Görüş

Columbia dekanına gazetecilik eğitimini sorduk: ‘Tuzağa düşmeyin’

(Fotoğraf: Shay Lavin)

ABD’nin önde gelen gazetecilerinden olan Prof. Steve Coll’a göre iletişim eğitimi alan gençler, eski kuşaklar kadar idealist. Ancak “istikrarlı” haber merkezlerinin sayısının azalması ve gazetelerdeki geleneksel usta-çırak ilişkisinin neredeyse yok olması yüzünden medyadaki gençlerin, “tuzağa düşmemek için tek başına doğru kararlar alabilmesi” gerekiyor. Bunun için mesleğe iyi hazırlanmaları ve “bağımsız liderliği” öğrenmeleri şart.

Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) Dünya Kongresi, geçen hafta Avusturya’nın başkenti Viyana’da yapıldı.*

Kongre kapsamındaki en ilginç panellerden biri, “Küresel düşün, yerel haber yap” başlığını taşıyordu. 15 Eylül’de düzenlenen bu panelde Columbia Üniversitesi Gazetecilik Okulu Dekanı Profesör Steve Coll’un yanı sıra The GroundTruth Project’ten Charles Sennott, Sahan Journal’dan Hibah Ansari ve TheCable’dan Vivian Chime konuşmacıydı. 

Dünyanın en ünlü gazetecilik okulunu 2013’ten beri yöneten Coll, iki kez Pulitzer Ödülü kazanmış bir gazeteci. 1985-2005 yılları arasında Washington Post’ta muhabirlik, kıdemli editörlük ve yazı işleri müdürlüğü yaptı. 

Post’un ilk “uluslararası araştırmacı gazetecisi” olarak ödüller kazandıktan sonra New Yorker dergisinde uluslararası siyaset ve medya üzerine yazılar yazan Coll’un sekiz kitabı yayımlandı.

Profesör Coll’u karşımda bulmuşken 2018’deki Hürriyet yazılarımdan beri ara ara tartıştığım “iletişim eğitimi” meselesini ona da sordum.

Medya sektörüyle akademinin evrilegelen ilişkisini ve müfredat başta olmak üzere gazetecilik eğitiminin dününü, bugününü ve yarınını o nasıl görüyordu?

Bilgisayarlı teknikler, algoritmalar, yeni mecralar…

Columbia’daki gazetecilik öğrencisi gençlerin “eski kuşaklar kadar idealist” olduğunu söyleyen Coll’a göre, yıllar içinde en çok değişen unsur medya sektörünün durumu.

Mentörlük ve istikrarlı haber merkezleri artık o kadar yaygın değil. Yeni mezunların tuzaklara düşmemesi için tek başına doğru kararları alabilmesi gerekiyor. Bu da mesleğe iyi hazırlanmalarını şart kılıyor” diyor Coll.

Coll’a göre gazetecilik eğitiminin, “sektörün güncel ihtiyaçlarına göre bu hazırlığı sağlayabilmesi” gerekiyor: 

  • Gücün dijitalleşmesi, daha fazla bilgisayarlı tekniği gerekli kılıyor. Algoritmalarla, devasa veri kümeleriyle çalışabilmeleri gerekiyor. Vatandaşları izleyen teknolojiler varsa gazetecilerin de bunları kullananlardan hesap sorabilecek becerilere sahip olması şart.
  • Yeni hikâye anlatım tekniklerini ve mecralarını da bilmeliler. Mesela şimdi bir podcast patlaması yaşanıyor. Bence çoğu gazeteci bunu tahmin edemedi. Bu podcastlerin çoğu gazetecilik dışı içerikler olsa bile, öğrencilerimizle bağ kurabilen çok sağlam gazetecilik işleri de oldu.

Coll bu noktada “kurumdışılaşma” trendine dikkat çekiyor. Sonuçta medya sektöründe de bireylerin ve bireysel girişimlerin öne çıktığı, gazetecilik eğitimi dâhil tüm süreçlerin kurumların dışına kaydığı bir dönemdeyiz. 

Sol üstten başlayarak saat yönünde: Hibah Ansari, Steve Coll, Vivian Chime ve Charles Sennott

‘Bağımsız olarak liderlik edebilen gazeteciler yetiştiriyoruz’

J Raporu’nun “genç gazetecilere kariyer tavsiyeleri” konulu bu ayki özel bölümünde bir kez daha vurguladığımız bir tezi Coll da savunuyor: İletişim fakülteleri (ve Columbia özelinde, gazetecilik yüksek lisans eğitimi) mesleki ve teknik beceri odaklı değildir ve olmamalıdır. Fakülteler öncelikle bilimsel bilgi üretme, topluluk sinerjisi yaratma (öğrenciler ve akademisyenler) ve vizyon oluşturma merkezleridir.

Bununla birlikte kuşkusuz üniversite, Coll’un da vurguladığı gibi, sektörle sürekli temas hâlinde kalmalı, onun ihtiyaçlarını gözetmeli ve mesleki/teknik gelişmeleri de en azından bir nüve olarak öğrencilere aktarabilmelidir.

Panelin ilk bölümünde, “bilgisayarlı gazeteciliğin yükselişinin [ABD’deki] büyük haber merkezlerini nasıl etkilediğini” anlattığını hatırlatan Coll, şöyle devam ediyor:

  • Columbia gibi okullar her zaman önce medya sektörüyle, ardından üniversiteyle muhataptır. Şunu kast ediyorum: Bilgi temelli gazeteciler yetiştirmeye çalışıyoruz. Bir haber merkezinde iş bulmuşlarsa, sadece buraya uyum sağlamakla kalmasınlar, aynı zamanda orada bağımsız olarak liderlik edebilsinler istiyoruz. İleri görüşlü olsunlar ve kendileri de yeni modeller, kamu yararına gazetecilik için yeni yollar tasarlayabilsinler istiyoruz. Bu bizim en temel görevimiz. 
  • Bir yandan da mevcut haber kuruluşlarına yakınlığımızı korumalı, onlarla sürekli temas etmeli ve onlara fayda sağlamalıyız. Mezunlarımızı işe aldıklarında onların bu haber merkezlerindeki işleri başarıyla tamamlayabileceğinden emin olmalılar.

‘Tekniği 3 haftada öğretebiliriz, bize düşünebilen insan gönderin’

Coll’un yanıtında en çarpıcı bulduğum kısım ise son sözleri oldu:

  • Şu an yaptığım görevde ilginç bulduğum bir yön, temasta olduğumuz haber merkezlerine Columbia’daki eğitim hakkındaki görüşlerini sürekli sormaktır. “Mezunlarımızdan ne istiyorsunuz, ne bekliyorsunuz” diye sorarım. Kuşkusuz herkesi tatmin edemezsek de bu cevapları öğrenmek isterim. 
  • Sıkça aldığım yanıtlardan biri özetle şöyledir:

Lütfen bize düşünebilen, yazabilen, hikâyeler anlatabilen, tek başına haber yapabilen; neyin haber değeri taşıdığını ve kamu yararının nerede olduğunu bilen gazeteciler gönderin. Bütün o cazip yan özellikleri, mesela video editörlüğü ve çeşitli teknikleri biz o gazetecilere iki üç haftada zaten öğretebiliriz. Bulmakta zorlandığımız çalışan tipi ise gazeteciliğin ne olduğunu ve nasıl yapıldığını sahiden bilenler...

  • Bu tür sözleri onlardan çok sık duymak beni şaşırtıyor. Ama bir yanda da hepimizin aynı uzayda olduğunu gösteriyor bu sözler. Gazeteciliğin kamusal bir amacının olduğu, onu bağımsız bir ruhla yapabilmek için sahadaki muhabirlere ihtiyaç duyulan bir uzay bu. Hepimiz bunda hemfikiriz.

Sektörün beklentisi, akademinin çabası, demokrasinin ihtiyacı

ABD medya sektörünün gazetecilik eğitiminden bu beklentisi, aslında demokratik her toplumun bir ihtiyacını seslendirmiyor mu? 

Tekrarlarsak: Düşünebilen, yazabilen, hikâyeler anlatabilen, tek başına haber yapabilen; neyin haber değeri taşıdığını ve kamu yararının nerede olduğunu bilen gazeteciler… 

17 Eylül’de düzenlenen bir başka panelde konuşan basın özgürlüğü kahramanı ve IPI İcra Kurulu üyesi Maria Ressa’ya, Filipinler’in en etkili medya kuruluşlarından birinin yöneticisi olarak gazetecilik eğitimine dair bu görüşlere katılıp katılmadığını sordum. Şu yanıtı verdi:

  • Evet, zaten bu yüzden üniversitelerle işbirliği yapıyoruz. Harika içerikler üreten, bunları daha etkili dağıtmak için gereken teknolojiyi anlayan, [Filipinler gibi otoriter yönetimlerin hüküm sürdüğü ülkelerde artan siber tehditlere karşı] kendisini de koruyabilen gazeteciler yetiştirmelerine yardımcı olmaya çalışıyoruz. 

Öğrenciler de gelişim için çabalamalı ki bunu yapanlar çok

Bu ihtiyacın ve arzunun ne kadar yaygın olduğunu yaz aylarında Journo’da da gördük.

Gazetecilik dışı bölümlerde okuyan ama gazeteciliği öğrenmek isteyen çok sayıda yerli ve yabancı öğrenciden Journo’ya gelen talepler üzerine Columbia Global Centers I İstanbul ile işbirliği yaparak “Yeni Ufuklar” programını başlattık. Türk, Amerikalı, Çinli, İtalyan ve İrlandalı öğrencileri üç ay boyunca çevrim içi ortamda ağırladık.

Columbia, Sciences Po, Trinity College, Boğaziçi ve ODTÜ gibi üniversitelerin çeşitli bölümlerinden bu programa katılan öğrencilerle birlikte öğrendik, ürettik, eğlendik. Gazetecilik eğitimine ve medya sektörüne biraz dışarıdan bakmanın, bazen tekerleği yeniden keşfetmenin faydalı olabileceğini bir kez daha gördük.

Coll’un bahsettiği gibi elbette okullar, öğrencileri “mesleğe iyi hazırlamak” için elinden geleni yapmalı ama öğrenciler de eğitimin merkezsizleştiği bu çağda kendilerini geliştirmek ve “bağımsızlaştırmak” için mutlaka çok çaba sarf etmeli. 

Neyse ki böyle öğrenciler bugün her alanda ve her ülkede bolca var. Yeni Ufuklar’a katılan öğrencilerin gazeteciliğe dair merakında da, idealizminde de, özgeçmişlerinin zenginliğinde de bunun izleri görülebiliyordu. 

Nitelikli gazetecilik ekosistemini birlikte yaratabiliriz

Bitirirken şunu da not etmem gerek:

15 yılı aşkın bir süre çalıştığım Hürriyet’te yöneticilik yaparken ABD’den ve Avrupa’dan onlarca gazetecilik öğrencisini ve akademisyenini yazı işlerinde ağırladık. Türkiye’den gelenlerin sayısı ise (tez vs. için görüş almak isteyenlerin dışında) iki elin parmaklarını geçmedi.

İstisnalar bir kenara bırakılırsa bu hazin kopukluk, Batı medyasındaki nitelikli gazeteciliğin Türkiye’de de yapılabilmesi ve sürdürülebilir kılınması için hem akademinin, hem sektörün, hem de yeni kuşakların alması gereken daha çok yol olduğunu gösteriyor. Özellikle de bağımsız gazeteciliğin adresinin ve ağırlık merkezinin değiştiği bugünlerde…

Aslında gerek sektörde gerekse akademide hemen herkes bu yazıdaki temel savlarla ve gözlemlerle hemfikirdir. Tekil deneyimler ise bireyleri ve kurumları zaman zaman birbirinden ayırabilir.

Deneyimleri ve gazetecilik eğitimine dair taze önerileri paylaşmanın, karşıt fikirler de duymanın faydasına inanarak bu yazı dizisinin devamında Türkiye’nin önde gelen iletişim akademisyenlerine ve medya yöneticilerine bu kürsüyü bırakmak istiyorum. Bu yazı dizisini “2020’lerde Gazetecilik Eğitimi” etiketinden takip edebilirsiniz.

* Bu kongrede dünyanın dört bir yanından gelen üye gazetecilerin oylarıyla IPI İcra Kurulu’na seçildim. IPI Türkiye Ulusal Komitesi’nde yıllardır edindiğimiz deneyimi bu küresel platformdaki gazetecilerle daha sık paylaşmayı umuyorum.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR – ‘MEDYA İŞİ’ YAZI DİZİSİ

Emre Kızılkaya

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde Uluslararası İlişkiler lisansının ardından Marmara Üniversitesi'nde Gazetecilik yüksek lisansını tamamladı. 2003-2019 yılları arasında Hürriyet gazetesinde editör, dış haberler şefi ve dijital içerik koordinatörü; Hürriyet Daily News'da idari editör görevlerinde bulundu. İstifasının ardından 2019'da Harvard Üniversitesi'nde Knight Vakfı ve Nieman Vakfı'nın ortak bursuyla misafir araştırmacı olarak medyada sürdürülebilirlik konusunda çalıştı. Viyana merkezli Uluslararası Basın Enstitüsü'nün (IPI) Başkan Yardımcılığını ve IPI Türkiye Ulusal Komitesi Başkanlığını yaptı. Journo'da proje editörü ve Harvard Kennedy School bünyesindeki Carr Center'da misafir araştırmacı olarak görevini sürdürüyor.

Journo E-Bülten