basın yayın işkolunda yüzde 11.66 olan sendikalılık oranının yüzde 50’lere kadar yükselmesi için daha çok çalışacağız. İşimiz kolay değil ama imkânsız da değil. Başarmak zorundayız, kendi geleceğimiz, çocuklarımızın geleceği için başarmak zorundayız. Bize dayatılana razı gelmeyeceğiz, birlikte ortak akıl ile daha iyi bir medya sektörü daha iyi bir ülke için mücadele edeceğiz.
Gazetecilik iş kolu işsizliğin en yaygın olduğu işkolu haline gelmiştir. Sendikal örgütlenmenin zayıfladığı, toplu sözleşme yapılabilen işyeri sayısının parmakla sayılabildiği koşullarda Genel Kurulumuz, çalışan veya işsiz tüm gazetecileri, güvencesizliğe, ağır çalışma koşullarına ve sömürüye karşı örgütlü mücadele için Türkiye Gazeteciler Sendikası çatısı altında örgütlenmeye çağırır.
Gazeteciler örgütlü olurlarsa tüm iş kollarındaki örgütlülük oranı yükselir, basın özgürlüğü olur, ülkeye demokrasi gelir.
Ülkemizin sağlıklı bir demokrasiye kavuşması için verilen mücadeleye Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın kurucusu ve genel başkanı olarak katkıda bulunan Hıfzı Topuz’u, sendikamızın bugünlere gelmesine omuz veren müteveffa meslek büyüklerimizi, gazetecilik faaliyetinden dolayı katledilen meslektaşlarımızı saygıyla özlemle anıyoruz.
YAŞASIN ÖZGÜR BASIN!
YAŞASIN ÖZGÜR TOPLUM!’’