Haber

Bir madenci anlatıyor: 16 işçinin ölümünden bugüne Şirvan

(Fotoğraf: REUTERS/Sertaç Kayar)
Ciner Grubu'na ait maden ocağında 17 Kasım 2016'da meydana gelen şev kaymasında 16 işçi yaşamını yitirdi. O günden bugüne 642 işçi işten atıldı. Peki Şirvan'da neler oluyor? İşten atılan bir maden işçisi ile konuştuk.

2004 yılında devlet yetkililerinin de katıldığı bir törenle açılan maden ocağı, Ciner Grubu’na bağlı Park Elektrik tarafından işletiliyordu. Bir süre kapalı kalan maden ocağı 2010 yılında tekrar açılmış, ‘tekrar açılış töreni’ne de iktidar partisinin belediye başkanı ve çeşitli yerel yöneticiler katılmıştı. İhmaller zincirinin ardından yaşanan şev kaymasında, toprak altında kalan 16 işçi yaşamını yitirdi. İş cinayetinden bugüne uzanan süreçte işletme Cengiz Holding’e satıldı, 642 işçinin işine son verildi. Şirvan halkı işsizliğe mahkûm edildi.

Doğal afet gibi göstermek istediler

İş cinayetinin ardından Siirt Valiliğinden yapılan açıklamada yaşanan, ‘heyelan’ olarak değerlendirilmiş ve sebep olarak da aşırı yağış ihtimali üzerinde durulduğu ifade edilmişti. Ancak Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi Necmi Ergin olayın heyelan ya da göçük değil, şev kayması olduğunu söyledi ve şöyle konuştu:

“Göçük toprak altında yaşanan bir olaydır. Bazı medya kuruluşlarında ise ısrarla heyelan yaşandığı söyleniyor. Ancak bu da doğru değildir. Heyelanı tercih etmelerinin sebebi yaşanan olayı bir doğal afetmiş gibi göstermek istemelerindendir. Burada olan bir şev kaymasıdır. Açık ocak işletmelerinde birtakım kademeler oluşturulup maden alımı yapılıyor. Şev, açık işletmelerdeki basamaklarda kazı yapılan alan düzleminin yatay düzlemle yaptığı dar açıdır. Burada planlanan şev açılarına uyulmuş mudur, buna bakmak gerekiyor. Şevin kaymayı engelleyecek bir açıyla kazılması gerekiyor. Ancak burada anlaşılıyor ki proje dışı iş yapılmış. Bununla birlikte üretimi hızlandırdılar ve bunun sonucu şev kayması yaşandı.”

Ölümden kurtulanlar işsizliğe mahkûm ediliyor

Şirvan’da gerçekleşen iş cinayetinin ardından, facianın yaşandığı sene gerekli tetkik ve değerlendirme raporu yazmayan MİGEM’in yeni bir proje istemesi gerekçe gösterilerek işçiler işten çıkarılmaya başlandı. Ciner Grubu’na bağlı Park Elektrik, Kamu Aydınlatma Platformu’na (KAP) yaptığı açıklamada MİGEM tarafından sunulan yeni projenin onaylanmasının ne kadar süre alacağının bilinmemesi sebebiyle hem taşeron hem de kadrolu işçilerin işten çıkarılması kararını duyurmuştu.

İş cinayetinden yalnızca 3 ay sonra 450 işçinin işten çıkarıldığı madende tenkisat bununla sınırlı kalmadı. Devam eden süreçte çıkarılan işçilerle birlikte bu sayı 573’e kadar çıktı.

İşten çıkarmalar başlayınca işçiler, birlikte iş bırakarak üretimi durdurma eylemi başlatmışlar ancak valinin de araya girmesiyle müzakere umuduyla eylemlerini sonlandırmışlardı. Siirt Valisi Mustafa Tutulmaz ara buluculuk yaparak, madenin faaliyete devam etmesi halinde işçilerin tekrar işe geri alınması sözünü vermişti. Ancak işe iade sözü veren Ciner Grubu’na ait Park Elektrik firması işletmeyi Cengiz Holding’e sattı. İade sözünün ardından Cengiz Holding’e satılan işletmede ne olacağı merak konusuyken Cengiz Holding madende çalışan son 69 işçiyi de işten çıkartarak kafalardaki soru işaretlerini yok etti.

Bu yaşananlar üzerine Şirvan’da işten atılan maden işçisi Şahabettin Açıkça ile konuştuk.

‘İş güvenliği yeterli değildi’

Hangi koşullarda çalışmak zorunda bırakılıyordunuz?
Çalıştığımız koşullar vardiya sistemi olduğundan dolayı her türlü şekilde çalışıyorduk. Yani, kar olsa yağmur da olsa yine çalışıyorduk.

Can güvenliğiniz için ne tür önlemler alınıyordu, çalışırken kendinizi güvende hissediyor muydunuz?
Dünyanın en zor işi madencilik ve en tehlikeli işlerinden birisi olduğu için iş kazaları sık yaşanıyordu. Ben kendim dahi maruz kaldım iş kazalarına. Yani iş güvenliği yeterli değildi.

‘Birleştiğimizde her türlü engeli önümüze koydular’

16 işçinin ölümünün ardından işçiler arasında dayanışma ortamı oluştu mu?
Göçükte kaybettiğimiz 16 kardeşimiz için o esnada ve ondan sonraki 20 günlük süreçte işçiler arasında sırf kardeşlerimizi çıkarmak için tüm desteklerimizi sağladık. 3 milyon metreküp malzeme vardı. Bunların makinelerle kaldırılması gerekiyordu. İşçi arkadaşlarımız hayatları pahasına, yaşamlarını riske atarak göçüğü elle kaldırma çalışmalarına başladılar. Tabii ki dayanışma oldu o esnada. Ama işçi çıkışları esnasında herhangi bir dayanışma meydana gelmedi çünkü bölgesel bakılıyordu. Kitlesel olarak birleştiğimizde her türlü engeli önümüze koydular. Hatta jandarma ve askeri birlikleri oraya yığdılar. Her zaman işçilerin aleyhine oldu. Dayanışma ortamı sağlandı ama Vali dahi gözdağı verdi bize, diyebiliriz.

İşten atmaların gerekçesi ne gösterildi?
Hiçbir şey. Kayda değer hiçbir şey bize beyan edilmeden direkt iş çıkışları verildi. Hatta göçüğün oluşma sırasında işyerinin kapanması işçilerin atılmasında süreci hızlandırdı, diyebiliriz.

Peki, sizce işten atmalarda asıl gerekçe nedir?
İşten atılmaların asıl gerekçesi göçük değildi fakat kendileri bizzat göçüğün sebebiyet verdiğini dile getirdiler. Ama o değildi. Kaymağını yediler tabii. Daha sonra bu sürecin daha uzaması için işçilerin çıkışını verdiler. Kendi aleyhlerine olmasın diye iş çıkışları verildi.

İş cinayetinden ya da işten çıkarmaların ardından baskı gördünüz mü?
İş cinayetleri ve işten çıkarmaların ardından baskı görmedik fakat bölgesel bakıldığı için iş durdurma eylemi başlattığımızda sadece oturma eylemi yaptık. Fakat akabinde Şirvan Komando Birlikleri olsun Siirt’ten takviye olarak, bizim bildiğimiz, yaklaşık bir 50 tane jandarmadan asker getirildi. Sırf gözdağı verilmesi için. Oradaki işçilere bir nevi gözdağı verdiler. Baskıydı. Bölgesel bakılıyordu, valinin bilgisi dahilinde yapılıyordu. O yönden işçiler topyekûn birleşemediler. İş çıkışları da kendi lehlerine oldu, bizim aleyhimize oldu.

‘Biz kardeş değiliz: Güneydoğu halkı sömürülüyor’

Bölgede işsizlerin maruz kaldığı koşullar neler?
Bildiğimiz gibi Güneydoğu bölgesi kırsal kesim olduğundan dolayı genelde hayvancılıkla ilgileniyor. Zaten maden bölgesinde bulunan maden ocağının bulunduğu kısımda tahribat da oluştuğundan dolayı ve tonlarca patlayıcının patlatılması sonucu oluşan zeminlerden dolayı artık orada hayvancılıkla uğraşılmıyor. Hatta çevre köylerden bile kireç tozundan olsun veyahut da madenden gelen kimyasal atıklardan dolayı artık hayvancılıkla uğraşacak insanlar uğraşamazlar, tarımla da uğraşamazlar. Tabii ki akabinde iş oranı düştü ve orada herhangi bir iş yapılmayacak. İşten çıkan işçiler de işsiz kalacaklar. Sonuçta köy yeri, metropol şehir değil. Kendilerine iş bulma imkânları yok.

Siz kişisel olarak ne gibi sorunlar yaşadınız, yaşıyorsunuz?
Benim de kredi borcum var. İşten atıldıktan sonra ben de ek gelirim olmadığından dolayı kredilerimi dahi yatıramayacak seviyedeyim. O bakımdan beni çok sıkıntıya soktu. Maden ocağı bölgede açıldı fakat yine işsiz bıraktılar beni. Ben kalkıp da başka yere gidip çalışamam bu saatten sonra. Çok sıkıntıya girdik. Gerek biz olalım gerek maden köyündeki insanlar olsun. Kimisinin konut kredisi, yüz binlerce lirayı aşan borcu var. O parayı nasıl denkleştirecek, nasıl ödeyecekler. Yeri geldiğinde şirket yetkilileri “maden halkı bize sömürü yapıyor” diye konuşmalar yapıyordu. Fakat gerçekten şu an bölge halkı mağdur durumda. Sürekli bölge halkı sömürüldü. Bölge halkı yıpratıldı. Bölge halkı şu anda işsiz bırakıldı. Ben bütün sonuçlara baktığımda gerçekten bölgesel bakılıyor.

‘Bölgesel’ derken tam olarak neyi kastediyorsunuz? Biraz açabilir misiniz?
Bakın, Ciner’in elinde bulunan başka işletmelerde göçük oldu. 11 tane kardeşimiz göçük altında kaldı. 880 işçi çalışmaktaydı. 880 işçinin 6 ay boyunca sıfır üretimde maaşları yatırıldı. Bizim ise sıfır üretim değil, yine seksen trilyonu aşkın sadece hazırda olan cevher ve 200 trilyona yakın da şu an stokta malzemesi olmasına rağmen maaşlarımız yatırılmadı. Ve değil ekmek, bir ay içerisinde herkesin çıkışı verildi. Niye sıfır üretim yapılan yerlerde maaşlar veriliyor da, Şirvan’da üretim yapıldığı hâlde maaşlarımız yatırılmadı? Ben bunu bölgesel olarak görüyorum. Gerçekten sürekli Güneydoğu halkı sömürülüyor ve yıpratılıyor. Yeri geldiğinde yok “kardeşiz”. Biz kardeş değiliz. Biz kardeşsek niye sen batı tarafındaki işleri kapattığında onlara bütün haklarını veriyorsun, niye Güneydoğudaki insanlara, işsiz bıraktığında, onların hakkını tam olarak vermiyorsun?

İş güvenlik uzmanları bağımsız olmalı

Son olarak iş cinayetleri ve işten atmalarla ilgili söylemek istediğiniz bir şey var mı?
İş cinayetlerinin sadece bir şekilde önüne geçilebilir. İş cinayetlerinin oluşmaması için iş güvenlik uzmanları bağımsız olacaklar. Herhangi bir kuruma bağlı olmayacaklar, bağımsız olacaklar. Ancak o şekilde iş güvenlik uzmanları kendi işlerini, kendi mesleklerini layıkıyla yapar. Fakat herhangi bir devlet kurumuna dahi bağlı olursa, herhangi bir üst taraftan kendilerini, oluşabilecek bir tehditkâr iş cinayetine sırf göz yumsunlar diye “görüp bunu yansıtma, bunu görme” diye onlara talimat verebilir.


16 Ölüme 6 yıl

Faciayla ilgili iddianame Siirt 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Çeşitli yönetici ve iş güvenlik uzmanlarının sanık olduğu iddianamede sanıklar ‘taksirle ölüme neden olma’ suçundan yargılanacak. Taksirle ölüme neden olma suçunda alt ceza sınırı 2 yıl iken üst ceza sınırı ise 6 yıl olarak belirlenmiş durumda. Yani 16 işçinin ölümüne sebep olmaktan yargılanan sanıklar en fazla 6 yıl cezaya mahkûm edilecek. Mağdur avukatları ise ‘bilinçli taksir’ ya da ‘olası kast’tan ceza verilmesini istiyor. Bilinçli taksirle ölüme neden olmanın cezası 22,5 yıl, olası kastın cezası ise müebbet hapse kadar gidiyor.

Ayrıca bilirkişi raporunda MİGEM’in sorumluluğuna da vurgu yapılmasına rağmen herhangi bir kamu yöneticisi ya da kamu kurumu sanık olarak iddianamede yer almadı.

Ciner Grubu’na bağlı Park Elektrik A.Ş.’nin de iş cinayetinde hayatını kaybeden işçilerin ailelerine şikayetten vazgeçmeleri için 300’er bin lira teklif ettiği ancak 11 ailenin bu para teklifini reddettiği iddia ediliyor.


İhmaller zinciri

  • İnsan Hakları Derneğinin, madenin tekrar açıldığı 2010 yılında yayınladığı rapor için konuştuğu köylülerden Şakir Anık “Fabrika kurulmadan önce köy ahalisi olarak tarım ve hayvancılıkla geçimimizi sağlıyorduk. Fabrikanın atık olarak attığı siyanürlerden ve kimyasal atıklardan dolayı artık bu geçim kaynaklarımız ortadan kalktı. Biz de bu konu hakkında Kaymakamlık ve Valiliğe gittik. Bizi dışarı attılar.” ifadelerini kullanmıştı. Aynı raporda yer alan konuşmasında Fahrettin Anık ise “Köyümüzde kurulan Maden şirketi çevre kirliliğine koyun ve keçi ölümlerine neden oluyor. Fabrikanın atıklarını evimizin önüne akıtıyorlar. İznim olmadan bunu yapıyorlar. Fabrikada patlatılan dinamitlerden dolayı rahatsız oluyoruz.” şeklinde konuşmuştu.
  • Raporda ayrıca ilgili bakanlıklara ve Cumhuriyet Savcılığına maden ocağı ile ilgili kapsamlı soruşturma isteminde bulunulmuş ancak bu istek dikkate alınmamıştı.
  • Facianın ardından oluşturulan 6 kişilik bilirkişi heyeti yaptığı incelemelerde Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün sorumluluğuna dikkat çekti. MİGEM’in madende gerekli denetlemelerin ardından hazırlanması gereken tetkik ve değerlendirme raporunu 2016 yılında hazırlamadığı ortaya çıktı.
  • Ayrıca iş güvenliği uzmanlarının işletmeyi şev güvenliği konusunda uyardığı ancak işletmenin bu riski dikkate bile almayarak işçileri göz göre göre ölüme sürüklediği de bilirkişi raporunda yer aldı.
  • Şev kaymasından yaklaşık 5 ay önce, işletmede benzer bir olay yaşanmıştı. Sadece iş makinelerinin toprak altında kaldığı, can kaybı yaşanmadığı için iş kazası gizli kalmıştı. Facianın ardından bölgede ön inceleme yapan ekipte bulunan TMMOB Başkanı Emin Koramaz, olaydan önce şev kaymasının yaşandığı bölgede denetimlerde görülebilecek çatlakların varlığına dikkat çekti. Koramaz “Ocak içerisinde, kayma öncesi oluşan çatlakların kil ile doldurulduğu ve meydana gelen çatlakların önemsenmediği öğrenilmiştir.” ifadelerini kullandı. Facia bölgesinde çıplak gözle bile büyük sorunların olduğunun gözlemlenebildiğini belirten Koramaz “Bu facianın büyük ve önemli ihmaller nedeniyle meydana geldiği kesindir.” dedi.
  • İş cinayetinden yalnızca 1 ay önce, 18 Ekim 2016 tarihinde maden mühendisleri ve iş güvenliği uzmanları tarafından hazırlanan raporda, iş güvenliği uzmanı “Aşırı yağışlı havalarda oluşabilecek kaya parçalarının düşmesi ve toprak kaymalarının olması ihtimaline karşı ana firmadan önlem alınması istenilmelidir. Bu süre içerisinde çalışmaların askıya alınması gerekmektedir” yazmıştı. Ancak alt yüklenici işverenin, ana firmaya böyle bir talep dahi iletmediği ortaya çıktı.
  • Tüm bunların akabinde 17 Kasım 2016 Perşembe akşamı saat 21.00 sularında yaşanan şev kayması ise 16 işçinin hayatına mal oldu.

Selim Başoğlu

Öğrenci.

Journo E-Bülten