ODTÜ arazisinden geçmesi planlanan Malazgirt ve Bilkent Bulvarlarını birleştirecek tünel yol için uzun zamandır süren tartışma geçen ay Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in “Bu yolu ya yapacağız ya yapacağız” çıkışıyla yeniden alevlendi. Arazi bütünlüğü ve sahip olduğu doğal değerler açısından Başkent’in en önemli nefes alma alanlarından biri olan ODTÜ Ormanı’ndan geçmesi planlanan yol için Büyükşehir Belediyesi ‘aç-kapa’ modelini önerirken, üniversite yönetimi başta olmak üzere Ankara Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası, Gökçek’in önerdiği modele şiddetle karşı çıkmıştı. Söz konusu modelde tünelin gövdesinin açılıp, ağaçların kesilmesi ve tünelin yapılıp üstünün toprakla kapatılması öngörülürken, 22 Ağustos’ta ODTÜ yönetimiyle Büyükşehir Belediyesi arasında yapılan görüşmede, tünel yolun üniversite içinde ‘aç-kapa’ yöntemiyle yapılmaması talebi kabul edildi.
Ancak tünelin söz konusu modelle yapılmayacak olması ODTÜ arazisinin talan edilmeyeceği anlamına gelmiyor. Zira ODTÜ’nün Bilkent Bulvarı bölgesinde yapılması öngörülen yola ilişkin talepleri kabul edilmedi. Görüşmede üniversite yönetiminin önerdiği iki alternatif, yolun büyük bir bölümünün bir vadi olması ve yol yapımına uygun olmaması gerekçesiyle değerlendirmeye alınmazken yol için yaklaşık 35 hektarlık bir bölümünün kullanılması planlandı. Plan kapsamında ODTÜ arazisinden yaklaşık 4.8 km uzunluğunda ve 50 metre genişliğinde bir yol geçmesi öngörülüyor.
‘ODTÜ’nün yüzde 40’ını ve gölü alacağım’
Bozkırın ortasında uzun yıllar süren yoğun bir ağaçlandırma çalışmasının ürünü olan ODTÜ Ormanı hem Ankara hem de ülke ekosistemi için hayati önem taşırken, ODTÜ’nün 1980’den bu zamana kadar yaklaşık 100 hektarlık orman arazisi ‘yol’ adı altında talan edildi. “ODTÜ’nün yüzde 40’ını ve gölü alacağım” sözleriyle hafızalarda yer eden Gökçek, son olarak 2013’te ODTÜ’lü öğrencilerin ve Ankaralıların muhalefetine rağmen bir gece yarısı baskınıyla iş makinelerini araziye soktu ve 13 hektarlık orman arazisini yok etti.
‘Başkent kimliği çökertiliyor’
ODTÜ yolu olarak da bilinen ve trafiğe ‘yeni bir can katacağı’ iddiasıyla açılan Malazgirt Bulvarı’nın yapımı sırasında üç bin ağacı kesen Gökçek, ODTÜ’den geçmesi planlanan yolların Ankara’nın ana arterlerinden birisi olan Eskişehir Yolu civarındaki trafiği rahatlatacağını öne sürmüş ve yeni yol projesi için “Bilkent Şehir Hastanesi dolayısıyla, Eskişehir Yolu civarında trafiğin sıkışacağını görüyoruz, çözüm arıyoruz” diye konuşmuştu.
Gökçek’in ‘trafiği rahatlatma’ iddiasına en başından beri sert muhalefet gösteren Ankara Mimarlar Odası, içinde ODTÜ yolunun da olduğu 4 ana güzergâhta planlanan yolların Ankara’nın son yeşil alanlarına ölümcül müdahale olduğunu belirtirken; Ankara Mimarlar Odası Başkanı Tezcan Karakuş Candan yol planlarıyla ODTÜ ve Atatürk Orman Çiftliği arazilerinin parçalanacağını, Eymir Gölü ve çevresinin, doğal SİT alanlarının tahribe açılacağını söylüyor. “Bu yollarla Ankara’nın nefes koridorları, akciğerleri tıkanacak ve kent nefessiz kalacağı için yaşanmaz hâle gelecek” diyen Candan, “Ankara’nın yeşil akslarını bölen ve yapılaşma tehdidi altında bırakacak bütün bu yolların yaratacağı rant potansiyelini, Ankara’nın başkent kimliğinin çökertilmesi, Cumhuriyet’in kamusal değerlerinin kaybedilmesi olarak da okumak gerekli” diyor.
‘Rantın bahanesi trafik sorunu’
Ankara Şehir Plancıları Odası Başkanı Emre Sevim, Ankara’nın ulaşım sorununun sermaye odaklı ve dünyanın kabul etmediği bir yöntemle çözülmeye çalışıldığını vurgularken, “Bu talan çeşitli sermayedarlar için kurgulanıyor. Burada kaybeden tek grup yoksul Ankaralılar” diye konuşuyor. Yol yapım süreçlerinin çok boyutlu olduğuna dikkat çeken Sevim, işin içinde arazi mafyasından yapım şirketine kadar pek çok aktörün bulunduğunu belirtirken, “Bir yol yapıyorsunuz, bu yolun yapım işini belli firmalara veriyorsunuz. O firmalar para kazanıyor. Yolun gittiği yerde arsalar değerleniyor. Arazi mafyasının topladığı -ki bunların muhtemelen Gökçek’le, belediyeyle, bürokrasiyle ilişkileri var- ve değerlenen arazi üzerine yapılaşma başlıyor. O kazanıyor. Yine uzak alanların yerleşime açılmasıyla birlikte merkeze ulaşım için otomobil sahipliği artıyor ve otomotiv sektörü kazanıyor” diyor.
‘Yol, ODTÜ’nün muhalefetine yönelik’
ODTÜ’den geçmesi planlanan yola karşı harekete geçen öğrencilerin kurduğu ‘ODTÜ Savunulmalıdır Platformu’ ise, “ODTÜ’lüler yol düşmanı değiller, ODTÜ’lüler doğayla bütünleşik olmayan, ranta dayalı yapılaşmaya karşı” derken, ODTÜ’nün ağır bir saldırı altında olduğunu vurguluyor. “ODTÜ’nün her zaman insan haklarını ve özgürlüğünü temele alan ve de baskıya karşı çıkan, boyun eğmeyen yapısını düşündüğümüzde bunun doğal olduğunu görüyoruz. ODTÜ tarihi boyunca, ODTÜ’nün özgürlükçü yapısından rahatsız olan her iktidar, baskıcı gücüyle ODTÜ’nün üzerine gitmeye çalışmıştır” diyen platform üyeleri yol görüşmelerini dikkatle izlediklerini aktarıyor.
Platform üyeleri, “Oturulan masada aslında sadece doğa ve ihtiyaca dayalı bir yapılaşma üzerinden görüşmeler sürmüyordu, birçok konuda sıkıştırılmaya çalışılan ODTÜ yıldırılmaya çalışılıyordu. ODTÜ kamuoyunun yoğun talebi ve yönetimin bunu dinleyerek yoğun bir şekilde sürdürdüğü itirazlarını OHÂL’in de getirdiği imkânları kullanarak bertaraf etmeye çalıştılar” diyerek süreci özetlerken “Bunu gözlemleyen bizler sahaya inmenin mecbur olduğunun gerekirse ağaçlarımıza sarılarak savunmamız gerektiğinin farkına vardık” diyor.
ODTÜ Ormanı neden önemli?
ODTÜ’nün kurucu rektörü Kemal Kurdaş’ın 1960’da başlattığı ağaçlandırma projesi Ankara’ya yüzlerce dönümlük orman hediye ederken, arazi 1. derece SİT alanı statüsünde bulunuyor. 4 bin 500 hektarlık orman arazisinde karaçam, sedir, sarıçam, kızılçam, dişbudak ve ahlat ağaçları bulunuyor. Bu ağaçların sağladığı ortamda ise pek çok farklı türde canlı ve 140’tan fazla kuş türü yaşıyor.