Post-truth dönemiyle birlikte haber kuruluşları -sloganlarından reklam kampanyalarına kadar- okurun neden onlara güvenmesi gerektiğini anlatıyor. Ancak yeni araştırmalar, ‘haber elçileri’nin kim olduğuna odaklanmalarını öneriyor. Zira okuyucunun bir içeriğe olan güvenini belirlemede ana faktör yayın organının hangisi olduğu değil, onu paylaşan kişinin kim olduğu.
Medya Insight Projesi kapsamında pazartesi günü sonuçları paylaşılan araştırmada insanların haberleri okumaya nasıl karar verdikleri ve haberlere inanma eğilimini nasıl geliştirdikleri incelendi. 1489 Amerikalının katıldığı araştırma kapsamında diyabetle ilgili bir içerik sekiz ayrı kamusal figür tarafından paylaşılırken, kullanıcıların daha önceden güven bağı geliştirdikleri figürün içeriklerine yöneldikleri gözlendi. Katılımcıların bir kısmının AP’den (Associated Press) diğer kısmının da kurgusal bir siteden kaynak alınarak yapılmış şekilde haberi görmesine rağmen paylaşımı yapan figürün etkisinin baskın olduğu, kaynağın inanırlığının öne çıkmadığı anlaşıldı.
‘Söyleyene bakarım’
Katılımcılardan biri paylaşma davranışını belirleyen faktörü “Ben kimin paylaştığına bakarım. Eğer ucubenin teki olan bir arkadaşım olursa, paylaşılanlara inanamayabilirim. Ancak emin olduğum bir arkadaşımsa, paylaştıklarına inanıyorum” şeklinde ifade etti.
Araştırmacılar ise insanların çoğunlukla paylaşanın kimliğinden ne kadar etkilendiklerinin farkında olmadıklarını söylüyor. Yetişkinlere yönelik gerçekleştirilen bu araştırmanın dışında 10-18 yaş arası bireyler üzerinde yapılan bir başka haber güvenilirliği araştırması da bu grup için aile üyeleri ve öğretmenlerin paylaşımlarının önemli olduğunu ortaya çıkarmış.
Araştırmayı yapanlardan üç mesaj
Araştırmacıların sonuçları yorumlayarak medya endüstrisine yolladığı mesajlar ise şöyle:
Yayıncılar ve gazetecilere: Okurlarınız ve takipçileriniz sadece para getirecek tüketiciler değil, arkadaşlarıyla olan güven ilişkisi ile markanızın itibarını etkileyen sosyal elçiler olabilir. İçeriklerinizi paylaşanların sahip olduğu güvenilirlik, başkalarının size inanma ve sizinle etkileşime girme isteğini belirlemede kendi itibarınızdan daha etkilidir.
Haber okuryazarlığı savunucularına: Sosyal medyaya yayılan ‘sahte haberler’ sonucu artan endişe ışığında bu deney, haberleri güvenmek ve paylaşmak söz konusu olduğunda, insanların bilinen ve bilinmeyen (hatta sahte) kaynaklar arasında çok az ayırım yaptığını doğruluyor. Kurgusal haber kaynağımızı görenlerin yüzde 19’u bile bunu bir arkadaşına tavsiye etmeye çoktan hazırdı.
Sosyal ağlara: Facebook ve diğer sosyal ağlar, haber makalelerinin orijinal kaynakları hakkında bilgi vermek ve vurgulamak için daha fazlasını yapabilir. Denememizde sadece 10 kişiden 2’sinin, Facebook tarzı bir yazı gördükten sonra haber kaynağını doğru bir şekilde hatırlayabilmesi, temel marka bilinirliğinin çok uzun bir yol olduğunu göstermekte. Facebook, haber kaynağı etiketini daha belirgin hale getirdiğinde bu durum belki değişebilir.