“4 Kadın Gazeteci, 4 Dava” yazı dizisinin üçüncü bölümünde, hikâyesini artık kendisi anlatamayacak bir haberciyi, cuma günü görülecek duruşması öncesinde meslektaşlarına sorduk.
Tülay Dağaşan, Gebze’de bir TV kanalında çalışan başarılı bir gazeteciydi. Ocak ayında eski eşi tarafından vurularak katledilmeden önce defalarca tehdit edilen Dağaşan, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmasının kurbanlarından biri…
Tülay Dağaşan, Kocaeli’nin Gebze ilçesindeki Batı Yakası TV’de çalışan başarılı bir gazeteciydi. 5 yıl önce boşandığı Şefik Karaali, 2024 yılının ocak ayında bir iş çıkışı Dağaşan’ı tabancayla vurarak katletti. Cinayet davasının üçüncü duruşması, Gebze 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 20 Aralık 2024 Cuma günü saat 14.00’te görülecek.
Tülay’ın yakın arkadaşı ve meslektaşı televizyon programcısı Esra Deniz Erol’un yanı sıra Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği’nden avukat Eylül Evren ile bu davadaki adalet arayışını ve yerel medyada kadın gazeteci olmanın zorluklarını konuştuk.
“Hayat dolu, yaşamayı seven, çok çalışkan…”
Evliliği boyunca çalışmayan ve iki çocuğunu büyüten Tülay Dağaşan, boşandıktan sonra gazetecilik yapmaya başlamıştı. Gebze’de çeşitli yerel TV ve dergilerde çalıştıktan sonra 2022 yılında Batı Yakası TV’de işe başladı. Gerek işvereni gerekse çalışma arkadaşları onu çok seviyor, Tülay mesleğinde hızla yükseliyordu.
Arkadaşları onu “hayat dolu, yaşamayı seven, çok çalışkan, çocuklarına çok bağlı bir anne” olarak tanımlıyordu. Eski eşi bu durumu hazmedemeyip onu katledene kadar Tülay’ı pek çok kez tehdit etmiş, takip ve tacizde bulunmuştu. Tülay savcılığa başvurdu, koruma kararı aldırdı.
Şefik Karaali buna rağmen Tülay’ın çalıştığı televizyon kanallarına gelip yöneticileriyle konuşarak onun işten çıkarılmasını istedi. Ancak Tülay, çalıştığı tüm medya kuruluşlarında yöneticilerinden ve iş arkadaşlarından destek gördü.
Eylül Evren: “İddianamenin hukuki açıdan iyi hazırlandığını söyleyebiliriz”
Cinayet göz göre göre geldi ve daha pek çok şey yapacakken aramızdan ayrıldı Tülay Dağaşan. Hem Kadın Cinayetlerini Durduralım Platformu’ndan hem de Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği’nden avukatların takip ettiği davayı Eylül Evren şöyle değerlendirdi:
- Ocak ayından Ekim ayına kadar dosya, bir soruşturma süreci geçirdi ve akabinde iki duruşma görüldü. Üçüncü duruşma, 20 Aralık 2024 Cuma günü yapılacak. Kadın cinayetlerinde sanıklar, ceza alacaklarını ya da yakalanacaklarını bilerek bu suçu işler, planlayarak öldürür. Ama Türkiye’de görülen bütün dosyalarda amaçları; haksız tahrik indiriminden yararlanmak, sadece kasten öldürme suçundan ceza almak ve suçun nitelikli hâllerinden kurtulmaktır. Bu dosyada, iddianamenin hukuki açıdan iyi hazırlandığını söyleyebiliriz. Çünkü iddianame, eski eş olan sanık için hiçbir haksız tahrik hükmüne ya da herhangi bir indirime atıfta bulunmadan, tasarlayarak eski eşi öldürmekten düzenlendi. Dava sürecinde; tasarlamanın varlığını ve herhangi bir tahrik olmadığını kanıtlayan birçok tanık ifadesi de girdi dosyaya. Bu açıdan iyi bir karar çıkacağını umut ediyorum.
Sanık planlayarak öldürdü, “haksız tahrik” diye cezasını azaltmaya çalıştı
- 5 sene önce gerçekleşmiş anlaşmalı bir boşanma söz konusu. Evlilik sürecinde Tülay, fiziksel ve psikolojik şiddet görmüş. Sanık mahkeme ifadelerinde; iş hayatına girip gazeteci olduktan sonra Tülay’ın açık saçık giyindiğini, birçok mecrada fotoğraflarının yayımlandığını, onu aldattığını ve kötü bir kadın olduğu için tahrik olup öldürdüğünü söyleyerek, haksız tahrik hükümlerinden faydalanmak istedi.
- Ama sanığın Google’da “Cezaevinde emekli aylığım kesilir mi” diye arama yaptığını öğrendik. Mahkeme başkanı sanığa doğrudan; “Madem bir anlık öfkeyle öldürdün Tülay’ı ve bu cinayeti tasarlamadın, o zaman neden Google’da bu aramayı yaptın” diye sordu.
- Ayrıca sanık, aracın içinden çıkıp koşarak sokağa girmiş ve Tülay’ı vurmuştu. Mahkeme savunmalarında söylediği şeyse; “Tülay’ı yolda gördüm, konuşmak istedim ama bana kötü şeyler söyledi. Tesadüfen yanımda silahım da vardı, vuruvermişim” şeklindeydi. Uzun yol şoförü olduğu için silah taşıdığını söylüyordu ama gerçekte servis şoförüydü ve silahı, cinayeti işlemek için yeni edindiğine ilişkin tanık ifadeleri vardı. Kamera görüntüleri ve görüntülere dair bilirkişi raporlarıyla da sanığın, Tülay’ın geldiği sokağa koşarak girdiği ve Tülay’ı gördükten 6 saniye sonra kurşunları sıkmaya başladığı ortaya çıktı. Bunlar, tasarlamanın varlığına ve haksız tahrik indirimi uygulanmaması gerektiğine dair diğer kanıtları oluşturuyor.
İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması katillere cesaret verdi
Tülay’ın başarılı gazeteci kimliğinin katil üzerinde yarattığı etkiye de değinen Evren sözlerine şöyle devam etti:
- Tülay hayat dolu, başarılı, işini seven, kendine bakan bir kadın. Bu nedenle sanık defalarca Tülay’ın iş yerini basıp patronuna, “Siz bu orospuyu burada neden çalıştırıyorsunuz” dahi demiş. Sanığın; ekonomik gücün ötesinde, kadının özgür, başarılı, kendine güvenen, insanlarla iyi iletişim kurabilen, sosyalleşen profilini kaldıramadığını çok açık bir şekilde görüyoruz. Zaten tanık ifadeleriyle de ortaya çıktı ki Tülay’ı düzenli olarak sosyal medyadan takip ediyor ve hırslanıyormuş.
- İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldıktan sonra hem sanıkların kendilerine olan güvenleri arttı hem de kadınlara verilen koruma kararlarının uygulanmasında sorunlar yaşandı ve koruma süreleri çok kısaldı. Ne yazık ki birçok dosyada ya koruma kararının uygulanmadığını ya da kararın uzatılması için kadınların çırpındığını görüyoruz. Şu anda bizler için en önemli ve bence hayat kurtaran şey; kadınların yalnız olmaması, yalnız ve çaresiz hissetmemesi. Bunun için hem bizim başka kadınlara omuz vermemiz hem de başka kadınların bize verdiği omuzlardan güç alarak yolumuzda yürümeye devam etmemiz gerekiyor.
Esra Deniz Erol: O kötü geceye kadar çok huzurluyduk
Esra Deniz Erol, Tülay Dağaşan’ın hem yakın arkadaşı hem de meslektaşı. O da Batı Yakası TV’de çalışan başarılı bir televizyon programcısı. “Esra Erol’la Hayatın içinden” ve “Vatan Sana Canım Feda” programlarını hazırlayıp sunan Erol, Tülay eski eşi tarafından tehdit edildiğinde ona hep sahip çıktı ve arkadaşını korumaya çalıştı. Tülay’ı kaybetmenin acısını en çok yaşayanlardan da biriydi Erol. Şu sözlerle arkadaşını anlatıyor:
- Tülay’la birlikte çalışırken öyle huzurluyduk ki… Birlikte kahvaltı eder, birlikte işe giderdik. Onu korumak için arabamla evinden alır, iş çıkışı da evine bırakırdım. O kötü gecede katledilene kadar… Çok çalışkandı; hiç üşenmez, en zor işleri üstlenirdi. Eski eşi, Tülay’ın mesleğinde yükselmesini ve başarılı olmasını hazmedemedi. Düşünsenize; yıllarca evde oturmuş, çocuk büyütmüş bir ev kadını, 40 yaşından sonra çalışma hayatına başlıyor ve başarılı oluyor.
Esra Deniz Erol’un kariyeri, yerel medyada bir kadın olarak gazetecilik yapmanın daha birçok yönden ne kadar zor olduğunu da gösteriyor. Erol, kişisel öyküsünü şöyle anlatıyor:
- 90’lı yıllarda tiyatro oyuncusuydum. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde ve Halk Eğitim’de tiyatro eğitimi aldım. Rahmetli Tevfik Gelenbe, rahmetli Enis Fosforoğlu, rahmetli Lale Oraloğlu ve rahmetli Hadi Çaman’ın tiyatrolarında oynadım, turnelere çıktım. Aynı zamanda Dünya gazetesinin sanat sayfalarında yazılar yazıyordum. 20 yaşımdan beri gazetecilik yapıyorum. Sonraki yıllarda; Fenerbahçe FM, Medical Channel ve Medya FM’de radyo programcılığı yaptım. Televizyon programcılığı ve sunuculuğuna ise Marmara TV’de başladım. Haftanın beş günü, 14.00-16.00 saatleri arası ‘Esra Erol ile Yansıma’ programını sundum. 2003 yılında oradan da ayrıldım. Genç TV, Voice TV, Flash TV’de çalıştım.
- 2018-2019 yılları arasında Halk TV’de “Halkın Seçimi” programını sundum. Sonrasında Yıldız TV ile Tempo TV’de çalıştım ve 2022 yılında, Gebze’de bulunan Batı Yakası TV’de çalışmaya başladım. İki senedir programlarım yayımlanıyor. Her çarşamba saat 19.00 ile 20.00 arası “Esra Erol ile Hayatın İçinden” ve her perşembe 19.30 ile 20.30 arası “Esra Erol ve Tuncer Türk ile Vatan Sana Canım Feda” programlarını hazırlayıp sunuyorum. Annem tiyatrocu olmama çok kızardı ama gazeteci olmamla gurur duyuyor.
“Ben hiçbir ünlünün kızı değildim, torpilim de yoktu. Bulunduğum yere, tırnaklarımla kazıyarak geldim. Erkek olsam belki bazı şeyleri daha kolay elde ederdim çünkü başarılı kadınlara farklı gözle bakılabiliyor” diyen Erol, erkek egemen bir sektörde kadın gazetecilerin var olma savaşını şöyle anlatıyor:
- İş hayatımda, “Acaba bu kadından istifade edebilir miyim” diye düşünen kanal yöneticileriyle de karşılaştım ve zorluklar yaşadım. Bana bu şekilde yaklaşan insanların kanallarında çalışmadım. Mesela bir dönem Show TV’ye girecektim, görüşmeye gittim ve yöneticinin birinden yemek teklifi aldım. Eğer kabul etseydim şu an belki de çok farklı bir kanalda program sunacaktım ama kabul etmedim. “Geçmişe dönüp baktığımda kendimden utanmak istemiyorum” diye düşündüm ve oradan çekip gittim. Reddettiklerim dışında ne çalıştığım kanallarda ne de şu anda bulunduğum Batı Yakası TV’de bu tür muamelelere maruz kaldım neyse ki… Şu anda kanalımdan ve işimden gayet memnunum.
Gebze’deki sosyokültürel yapı nedeniyle kadın gazetecilerin yaşadığı sıkıntılar hakkında ise şunları söyledi Erol:
- Her ne kadar sürekli stüdyoda olsam da iş yerim Gebze, Darıca’da. Rahmetli Tülay, bir toplantıya veya görüşmeye gittiğinde giyimine dikkat eder, kısa etek giymez, yanlış anlaşılmasın diye pantolon tercih ederdi. Ben de program konuklarımla görüşmelere gittiğimde, kıyafetime dikkat etmek zorundayım. Aksi takdirde insanların sana bakışı değişiyor. Bizler bu rahatsızlığı sürekli yaşıyoruz.
“Tülay’ın davasına tüm kadınları çağırıyorum”
Erol, aynı zamanda gazetecilerin ve Gebze’deki kadınların, Tülay’ın davasına yeterince sahip çıkmamalarını eleştirerek sözlerine şöyle devam etti:
- Gerek ülkedeki gerekse Gebze’deki kadın meslektaşlarımın, Tülay’ın davasına yeterince destek verdiklerini düşünmüyorum. Oysa kadınlar birbirine yurt olmalı. Kadına karşı şiddete birlikte karşı çıkmazsak, yarın herkesin başına gelebilir. Size bir şey olmayacağının garantisi var mı? Bakın, benim arkadaşım öldürüldü. Kadın gazeteciler, Gebze’de Tülay için düzenlenen yürüyüşe gelmediler, haber dahi yapmadılar. Ben hâlâ gerek programlarımda gerekse hayatın her alanında, bir şekilde Tülay’ın sesini duyurmaya çalışıyorum. Gebze’de öldürülen birçok kadın oldu. Tabii onlar gazeteci değildi ya da televizyoncu tanıdıkları yoktu, bu yüzden unutuldular. Kadınlar maalesef sessiz sedasız katlediliyorlar.
Bir de çağrısı var Erol’un:
- Şu ülkede kadınların değeri anlaşılsın artık. Daha fazla kadın maça gitse maçlarda küfür olmaz. Daha fazla kadın politikaya girse mecliste kavga çıkmaz. Kadınların; iş hayatında, politikada, sporda, sanatta, her alanda daha fazla yer alması gerekiyor. Bu yüzden kadınlara biraz yol verin, kadınların yollarını açın artık. Buradan tüm kadınları, 20 Aralık Cuma günü saat 14.00’te Gebze 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek Tülay Dağaşan cinayeti davasına da çağırıyorum.
İLGİLİ– “4 KADIN GAZETECİ, 4 DAVA” YAZI DİZİSİNDE ÖNCEKİ BÖLÜMLER:
Gözaltında gazeteciye söylenen cümle: “Nasıl bu tür işlerde çalışırsın?”
Dicle Müftüoğlu: Gazeteciliği savunalım, kriminalize edilmesine izin vermeyelim