Görüş

10 maddede röportaj sanatı: İpek Özbey yazdı

Journo, iyi bir röportaj yapmayı 10 maddede anlatmamı istediğinde aklıma ilk gelen Yaşar Kemal oldu. Ustaya göre, en çok dikkat edilmesi gereken konu gerçekliktir; yani yalan söylemeyeceksiniz! Yaşar Kemal, röportajı gazeteciliğin değil, edebiyatın bir dalı olarak görür ki, onu haberden ayıran edebiyatın gücüdür. Röportaj bir yaratmadır. Gerçeğin, yaşamın özüne yaratılmadan varılamaz.

Peki haber gerçek değil midir?

Gerçektir elbet, hatta gerçeğin simgesidir de. Ama… Haberin arkasında neler var, neler dönüyor, ne hayatlar, ne öyküler, dramlar, sevinçler var; haber bunu bize veremez. Usta böyle diyor: Röportaj haberin varamadığı yere varandır. Yaratarak. Gerçeği değiştirerek değil, yaratarak…

Röportaj için birçok tanım yapılır,  bana en yakın geleni, ‘bir olayı, bir konuyu okuyucuya en anlaşılır şekilde, görüyor, duyuyor ve yaşatıyormuşçasına anlatma sanatı’dır. Üç ana türden söz etmek olası: Portre röportaj, gezi/izlenim röportajı ve yazı konumuz olan haber röportajı…

Gündemin alıcı konusunu masaya koyar, geçmişine bakar, geleceğini öngörürsünüz…   Bu, aynı zamanda bilgilendirici bir misyon üstlenmektir.

Peki 10 adımda iyi röportaj nasıl yapılır? Hadi başlayalım…

1. Konuyu belirleyin

Türkiye’de dakika başına düşen haber sayısını hesaplayabilseydik keşke. Şimdilik “çok” diyelim. Peki bunca konu, bunca tartışma arasından hangi konuyu gündeme getireceğimizi nasıl seçeceğiz?

Önce sakin! Bir gazeteci olarak elbette sabun köpüğü gündemleri ayıklama becerisine sahipsiniz… Benim tercihim ileride baş ağrıtabilecek ya da memleketin hayrına olacak, başka bir deyişle ‘geleceği olan konular’ı seçmek… Tavsiyem; o konuyla ilgili verilmiş tüm demeçleri -ki bunları araştırırken birbirinden epey farklı olduğu görülecektir- okuyun, dinleyin, izleyin.

Konunun tarihsel arka planına bakın. Çelişkilere yoğunlaşın. Mümkünse belge edinin; bu size muhatabınızın karşısında “Ama burada öyle demiyor” deme hakkı verecektir. Röportaj yapacağınız kişiden önce, birçok uzmanla konuşun. Güncel bir örnek: Adalet Bakanı ile röportaj yapacak ve yeni yargı reformunu konuşacaksanız hukuk fakültesi dekanlarıyla, hatta eski adalet bakanlarıyla mutlaka bir telefon konuşması yapın. Ufkunuzun açılacağından emin olabilirsiniz.

2. Konuşacağınız kişiyi belirleyin

Herkesin hemen her konuda uzman kesildiği ülkemizde “her konuyu bilenler” bir telefon uzağınızdadır. Hatta son yıllarda depremi de, askeri operasyonları da, kadına şiddeti de aynı ‘uzman’larla konuşmamız şaka değildir. Röportaj sayfaları geniştir, genellikle ilansızdır. Dolayısıyla konuğunuz çok önemlidir. Kulaktan dolma bilgiler, öğretilmiş, kulağa fısıldanmış, ne diyeceği şart koşularak uzman olmuş kişilerden uzak durunuz.

Her zaman, her koşulda doğruyu söylemiş, konusunun uzmanlarını bulun, çıkarın. Aynı insanları görmek sizin de canınızı sıkmıyor mu, unutmayın bu işin bir parçası keşfetmektir. Yeni ve donanımlı profiller keşfedin. Akademik makaleleri okuyun, sosyal medya hesaplarını inceleyin, popüler olmadığı için öne çıkmamış yazıları bulun, yerli/yabancı gazetelerin görüş köşelerine göz atın. Mutlaka bilgisini paylaşacak hazineler keşfedeceksiniz.

3. Tarafsız olun

Sizden beklenen her durumda tarafsız tavır takınmanızdır. Kimsenin adamı olmayın, şucu bucu görünmeyin. Gerçeğin peşinde olduğunuzu, kamuoyunu aydınlatma göreviniz olduğunu unutmayın. Teybinizi her kesimin önüne koyun, yargısız infaza neden olmayın. Sorularınız sizin kıymetliniz, yanıtlar kişinin kim olduğunu anlatmaya yetecektir.

4. Selfie çektirmeyin, gerek yok!

Son yıllarda çok rastladığım bir durumdan bahsetmek isterim: Bazı röportajcılar konuğuyla selfie çektirmeye başladı. “Buraya bakalım ve gülümseyelim” temalı fotoğraflar o kişiyle aranızdaki mesafeyi ne kadar daraltır, düşünün. Sonuçta yanlış olduğunu göreceksiniz. Bu fotoğraf aynı zamanda haberin önüne geçecektir ki; kıymayın emeğinize derim. Mesafe çok şeydir…

5. Meraklı olun, hikâyenin peşine düşün

Bir röportajcının edebiyata ilgi duyması fevkalade yararlıdır. Aslolan hikâyedir. Röportaj vereceğiniz kişinin mesajları inceliklerde saklıdır; gazeteciliğin dili yetmez, edebiyattan faydalanın. Yanı sıra psikoloji ve sosyolojiyle de ilgileniyorsanız zengin menülü işlere imza atmanız kaçınılmazdır. Merak edin, ettiğiniz her şeyi sorun, imtina etmeyin…

6. Sohbet edin, sorgulamayın!

Örtüyü kaldırmak kolay değildir, soru sormak marifettir. Laf her zaman aslanın ağzında değildir, çekip çıkarmak zor olabilir. Karşınızdakine güven verin. Kendisini açması için belki önden buyurmalısınız. Söylediklerinin manipüle edilmeyeceğini bilen kişi sizce de dertleşmek istemez mi? Önünde ses kayıt cihazı olduğunu unutturun. Sohbet edin, sorgulandığını düşünmesin. Güvenilir olun ve unutmayın; konuşa konuşa elde edilemeyecek sonuç var mı?

7. Nazik olun, nazenin olun!

Karşınızdaki, “Bunu geçelim, bunu sormayın, bu soruya cevap vermek istemiyorum” diyebilir. Geçin… Dolanıp yine dönün, başka şekilde yöneltin. Yararı olacaktır, göreceksiniz. Her şeyi sorma hakkınız var, ancak karşınızdakinin de yanıtlamama hakkı var. Sinirlendirebilirsiniz, küsebilir, insan olduğunu unutmayın. Tansiyonu düşürün, konuşmanın nabzını siz tutun. İkna edilmeyecek insan yoktur.

8. Çok soru hazırlayın

Çok soru hazırlayın. Merak ettiğiniz her şeyi sorun, deşin, saçma soru yoktur. Eğer röportajınız bir yazarla kitabı üzerineyse elbette okuyup gideceksiniz. Pek çok gazetecinin kitapların editörüyle konuşup, soru hazırladığını biliyorum. Yanlış; editörün alacağı lezzet farklı, sizinki farklıdır. Doğrusu ben iktibas etmiş gibi bir duyguya kapılırım. Sonra başka gazete manşeti yakalamış olur, üzülürsünüz.

9. Lütfen değiştirmeyin!

Son hâlini görmek isteyenler çıkabilir, mümkünse onlarla röportajdan kaçının. Bir saat sonra fikri değişenin sözü ne kadar kıymetlidir, bilemedim. Ya da şöyle bir yöntem izleyin: ‘Görebilirsiniz ama lütfen değiştirilmesin!” Sık rastlanan bir durum: Özellikle siyasetçiler sonradan, “genel başkan ne der” kaygısıyla sözünü yumuşatmaya çalışacaktır,

Röportajları yetişkinlerle yaptığımızı varsayıyoruz değil mi? Bu arada mutlaka son hâlinde kısaltma gerekiyorsa siz yapın. Editörler iyidir ama çok işleri olduğunu unutmayın, yardımınızı esirgemeyin…

10. Tepkileri ölçün

Röportaj yayımlandı. Okur tepkisini ölçün. Bu sizin nasıl bir iş çıkardığınızın karnesi olacaktır. “Bunu niye sormadın” diyenleri duyun, tonuna dikkat edin. Slogan atmanızı isteyenler çıkacaktır, yapmayın. Anglosakson tavır en iyisidir, unutmayın. Tepkilere bir de bu gözle bakın, ama bir sonraki röportaj için işinize yarayacakları kayda alın.

İpek Özbey

Gazeteci

Journo E-Bülten