Röportaj

İzahı olmayanın mizahı olur: Yerel gazeteler, siyasi baskıları hicvediyor

Fotoğrafın özgün versiyonu: Roman Kraft
Adalet ve Kalkınma Partisi Sakarya Milletvekili Ali İhsan Yavuz’un “Medya güzellikleri yansıtmıyor” sözleri sonrası milletvekiline özel gazete tasarlayan Adapazarı Akşam Haberleri Gazetesi imtiyaz sahibi Mustafa Sarı ve iki gazete yöneticisi, “İyi ki Varsın” manşeti nedeniyle bugün ifade verdi.
İfadeye çağrılmadan önce o birinci sayfayı konuştuğumuz Sarı şöyle diyor: “’Bu bölgenin buna ihtiyacı var’ diye haber yapmaya çalışan bir ekibim var benim. Siyasi görüşün bir önemi yok benim için. Size ilginç bir şey söyleyeyim mi? Benim abim bir siyasi partinin ilçe başkanı. Kendisi ilçe dışında oturuyor, gidip geliyor. Ben ilçemdeki gazetede, ‘Dışarıda oturup burada ilçe başkanlığı yapamazsın’ diye manşet atmış insanım. Abim bu benim.”

Türkiye yerel medyasında göze çarpan bir trend var: Siyasi baskıları, gazetelerin birinci sayfasından hiciv diliyle eleştirmek. Adapazarı’ndan Akşam Haberleri ve Çanakkale’den Çan’ın Sesi gazetelerinde bu ay bunun iki örneğini gördük. Bu yerel gazetelerin sayfaları ulusal basında ve sosyal medyada da çok konuşuldu.

Anadolu’da neler olup bittiğini öğrenmek için ulusal basının yanı sıra yerel gazetelere de sık sık bakarım. 15 Haziran’da bir sürprizle karşılaştım: Sakarya’da yayın hayatını sürdüren 69 yıllık Adapazarı Akşam Haberleri gazetesinin birinci sayfası tamamen Ak Parti Sakarya Milletvekili Ali İhsan Yavuz’a ayrılmıştı.

“İyi ki varsın” manşetinin altında, “AK Parti Sakarya Milletvekili Ali İhsan Yavuz’un, ‘Medya güzellikleri yansıtmıyor’ demesinin ardından, tam da O’nun istediği gibi bir gazete oluşturduk. Keyifli okumalar dileriz” başlığı yer alıyordu.

Devamında ise ara başlıklarla milletvekiline övgüler: “İleri görüşlü vekil”, “Hizmet uğruna büyük fedakarlık”, “Yavuz sayesinde hayatım değişti”, “Her zaman alçak gönüllü”…

Adapazarı Akşam Haberleri gazetesinin 15 Haziran tarihli birinci sayfası

Şaşıran sadece ben miydim? 69 yaşındaki gazete birden Türkiye’nin gündemine oturdu. Övgülere mazhar olan Ali İhsan Yavuz da şaşkınlığını attığı bir tweet ile ifade etti:

‘Bu vekil bir harika dostum’

Sakarya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sezai Matur’a, “Adapazarı Akşam Haberleri’nin birinci sayfasını nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusunu yönelttim. Cevabı kısa ve net oldu: “Gazetenin patronu ile hısım akrabayız” dedi. Israr etsem de başka bir şey söylemedi.

18 yıllık Ak Parti iktidarının basın üzerinde oluşturduğu baskının en başta gazete sahiplerini ve yazı işlerini bunalttığı bilinmeyen bir şey değil.

Adapazarı Akşam Haberleri’nin Ali İhsan Yavuz’lu birinci sayfasından iki gün önce de Çanakkale’de yayın hayatını sürdüren Çan’ın Sesi Gazetesi, siyasilere tepkisini birinci sayfasına şu başlıkları atarak göstermişti: “Çok yaşa CHP”, “Var ol AK Parti”, “Alkışlar MHP’ye”, İyi Parti büyüksün”, “MHP’li başkan çok süper”, “Bravo CHP’li başkan”, “Efsane AK Partili başkan”, “Bu vekil bir harika dostum”.

Sayfanın altında ise şu cümleler yer alıyordu: “Bugünkü 1. sayfamız tam istediğiniz gibi sevgili siyasiler. Haklarında sürekli iyi şeyler okumak isteyen, aleyhte hiçbir yazıya tahammülleri olmayan ve bunun için hakaret, tehdit dahil her yola başvuran bazı siyasilere çağrımızdır. Halk için güzel şeyler yapın! Aksi hâlde bizi susturamazsınız.”

Çanakkale’den bir ses: ‘Siyasi yönetim eleştiriye açık olmalı’

“Bizim amacımız tamamen bir siyasi partiyi, grubu veya siyasetçiyi hedef göstermek değil” diyen Genel Yayın Yönetmeni Hüseyin Bayyar şunları söyledi: “Olayları tamamen olduğu gibi anlatmak istiyoruz. Birilerinin peşinden koşup onların kalemi olmak istemiyoruz. Tabii ki haberciliğin kendine göre kuralları var, biz o kuralları sonuna kadar titizlikle uyguluyoruz. Burada önemli olan halkı infiale sürüklemeden, kaos ortamı hazırlamadan bilgi almalarını sağlamaktır.”

Çan’ın Sesi gazetesinin 13 Haziran tarihli birinci sayfası

Zonguldak’ta yayımlanan Halkın Sesi gazetesinin Haber Müdürü Cevdet Akgün ise gazetecilerin hakikatin peşinden koşması gerektiğini dile getirerek Türkiye’de basının hiçbir zaman özgür olmadığını vurguladı.

Son 10 yılda gazetecilerin nefes alamaz duruma geldiklerini, bu nedenle ironi yaptıklarını belirten Akgün, gazetecilerin olaylara eleştirel bir gözle bakması gerektiğini belirterek “Geçmişte iktidar yanlısı gazeteler olmuştu ancak meslek etik kuralları hiçbir zaman bu denli ayaklar altına alınmamıştı” dedi.

‘Türk basınının büyük bölümüne tutulmuş bir ayna’

Gazeteci Atakan Sönmez, siyasetçilerin medyayı şekillendirme ve diledikleri gibi haber yaptırma arzularının yeni olmadığını hatırlatarak son yıllarda pek çok alanda olduğu gibi bu alanda da sınırların iyice aşıldığına, hatta belirsiz hâle geldiğine işaret etti.

Adapazarı Akşam gazetesindeki son örneğin bu sınırın hatırlatılması yönünde atılan bir adım olduğunu belirten Sönmez, şöyle devam etti: “Daha çok mizah dergilerinde gördüğümüz bu tarz birinci sayfanın artık gazetelerde kullanılması, Türkiye’de basın ile siyaset arasındaki ilişkinin geldiği sorunlu noktayı göstermesi açısından önemlidir. O yüzden, bu birinci sayfayı sadece Ali İhsan Yavuz’a tutulmuş bir ayna olarak değil, Türk basınının büyük bölümüne tutulmuş bir ayna olarak okumak lazım.”

Basın Konseyi Genel Sekreteri Mustafa Eşmen ise medyanın yüzde 90’ını kontrol altında tutan iktidarın yerel basını tamamen ele geçirme hareketinin ve parti yöneticilerinin baskılarının gazetecileri isyan ettirdiğini vurgulayarak Çanakkale ve Adapazarı’nda yayımlanan bu iki yerel gazetenin siyasi baskıları mizahi bir dille protesto ettiğini dile getirdi.

Adapazarı Akşam Haberleri’nin patronu Mustafa Sarı ile, ulusal medyada ve sosyal mecralarda ses getiren 15 Haziran manşetlerini konuştuk.

Merhaba Mustafa Bey, gazeteden önce hangi işle meşguldünüz?
Reklamcılık yapıyordum. Açık hava reklamcılığı, tabela vs. aklınıza ne gelirse.

Kaç yaşındasınız?
47 yaşındayım.

Neden gazete patronluğuna soyundunuz, sizi buna iten sebep neydi?
Bundan sekiz dokuz yıl önce, Sakarya’nın bir ilçesinde ulusal bir firma ile paket reklam anlaşması yapmıştım. Oranın yerel gazetesindeki arkadaşlarla reklam için kullanılan görselin bozulup bozulmamasıyla ilgili anlaşamadık. O an kızdım, “Ben de gazete kuruyorum” dedim ve böyle başladı. Yani gazete ile ilgili bir altyapı, şu, bu yoktu. Sadece çalışma arkadaşlarımız daha önce gazetede çalışmış arkadaşlarımızdı; grafikerlerimiz, editörlerimiz falan. “Yaparız abi” dediler. “O zaman başlayın, bir hafta sonra çıkacak gazete” dedim, öyle başladık.

Sakarya’nın en köklü günlük gazetesi

Ama bu gazete 69 yaşında?
Bu gazete 69 yaşında, Adapazarı Akşam Haberleri Gazetesi. Sakarya’nın en eski günlük gazetesi. Lakin ben Sakarya’nın Karasu ilçesinde -çok güzel bir ilçesidir Sakarya’nın- bir gazete kurdum sekiz yıl önce. Gazeteciliğe öyle başladım.

Niçin bir gazete kurmaya karar verdiniz, ne bekliyordunuz gazetecilikten?
Gazetecilik yaparak bir şeyler kazanmanın peşinde değilim. Ne çevre, ne kariyer, böyle bir derdim zaten yok, bilenler biliyor. Maddi kazanç sağlanıp sağlanamayacağını da gazetecilikle ilgilenen, gazetecilik yapan, yapmak isteyen herkes bilir.

Peki ama her öfkelenen bir gazete kurabilir mi?
Hayır. Öfke değil de… İşini gerektiği gibi yapmayan birilerine tepki diyelim. Öfke de diyebilirsiniz, önemli değil.

Günlük baskı adediniz 1.200, abone sayınız 350, gazetenin satış fiyatı 1 TL. Günlük geliriniz yaklaşık ne kadar?
1.200 baskı 1 liradan 1.200 lira yapıyor gibi görünüyor ama baskısı, giderleri falan, öyle bir gelir yok.

Yıllık abone ücreti ne kadar?
365 TL.

Bayi satışınız?
500 ile 800 arasında değişiyor.

Aboneleriniz arasında belediyeler ya da kurumlar var mı?
Yok.

Kaç kişi çalışıyor gazetenizde?
Gazete bölümümüzde toplam 20 kişi çalışıyor. Teknik servis, grafik, muhasebe diye ayırmıyorum. Asgari ücret artı prim ile çalışıyorlar.

‘Doğru haber özgürlüktür’

Gazetenizin logosunda “Doğru haber özgürlüktür” yazıyor. Ne anlamalıyız bundan?
Doğru haber özgürlüktür. Bunun açılacak bir şey yok ki. Siz doğru haber yapıyorsanız, size kızanlar bile bir gün “Evet, bu arkadaşlar doğru” der diye düşünüyorum ve öyle de olmasını ümit ediyorum.

15 Haziran’da çıkardığınız gazete ile görsel ve yazılı basının yanı sıra sosyal mecralarda da büyük ses getirdiniz, gündem yarattınız. Hiç yapılmamış bir şeydi. Nasıl çıktı bu fikir, nasıl karar verdiniz anlatır mısınız?
Şimdi üstad, bir konuda anlaşalım. Ben gazeteci değilim, gazete patronuyum. Bunu söylerken böyle yükseklerde olmak anlamında söylemiyorum. Benim ofisimde yaş ortalaması 25. Bu ofisteki herkes bu işin okulunu okumuş, bu işe gönül vermiş yani gazetecilik yapmak isteyen arkadaşlarım. Ben bu arkadaşlarımın arasında sadece bir tutkalım ve onlara müdahale etmeyen bir patronum.

Hiçbir habere müdahale etmiyor musunuz?
Etmem. Her gün saat 11’de bu gazetede editörler, muhabirler bir araya geliriz, ben de dahil. Ne yapacağımıza, nasıl bir yol izleyeceğimize, neyi takip edeceğimize karar veririz. “Ben dedim oldu” diye bir felsefemiz olmadı hiçbir zaman. Şimdi ukalalık yapacağım, ben beğeniyorum çıkardığımız gazeteyi, toplumda da beğenildiğini düşünüyorum. Toplumdan aldığımız tepkiye bakarak söylüyorum bunu. Asgari ücretle çalışıp böyle güzel bir gazete çıkarabilmenin başka bir açıklaması yok. Daha yüksek paralar alıp gazete çıkaran, gazetelerde çalışan arkadaşlarımız da var…

Gündemde ne varsa yayın kurulundaki arkadaşlarla oturup konuşuruz, tartışırız ve haber yapılır. Haber, yapılana kadar gazetenindir, çalışma arkadaşlarımındır. Gazete piyasaya çıktıktan sonraki bütün sorumluluğu, günahı, sevabı, her şeyi bana aittir. Bizim felsefemiz budur.

‘Patronluk yaptığımı düşünmüyorum’

Yaklaşık 35 yıllık gazeteciyim. Benim bildiğim, yazı işleri toplantılarına gazete patronları katılmaz. Yayın yönetmeni var, haber müdürü var, siz niye katılıyorsunuz?
Niye katılıyorum… Arkadaşlarım, kimilerine iyi kimilerine kötü görünen konuları benim yanımda konuştukları zaman benim onlara sahip çıkmak gibi bir zorunluluğum var. Benim yanımda konuştukları zaman daha cesurlar.

Sizin de toplantılara katılmanız arkadaşlarınızın üzerinde bir “baskı” oluşturmaz mı?
Bence oluşturmuyor. Beni de gazetenin bir çalışanı olarak gördükleri için fikir mütalaası yapıyoruz, tartışıyoruz. En yeni ve en eski çalışma arkadaşlarımızla bir arada tartışabiliyoruz. Şunu da söyleyeyim; ben “gazete patronuyum” derken çalışma arkadaşlarıma patronluk yaptığımı düşünmüyorum. Aynı gemide giden arkadaşlarım onlar benim. Ben böyle görüyorum ve onların da öyle gördüğüne inanıyorum.

Mustafa Bey, son yıllarda küçük ya da büyük ölçekte iş adamlarının, sermaye sahiplerinin gazete sahibi olmak istediklerini görüyoruz…
Öyle bir isteği olan varsa buyursun gelsin, hemen vereyim gazeteyi.

‘Abimi bile eleştiren manşet atmış insanım’

Ama siz birilerine kızarak gazete kurdunuz, aldınız. Yani “gazete” bir güç mü, tabiri caizse bir “silah” mı? Farklı bağlantılarınız olmuyor mu?
Size açık ve net söylüyorum. 35 yıllık gazetecisiniz. Sizin ilk beş yılınızdaki durumunuz neyse benim için de bugün gazetecilik o. Benim işim kamu görevi, yarı kamu görevi. Kamu kuruluşlarının yöneticileriyle görüşürken kurduğum bir cümlem var: “Arkadaş, ben senin arkandaki itici gücüm. Devletten, hükûmetten, il ya da ilçe belediyesinden gerçekten ihtiyacın olup da alamadığın bir şey varsa lütfen benimle paylaşın. “Bu bölgenin buna ihtiyacı var” diye haber yapmaya çalışan bir ekibim var benim. Siyasi görüşün bir önemi yok benim için. Size ilginç bir şey söyleyeyim mi? Benim abim bir siyasi partinin ilçe başkanı. Kendisi ilçe dışında oturuyor, gidip geliyor. Ben ilçemdeki gazetede, “Dışarıda oturup burada ilçe başkanlığı yapamazsın” diye manşet atmış insanım. Abim bu benim.

Abiniz hangi partinin ilçe başkanı?
Bunun bir önemi yok. Bana on tane kelime verseniz, cümle kur deseniz, dokuz tane hata bulursunuz. Ben haddimi, yerimi biliyorum. Abimle ilgili örneği felsefemi anlayın diye verdim… Elbette gazetelerini bir ‘silah’ olarak, ticari amaçları için kullanan insanlar da vardır. Ben her yere girip çıkan, herkesle sohbet eden rahat bir insanım. Çalışma arkadaşlarıma, herkese de söylerim: Eğer öyle bir durum varsa, öyle bir hedefe gidiyorsam, eğer bu ‘güç’ ise Allah elimden bu gücü alsın. Her yerde bunu söyleyen bir insanım.

Allah mı verdi bu gücü size?
Anlamadım?

Bu gücü size Allah mı verdi?
Çok iyi ya. Ne dememi bekliyorsunuz buna? Bazen kullanılan kelimeler farklı yerlere çekilebilir, farklı yorumlanabilir. Kullandığım cümleleri lütfen net anlayın. Ne latife yapmayı bilirim, ne de bir cümle kurarken ikinci bir cümleyi kastetmeyi severim.

‘Eleştirenler iyi niyetli değil’

Mustafa Bey, 15 Haziran’daki Ali İhsan Yavuz ile ilgili manşetlerinize bakıyorum: “İyi ki varsınız”, “İleri görüşlü vekil”, “Hizmet uğruna büyük fedakarlık”, “Yavuz sayesinde hayatım değişti”, “Her zaman alçak gönüllü”… Bu manşeti atarken, “Yahu biz ne yapıyoruz, tepki alır mıyız” diye düşündüğünüz oldu mu?
Ben size bir şey söyleyeyim: Bir ok atın, geri alın bakayım…

Ne demek o?
Alabilir misiniz, atılan ok geri döner mi?

Dönmez.
Bitti. Burada bakış açısı önemli. Evet, eleştiri var mı var. Mizahi bir eleştiri var. Kim nasıl düşünürse düşünsün. Burada eksi düşünenlerin, eksi düşünüp de yorum yapanların iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum.

35 yıllık gazetecilik hayatımda böyle manşetleri ve birinci sayfayı hiç görmedim.
Ama bugüne kadar benim çalışma arkadaşlarım gibi çalışma arkadaşlarınız da olmadı demek ki.

Arkadaşlarınızın teşvikiyle mi hazırladınız sayfayı?
Bakın, siz anlamıyorsunuz herhalde. Ben gazeteci değilim. Benim arkadaşlarım, yayın kurulu toplanır, karar verir ve yaparlar. Gazete çıktıktan sonraki mesuliyet bana aittir, Yani baskıdan çıkıp bayiye gitti mi, ondan sonrası beni bağlar. Oraya kadar karışmam, inanın buna karışmam.

‘Ben kaşarlanmış gazeteci çalıştırmam’

Yani topu arkadaşlarınıza mı atıyorsunuz?
Hayır, top falan atmıyorum. Beni tanıyan bunu biliyor, arkadaşlarım bunu biliyor zaten. Hani demin dediniz ya, bir patron arkadaşlarıyla toplantıda niye oturur diye. İşte ben buradayım arkadaşım demek için oturuyorum. Arkadaşlar ne yaparsanız yapın, ben sizin arkanızdayım. Kimseye özel saplantısı yok benim arkadaşlarımın. Yani bu ilde kankaları yok, dostları yok, düşmanları yok, özel saplantılı ilişkileri yok. Çünkü hepsi pırıl pırıl gazeteciler. Okulunu okumuş, pratiğini yapmış kişiler. Çok ilginçtir, İstanbul’a çalışmaya giden bir arkadaşım geri döndü buraya.

“Ben kaşarlanmış gazeteci çalıştırmam” demiştiniz ilk görüşmemizde. Ne demek istediniz?
Ne demek biliyor musunuz? Çalıştığı bölgede ikili ilişkileri çok fazla olan, yani yaşıyoruz bunu biliyorsunuz, Hasan Hüseyin’i satıyor, onunla ilgili kötü haber yaptırıyor. Bunları yaşamadınız mı 35 yıllık gazetecilik hayatınız boyunca?

Yaşadık tabii, yaşadığımız şeyler var.
Evet, şimdi… O tabirimi bağışlayın ama gerçekten böyle. Burada benim çalışma arkadaşıma, X kişisi “Y kişisi kötüdür” diye haber yapın diyemez. Benim çalışma arkadaşlarım bir yere röportaja gittiğinde, uzun süre kaldığında, çayın dışında yemek geldiği zaman yemiyorlar. Ve bu adamlar asgari ücret alıyor. Ben bunların arkasında nasıl durmayayım?

‘Manşetlerimizi incelerseniz demek istediğimi anlarsınız’

Anladım ama manşetleriniz insanların kafasında soru işaretleri oluşturdu.
O, insanların bakış açısı. Siz bizim gazetemizin sadece 15 Haziran manşetiyle ilgileniyorsanız, böyle bir sonuç çıkarmanızı yadırgamam. Ama elinize geçtiği kadarıyla gazetemizi, manşetlerimizi incelerseniz ya da karşılaştırma yaparsanız; o zaman bizim ne demek istediğimizi ya da kim olduğumuzu daha güzel anlarsınız.

Resmi ilan alıyor musunuz?
Evet, alıyoruz.

Yıllık ortalama cironuz nedir?
Benim kafam o kadar çalışmıyor. Muhasebeci arkadaşlarım bilir onu.

Tahmini bir şey söyleyebilir misiniz?
Bilemem onu şimdi. Atıyorum, bu ay 50 bin olur, bir dahaki ay 70 olur, öbür ay 30 olur. Bununla ilgili şu anda benim net, verisiz, afaki konuşmamın bir anlamı yok.

Reklam geliriniz var mı?
Var tabi.

‘Haberlerimiz iktidarı da, muhalefeti de rahatsız etmiştir’

Daha çok özel sektörden mi reklam geliriniz?
Evet, özel sektörden.

Mevcut iktidarın yaptığınız haberlerden dolayı reklam geliriniz üzerinde bir etkisi var mı?
Ben öyle bir şey olduğuna inanmıyorum. Bugüne kadar öyle bir şey yaşamadım. Birilerini rahatsız edecek haberlerimiz her zaman olmuştur. Mevcut iktidarı da rahatsız etmiştir, muhalefeti de rahatsız etmiştir. Mevcut iktidarın buna katkısı olduğunu ya da eksisi olduğunu düşünmüyorum, öyle bir şey yaşamadım çünkü.

Ali İhsan Yavuz’un attığı tweet’i gördünüz mü?
Evet, gördüm.

Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bence Ali İhsan Bey’in attığı tweet; erdemli, kendisine yakışır, esprili bir haber olduğunu onaylayan, “Biraz fazla ben oldu” şeklinde bir tweet. Ben bunda bir art niyet aramıyorum. Neden arayayım ki? O tweet’i siz okuduğunuzda ne algılıyorsunuz?

“Biraz fazla ben olmuş” diyor…
Evet, “Biraz fazla ben olmuş” diyor, haklıdır. Sporla ilgili bir açıklama yapmıştı kendisi, spor sayfasında da ona yer verilmiş. Bunlar hesaplanıp yapılmış şeyler değil. Düşünsenize, karşı tarafın adına söyleyin bana şimdi. Bu manşeti ya da birinci sayfayı “kötü” olarak algılayanlar için söylüyorum. Özel bir saplantımız olsa, bunu yapan bir gazete arka sayfada adamın söylediklerini düzgün bir şekilde, güzel bir şekilde yazar mı?

‘Çok fazla olumsuz tepki almadık’

Ali İhsan Bey’e ayırdığınız birinci sayfadan sonra gelen olumlu ya da olumsuz tepkiler üzerine gazetede küçük de olsa bir yorum yapmayı düşünmediniz mi?
Yorum yapmam ben. Kendi mecramla ilgili benim yorum yapmam etik bir şey değil ki. Bakın, hâlâ siz şunu algılamadınız. Hep söylediğim bir şey var üstad; siz 35 yıllık gazetecisiniz, ben gazeteciliğin g’si değilim. Yorum yapılabilir mi bir haberde, şu yapılır mı… Bunları ben bilmem, yapmam zaten.

Olumlu ya da olumsuz bir takım tepkiler aldınız…
Çok fazla olumsuz tepki almadık. Olumsuz tepkiyi sadece kraldan fazla kralcılardan aldık. İşte Ali İhsan Bey’in attığı tweet ortada. Bizim mecramız açısından söylüyorum, bu kötü bir tweet mi? Bence değil. Gayet hoş karşılamış, “biraz fazla ben olmuş” demiş. Ama kraldan fazla kralcıların Ali İhsan Bey’e bir şeyler ‘pompaladığını’ düşünüyorum. Yanılıyor da olabilirim.

Gazeteniz her görüşe açık mı?
Vatan düşmanı olmayan her görüşe açık. Bakın bu gazete benim değil, her gün bayiye gidip 1 TL vererek satın alanların gazetesi. Çok açık ve net. Ben gazetemin üzerine “solcular alamaz, sağcılar alamaz” yazmıyorum ki.

Teşekkür ederim Mustafa Bey, yolunuz açık olsun. Söylemek istediğiniz bir şey var mı?
İyi gazeteciler yetişmesine vesile olun.


İfade verdiler

Adapazarı Akşam Haberleri Gazetesi imtiyaz sahibi Mustafa Sarı, Yazı İşleri Müdürü Sedat Balta ve Haber Müdürü İsmail Erken, “İyi ki varsın” haberi nedeniyle 26 Haziran’da ifadeye çağrıldı.

Sözcü gazetesinden Erhan Kaytanbay’ın haberine göre “görevi başındaki kamu görevlisine hakaret ve iftira” suçlamaları sebebiyle ifade veren üç isim serbest bırakıldı. Dava açılıp açılmayacağı henüz belli değil.

Bu haberde yer alan söyleşi, gazetecilerin ifadesinin alınmasından birkaç gün önce yapılmıştı.


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ RAPORU: GAZETECİLİK YEREL MEDYADA DA DİRENİYOR

Ahmet Külsoy

1955 Trabzon doğumlu. İlk ve orta öğretimi Zonguldak'ta tamamladı. İki yıl Özgür Üniversite'de siyasi tarih üzerine dersler aldı. Zonguldak’ta yazın aylık, kışın ise haftalık yayımlanan İşçi Davası gazetesinde gazeteciliğe adım attı. Ardından İnanış, Uyanış ve Haber gazetelerinde görev yaptı. Güneş gazetesinin Zonguldak Temsilciliğini yürüttü. Son olarak Özgür Gündem, E.P, Karadeniz Gazetesi, Radyo Cumhuriyet, Sabah, Gazete Duvar ve Ahval News'da çalıştı.

Journo E-Bülten